ABD başkanlık seçimleri kapsamında 27 Haziran tarihinde gerçekleştirilen ilk Biden-Trump münazarasında göstermiş olduğu başarısız performans sonrasında ABD Başkanı Joe Biden bazı Demokrat Partililerin eleştirilerine maruz kalmış, bazılarının desteğini kaybetmiş hatta Biden’ın kampanyasına yaptıkları bağışların iadesini bile isteyenler olmuştu. Tüm bu eleştirilere rağmen hala başkanlık seçiminde Demokratların adayı olmaya devam edeceğini söyleyen Biden’ın bu seçim yarışından çekilme kararını duyurduğu mektubu ABD başkanlık seçimindeki kartların yeniden dağıtılmasına neden oldu. Bu seçim yarışından çekilme kararını “partisinin ve ülkesinin iyiliği için” aldığını belirten Biden bu kararından dolayı bazı partililer tarafından “vatansever” olarak tanımlanacak karar memnuniyetle karşılandı.

Demokrat Parti’den aday olarak pek çok isim zikredilse de ABD Başkanı Biden’ın aday olarak desteklediğini söylediği isim şu anda ABD Başkan Yardımcısı olarak görevini sürdüren Kamala Harris oldu. Harris, Demokrat Partili senatörlerin çoğunun ve eski ABD Başkanı Bill Clinton ve eski ABD başkan adayı Hillary Clinton’ın desteğini almış gözüküyor. Ancak sosyal medya hesabından konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamadan Harris için aynı desteğin önceki ABD Başkanı Barack Obama’dan gelmediğini görüyoruz.

Trump’ın stratejisi değişecek

Her ne kadar destek açıklamaları geliyor olsa da Demokrat Parti içinden Harris’in adaylığı için belli bir sürecin işletilmesi gerek. Ancak kamuoyunda bilinilirlikleri görece daha az olan diğer adayların bu kadar kısa sürede kendilerini tanıtması ve sürece başkan adayı olarak dahil olması kolay değil. 

Bir başka kolay olmayan mevzu ise kendi seçim stratejisini ve seçim söylemlerini karşısında rakip olan Joe Biden’a göre yapan Cumhuriyetçilerin başkan adayı ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın bu yeni duruma göre güncelleme yapma gerekliliği. Her ne kadar Biden’ın aday olmayacağını ve Harris’i aday olarak desteklediğini açıklaması sonrası ilk tepki olarak Trump “Harris’i yenmek daha kolay olacak” açıklaması yapsa da bu yeni rakip için yeni bir seçim stratejisi belirlemek zorunda.

 

İlk açıklamasını Demokrat Parti adaylığını kazanmak olarak ifade eden ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in ise adaylığı resmileştikten sonra yapacağı ilk iş kuracağı yeni stratejiye odaklanmak olacak. Bu strateji Trump ve onunla ilintilenen ve aşırılıkçı olarak nitelendirdiği Proje 2025’i yenmek üzerine kurulu olacak gibi görünüyor. Her ne kadar Trump kendisi ile Proje 2025 arasında mesafe koymaya çalışsa ve alakasının olmadığını ifade ediyor olsa da bu seçim kampanyasında Kamala Harris tarafından bu projeyi ortadan kaldırma argümanı kullanılacağa benziyor. 

Peki nedir bu Proje 2025 ve ABD seçmeni ne ile ne arasında seçimini yapmak zorunda bırakılıyor? Proje 2025, Trump’a yakınlığı ile bilinen düşünce kuruluşu The Heritage Foundation tarafından hazırlanmış bir sonraki başkana yol gösterecek 922 sayfalık bir başucu kitabı olarak hazırlandı. Demokratlar bu proje ile Cumhuriyetçilerin radikal muhafazakar politikalarını yasalaştırmayı ve ABD yönetiminde güçler ayrılığını ortadan kaldırmayı hedeflediklerini iddia ediyor. 

