Filistin’in Dünya Kupası Yolculuğu

Araştırmacı Ahmet Faruk Asa, 2026 FIFA Dünya Kupası öncesinde Filistin Milli Takımı’nın karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukların üstesinden gelme mücadelesini Fokus+ için kaleme aldı.
Ahmet-Faruk-Asa.jpg
Filistin’in Dünya Kupası Yolculuğu
9 Eylül 2024

ABD, Kanada ve Meksika’nın ev sahipliğinde düzenlenecek FIFA 2026 Dünya Kupası, üzerinde önemli değişikliklerin yapıldığı bir turnuva olarak öne çıkıyor. Turnuvaya katılım sayısının 32’den 48’e yükseltmiş olması, pek çok milli takım için katılım umutların artmasına sebep oldu. Bu zamana kadar 4+1 katılım kontenjanı olan Asya kıtası için sayı, yeni turnuvada 8+1’e yükseltildi. Neredeyse iki katına yükseltilen kontenjan, Asya ülkeleri için de motivasyonu arttırdı. Ancak burada İsrail’in istisna olduğunu belirtmekte fayda var. Zira İsrail, Asya kıtasındaki Arap devletlerin kendisini boykot etmesi neticesinde Avrupa elemelerine katılarak turnuva için şansını deniyor.  

Filistin Milli Takımı, yeni sistemde ilk iki elemeyi geride bırakarak dünya kupasına katılım hakkı almak için önemli bir başarı elde etti. 3. tura yükselen Filistin Milli Takımı, 6 kişilik 3 gruptan oluşan 3. tur elemelerinde grubunu ilk iki sırada bitirmesi halinde kupa vizesini almış olacak. Ayrıca, gruptaki ilk maçını dünya sıralamasında kendisinden 73 sıra yukarıda bulunan Güney Kore ile oynayan Filistin, berabere kalarak önemli bir başarıya daha imza attı. Güney Kore, kadrosunda önemli sporcuları barındırırken, maç esnasında Güney Kore tribünlerinin açtığı Filistin bayrakları, maçın sportif öneminin ötesinde gösterilen vicdani bir tavır olarak öne çıktı.  

Stadyumlar İsrail saldırılarıyla tahrip edildi 

Filistin Milli Takımı, ne yazık ki Güney Kore yahut bir başka ülke gibi ulusal müsabakalarını kendi evinde oynayamıyor. Yıllardır abluka ve işgal altında olan Filistin topraklarındaki İsrail şiddeti, 7 Ekim’den bu yana daha da şiddetlendi. Filistin’in ulusal müsabakalarını oynamak istediği Batı Şeria’daki 12 bin 500 kişilik Faysal El-Hüseyni Uluslararası Stadyumu, Batı Şeria’daki abluka dolayısıyla kullanılamıyor. Gazze’de bulunan “Filistin Stadyumu” da Filistin’in ulusal müsabakalarını gerçekleştireceği adreslerden bir diğeri. Ancak bu stadyumun da seneler içerisinde İsrail füzelerinin hedefinde olması, stadı kullanılamaz hale getirdi. Saldırılara son halka ise 7 Ekim’den sonra eklendi. Daha önce 2006 ve 2012 yıllarında İsrail tarafından bombardımana tutulan stadyum son aylarda yeniden hedef alındı ve kullanılamaz hale geldi.  

Kendi topraklarında müsabakaya çıkamayan Filistin Milli Takımı, son dönemlerdeki eleme maçlarını Filistin’e destek veren ülkeler olan Katar ve Kuveyt’in sahalarında oynadı. Bu iki ülke, geçmişten bugüne Filistin’e verdiği desteği, sportif arenaya da taşıdı. 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar’ın turnuva boyunca Filistin’e verdiği desteği hatırlayanlar için, körfezin bu tavrı şaşırtıcı olmayacaktır. 2022 Dünya Kupası'nın ev sahibi seçildiği ilk andan itibaren Filistin ile dayanışma içinde olan Katar, biletlerde İsrail ibaresini kaldırmış, Katar bayrağının yanında Filistin bayrağını dalgalandırmıştı. Katar’a gelen sporseverlerin de İsrail’e karşı tepki içerisinde yer alması, galibiyet elde eden sporcuların Filistin bayrağı ile kutlama yapması, tribünlerde Filistin yanlısı İsrail karşıtı bayrakların açılması, uluslararası kamuoyunda o dönem geniş yankı bulmuş ve farkındalığı arttırmıştı.  

Körfez, yine benzeri bir destek veriyor. Filistin’in gelecek maçları için ise adres belirsizliği yaşanmaya devam ediyor. 10 Eylül’de Ürdün ile gerçekleşecek müsabaka, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da oynanacak. Sonraki müsabakaların adresi ise henüz belirlenmiş değil.  

Tek problem saha değil  

Filistin Milli Takımı’nın karşı karşıya olduğu tek problem elbette saha meselesi değil. Filistinli oyuncuların bazılarının abluka altına yaşamaya devam ediyor olmaları, oyuncuların bu bölgelerden çıkarak takımları adına mücadele etmelerini zorlaştırıyor. İsrail’in kasıtlı bir şekilde bu sporcuları engellemesi neticesinde yeterli sayıda sporcunun takımla çalışmaya gidemiyor oluşu, geçmiş yıllarda Filistin’in bazı turnuvalardan mecburi şekilde çekilmesi ile sonuçlanmıştı.  

