Katar’ın Gazze Krizine Yönelik Uluslararası Sorumluluk Çağrısı

Araştırmacı Gökhan Ereli, Gazze’de devam eden işgal ve insani kriz sürecinde Katar’ın üstlendiği rolü Fokus+ için kaleme aldı. 
Gökhan Ereli
Katar’ın Gazze Krizine Yönelik Uluslararası Sorumluluk Çağrısı
22 Eylül 2024

Katar, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı uluslararası toplumun sessizliğini sert bir şekilde eleştirerek bu durumun hem hukuki hem de ahlaki açıdan büyük bir sorumluluk ihlali olduğunu savunmaktadır. Uluslararası topluma acilen daha aktif bir müdahalede bulunma çağrısı yapmaktadır. 

Geçtiğimiz günlerde bir etkinlikte konuşma yapan Katar Emiri Temim bin Hamed’in annesi ve Katar Vakfı (Qatar Foundation) lideri Şeyha Moza bint Nasır'ın konuşması, Katar'ın Gazze'de devam eden çatışmada, özellikle de insani kriz bağlamında hesap verebilirliği savunma konusundaki kararlı duruşunun altını çizmektedir. Katar, 7 Ekim’den bu yana meselede ara buluculuk ve kolaylaştırıcılık süreçlerinde rol oynayan üç ülkeden birisi olarak (ABD ve Mısır ile) dış politika mesaisinin önemli bir kısmını buraya ayırmış durumdadır. Bu çerçevede Katar’ın Filistin’de, özellikle Gazze’deki İsrail saldırganlığına dair uluslararası toplumun hem hukuki hem de ahlaki açıdan burada yaşananlardan sorumlu olduğu düşüncesi, onu diğer Körfez ülkelerinden ayırmaktadır. 

Aslına bakıldığında Şeyha Moza, mesajını çocukların çektiği acı ve uluslararası toplumun eylemsizliği etrafında çerçeveleyerek Katar'ın bölgedeki rolüne vurgu yapmakta ve ülkenin adaleti savunan bir aktör olmasına dikkat çekmektedir. Nitekim Körfez ülkelerinin 7 Ekim sonrası politikaları değerlendirildiğinde, meselenin insani boyutuna en çok vurgu yapan ülkeler açısından Katar ve Kuveyt’in başı çektiğini ifade etmek gerekir. Bu iki ülke aynı zamanda bölgede İsrail ile normalleşme konusunda kesin sınırlar çizmeleri ile de bu konuda ön plana çıkmaktadır. Ayrıca 7 Ekim öncesi süreçlerde de insani konularda Filistin’in yanında olmuşlardır. 

Şeyha Moza’nın konuşmasının içeriği 

Bu çerçevede Şeyha Moza’nın sözleri Katar’ın meseleye dair pozisyonunda belirli unsurları ifade etmektedir. İlk olarak Katar uzun süredir bölgede kendisini insani yardım politikaları açısından üst düzey bir ülke olarak konumlandırmakta ve Şeyha Moza'nın konuşması bu imajı güçlendirmektedir. Katar ayrıca Gazze’deki İsrail saldırganlığını “yavaş ilerleyen bir soykırım” olarak görmekte ve burada temelde uluslararası toplumun sessizlik içerisinde olmasından ötürü insanlığa karşı bir ihanet içerisinde olduğunu vurgulamaktadır. Dolayısıyla Katar, bu çerçevede İsrail’in Gazze ve bölgedeki saldırganlığının uluslararası hesap verilebilirliği peşindedir. Aynı zamanda bu ifadeler, Katar’ın özellikle çocuklar ve kadınlar gibi korunmasız gruplar için insan haklarına olan bağlılığını vurgulamaktadır. Küresel toplumun bariz bir biçimde sessizliğinin Katar tarafından kınanması, Katar’ın uluslararası siyasette hesap verebilirlik eksikliğinden ötürü duyduğu memnuniyetsizliğin altını çizmektedir. 

