23 Nisan 2024
2019’un son aylarında doktora çalışmam için Dubai’deyken Emirlik’ten bir devlet görevlisinin gazeteye verdiği röportajda artık yağmur duasına gerek kalmadığını, gelişmiş teknoloji sayesinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) istediği zaman bulut tohumlama metodu ile yağmur yağdırabileceğini söylemişti.
Röportajdan birkaç gün sonra Dubai ve diğer küçük emirlikleri esir alan bir sel felaketi yaşanmıştı. Sel, Dubai’nin en önemli ve ikonik eserlerinden Dubai Mall başta olmak üzere birçok yapıyı ve bölgeyi tahrip etmişti.
2019’daki olaylardan daha ciddisi ise 16-18 Nisan 2024’te gerçekleşti. Dubai başta olmak üzere birçok emirlikte etkili olan ve hatta Umman ve Pakistan’da onlarca kişinin ölümüne yol açan sel felaketi, Dubai havaalanındaki tüm uçuşların durmasına ve zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmaması ikazlarına sebep oldu. Bu durum ister istemez BAE’nin bulut tohumlama yolu ile yağmur yağdırma stratejisini akla getirdi.
Bulut tohumlama metodu BAE’nin uzun yıllardır kuraklıkla mücadele etmek için uyguladığı bir program. 1990’larda başlayan ve zamanla geliştirilen program kapsamında yıllık 1000 saatlik operasyonları bulan bulut tohumlama uygulamaları icra ediliyor. Nihai olarak yüzde 30 oranında yağmur artışı hedefleniyor. Bu metoda göre yağmur taşıma ihtimali olan bulutlar 24 saat takip ediliyor ve uygun görülen bulutlara tuz gibi maddeler eklenmesiyle yağmur yağdırılıyor.
2019’da yaşanan bazı sel hadiselerinden önce sosyal medya platformu X (Twitter) üzerinden bulut tohumlama operasyonlarının başarı ile gerçekleştirildiğini gururla duyuran BAE kurumları, son sel vakasının olumsuz etkisinin büyüklüğünden mi yoksa gerçekten konuyla alakaları olmadığı için mi bilinmez ama selin bulut tohumlama operasyonları sonucu olduğu iddialarını kesin dille reddetti.
Hızlı şehirleşme ve altyapı eksikliği
2019’daki sel hadisesinde olduğu gibi Nisan 2024’te Dubai’yi teslim alan sel sonucunda da ulaşım sistemi sıkıntıya girdi, yollar tıkandı ve mahsur kalmış araçlar haberlere konu oldu. Dubai Mall, Dubai Havalimanları ve daha birçok ikonik yapı sular altında kalırken vaziyetin görüldüğü videolar sosyal medyada viral oldu.
Şüphesiz görüntülere yansıyan esas problem, Dubai ve BAE’nin şehirleşme hızının yüksek olması ve yapılaşma hızı ile alt yapı oluşturma hızının paralel gitmemesi. Doğal ya da yapay olması fark etmeksizin gerçekleşen sel hadisesinin gösterdiği hakikat, BAE’de yağmur oranlarının artışını karşılayabilecek altyapının mevcut olmaması. Nitekim nisan sellerinin bitmesini hemen takiben Dubai veliaht prensi Dubai alt yapı sistemine ciddi yatırımların yapılacağının taahhüdünü verdi.
Öyle ki, son sel olayından metrekareye düşen yağmur oranına bakıldığında Abu Dabi’ye bağlı Al Ain şehri daha ziyade etkilenmişse de şehirleşme ve nüfus yoğunluğunun göreli fazlalığından dolayı Dubai daha fazla zarar gördü. Federal sistem ile yönetilen ülkede en zengin ikinci emirlik olmasına rağmen turizm, finans ve uluslararası tanınırlığından ötürü BAE ile en fazla özdeşleştirilen yer Dubai’dir. Abu Dabi’nin petrole dayalı ekonomisin aksine Dubai daha çok ekonomisini turizm, bankacılık, inşaat sektörü ve lojistik alanlarında konumlandırdığı için bu tür beklenmeyen su baskınları hayatı durduruyor ve Dubai’nin ekonomik kazanımlarına ket vuruyor.
Bu bağlamda Dubai ve BAE su sıkıntısına ve kuraklığa bilimsel çözümler ararken sosyal ve ekonomik hayatı ciddi anlamda etkileyen bu taşkınların etkisini azaltmak için alt ve üst yapı girişimlerini hızlandırmalı ve emirlikler arasında eşit derecede yatırıma önem verilmelidir.
