Filistin Direnişinin Başarısındaki Sır: Gazze’deki Tüneller Savaş Boyunca Nasıl Ayakta Kaldı? 

Gazeteci Taha Emin, Gazze Şeridi'ndeki tünellerin Filistin direniş stratejisindeki rolünü, bu tünellerin tarihçesini, askeri ve mühendislik açıdan nasıl geliştirildiğini Fokus+ için inceledi.
Taha Emin
Filistin Direnişinin Başarısındaki Sır: Gazze’deki Tüneller Savaş Boyunca Nasıl Ayakta Kaldı? 
6 Haziran 2024

Gazze Şeridi’nde bulunan tüneller, uzun yıllar boyunca Filistin direniş stratejisinde önemli ve hayati bir rol oynamayı başardı.   

En son teknolojik araçlar ve mühendislik yöntemlerine yatırım yapılarak geliştirilen bu tüneller, önemli askeri başarılara imza atmayı başardı ve yıllar boyunca İsrail için büyük endişe kaynağı olmaya devam etti.   

İsrail’in bunları kontrol altına alma ve yok etme çabalarına rağmen, tüneller varlığını sürdürdü. Filistin direnişinin bu tünelleri etkili bir silah olarak sürdürmesine olanak sağlayan faktör ve taktiklerle, bu tünellerin zaman içinde nasıl geliştiği hakkındaki sorular sürekli gündeme geldi.   

Bu tünellerin inşası ve bakımı için sarf edilen mühendislik ve teknolojik çabaların yanı sıra askeri stratejiler ve taktikler, artan zorluklar karşısında bunların etkili olarak varlık sürdürmesine katkıda bulundu.   

7 Ekim’de düzenlenen Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana, Gazze tünellerinin hikayesini anlamak, bu gizli yapıların başarısının sırlarını, devam eden savaştaki belirleyici rolünü ve Filistin direniş stratejisinin önemli bir parçası haline nasıl geldiğini ortaya çıkarmak için derinlemesine birçok çalışma yapıldı.    

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, 2006 yılında sınır kapısı yakınındaki bir askeri bölgeye bu tünelleri kullanarak saldırmayı başardığı ve Onbaşı Gilad Şalit’i kaçırdığında, İsrail bu tünellerin yarattığı tehlikeyi hissetmeye başladı.  

İsrail askeri Şalit, yıllar sonra, 2011 yılında Yahya Sinvar da dahil olmak üzere bin Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını öngören bir anlaşmayla serbest bırakıldı.   

 

Tünellerin kökeni ve gelişimi   

Gazze Şeridi’nde tünel kazma fikri, 80’li yılların ortalarında, Mısır ile Refah sınır bölgesinde yaşayan bazı sakinlerin, iki tarafı ayıran çitin olduğu yerde basit tüneller kazmasıyla başladı. Bu tüneller, çeşitli malların bölgeye sokulmasına yönelik, çapı yarım metreyi geçmeyen küçük koridorlardı.   

Filistinli direniş grupları, İkinci İntifada’nın (Aksa İntifadası) 2000 yılında patlak vermesiyle birlikte, bu tünelleri Refah aracılığıyla Mısır, Sudan, Yemen ve İran gibi ülkelere uzanan karmaşık rotalar üzerinden Gazze Şeridi’ne hafif ve orta silahlar sokabilmek için kullanmaya başladı.  Böylece “tünellerin kullanımı” yeni bir aşamaya girdi.   

İzzeddin Kassam Tugayları, bu tünelleri ilk kez 2001 yılında operasyonlar için kullanmaya başladı.   

Bu operasyonda, İsrail işgal ordusunun Gazze Şeridi’nin güneyinde bulunan Refah’taki 'Termid' tesisi 150 metre uzunluğundaki tünel aracılığıyla hedef alındı.   

Tünel kullanılarak düzenlenen operasyonda, tesisin altına patlayıcılar yerleştirildi. Bunun sonucunda 5 İsrail askeri öldü, birçoğu da yaralandı.   

Gazze Şeridi’ndeki Filistin direnişi, İsrail işgal ordusuna saldırmak için tünelleri kullanmaya devam etti. Bu, İsrail işgal ordusunun, 2005 yılında Gazze Şeridi’nden güçlerini çekmesini hızlandıran en önemli nedenlerden biriydi.   

Hamas’ın tünellerini, El Kaide’nin Afganistan dağlarında bulunan veya Viet Cong güçlerinin Vietnam Savaşı sırasında kullandığı Güneydoğu Asya ormanlarında yer alan tünellerden ayıran şey, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden birinin altında bir “yer altı ağı” inşa edilmiş olmasıdır.    

