Millî Mücadelenin Papaz kahramanı: Papa Eftim 

Mehmed Mazlum Çelik, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Hristiyan Osmanlı vatandaşlarının, özellikle Papa Eftim'in, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesine verdiği destek ve bu süreçteki katkılarını Fokus+ için inceledi.
Mehmed Mazlum Çelik
Millî Mücadelenin Papaz kahramanı: Papa Eftim 
17 Mayıs 2024

Türk halkının bağımsızlık mücadelesi olan Kurtuluş Savaşı günleri tarih kitaplarında anlatılırken çoğunlukla Hıristiyan vatandaşlarımız düşmanlaştırılır ve sanki tümü devleti bölmek için gayret göstermiş gibi resmedilir. Oysa asırlarca birlikte yaşamış Müslümanlar ve Hıristiyanlar, küçük bir azınlığın taşkınlıkları bir kenara bırakılırsa, işgal felaketini de birlikte yaşamışlardı. Bilhassa Anadolu’daki ocaklara şehit haberi düştüğünde komşularının cenaze evine taziyeye ilk gelen ve bu zor günlerde Müslüman Türkleri yalnız bırakmayan sayısız Hristiyan vatandaşımız vardı.   

Kimi Hristiyan Osmanlı vatandaşı bu desteğini yalnızca taziye ve metanet dileği ile sınırlı tutmamış; diplomaside, matbuatta ve hatta cephede Türklere olan desteğini esirgememiştir. Bu isimlerin başında Atatürk’ün isminden övgüyle söz ettiği Papa Eftim gelmektedir.   

Papa Eftim’in evrak-ı perişanı   

Eftim, 1884 yılında, o zamanlar Ankara’ya bağlı Yozgat vilayetinde dünyaya geldi. 1915 yılında papaz, 1918 yılında da Keskin metropoliti olacaktı. Kurtuluş Savaşı’nın daha ilk günlerinde mücadeleye dahil olan isimlerin başında geliyordu. Eftim, kendisini Türk dostu ya da muhibbi olarak değil, anadan doğma Türk olarak tanımlıyordu:   

“Ben Türk dostu Eftim değil, Türkoğlu Türk Eftim'im. Ben, her zaman, her yerde Türk olduğumu beyan ettim. Bir yabancı, Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi, halis bir Türk vatandaşının, yabancı bir Türk dostu gibi gösterilmesi, O'nun milliyetinden şüphe edilmesine delalet eder ki, bundan incinmemek, üzülmemek imkânsızdır. Bana Türk demeyip, Türk dostu diyenleri hiçbir surette affedemem.”   

Mondros sonrası, Türk dostu Patrik V. Germanos’un Fener Rum Patrikhanesi’nin başından azledilmesi, işgalcilerin Hristiyan vatandaşlarımızı kışkırtmak adına giriştikleri ilk adım oldu. Onun yerine gelen Bursa Metropoliti Dorotheos Mammelis, vatanı yerine Yunan tezleri hizmet etmesi Hristiyan aleminin hedef tahtasına oturtulmasına neden olacaktı.    

Bu zararlı faaliyetlere ilk tepki Müslümanlardan önce hasbi Hıristiyan vatandaşlarımızdan gelmiş, bu tepkinin sözcülüğünü Papa Eftim yapmıştı. Vatanperver Hristiyanlar bir beyanname ile Müslüman komşularının hukukunu korumuş ve bu beyannameyi Eftim kaleme almıştı. Bu metinde Helenizm şu sözlerle reddediliyordu:   

“...mezhebimizi şerre alet ederek, Türk olduğumuz halde Helenizm propagandasıyla aldatılarak güya aslen Yunanlı imiş ve aslına geri dönermiş gibi azınlık hukuku iddiasıyla mezhebi millete karıştırarak bir taraftan bizi Yunan işlerine alıştırmak hilelerini kullanma ve diğer taraftan da umumî vekilimizmişçesine hakkımızı istiyoruz der gibi vaziyetler alarak Avrupa’ya karşı hükümetimizden şikâyetçi sıfat ve vaziyetiyle göstermeye kalkıştılar.  

  

İstanbul Patrikhanes’inin bize Türklüğümüzü unutturmak ve dilimizi değiştirmek için aldığı bunca tedbirler hiç kar etti mi? İşte Türk tabiiyetimiz ve dilimiz olduğu gibi bakidir. Halis Türk ve Türk evlatları olduğumuzu adet, töre, kültür ve her halimizle bunu ispat etmekteyiz.”   

Eftim’in reddettiği meselelerin başında Anadolu’da Hristiyanların Türk zulmüne maruz kaldığı iftirasıdır. Eftim’e göre; bu kuyruklu bir yalandan ibaretti. Müslümanlar ve Hıristiyanlar asırlardır kardeş kardeş yaşıyordu; ama Yunan işgali ve Helenizm dayatması kardeşler arasında yalnızca nifak çıkarıyordu.   

