Hafızayı Canlı Tutmak: Genç Nesiller ve Filistin Davası

Filistin meselesinin müfredata eklenmesinin ne gibi etkileri olacağını aktaran Dr. Murat Özyıldırım, Filistin Davası’nın yeni nesillere nasıl doğru şekilde öğretilebileceğini Fokus+ için kaleme aldı.
Murat Özyıldırım
Hafızayı Canlı Tutmak Genç Nesiller ve Filistin Davası
17 Temmuz 2024

Türkiye’de insanların bir kısmının Filistin Davası’na, Kudüs’e, Gazze’deki soykırıma gösterdikleri ilgisizlik ve umursamazlık, okuduğunuz yazının kaleme alınma sebebini oluşturmaktadır. 

Dünyanın iyi insanları Filistin’in yanında birleşiyor  

Filistin’in içler acısı durumuna dünyanın iyi insanlarının her yerde verdiği tepkiler giderek artıyor. Birçok hükümetin, işgal devletinin yaptıklarına karşı sessizliğe sığınmalarının aksine, her dinden, her milletten iyi insanlar, Filistinlilerin Gazze’de uğradığı soykırımı lânetliyor. Dünyanın her yerinde sokakların sesi dinmiyor, yürüyüşler, protest şarkılar, spor müsabakalarındaki tepkiler, işgal devletini destekleyen firmalara karşı boykot artarak devam ediyor. Kötü insanların Gazze’de yaptıkları devam ederken iyilerin sesi giderek daha kararlı ve gür çıkıyor. 

 

Türkiye’de ise devletin yanı sıra halkın büyük bir kısmının eskiden beri Filistin davasına verdiği desteği biliyoruz. Sadece İstanbul ve Ankara ile sınırlı kalmayan halk tepkisi, Anadolu şehirlerine yayılıyor. Hemen her gün bir şehrimizde Gazze nöbeti, Filistin’e destek yürüyüşü, Filistinlilere yardım konusunda çeşitli etkinlikler düzenleniyor.  Ancak tüm bunlara karşın Filistin’deki olaylara dair ilgisi ve bilgisi bulunmayan bir grup insan da Türkiye’de mevcudiyetini koruyor. Özellikle sosyal medyada bu kimselerin, konu mazlum Suriyeli, Sudanlı, Filistinli olunca hakarete varan cümleleri, insanı dehşete düşürüyor. Oysa medeniyet tarihimizin bir parçası olan Filistin - Gazze’deki soykırıma tepki göstermemek hem şaşırtıcı hem insanlık açısından anlaşılır gibi değil. 

Türkler Filistin’le tanışıyor

Filistin, bize medeniyet ilişkileri ve coğrafî olarak hiç uzak değil ve üstelik bu yakınlık yüzlerce yıldır devam ediyor. Öncelikle Hz. Peygamber’in (sav) Mir’ac mucizesi ile Mescid-i Aksa’ya götürüldüğünü ve birçok peygamberin yaşadığı Kudüs’ün dinimiz açısından vazgeçilmez önemde olduğunu hatırlayalım.  

Öte yandan, çoğu yerde dile getirilen, Türklerin Filistin’le ilişkilerinin Osmanlı Devleti ile başladığı yönündeki bilgi hiç doğru değildir. Filistin, Mısır’da 9. yüzyılda Türklerce kurulan Tolunoğlu Devleti sınırları içinde kalmış, Akşitler, Selçuklular, Memlûkler bölgeye hâkim olmuş ve nihayet 1918’e kadar Osmanlı idaresi bölgede tesis edilmiştir. Bütün bu çok uzun süreçte Türkler, Filistin’de, hassaten Kudüs ve Gazze’de silinmez izlerle tarih sahnesinde yer almışlardır. Üstelik Filistin’e yerleşen Türkmen aşiretleri vardır, günümüzde söz konusu coğrafyada –meselâ Cenin’de- bunları bulmak, gayet mümkündür. Mescid-i Aksa alanı başta olmak üzere Filistin ve Kudüs’ün her yerinde sayısız mimari eserde Türk izleri görülebilir ve bunlar üzerine birçok bilimsel yayın okunabilir.  

 

1. Dünya Harbi’nde Filistinliler, Osmanlı ordusunda görev almış, şehit ve gazi olmuşlardır. Hatıratında Cemâl Paşa, Kanal Harekâtı esnasında Filistin’in korumasını Filistinli Araplardan müteşekkil Osmanlı jandarmasına bıraktığını, hiçbir ihanet görmediğini dile getirmektedir. Daha sonra Filistin direnişinin en meşhur ismi olacak merhum Emin El - Hüseynî Efendi, aynı zamanda bir Osmanlı subayı ve Çanakkale gazisidir. Çanakkale şehitliğinde Filistin’in Kudüs, Gazze, Nablus gibi değişik yerlerinden şehitlerimizin isimlerini okumak mümkündür. Bunlar, sıradan bilgiler değildir, medeniyet tarihimizin bize yüklediği, hepimizin biraz olsun bilmesi gereken sayfaların onurlu sorumluluğudur. 