Bu eleştiri temelde bakıldığında, Katar’ın İsrail’i Gazze’deki eylemlerinden sorumlu tutma konusunda çaba gösteren ülkelerden birisi hâline getirmektedir. Bu tür hamleler ve politikalar, Katar’ı uluslararası toplantılarda Filistin’in ve Filistinlilerin haklarını savunan az sayıdaki ülkelerden biri hâline getirmektedir. Bu çerçevede Şeyha Moza, Gazze’deki durumu tarihsel zulümlerle paralellikler kurarak ele almakta ve üstü kapalı bir şekilde uluslararası topluma hesap verebilirliği ciddiye alması gerektiği mesajını vermektedir. 

Bu retorik stratejisi Katar'ın İsrail saldırganlığını uluslararası hukuki ve diplomatik müdahaleyi gerektiren küresel bir ahlaki başarısızlık olarak gördüğü fikrini güçlendirmektedir. Konuşmada Katar'ın insani yardım ve diplomasi yoluyla Filistinlilere uzun süredir verdiği desteğin altı çizilmekte, ülkenin yalnızca bu çabaları sürdürmekle kalmayıp aynı zamanda Gazze'deki krizin küresel düzeyde daha fazla tanınması için baskı yapacağı vurgulanmaktadır. Dolayısıyla Katar bu çerçevede dış politikasında insani sorumlulukların altını çizmekte ve Filistinlilerin yaşadığı saldırganlıkların ve uğradıkları haksızlıkların hesaplarının uluslararası alana taşınmasını sağlamaya çalışmaktadır. Şeyha Moza’nın dünyaya yapmış olduğu bu "uyanma" çağrısı, Katar'ın adaleti savunmaya ve uluslararası ilişkilerde statükoya meydan okumaya yönelik daha geniş jeopolitik stratejisiyle de örtüşmektedir.  

İnsani sorumluluğun üstlenilmesi çağrısı güçleniyor 

Bir diğer mesele ise Katar'ın, İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin sorumluluğunu üstlenme konusundaki pozisyonu, delege Jawhara Bint Abdulaziz al-Suwaidi'nin BM İnsan Hakları Konseyinin 57. oturumu sırasında yaptığı açıklamalarla daha fazla netleşmektedir. Şeyha Moza’nın açıklamaları ile örtüşen bu açıklamalar, Katar'ın İsrail'in ağır insan hakları ihlallerine karşı kararlı bir uluslararası müdahale çağrısını güçlendirmektedir. 

Al-Suwaidi'nin uluslararası toplumun "cesaret ve siyasi irade" göstermesi gerektiğine yaptığı vurgu, Şeyha Moza'nın daha önce küresel eylemsizliği kınaması ile örtüşmektedir. Her iki açıklama, Katar'ın küresel toplumun, İsrail saldırganlığının durdurulması ve Gazze'deki Filistinlilerin korunması konusunda proaktif ve müdahaleci bir yaklaşıma yönelik daha geniş savunuculuğuyla uyumludur. Al-Suwaidi, dünyayı "yasal ve etik sorumluluklarını üstlenmeye" çağırarak Katar'ı uluslararası hukukun üstünlüğünü ve küresel insan hakları çerçevelerini savunan bir ülke olarak konumlandırmaktadır. 

Bu gelişme, Şeyha Moza'nın daha önceki hesap verebilirlik çağrısıyla bağlantılıdır. Ayrıca eyleme geçmemenin yalnızca etik ilkelere ihanet etmekle kalmayıp aynı zamanda yasal normları baltaladığını vurgulamaktadır. Katar, İsrail’in Filistin’deki saldırganlığını yalnızca bölgesel bir sorun olarak değil aynı zamanda uluslararası tazminat gerektiren küresel bir hukuki ve etik kriz olarak görmektedir. Al-Suwaidi'nin ırk, cinsiyet veya din ne olursa olsun tüm insanların insanlığına saygı duyan bir sistem oluşturulmasından bahsetmesi, Katar'ın evrensel insan hakları ve eşit koruma çağrısının altını çizmektedir. 