Gazze tünelleri, daha sonra pek çok türe dönüştü. Bunlardan bazıları, bölgeye silah ve teçhizat sokulması için tahsis edildi.   

Buna ek olarak, İsrail kuvvetlerini şaşırtmak için kullanılan, savaşların yürütüldüğü komuta ve kontrol noktaları, rehinelerin tutulduğu, top ve füzelerin bulunduğu, askeri üretim için kullanılan tüneller de var.   

Kapsamlı tünel ağı   

İsrail işgal ordusu 2005 yılında Gazze Şeridi’nden çekilmesine rağmen, bir dizi katı önlem, kısıtlama ve kuşatma yöntemiyle Filistinlileri provoke etmeye devam etti.   

Gazze Şeridi’ndeki yedi geçiş kapısının 2006 ve 2007 yıllarında defalarca kapatılması ve İsrail’in o dönemde Mısırlı yetkililerle iş birliği yapıp, Refah sınır kapısını kapatarak uyguladığı sıkı kuşatma sonrasında, tünel kazma fikri yüksek duvarları ve dikenli telleri aşmanın bir yolu olarak ortaya çıktı.   

Direniş güçleri, bu tünelleri işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki operasyonlarını yürütmek ve geçişlerin kapatılması durumunda Gazze Şeridi sakinlerinin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyor.   

Hamas, 2007’de Gazze’nin kontrolünü ele geçirdikten sonra, Gazze Şeridi’ndeki yerleşim birimlerinin altındaki tünellere bağlı, çok sayıda giriş ve çıkışa sahip yer altı beton sığınaklardan oluşan bir “labirent” inşa etme projesine başladı.   

Güney Vietnam ormanlarının altına kazılan Viet Cong tünellerine çok benzeyen Gazze tünelleri, betonarme olarak, elektrik, su ve iletişim hatlarıyla donatılmış ve insanların uzun süre içeride kalmasına uygun olarak inşa edildi.   

Hamas hareketi, Gazze’nin kontrolü sırasında geniş ve karmaşık olan tünel ağlarını inşa etmeye uzun yıllar devam etti. 

 

 

Öte yandan, “Gazze Metrosu” adı verilen bu tünel ağının uzunluğu 700 kilometreye varırken, bunların yaklaşık 5 bin 700 girişi bulunuyor.  

Tahminlere göre sadece tünellerin yapımı değil, patlamaya dayanıklı kapılar, üretim alanları, uyuma yerleri, tuvaletler, mutfaklar, havalandırma, elektrik ve “yeraltı şehirlerine” kadar ulaşan telefon hatları da dahil, 15 yıl boyunca yapılan bu yer altı ağı inşasının maliyeti bir milyar doları buluyor. Bu gizli yer altı ağlarında, 6 bin tona kadar beton ve bin 800 ton metal kullanıldı.  

Gazze’deki bu tünel ağının, silah veya malzeme temin etme, adam kaçırma, bir bölgeye baskın veya savunmada başarılı olduğu kanıtlandı.  

Tüneller ayrıca, mobil savunma taktikleri için tünellerin kullanmasıyla sahayı koruyarak ve hatta saldırıda bulunan güçleri hedef almak için gerilla taktikleri kullanılarak, direniş yeteneklerinin korunmasına katkıda bulundu.   

Gazze tünelleri, Filistin direniş tarihindeki en büyük askeri operasyonlardan biri olan, yüzlerce İsraillinin öldürülmesine, yaralanmasına ve rehin alınmasına yol açan, Hamas ve diğer grupların 7 Ekim’te başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nun başarısında da en büyük rolü oynadı.   

 İsrail’in tünelleri yok etme çabaları   

İsrail yıllardır, direniş güçlerine ait bu tünelleri ortaya çıkarmaya çalışıyor. Ancak, özellikle tünel ağının geniş alanlara ve derinlere uzanmasıyla, bu hedef neredeyse imkansız hale gelmiş gibi görünüyor.   

Bir tünelin tespit edilmesi, girişlerinin tam olarak bilinmesini veya akustik sensörler, sismik dedektörler veya radarlar kullanılarak tünelin kazılmasını gerektiriyor. Ancak, tünel girişinin açığa çıkarılması, bu tünelin Filistin topraklarından sınıra kadar olan tüm koridorunun bilinmesini garanti etmiyor.   

İsrail işgal ordusunun, Yahalom da dahil olmak üzere tünellerle mücadele konusunda uzmanlaşmış çeşitli birimleri var.   