Eftim, İstanbul’daki patrikhanenin Yunan ve İngiliz hegemonyası altında olduğunu görünce Anadolu’da, bağımsız bir patrikhane için TBMM’nin de desteği ile bir kongre toplamıştı. Bu kongreye Konya Metropolidi Prokobiyos, Maçka Metropilidi Krillos, Antalya Episkoposu Meletios ve Gümüşhane Episkoposu Vervasyos gibi isimler de iştirak etmişti. Kongrede Fener Rum Patrikhanesi işgal güçleri tarafından kontrol edildiği gerekçesi ile feshedilmiş ve Anadolu Ortodoks Kilisesinin Umumi Vekilliği ve Murahhaslığı kurularak başına Papa Eftim getirilmişti.    

1922 yılında Millî Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya gelen Eftim’i Ankara’da coşkulu bir halk kitlesi karşılamış ve Atatürk’ün bulunduğu bir mitingde bir konuşma gerçekleştirmişti. Öte yandan, Anadolu’daki Hristiyan cemaatinin gücünü kıracak gelişme mübadeleler olmuştu. Papa Eftim ile yakınları ise Lozan kararına rağmen mübadelenin dışında tutulmuş ve Yunistan’a iade edilmemişti.  

“Bugün göze batan varlığımı, muhaliflerimin hücumlarına borçluyum”  

Millî Mücadele sonrası İstanbul’a yerleşen Eftim, Cumhuriyetin ilanıyla ülkesine hizmetini sürdürmüş ve Hristiyan vatandaşlarımızın devletle entegrasyonu için yoğun bir çaba sarf etmişti. Yıllar sonra sürdürdüğü mücadelesini şu sözlerle izhar edecekti:   

“Baştan sonuna, kadar, bütün hareketlerim hakkında Cumhuriyet hükümetinin kanunlarına göre hesap vererek haklı ve tertemiz çıktım. Bununla beraber umumî efkâr karşısında her zaman yargılanmağa hazırım. Hakikati örtmek, onun aydın ışığını kapatmak ve gür sesini kesmek insan kârı değildir. Fenerdekilerin bedduası bana kuvvet ve sağlık verdi. Fakat benim hayır duam onları iflah etmedi. Bazı Rumca gazetelerin zaman zaman bana yaptığı hücumlar aksine olarak benim cesaretimi arttırıyor, azmimi sağlıyor, mevkiimi tahkim etmiş oluyor. Diyebilirim ki bugün göze batan varlığımı, muhaliflerimin hücumlarına borçluyum çünkü idealimi takdis edenlere varlığımın önemini takdis ettirten bu muhaliflerimin devamlı hücumlarıdır. Yoksa ben kendimi tanıtmak ve idealimin ifade ettiği önemli maneviyatımı belirtmek tenezzülünde bulunmazdım. İşte bu kadar. Onlar ne isterlerse yazsınlar.”  

Mustafa Kemal Atatürk, Papa Eftim için ‘tek başına bir ordu gibi yararlıydı’ sözlerini sarf ederken bugün bazı kesimlerce mezarında dahi rahat bırakılmamaktadır. Apoyevmatini Gazetesi sahibi Mihail Vasiliadis, Millî Mücadele kahramanı Papa Eftim için şu utanç verici sözleri sarf edecekti:   

Burası Rum-Ortodoks mezarlığı. Bu adamlar bırakın Rum’u, Ortodoks bile değiller. Aforoz edildiler.”   

Mübadele sürecinde tüm Hristiyan Rum vatandaşlarımızı bir kefeye koyup, onları vatanlarından koparmak tarihi hatalarımızdan birisiydi. Oysa işgal günlerinde belli başlı yerler dışında Hristiyan vatandaşlarımızın menfi bir taşkınlığı olmadığı gibi, Millî Mücadeleye ciddi destek sağlamışlardı. İsmail Habib Sebük, bunu Niğde’de şu sözlerle fark edecekti:   

“Soldaki kayabaşı tepesi vaktiyle burası Rum mahallesi idi. Dili bizim, kanı bizim, giyinişleri bizim olan bu Hıristiyan Türkleri sırf dinleri ayrı diye mübadeleye tabi tuttuk. Gidişleri yazıkken giden geleceğin gelmeyişiyle de Niğde’ye yazık olmuş. Bak vaktiyle ışıklı gözler gibi parıldayan o evlerin çoğu şimdi camsız pencereleriyle cansız birer göz çukurluğunun karanlığı içinden kör kör bakıyorlar.”   

Atatürk’ün kendisine Baba Eftim olarak hitap ettiği bu kahraman din adamı, Türk halkı için unutulmaz isimlerden birisiydi. Kendisinden sonra çocukları da ülkesine hizmeti sürdürmüş; patrikhaneye ve Hristiyan vatandaşlarımıza yönelik yabancı müdahalesine karşı ciddi bir kamuoyu oluşturmayı başarmıştı.