Amerikan seçimlerine iki aydan az bir süre kala başkan adayları Trump ve Harris ilk canlı yayın münazaralarını gerçekleştirdiler. Ancak bu sefer tartışma 27 Haziran’daki Biden-Trump münazarasından farklı gelişti. Cümlelerini tamamlayamayan, derdini anlatmakta zorlanan Biden’ı belki yarış dışına iten o münazaradan sonra Harris yeni nesil bir siyasetçi olarak Demokratları yarışa tekrar soktu ve son kamuoyu yoklamalarına göre öne geçirmeyi başardı. 

Geçen günkü münazarada da kazanan Harris oldu diyebiliriz. Trump’a göre sahneye daha hazırlıklı çıkan, vücut dilinden tonlamasına kadar kendinden emin bir portre çizen, kürtajdan silah serbestiyetine, ekonomiden göçmen meselesine kadar çeşitli sorulara daha detaylı cevaplar verebilen, hatta biraz da snop bir tavırla Trump’ı karikatürize bir karakter hüviyetine sokan Harris beklentilerin üzerinde bir performans ortaya koydu.

Öte yandan Trump, Harris ile göz teması kurmaktan kaçınan, göçmenlerin evcil hayvanları yediğini, Demokratların kürtajı doğum sonrasına dahi taşıyarak bebek cinayetleri işlemeyi düşündüğü gibi sivri çıkışlarla kendisini zor duruma sokan bir imaj çizdi. Bu sivri çıkışlar sadece Harris’in müstehzi gülüşleriyle değil, Trump konuştuğu sıralarda moderatörlüklerinin yanına fact-checking işlevini de ekleyen ABC kanalının moderatörlerinin itirazlarıyla karşılandı.

Ukrayna – Rusya savaşı Trump’ın puanını artırıyor

67 milyon Amerikalının izlediği münazara Harris hanesine puan olarak yazılırken programı biz Türkiye’den izleyenlerin önceliği dış politika konuları oldu. Ancak tartışmanın genelinin aksine bu kısımda Trump daha kararlı, daha net bir portre ortaya koydu. Tartışmada öne çıkan dış politika konuları Rusya-Ukrayna Savaşı ile İsrail-Hamas çatışması oldu. Bunun dışında Afganistan, İran ve Çin de tartışmada kendine yer bulan dış politika konuları oldu.

 

Her ne kadar Harris, Trump’a atfen “Putin seni öğle yemeği niyetine yer” şeklinde biten hazırlanmış ve tiyatral bir performans sergilese de Rusya konusunda Trump’ın söylemi daha inandırıcıydı. Zira Putin, Ukrayna’ya saldırmak için 4 yıllık bir Trump parantezinin kapanmasını beklemişti. Obama’nın ikinci döneminde 2014 yılında Kırım’ı ilhak eden Rusya, Kiev’e yürümek için 2022’yi beklemiş, Biden ise savaşın çıkışını durduramadığı gibi savaşın üçüncü yılında halen bu tehdidi bertaraf edebilmiş değil. 

Konuyu Harris için bir maliyet haline getiren tek özellik Harris’in tüm bunlar yaşanırken Biden’ın başkan yardımcısı olması ya da seçim kampanyasında hemen her konuda Biden politikalarını tekrar etmesi değil. Harris aynı zamanda savaşı engellemek için adeta bir gölge dışişleri bakanı gibi hareket etmiş ve Avrupa’da görüşmeler gerçekleştirmişti. Nitekim Harris, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile görüştükten günler sonra Putin saldırı emrini verdi ve Rusya-Ukrayna Savaşı 2022 Şubat’ında başlamış oldu. Bu gelişme Trump’ın Harris ve Biden’ın ikisi için de oluşturduğu “zayıf lider” algısını güçlendiren bir vaka oldu. Münazara akşamı Trump daha önce mitinglerinde yaptığı gibi yine bu noktadan Harris’i hedef aldı ve bu hamlesinden puan aldı.  

İsrail’in Filistin topraklarını işgali ve İran meselesi 

Gecenin bir diğer öne çıkan dış politika konusu İsrail-Hamas çatışmasıydı. Evet, konu İsrail’in gerçekleştirdiği bir soykırım olarak değil, İsrail ile ABD nezdindeki bir terör örgütünün mücadelesi olarak çerçevelendi. Hal böyle olunca hayatını kaybeden 40 binin üzerinde Filistinli, Harris’in araya sıkıştırdığı muğlak bir cümlecik dışında anılmadı bile. Hangi aday İsrail’i daha iyi koruyabilir, hangi aday Netanyahu’yu daha çok seviyor gibi kısır bir tartışmanın döndüğü bu kısım akıl ve vicdan sahibi izleyiciler için kötülerden kötü beğenmek dışında bir tercih bırakmadı. 