Yahalom birimi, "tünel savaşıyla” baş etmenin yeni yollarını deneyen ve geliştiren, bu konuda dünyanın en büyük birimlerinden biri.  

Direniş, kamu binalarının bodrum katlarında ve diğer yerlerde bulunan tünel girişlerini fark edilmemeleri için gizliyor.   

Gazze Şeridi’ndeki İsrail casuslarının dikkatini çekecek bir gürültüye neden olmamak için pek çok ekipman kullanılamıyor ve tek bir tünelin kazılması birkaç ay sürüyor. Direniş üyeleri, bu nedenle zahmetli ve uzun bir manuel yöntemle tünel kazmak zorunda kalıyor.  

Hafriyat atıklarının tünel sahasından uzaklaştırılması için de çeşitli yöntemler kullanılıyor.   

İsrail, Ekim ayında savaşın patlak vermesinden bu yana, bazen deniz suyu pompalayarak, bazen de patlayıcı olan jelatinimsi sıvılar, robotlar ve yüksek tahrip gücü olan bombalar kullanarak, bu tünelleri ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemler denedi.   

Tel Aviv ayrıca, tünellerin uzandığı koridorları ortaya çıkarmak için hidrolik vinçli bir ekskavatör kullandı ve ardından robotları göndererek tünelleri inceledi. Bu çabalar kapsamında, eğer tünellerde direniş güçleri yoksa İsrail askerleri tünele girerek, patlayıcılar yerleştirdi ve ardından infilak ettirdi.  

Bazı durumlarda da, tünel girişlerini bulduklarında askerlerin inemeyeceği durumlarda, bu girişleri havaya uçurmakla yetindiler. Ancak tünelleri patlatma yöntemi, yerin altında belli mesafelerde bulunan çelik kapılar nedeniyle başarısız oldu. Bu kapılar, patlama dalgasının etkisini kırarak, tüm tünel hattının çökmesini önlüyor.   

Direniş güçlerinin, tünelin geri kalan kısmının yok edilmesini önlemek amacıyla, açıkta kalan kısmı ayırmak için tünelin bazı kısımlarını havaya uçurduğu da gözlendi. Ayrıca, gözden çıkarılmadan tekrar kullanabilmek için ciddi hasar gören bazı tünellerin bakımını yapmak üzere özel hücreler görevlendirildi.   

Benzer şekilde, İsrail mühendislik ve lojistik birimlerinin, deniz suyunu tünellere pompalayacak motorlar yerleştirerek gerçekleştirdiği “su basma” girişimi de başarısız oldu. Böylece, tünel ağının birbirine bağlı olmadığını fark ettiler.   

İsrail işgal ordusunun, tünellere zehirli gaz pompalama girişimi de kendileri için hezimet oldu.  

Haaretz gazetesinin haberine göre, İzzeddin Kassam Tugayları tarafından rehin alınan üç İsrail askeri, tünellerden birine pompalanan zehirli gazı solumaları nedeniyle öldü.   

İngiltere merkezli The Telegraph gazetesi de, İsrail işgal ordusunun tünel girişlerini kapatmak için bu girişleri “beton gibi sert bir tıkaca” dönüştüren sünger bombası kullandığını bildirdi.   

Büyük bir meydan okuma   

İsrail bu tünellerden bazılarını tespit edip yok edebilmiş olsa da, bunlar Gazze Şeridi’ne giren İsrail işgal ordusunun önündeki en büyük zorluk olmaya devam ediyor.   

Hamas tünellerinin karmaşıklığı, hareket liderliğinin normal ağlardan izole edilmiş bir sabit hat sistemi aracılığıyla iletişimde kalarak, siper almasına olanak tanıyor.   

Ağın muharebe tüneli kısmı, direnişçilerin binalar ve tarım arazilerindeki gizli girişlerden çıkmalarına olanak sağlayacak şekilde tasarlandı.   

ABD Askeri Akademisi West Point’teki Modern Savaş Enstitüsü, bu zorluğun ölçeğine ilişkin bir rapor yayınladı. Söz konusu raporda, “Tünellere girmek, birçoğu özel ekipman olmadan çözülemeyen benzersiz taktiksel zorluklar içeriyor. Bazı durumlarda tünellerin derinliklerine ve havalandırmalarına bağlı olarak oksijen tankları olmadan nefes almak imkansız olabiliyor” ifadelerine yer verildi.   

