Tunus’ta Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Dört Potansiyel Adayına Hapis Cezası 

Tunus'ta dört cumhurbaşkanı adayı, "oy satın alma" suçlamasıyla sekiz ay hapis cezasına çarptırılarak seçimlere katılmaktan menedildi. Gözlemciler ise mahkeme kararını, Cumhurbaşkanı Kays Said'in güçlü rakiplerini etkisiz hale getirme çabası olarak değerlendiriyor.
Tunus’ta Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Dört Potansiyel Adayına Hapis Cezası 
9 Ağustos 2024

Tunus medyasına göre geçtiğimiz günlerde alınan mahkeme kararıyla, dört potansiyel cumhurbaşkanı adayı sekiz ay hapis cezasına çarptırılarak, seçimlere katılmaktan menedildi.    

Gözlemciler ise bu kararla, seçimi kazanma ihtimali olan güçlü adayların, Cumhurbaşkanı Kays Said’e karşı yarışmaktan alıkonulduğuna inanıyor.  

Söz konusu mahkeme kararı, tanınmış siyasetçi Abdullatif Mekki, aktivist Nizar Chaari, yargıç Mourad Massoudi ve bir diğer aday Adel Dou’yu kapsıyor.    

Öte yandan, “Oy satın alma” suçlamasıyla sekiz ay hapis cezası alan bu kişiler, seçimlere katılmaktan da men edildi.  

Rakipleri ortadan kaldırma  

Reuters’a konuşan Tunuslu politikacı ve avukatlar, mahkeme kararının Kays Said’in güçlü rakiplerini “eleme” girişimi olduğunu söyleyerek, bu adımın muhalefet partilerinin endişelerini artırdığını vurguladı.  

Ayrıca adaylar ve insan hakları grupları, rejimi Said’in yeniden seçilmesini garantilemek için keyfi kısıtlamalar ve sindirme taktikleri kullanmakla suçladı.  

Tunuslu siyasi analist Nizar Jlidi, hapis cezası alan dört adayın adli dosyaları bulunduğunu ve rejimin bu tür kararlara müdahale etmediğini öne sürdü.  

Fokus Plus’a konuya ilişkin görüş bildiren diğer uzmanlar ise, Cumhurbaşkanı Said’in, 25 Temmuz 2021 tarihinde aldığı, onlarca yargıcın hukuki dayanak olmaksızın görevden alınmasını da içeren kararları açıklamasından bu yana ülkede yargının bağımsız olmadığını vurguladı.  

Fokus Plus’a konuşan bir diğer siyasi analist Hichem Ajbouni de, Cumhurbaşkanı Said’in ülkenin birliği ve sosyal uyumunu sağlama konusunda anayasal rolünü oynamadığını söyledi.  

Ayrıca Ajbouni, “Bilakis, cumhurbaşkanının “şiddet içeren” siyasi söylemi ve muhaliflerine karşı sürekli olarak yönelttiği ihanet, gizli anlaşma ve komplo suçlamaları, ülkenin istikrarı üzerindeki yansımalarını kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde ciddi bölünmelere ve toplumsal çatlaklara neden oldu” diye ekledi.  

Tunus’un eski Libya Büyükelçisi Ridha Boukadi de, ülkedeki rejimin, medya organlarından sosyal medyaya, siyasi partilere ve hatta hayır kurumlarına kadar kendi yönetimine karşı olan tüm muhalif kaynakları kurutmaya çalıştığını belirtti.  

Boukadi ayrıca, bu rejimin bir sonraki seçimlerde de kazanması halinde siyasi çıkmazın süreceğine, tiranlık ve diktatörlüğe tamamen geçileceğine, ekonomik gerileme, sosyal dokunun parçalanması ve bölgesel olarak durumun daha da kötüleşeceğine dikkat çekti.  

Baskılar birçok kesimi etkiliyor  

Birkaç gün önce yaklaşık 30 Tunuslu insan hakları örgütü tarafından yapılan ortak açıklamada, seçim komisyonunun “bağımsızlığını yitirmesine neden olacak şekilde muhalifleri dışlamak ve susturmak amacıyla mevcut rejimin caydırıcılık ve gözdağı aracına” dönüşmesi kınandı.  

Fokus Plus’a konuşan Tunuslu gazetesi Sabri Zghidi, yetkililerin getirdiği kısıtlamaların başta gazeteciler olmak üzere tüm grupları etkilediğini ve birçok kişinin siyasi görüşleri nedeniyle yargılandığını bildirdi.  

Zghidi, seçimlerde Cumhurbaşkanı Said ile yarışacak adayların kendi propaganda haklarını kullanmaları ve medyada seçim programlarını duyurmalarının engellendiğini de ekledi.  

Tunus’taki yetkililer, 24 Temmuz’da Nahda Hareketi Genel sekreteri Ajmi Lourimi ve partiden diğer bazı yetkilileri tutukladı.  

Nahda Hareketi bu adımı, yaklaşan seçimlerin bütünlüğünü garanti altına alacak bir anlaşmaya varmak için diğer siyasi grupları bir araya getirmeye çalışan Lourimi’ye yönelik “kabul edilemez bir dışlama” olarak değerlendirdi.  

Cumhurbaşkanı Said’e muhalefet eden en önde gelen siyasi grup olarak kabul edilen Nahda, tüm bunlardan önce mecliste çoğunluğa sahipti.  

Ancak Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz 2021’de çalışmalarını askıya aldığı meclisi, anayasanın 72. maddesine dayanarak feshetti.  

Said, 2 Temmuz’da yaptığı açıklamada, tüm seçmenleri 6 Ekim’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmaya çağırdı.  

Ayrıca muhalefet, Said’in 25 Temmuz 2021’de başlattığı istisnai tedbirler kapsamında meclisi, kanun tekliflerinin anayasaya uygunluğunu denetleyen Geçici Komisyonu ve Yüksek Yargı Konseyi feshetmenin yanı sıra cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yasa çıkarma ve yeni anayasa referandumu gibi tüm eylemlerini boykot etti.  

Cumhurbaşkanının söz konusu eylemleri, ülkede krize ve ciddi siyasi kutuplaşmaya yol açtı.  

Ülkedeki siyasi güçler bu kararları “mutlak ve tek adam yönetiminin kutsanması” ve “anayasaya karşı bir darbe” olarak nitelendirdi.  

Öte yandan, Said’i destekleyen diğer siyasi güçler ise bu adımları, dönemin Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali’yi (1987-2011) deviren “2011 devriminin gidişatının düzeltilmesi” olarak görüyor.  

Cumhurbaşkanı Kays Said de, bu kararların “devleti yakın tehlikelerden korumaya yönelik anayasa çerçevesinde alınan kararlar” olduğunu ileri sürerek, özgürlükler ve hakların ihlal edilmediğini vurguluyor.