 

Evet, Harris İsrail’in biraz daha dikkatli olması gerektiğinin altını çizdi ama bu konuda İsrail’e yönelik ne bir kınama ne bir cezalandırma mekanizması ortaya koydu. Trump’ın ise Filistin için yalandan bir sempati söylemine bir ihtiyaç duymadığı herkesin malumu. Ancak konuyu bölgedeki İran varlığına çekerek Trump burada da Harris’i sıkıştırdı denilebilir. Kendi döneminde uyguladığı yaptırımlar nedeniyle İran’ın bölgedeki varlığını sildiğini ifade eden Trump, Biden-Harris döneminde yaptırımların gevşetilmesiyle İran’ın eski gücüne kavuştuğunu, bölgedeki vekillerini silahlandırdığını ve İsrail’i tehdit ettiğini ortalama Amerikan seçmeni için rasyonel bir çerçevede ifade edebildi. Ukrayna konusunda olduğu gibi bu konuda da Trump’ın temel tezi kendi döneminde böyle bir sürecin yaşanmadığı, Biden-Harris yönetiminin zayıflığı sebebiyle İran’ın bölgedeki Amerikan ve İsrail çıkarlarını tehdit ettiğiydi. 

İkilinin bir diğer tartışma konusu Afganistan ve buradaki Amerikan politikasının muhasebesi oldu. Harris, Trump’ı başkanlığı döneminde Kabil hükümetini yalnız bırakıp çekilme müzakeresini Taliban ile yaptığı için eleştirirken Trump’ın cevabı bir kovboy filmi sahnesi çizdi. Trump’ın anlatısına göre ABD, Afganistan’dan çekilerek Amerikan halkının vergisini boşa harcamayı bırakacak ve Amerikan askerleri artık orada hayatını kaybetmeyecekti. Trump’a göre bu, şartları kendisinin dikte ettiği çetin bir müzakere oldu. Öyle ki Trump, Taliban lideri Abdul’a evinin bir fotoğrafını göstererek onu tehdit ettiğini ve bu şekilde şartlarını kabul ettirdiğini ifade etti. Tabii söz konusu Abdul’ün kim olduğu sorusu bugün bile Amerikan medyasında tartışılıyor ve öne çıkan görüş bu kişinin Taliban lideri değil, müzakerecilerden Abdul Ghani Baradar olabileceği yönünde. Sonuç itibariyle çekilme müzakeresini Trump yapmış olsa da Amerika’nın acziyet sahneleriyle dolu Afganistan çekilmesi Biden-Harris döneminde gerçekleşti ve Harris de geriye baktığında bu hikayeden bir gurur tablosu çıkaramadı.  

Gece, Avrupa’nın güvenliği, NATO, küresel enerji rekabeti ve Çin gibi dış politika kapsamına giren daha pek çok konuyu içererek aslında izleyicileri şaşırttı. Sanırım kimse bu münazaradan bu kadar çeşitli bir dış politika menüsü beklemiyordu. Kürtaj, bireysel silahlanma, göç, vergiler, işsizlik ve enflasyon konularını bile gölgede bırakan dış politika tartışması hem münazaranın son kısımlarını domine ettiği için hem de böyle bir ilk karşılaşmada bu denli altı çizildiği için şaşırtıcı oldu. 

Gecenin genelinde daha başarılı bir performans ortaya koyan Harris dış politika konusunda Trump’ın “zayıfsınız” eleştirisini savuşturmakta zorlandı. Kendi dönemlerinde başlayan Rusya’nın Ukrayna saldırısı, Orta Doğu’da artan İran etkinliği, skandallarla dolu Afganistan çekilmesi gibi başlıklar zaten Harris için savunması zor konular olsa da Filistin’de yaşanan soykırıma bu denli kayıtsız kalması ve meseleyi İsrail’in güvenliği çerçevesinde ele alması vicdanlı Amerikalı seçmenlere sandıkta gönülleri rahat bir şekilde oy verebilecekleri bir aday olmadığını göstermiş oldu.