Türkiye, Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki utanç verici konuşmasına cevap olarak, TBMM’de Mahmut Abbas ve İsmail Heniyye’yi birlikte konuşturmak istiyordu. Mahmud Abbas’ın uzun süre cevap vermediğini Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyuna açıkladı ve biraz da eleştirdi.

Rivayet odur ki Abbas Heniyye ile birlikte Meclis'te konuşmak istememiş. İsmail Heniyye şehit oldu ve kürsü sadece Abbas’a kaldı böylece.

15 Ağustos’ta konuşmayı dinlemek üzere Meclis’e gittiğimde ilk dikkatimi çeken şey aşırı güvenlik önlemleri oldu. Oldukça steril bir ortam olmasına rağmen Meclis’in içinde bazı koridorlar geçişe kapatılmış, bazı alanlara sadece milletvekillerinin girmesine izin veriliyordu.

Basın, bürokrasi ve diplomatik misyondan oldukça kalabalık bir kitle dinleyecekti Abbas’ı. Dört dilde simultane tercüme yapıldı. Türkçe tercümeyi biraz yetersiz buldum bu arada.

 

Milletvekilleri ve devlet erkanının boyunlarında özel tasarlanmış Filistin ve Türk bayrağı olan atkılar vardı. Klasik Filistin atkısına biraz az benzemişti.

Konuşmayı dinlemek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakanlar Kurulu da oradaydı. Böylece Türkiye Parlamentosu’ndan dünyaya verilecek mesaj daha da güçlendirildi.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş olağanüstü toplanan Meclis’i yönetti. Son derece güzel ve güçlü mesajlarla dolu bir konuşma yaptı. Sonra da Mahmud Abbas’ı davet etti. Meclis Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın eşlik ettiği Abbas kürsü arkasındaki odadan çıkıp kürsüye geldi. Yürümekte zorlanıyordu doğrusu. 88 yaşında yine de iyi görünüyordu.

Muhalefet, iktidar ve tüm izleyenler Abbas’ı ayakta alkışlayarak karşıladı. Sanırım bu da dünyaya verilen güçlü mesajlardan biriydi. Muhalefet ve tüm iktidar birlikte Filistin davasına destek olmuştu.

Abbas konuşmasının hemen başında şehit edilen İsmail Heniyye’yi andı ve onun için Fatiha okunmasını istedi.

Yaptığı konuşmasını şahsen güçlü bulmadım. Hitabeti yaşından dolayı zayıftı ama içerik olarak iyi bir metin değildi. Tüm dünyanın izleyeceği bir parlamento oturumunda daha güçlü, daha evrensel ve tüm dünyada ilgi görecek mesajlar verilebilirdi. Daha fazla Filistinliler arasındaki birlik konusuna değindi. Bu biraz da Türkiye’ye mesajdı. Zira birliğin merkezi olarak genelde kendisini gösterdi.

BM kararlarına yaptığı atıflar, rakamlar, anlaşma numaraları konuşmayı biraz sıkıcı hale bile getirdi. Buna rağmen milletvekilleri sık sık ayağa kalkarak alkışladı kendisini. Aslında mesaj ABD Kongresi’neydi tabi.

 

Mahmud Abbas’ın konuşmasının sonuna doğru “Gazze’ye gideceğim, sonra da Kudüs’e gideceğim” demesi oldukça güçlü bir alkış aldı ve sanırım tüm konuşmanın manşeti de bu oldu.

“Ya şehadet ya zafer” diyerek coşkuyu daha da arttırdı ve konuşması bitti.

Akşam onuruna verilen yemeğe kalmadı ve “bir an önce dönmem gerek” diyerek Amman’a gitti. Ciddi güvenlik kaygısının olduğunu öğrendim.

Türkiye açısından Abbas’ın konuşması

Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki konuşması, katilin sürekli ayakta alkışlanması tüm dünyada nefreti ve öfkeyi arttıran tarihi bir utanç tablosuydu. Buna tepkiler çok oldu ama parlamento düzeyinde Abbas’ı konuşturarak cevap veren tek ülke de Türkiye idi. Bu açıdan ülke olarak Filistin meselesine gösterdiği duyarlılığı bir kez daha yenilemiş oldu.