Bu yaklaşım Katar'ın çatışmayı Filistinlilerin, özellikle de çocukların temel haklarından mahrum bırakıldığı bir çerçeve içinde ele aldığını yansıtmaktadır. Hem Şeyha Moza hem de al-Suwaidi'nin Filistinli çocuklara tutarlı bir şekilde atıfta bulunması, Katar'ın insani odağını ve ahlaki konuların takipçisi olacağını göstermektedir. Katar, bu süreçteki konumunu yasal süreçler ve Uluslararası Adalet Divanı gibi kurumlarla uyumlu hâle getirerek İsrail'i yerleşik yasal mekanizmalar aracılığıyla sorumlu tutma taahhüdünü güçlendirmektedir. 

İnsani sorumluluklar bir devlet politikası 

Her iki konuşma da Katar'ın Filistin'in ısrarlı ve gür bir şekilde savunucusu olma yönündeki diplomatik stratejisini vurgulamaktadır. Katar, Filistinlilerin içinde bulunduğu kötü duruma dikkat çekmek ve uluslararası toplumu müdahale etmeye teşvik etmek için insani, hukuki ve diplomatik kanalları etkin bir şekilde kullanmaktadır.  

Dolayısıyla bu çerçevede, Katar'ın BM İnsan Hakları Konseyi ve küresel insani konferanslar gibi uluslararası forumlardaki söylemi etkileme çabalarının, onu Filistin haklarının savunulmasında merkezi bir aktör olarak konumlandırdığı ifade edilmelidir. Sonuç olarak bu iki açıklamayı birleştirdiğimizde, Katar'ın İsrail'in hesap verebilirliği konusundaki tutumu uluslararası alanda bu konudaki aktif liderlik pozisyonunu güçlendirmektedir. Katar, güçlü ahlaki söylem, hukuki savunuculuk ve insani vurgu yoluyla, uluslararası topluma İsrail'in Gazze'deki eylemlerini durdurmaya yönelik siyasi irade ve hukuki kararlılık göstermeye ve aynı zamanda İsrail'i iddia edilen savaş suçları ve insan hakları ihlallerinden sorumlu tutmaya çağırmaktadır. Bu, Katar'ı uluslararası toplumda daha geniş adalet çağrılarıyla uyumlu hâle getirmekte ve Filistin haklarının önemli bir diplomatik savunucusu olarak rolünü güçlendirmektedir. 

Hem Şeyha Moza hem de Jawhara bint Abdulaziz al-Suwaidi, uluslararası toplumun tepkisizliğini doğrudan eleştirmektedir. Şeyha Moza, bu sessizliği "ihanet" olarak tanımlarken al-Suwaidi ise "yasal ve etik sorumlulukların" yerine getirilmediğini belirtmektedir. Bu, Katar’ın mevcut durumu sadece bir insani kriz değil aynı zamanda uluslararası hukukun ihlal edildiği bir durum olarak gördüğüne işaret etmektedir.  

Katar, Gazze'deki durumun "soykırım" boyutuna ulaştığını ve İsrail’in Uluslararası Adalet Divanında (ICJ) bu suçlamalarla yüzleşmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu durum Katar'ın mevcut çatışmayı sıradan bir anlaşmazlık olarak değil ciddi insan hakları ihlalleri ve savaş suçları olarak ele aldığını göstermektedir. Bu çerçevede, Katar’ın insani söylemi özellikle çocuklar ve savunmasız siviller üzerinden şekillenmektedir. Sonuç olarak Katar, bu savunmasız kesimlerin korunamamasını uluslararası sistemin en büyük başarısızlığı olarak değerlendirmekte ve bu yaklaşım uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan sivillerin korunmasına doğrudan bir atıfta bulunmaktadır. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.