Federal sistem ve Kuzey Emirlikleri’ne etkileri
Teorik olarak çöl ikliminin hâkim olduğu BAE’nin Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları yaparak bilimsel metotlarla yağmur yağdırması ve su ihtiyacını bu yolla gidermeye çalışması takdire şayandır. Ancak BAE’nin Abu Dabi gibi petrol veya Dubai gibi turizm, finans ve lojistik alanlarında zengin olmadıkları için federal hükümetin fonlarına bağımlı olan ve Kuzey Emirlikleri (Acman, Füceyre, Ras Al Khaimah, Şarja ve Umm al-Quwain) olarak adlandırılan bölgelerinde bu tür seller alt yapı eksikliğinden dolayı çok daha ciddi bir problem arz ediyor. Zaten ekonomik olarak çok iyi durumda olmayan bu yerler hemen hemen senede en az bir kere tekrarlanan su baskınları ile daha da mağdur oluyor.
Ekonomisi Kuzey Emirlikleri ile kıyaslanmayacak derecede iyi olan Dubai bile bu tür baskınlarla etkin mücadele edemezken Kuzey Emirlikleri’nin dar imkânları ile bunun üstesinden gelmesi beklenemez. Bu durum düşünüldüğünde, hasarın giderilmesinin onlar için daha uzun zaman alması ve daha çok hasara ve zarara yol açması önemli bir sorundur. Dolayısıyla federal yönetimin bu gibi sıkıntıları maddi-manevi yük teşkil edebilecek bu bölgeler için de kalıcı çözümler üretmesi elzem.
Bulut tohumlama metodu ile yağmur yağdırma meselesi ilk başta BAE yöneticilerinin ve halkının çevre ile mücadelede elde ettikleri ilerici ve bilimsel bir kazanım olarak ifade edilen bir gurur vesilesi iken son yaşanan seller gibi örneklerin artmasıyla sorgulanır hale geldi. Taşkınların her sene tekrarlanmaya başlaması artık her taşkının sebebinin bu uygulama olup olmadığıyla ilgili şüpheleri artırdı, uygulama taşkınlarla ilişkilendirilir hale geldi. Nitekim geçen hafta yaşanan sel felaketi sonrası kurumların bulut tohumlama yapmadıklarını dile getirmeleri ve yağmurun doğal olduğunu net şekilde savunmaları bu durumun bir tezahürü.
Esasında yapılması gereken, bu uygulamanın pek çok açıdan zarara sebep olmasını engellemek. Altyapı çalışmalarının hızlandırılması, kapsamlı drenaj sistemlerinin kurulması ile sel ve taşkınları engelleyerek zararın en aza indirilmesi öncelikli bir hedef olmalıdır.
Bunun yanında, yağmurların hâkim çöl iklimi ile ilgili genel faydalarından öte daha farklı ve marjinal faydalarının da olabileceği unutulmamalıdır. BAE dışından bir örneği, sistemin yangınlara da çare geliştirebilecek bir potansiyel arz etmesidir. Örnek olarak Endonezya’nın bu metodu kullanarak orman yangınlarıyla mücadele etmektedir. Bulut tohumlamanın kullanılmaya denendiği diğer bir alan ise yağmurun nüfus yoğun yere ulaşmadan yağdırılıp taşkınların engellenmesidir. Bu metot yine Endonezya’da denenmiş ve yağmur taşıyan bulutlar başkent Cakarta’ya varmadan Cava Denizi üzerindeyken tohumlayarak yağmurun deniz üstende yağdırılması denenmiştir. Ancak metodun halen tam anlamıyla etkili olup olmadığı tam olarak ispatlanmamış bir durum.
Bu durum BAE’de kullanılan bulut tohumlama yönteminin bu gibi pek çok açıdan faydalı hale getirilebilmesinin de mümkün olduğunu gösteriyor. Dengeli ve sistematik bir şekilde hareket edildiğinde, bilimsel yöntemin çevrenin ve insanın daha iyi bir vaziyete kavuşmasına yardım edebileceğini akla getiriyor. Böylece zengin ve ekonomik açıdan dezavantajlı olan tüm bölgeler sathında baskınların sebep olduğu zararlardan sakınılacak ve uygulama birçok anlamda ülkenin tamamı boyunca bir ortak faydaya yönlendirilmiş olacaktır.