ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci kez Beyaz Saray’a dönmesi, sadece Washington’daki dengeleri değil, dünya çapında diplomatik ilişkileri de yeniden şekillendirecek gibi görünüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Trump’ın zaferini hızlı bir şekilde kutlayan liderler arasında yer aldı.  

Trump’ın seçim zaferini erken saatlerde kutlayan Macron, X platformunda yayımladığı mesajında “Farklılıklarımıza rağmen barış ve istikrar için birlikte çalışmaya hazırız.” ifadelerini kullandı. Ancak, Macron’un mesajındaki “farklılıklarımız” ifadesi, gelecekteki Fransa-ABD ilişkilerinde karşılaşılacak zorluklara dair ipuçları verdi.    

Fransız basını bu hızlı tebrik mesajını, “Macron’un pragmatizmini yansıtsa da iki lider arasındaki geçmişteki anlaşmazlıkların gölgesinde yeni çatışmaların kaçınılmaz olabileceği” şeklinde yorumluyor.  

Öte yandan, Macron ile Trump’un geçmişteki çalkantılı ilişkileri ve mevcut küresel dinamikler, bu iki liderin tekrar nasıl bir denge kuracağına dair pek çok soruyu beraberinde getiriyor.  

İlişkiler nasıl bozuldu?  

Donald Trump ve Emmanuel Macron’un ilişkileri, 2017 yılında Macron’un cumhurbaşkanlığı ve Trump’ın ilk başkanlık dönemiyle başladı. Opinion gazetesi yazarı François-Xavier Bourmaud’a göre, Macron ilk döneminde Trump’ı kazanmayı hedefleyen bir yaklaşım benimsedi. Trump’ın ego merkezli kişiliğini anlayan Macron, onu etkilemek için görkemli jestlere başvurdu. 14 Temmuz 2017’deki Bastille Günü kutlamalarında Trump, Paris’te bir devlet töreniyle ağırlanmış, hatta Eyfel Kulesi’nde düzenlenen bir akşam yemeğine davet edilmişti. Bu strateji, kısa vadede bir tür “karşılıklı güven ilişkisi” yaratmıştı. Ancak bu yakınlık İran, ticaret ve NATO gibi konulardaki görüş ayrılıkları nedeniyle uzun soluklu olmadı ve diplomatik kazançlara dönüşmedi.  

Fransa Cumhurbaşkanı’nın 2019’da Biarritz’deki G7 Zirvesi’nde dönemin İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i sürpriz bir şekilde davet ederek Trump’ı İran konusunda yumuşatmaya çalışması sonuçsuz kalmıştı. Trump, zirvede beklenen adımı atmaktan, yönetiminin iç baskıları nedeniyle çekindi. Macron’un İran’la ara buluculuk çabası ve Trump’ın buna karşı isteksizliği ilişkileri kırılgan bir zemine kaydırdı.  

Trump’ın yeni döneminde Fransa-ABD ilişkilerini ne bekliyor?  

Trump’ın 2024 seçim zaferi ise Fransa’da hem umut hem de endişeyle karşılandı. Macron, Trump ile yeniden işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtse de uzmanlar, Trump’ın “yenilmez” ve “dayanıklı” bir lider olarak algıladığı bu yeni dönemde, eleştirilere daha kapalı ve daha baskın bir figür olacağını öngörüyor.  

Ayrıca, Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin Ukrayna’ya desteğini azaltma politikası ve ticaret anlaşmazlıkları, Macron’un işini daha da zorlaştırabilir.    

Europe1’in haberine göre, Trump’ın, Fransa’nın teknoloji şirketlerine yönelik vergi girişimlerini engellemek için Fransız ürünlerine yüksek tarifeler tehdidinde bulunduğu dönem göz önünde bulundurulursa yeni dönemde de ekonomik gerilimler yeniden alevlenebilir.  

Macron’un, Trump’ın zaferinin hemen ardından Budapeşte’de Avrupa’nın kendi güvenlik stratejisini güçlendirme isteğine yönelik açıklamaları yeni Trump döneminde de ilişkilerin sıkıntılı olacağı sinyallerini veriyor. Macron’nun Macaristan’da “Avrupa’nın güvenliğini sonsuza kadar ABD’ye emanet edemeyeceğini”ne yönelik açıklamaları Trump yönetimiyle ilişkilerde potansiyel bir gerilimin habercisi olarak okunuyor.  