The Heritage Foundation aslında 1981 yılında dönemin Cumhuriyetçi Partinin adayı eski ABD Başkanı Ronald Reagan için ve 2016 seçimlerinde Donald Trump için politika tekliflerinin listesini hazırlamışlardı. Aynı düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan Proje 2025 raporunun belli bölümlerini eski Trump yönetiminde yer almış Trump’ın danışmanlığını yapmış isimlerin olması ister istemez Trump’ın başkan olarak seçildiğinde bu politikaları izleyeceği izlenimini veriyor. 

Proje 2025 neden tartışılıyor? 

Peki bu Proje 2025 neler içeriyor? Belge, Adalet Bakanlığı gibi bağımsız kurumlar da dahil olmak üzere tüm federal bürokrasinin doğrudan başkanlık kontrolü altına alınmasını öneriyor. Bu yüzden güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü gibi işleyen demokrasinin olmazsa olmazı kabul edilen prensiplere kısaca demokrasiye bir darbe olarak görülüyor. Proje ayrıca FBI gibi bazı federal kurumların revizyonlarını ve Eğitim Bakanlığı’nın tamamen ortadan kaldırılması çağrısında bulunuyor. Proje 2025, Meksika’dan göçü engellemek için sınırdaki duvar yapımına ayrılan fonun artırılmasını ve güçlü bir sınır polisi oluşturmayı öneriyor. Bu arada Homeland Security yani İç Güvenlik Bakanlığı’nı lağvedip onu diğer kurumlarda bulunan göçmenlik birimleriyle birleştirmeyi teklif ediyor. 

 

İklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadele kapsamında benimsenen Demokratların karbon salınımlarını azaltma yönünde benimsedikleri enerji politikalarını petrol ve doğal gaz üretimini artırarak tersine çevrilmesi bu plandaki önerilerden. Amacının enflasyonla mücadele için enerji maliyetini azaltmak olduğu ifade ediliyor.

Belge aile yapısı ile ilgili ise İncil’e dayalı bir tanımın Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı tarafından benimsenmesini ve kürtaj hapının piyasadan çekilmesi yönündeki yasaların kullanılmasını öneriyor. Cinsel yönelim, cinsiyet eşitliği, kürtaj, üreme haklarının tüm yasalardan ve düzenlemelerden çıkarılmasını öneren Proje 2025 okullarda ve devlet dairelerinde çeşitlilik, eşitlik ve katılım programlarının sonlandırılmasını hedefliyor.

Proje 2025’in Trump yönetiminin eski bürokratları ve danışmanlarının hazırladığı bölümler yer almakta ve bu önerilerin bazıları Cumhuriyetçi Platformun önerileri ve programları ile benzerlikler göstermektedir. Bu önerileri daha muhafazakar, daha korumacı, daha milliyetçi ve küreselleşme karşıtı bir programı benimseyen anlayışın yansıması olarak okumak gerek. Demokratlar ise Trump’ın başkan olduğunda uygulamaya koyacağını iddia ettiği bu projeyi özgürlükleri ve liberal değerleri kısaca demokrasiyi aşındıracak bir belge olarak değerlendiriyor. Kamala Harris’in 23 Temmuz’da Wisconsin’deki ilk seçim mitingindeki konuşmasında söylediği “seçimin özgürlük ve kaos arasında olacağını” sözleri bu görüşü destekler nitelikte.

Kamala Harris Demokrat Partiden adaylığı kazanır ve başkan adaylığı resmileşirse Hillary Clinton’dan sonra Demokrat Parti’den gösterilen ikinci kadın aday olacak. Harris’in eski ABD Başkanı Donald Trump karşısındaki şansı ne kadar olabilir bilinmez ama seçim kampanyaları ve tartışma konuları ABD seçmeninin bir kutuplaşma üzerinden sandığa gideceğini ve “küreselleşmecileri” mi yoksa “milliyetçileri” mi tercih edeceklerini göreceğimiz bir seçim olacak.