Osmanlı Devleti’nin dağılmasının ardından Filistin meselesinde Türkiye, tarihî sorumluluğuyla Filistinlilerin yanında giderek daha kararlı biçimde durmuştur. Son yirmi yıl, Cumhuriyet tarihimizde en güçlü şekilde Filistin’i desteklediğimiz dönemdir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos çıkışı ile Türklerin Filistin davasına desteği, Kudüs’e ve Gazze’ye ilgisi olağanüstü artmıştır. Söz konusu artış, Filistin ve özelde Kudüs üzerine yayınlardan, bilimsel toplantılardan takip edilebilirse de bunların sayısını, içeriğini yeterli bulmak, maalesef mümkün görünmemektedir.  

Filistin Davası’nı ve Kudüs’ü öğrenmek 

Yeni nesillerin Filistin Davası’na sahip çıkmasını bekliyorsak onların Filistin ve Kudüs’ün neden önemli olduğuna dair güçlü düşünceleri olmasını sağlamalıyız. En azından bu yönde çaba göstermek zorundayız. Filistinlilerin Türkleri arkadan vurduğu, topraklarını Yahudilere satıp paraları yedikleri gibi gerçekle ilgisi olmayan, üstelik on yıllardır zulüm altında inleyen bir halka atılan utanç verici iftiraların, gençlerin saf düşünce dünyalarını zehirlemesine müsaade etmemeliyiz. Yanlış bilgi yayılmadan ve doğru olarak kabullenilmeden evvel doğru bilgileri çocuklarımıza aşılamaya mecburuz. Bu bakımdan Kudüs’ün neden önemli olduğunu, Müslüman Türklerin Kudüs’le medeniyet bağlarını, Arap ve Türk medeniyet birlikteliğini gençlerimize okullarda mutlaka aktarmalıyız. Sosyal medyada bu konuda yer ve maalesef taraftar bulan yanlışlar manzumesinden böylelikle kurtulabiliriz. 

 

İşte bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Kudüs Üniversitesi Vakfı’nın teklifiyle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından güncellenen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli 12. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Öğretim Programı kapsamında; “Siyonist Hareketler ve Filistin Meselesi”, Türk Milli Eğitim müfredatına eklenmiştir. Başta Sayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olmak üzere bu konuda emeği geçen herkese saygılarımızla kalpten teşekkür etmek isteriz. Filistin meselesinin Türk eğitim sistemimiz içinde öğretilecek olmasının olumlu sonuçlarını yeni nesillerde göreceğimizi umut ediyoruz. Eğitimde atılan bu önemli adımla Türkiye, Filistin Davası’nda iki cümleyle kandırılamayacak bilinçli yeni kuşaklar yetiştirecektir.

Üniversitelerimiz, Gazze olaylarına ilişkin peş peşe kınama açıklamaları yapmakta, Gazze halkının olağanüstü direnişini desteklemektedir. Öte yandan, Mardin Artuklu Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesinde kurulan “Kudüs Çalışma ve Uygulama Merkezleri” ile bazı üniversitelerdeki “Kudüs Öğrenci Topluluğu” çalışmaları, taşıdıkları sorumluluklar, güncel olaylarla birlikte giderek artmaktadır. Söz konusu merkezlerin veya öğrenci topluluklarının bütün Türk üniversitelerinde açılması, faaliyetlerini tüm öğrencilere yayarak bu konuda ortak bilinci güçlendirmesi, son derece önemlidir.  

Üniversitelerde açılması gerekli Filistin - Kudüs araştırma merkezleri, büyük masraflara yol açacak düzenlemeler değildir. Bunlar, Filistin’e dair yayınları barındıran kütüphaneler oluşturabilir, konferans ve benzeri toplantılarla Filistin konusunda bilgi paylaşımlarını uzmanlar aracılığıyla sağlayabilirler. Kaldı ki bunu internet ortamında da yapmak mümkündür. Yine Filistin, Kudüs, Gazze temalı sergiler, yarışmalar, belgesel gösterimleri gibi hazırlanabilecek etkinlikler, konuya gençlerin daha çok sahip çıkmasını sağlayabilir.  

Üniversitelerimizin atabilecekleri küçük ancak anlamı gayet büyük adımlar da var; “Filistin”, “Kudüs” veya “Gazze” isminin toplantı salonlarına, fakülte koridorlarına, yürüyüş yollarına, dersliklere, bahçelere, meydanlara verilmesi gibi… Söz konusu adımlar, Filistin Davası’nı hafızamızda canlı tutmak ve sahip çıkmak bakımından önemlidir. 

Filistin ve mukaddes Kudüs’ün medeniyetimiz bakımından neden önemli olduğunu gençlere iyi öğretmemiz şart, aksi takdirde Filistin Davası’nda dünyanın iyi insanları ile tarihin doğru yerinde durmalarını gençlerimizden boşuna bekleriz.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.