Macron burada “Avrupa’nın güvenliğini sonsuza kadar ABD’ye devredemeyeceği” vurgusunu yaparak Fransa’nın gelecekte daha bağımsız bir savunma politikası arayışında olacağının sinyallerini verdi. Fransız siyaset uzmanları Macron’un bu tür açıklamalarının genellikle “siyasi bir retorik” olarak kaldığını ve somut politikalara dönüşmediğini belirtiyor.  

Macron burada ayrıca, “Avrupa, tarih yazan yerine, başkalarının yazdığı tarihi izleyen bir kıtaya dönüşmemeli” ifadelerini de kullanmıştı.  

Fransız Cumhurbaşkanı Avrupa için bağımsız bir savunma politikası ihtiyacını gündeme taşımak istese de bu yaklaşımının Avrupa içinde ne kadar destek bulacağı da tartışmalı. Özellikle Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un siyasi zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Macron’un liderlik çağrısının karşılık bulması zor olabilir.  

Fransa’da aşırı sağ, Trump’ın zaferini büyük bir coşkuyla karşıladı. Aşırı sağcı lider Marine Le Pen ve Eric Zemmour gibi isimler, Trump’ın başarısını Avrupa’da sol eğilimlere karşı bir uyanış olarak yorumladı. Le Pen, Trump’ın politikalarının Avrupa için bir örnek teşkil etmesi gerektiğini vurgularken, ülkedeki sol cephe ise bu durumu “demokrasi ve insan hakları açısından bir geri adım” olarak değerlendiriyor.  

Yeni bir dönem, yeni dinamikler  

Trump’ın ikinci dönemi, yalnızca Fransa’yı değil, tüm Avrupa’yı etkileyebilecek bir dönüşüm sürecini başlatabilir. Macron’un yakın dönemde yaptığı açıklamada, “Benim için bu basit, etçil ve otçullardan oluşuyor. Otçul olarak kalmaya karar verirsek, etçil olanlar kazanacak ve biz onlar için bir pazar olacağız.” metaforuyla Avrupa’nın ABD sanayisine olan bağımlılığını azaltması gerektiğini vurguladı.  

Fransız Cumhurbaşkanının dile getirdiği güç mücadelesi, Avrupa’nın Çin ve ABD karşısında nasıl bir konum alacağına dair ipuçları sunuyor. Le Figaro gazetesine göre, Trump’ın “Önce Amerika” politikası, Avrupa’nın daha güçlü bir liderliğe ve bağımsız stratejilere yönelmesini kaçınılmaz kılıyor.  

Macron’un bu süreçte karşılaşacağı en büyük zorluk, Trump’ın liderlik tarzına uyum sağlarken, Avrupa’da birliği korumak olacak. Ancak Trump’ın agresif politikalarının Avrupa’da nasıl bir etki yaratacağı ve Macron’un bu baskılara karşı nasıl bir yol izleyeceği, ilerleyen dönemde daha da netleşecek.  

Sonuç olarak, Trump ve Macron’un ilişkileri, yalnızca iki liderin dinamiklerinden değil, küresel güç dengelerindeki değişimlerden de etkilenecek. Avrupa, bu süreçte tarih yazmaya kararlılığını sergileyecek mi yoksa başkalarının yazdığı tarihi mi takip edecek. Bu sorunun cevabı, Fransa ve ABD ilişkilerinin geleceğini daha net şekilde belirleyecek.  

Trump’un yeniden seçilmesiyle Fransa-Türkiye ilişkileri yeniden şekillenir mi?  

Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Fransa-Türkiye ilişkilerini de etkileyebilir. Trump’ın mesafeli duran Joe Biden yönetiminden ziyade Türkiye ile yakın ilişkilere önem verdiği ve iki ülke arasındaki ekonomik bağları geliştirmek istediği biliniyor.  

Politico’ya göre Macron’un NATO’da Türkiye’nin önemine dair sert eleştirileri ve Doğu Akdeniz ile Libya gibi konularda Türkiye ile yaşadığı gerilimler, iki ülke arasında diplomatik sorunlara yol açmıştı. Ancak Trump yönetiminin Türkiye’ye daha sıcak bakması, Fransa’nın da bu politikalara uyum sağlama olasılığını artırabilir. Özellikle Ukrayna ve Rusya bağlamında NATO üyelerinin iş birliği zorunluluğu, Türkiye ile Fransa arasında daha yakın bir diyalogu tetikleyebilir.  

Macron, Avrupa’nın genel politikalarını şekillendiren liderlerden biri olarak, Türkiye’ye karşı daha dengeli bir yaklaşım benimseyebilir. Bu noktada, Fransa’nın Türkiye ile ilişkilerini Trump yönetimindeki ABD ile olan koordinasyonuna paralel olarak yeniden gözden geçirmesi beklenebilir.