Askeri gece görüş gözlüklerini tünellerde kullanmanın imkansız olabileceğine dikkat çekilen raporda, konuya ilişkin şu görüşlere yer verildi:  

“Çoğu askeri gece görüş gözlüğü bir miktar ortam ışığına dayanır ve tamamen yokluğunda ise çalışamaz. Uydu veya görüş hattı sinyallerine dayanan hiçbir askeri navigasyon ve iletişim ekipmanı yeraltında çalışmayacaktır.”   

Basında yer alan haberlere göre İsrail işgal güçleri, önceki girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle “müon tomografisi” adı verilen bir tekniğe başvurdu.   

1950’li yıllardan bu yana kullanılan teknoloji, kaya, beton, toprak veya diğer malzemelerin üç boyutlu görüntülerini oluşturuyor.   

Müonlar ışık hızında hareket eden ve elektronlara benzeyen ancak yaklaşık 200 kat daha büyük kütleli parçacıklardır. Ancak, müon akışının nispeten düşük olması ve tünellerin net ve ayrıntılı bir resmini oluşturmak için yeterli olmaması nedeniyle uzmanlar bu tekniğin kullanımını azalttı.   

Filistin direniş gruplarının liderleri ile İsrail ordusunun liderleri arasındaki “strateji savaşı” sürüyor.   

Bugüne kadar, bu savaşta galip tarafı belirleyen şey tüneller oldu.   

İsrailli yetkililere göre, Gazze savaşının “tüneller yıkılmadan” sona ermesi, kendileri için tam bir yenilginin ilanı anlamına geliyor.  

Direnişin başarısının sırrı   

Askeri uzman Hatem Falahi, Filistin direnişinin Gazze Şeridi’nde elde ettiği başarının sırrını pek çok faktöre bağlıyor.   

Bunlardan en göze çarpanı, direnişçiler ve tünellerin çok yüksek verimlilikle hazır olması gibi savaş öncesindeki hazırlıklar.  

ABD’nin açıklamalarına göre bu tüneller 725 kilometreden fazla geniş bir ağa uzanıyor ve dolayısıyla birden fazla katmandan oluşuyor.   

Fokus +’a konuya ilişkin özel açıklama yapan Falahi, bu tünellerin hareket ve transfer sürecini kolaylaştırmak için kullanıldığını, silah, teçhizat, yiyecek veya lojistik malzemeler için depo sağladığını ve direnişçilerin düşman hatlarının gerisinde kalmasına yardımcı olduğunu söyledi.  

Falahi, bu tünel ağının, yollarının karmaşık olması ve direniş grupları arasında çok az kişinin giriş ve çıkışlarını bilmesi nedeniyle hala sağlam kaldığını vurguladı.   

Söz konusu tünellerin, bu karmaşık tünel ağını ortaya çıkaramayan İsrail işgal ordusu için büyük zorluk olmaya devam ettiğini dile getiren Falahi, şu ifadelerle devam etti:   

“Bu tüneller savaş sırasında çok fazla etkilenmedi ve tünellerin yaklaşık yüzde 65’i hala oldukça etkili. Cibaliye ve Refah savaşlarında da bunu gördük. İsrail güçlerinin ilk günlerden bu yana sızdığı, Refah’ın doğu bölgesinde de gördük.”   

Falahi, “Direniş unsurlarının ortaya çıkışı ve bu bölgelerde özel operasyonlar yürütmesi, bu grupların tünelleri işgal güçleriyle karşı karşıya gelme konusunda uygun gördükleri şekilde kullanma konusundaki başarısının açık bir göstergesidir” diye ekledi.   

Askeri uzman, söz konusu özel operasyonlara örnek olarak, özellikle son dönemde İsrail işgal ordusundan askerlerin tünellere çekilmesi ve önceden yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesiyle veya yaşanan çatışmalarla çok sayıda askerin ölümüne ve yaralanmasına yol açan operasyonları gösterdi.   

Falahi, bu “pusuların” başarılı bir stratejik operasyonel planlamanın varlığına ve İsrail işgal ordusunun başvurabileceği potansiyel hipotezler hakkında kesin bilgiye sahip bir komuta ve kontrol sistemi olduğuna dair açık bir gösterge olduğunun altını çizdi.  

Askeri uzmana göre direniş güçleri, İsrail işgal ordusunun hareketlerini ortaya koyan istihbarat bilgilerinin yanı sıra bu düzenlemeye yönelik planlar yaptı.   

Öte yandan İsrail işgal ordusunun, kendisine bu kadar yüksek bir verimlilikle karşı koymayı başaran Gazze Şeridi’nin birçok bölgesinde yenilgiye uğratılmasının ana nedeni buydu.