 

Konuşma sonrasında görüştüğüm siyasilerin bazıları Abbas’tan beklenenden daha iyi bir konuşma yaptığı görüşündeydiler. Görüştüğüm bir Arap gazeteci ise, “Türklerin hoşuna gidecek şeyler söyledi” dedi.

Yine de Türkiye dünyaya mesaj açısından arzu ettiği bir şeyi yapmış oldu ve diplomasi açısından amacına ulaştı. Aktör ve mesajlarından ancak bu kadar fayda sağlanabilirdi.

Abbas’ın esarete benzeyen durumu

Konuşmanın sonrasında önemli bir medya kuruluşunda çalışan Filistinli bir gazeteciyi aradım. Konuşmayı nasıl bulduğunu sordum. Beklediğimden daha sert eleştirdi. “Kimse ciddiye almadı” dedi, en kibar kısmı buydu.

Konuşmanın manşeti olan, Gazze’ye ve Kudüs’e gitme açıklamasına ise “kimse inanmadı” dedi.

Aslında Abbas’ın içinde bulunduğu duruma bakacak olursak insanlara inandırıcı gelmemesi normal. 

Başkanlık konutuna 36 dakika uzaklıktaki Kudüs’e İsrail izin vermediği için gidemiyor. Filistin Devlet Başkanı ünvanını kullandığı konutunun elektriğini, suyunu, gazını İsrail veriyor ve keserse yapabileceği bir şey yok.

Ramallah, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da on bine yakın Filistinlinin öldürüldüğünü açıklamıştı konuşmasında, bunları durdurmak ve halkını korumak için bir askeri gücü yok.

Filistin Devleti olarak ilan edilen her yerin giriş ve çıkışında İsrail kontrol noktaları var. Doğduğu köye giderken bile izin almak zorunda.

Filistin Devleti’ne gidecek her türlü gıda, malzeme, hatta mektup bile İsrail limanlarından, havaalanlarından ve gümrüğünden geçiyor. Beğenmediği hiçbir şeyin geçişine izin vermiyor İsrail. Abbas dahil tüm devlet memurlarının maaşları İsrail bankalarından ödeniyor. Bu krizde maaşları da kesti.

Liste çok uzun ama tüm bunlara bakacak olursak, Abbas ancak İsrail izin verirse Kudüs’e ve Gazze’ye gidebilir.

Aslında tüm dünya Hamas’ı eleştirirken, neden Mahmud Abbas’ın devlet başkanı olduğu statükoyu kabul etmiyor diye eleştiriyor. Peki, Abbas’ın başkanı olduğu şey bir devlet midir gerçekten ve esaretten farkı nedir?

 

Ezber bozan bir plan gerekiyor

Mevcut statükoyu korumak… Sanırım Filistin’in sorunu bu. Arap devletleri, Mahmut Abbas yönetimi, Batılı devletler mevcut statükonun değişmesini istemiyor. Kimse keyfini kaçırmak, yeni sıkıntılı durumlarla yüzleşmek niyetinde değil. Yani 70 yıldır devam eden durum, adım adım Filistin topraklarını işgal edilmesine sessizce rıza gösteriyor herkes. 

7 Ekim, İsmail Heniyye’nin dediği gibi, “Filistin tarihinin yeniden yazıldığı bir gündür.” 

Tüm dünya belki de 1948 tarihinden bu yana bu denli Filistin meselesini konuşmamıştı, duyarlılık göstermemişti. 

Gelin görün ki tüm dünya halklarının duyarlılığına rağmen, devletler mevcut statükolarını devam ettiriyor ve İsrail katliamları bitmiyor. 

Ezber bozan politik bir hamle gerek. Bunu da ancak ABD’ye karşı direnebilecek ülkeler yapabilir. Bu nedenle İslam ülkelerinden bir hamle beklemek beyhude. Çin, Rusya, İspanya, Türkiye, İrlanda ve bazı Latin Amerika ülkeleri yeni bir inisiyatif oluştururlarsa belki ezberler bozulabilir.