Filistinli Milli Takımı da dahil olmak üzere üzerine konuştuğumuz tüm bu tablo hayatta kalabilen Filistinli sporcular için geçerli. Zira temel insan hakları maddelerini sürekli deklare eden FIFA, buradaki en temel insani hak olan yaşam hakkının dahi bir sporcunun elinden alınmasını umursamıyor. İsrail’in Gazze saldırılarında milli futbolcular da dahil olmak üzere yüzlerce sporcu hayatını kaybetti. Spor altyapısı tamamen tahrip edildi. Hayatta kalan sporcuların ise neredeyse tamamına yakını yerinden edildi. Evleri bombalar neticesinde yıkılan yahut ağır hasar alan sporcular, Gazze’nin muhtelif yerlerinde hayatta kalma savaşı vermeye devam ediyor. Filistinli Milli futbolcu Muhammed Balah, Gazze’de yaşam mücadelesi veren sporculardan yalnızca biri. Filistin Milli Takımı’nda şu sıralar devam eden elemelerde oynaması kuvvetli isimlerden biri olan Balah, spor müsabakalarının askıya alındığı Gazze’de evini terk etmek zorunda kaldı. Balah, bu saldırılar neticesinde yalnızca geçim kaynağını kaybetmedi. Diğer sporcular gibi umutları olan Balah’ın, arkadaşları hayatını kaybetti ve spor kulübü tamamen yıkıldı. Şimdilerde ailesi ile güvenli bir yer arayan Balah, takım arkadaşlarını Gazze’den desteklemeye devam ediyor.  

İsrail’in saldırıları neticesinde hayatını kaybeden önemli bir diğer sporcu da Muhammed Barakat. “Han Yunus Efsanesi” olarak da anılan Barakat, Han Yunus’daki evinde bir gece vakti İsrail saldırıları neticesinde hayatını kaybetti. Basketbolcu Bassim El Nabahin, futbolcu Raşid Dabbur ve nice sporcu, tüm dünyanın gözleri önünde katledildi. 

FIFA'nın çifte standartları 

Tam olarak bu noktada FIFA’nın iki yüzlü tavrının da altını çizmek gerekir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında -kaldı ki Filistin’deki insani krizin boyutları Ukrayna ile mukayese edilmeyecek kadar daha fazla- Rusya hızlı bir şekilde tüm spor müsabakalarından menedilmişti. Yalnızca futbol değil diğer branşlarda da Rusya’ya bloke uygulanmıştı. Ukraynalı sporcu ve takımlar ise tüm platformlardaki müsabakalarda onurlandırılarak FIFA tarafından destek almıştı.  

Filistinli yetkililer, İsrail’in de tıpkı Rusya gibi turnuvalardan menedilmesini defalarca talep etse de, Batı düzeninin bir yansıması olan FIFA, Filistinlileri haklı bulmayarak İsrail’e yönelik hiçbir yaptırımda bulunmadı. Üstelik Filistin’e destek olan sporcuların tutumları siyasi bulunarak incelemeye tabi tutuldu. Kimi sporcuların Filistin’e destek olduğu için takımları ile ilişikleri kesilmesine kadar bu sansür devam etti. Gelelim Filistin Milli Takım sporcularına…  

Gazze ve Batı Şeria’da işgal tüm süratiyle devam ederken, maçlara çıkacak oyuncuların neredeyse tamamının ailelerinin abluka ve bombardıman altında olduğunu unutmamak gerekir. Filistinli futbolcular, zaman zaman ailelerinden hiçbir şekilde haber alamıyor. Sevdiklerinin nerede olduklarını bilmeyen sporcular, sürekli bir kaygı içerisinde müsabakalarına hazırlanıyor. Çaresizlik içerisinde hiçbir şey yapamıyor olmanın da etkisiyle psikolojik anlamda ciddi ölçüde yıpranan sporcular, aynı Gazze’dekiler gibi dua ve sabır dallarına tutunuyorlar.  

Filistin'in 2026 Dünya Kupası'ndaki potansiyel temsili 

Filistin Milli Takımı, şimdilik gruptaki en zor maçını atlatmış görünüyor. İlerleyen maçlarda alınacak sonuçlar, Filistin’e turnuva vizesi için yeterli geldiği takdirde, 2026 Dünya Kupası içinde ilkleri barındıracak ve çok daha anlamlı bir organizasyona dönüşecek. Turnuvanın üç ev sahibinden ikisi ABD ve Kanada, son yıllarda Filistin’e olan desteğin ve İsrail karşıtlığının arttığı iki ülke olarak göze çarpıyor. Her gün bu ülkelerdeki kitlesel eylemler, üniversite hareketleri dünya kamuoyunda yer buluyor. Burada düzenlenen bir organizasyonda Filistin’in temsiliyetinin olması, her ne olursa olsun varlığı silinmek istenen Filistin için oldukça sembolik bir anlam içerecektir.  

Filistin Milli Takımı’nın lakabı, Kenan’ın Aslanları. Kenan diyarında varlıkları silinmek istenen bir halkın şu sıralar en büyük umutlarından biri olan takım için gerekli desteği sağlamak, İsrail’e karşı verilen hukuki ve siyasi mücadele gibi önem arz etmekte. Daha fazla ülkenin bu takıma kapılarını açması ise ilk aşamada atılması gereken adımlardan biri olarak göze çarpmaktadır.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.