Fransa, Olimpiyatlar: Alkışlanacaklar ve Lanetlenecekler

Meryem İlayda Atlas
Gazeteci Meryem İlayda Atlas, 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’nın açılış seremonisinin tartışılan yönlerini, Hristiyan dünyasından gelen tepkileri Fokus+ için kaleme aldı.
Fransa, Olimpiyatlar Alkışlanacaklar ve Lanetlenecekler
31 Temmuz 2024

Yaz oyunlarına ev sahipliği yapan Paris’te üçüncü kez düzenlenen olimpiyatlar, yüz yıldan fazladır neredeyse dünyadaki bütün ülkelerin katılımı ile gerçekleşen, barış, kardeşlik gibi bir tema etrafında gelişen ve insanlığın bugüne kadar başarabildiği en geniş katılımlı ve organizasyonel olarak en büyük müşterek etkinliklerinden birisi. Olimpiyatlarda her ne kadar dünya savaşları, Soğuk Savaş gibi dönemlerde değişik uygulamalar olsa da organizasyonların bütün ülkeler için eşit ve adil bir düzlemde gerçekleştirilmesi ve dünya milletlerinin kaynaşmasına zemin oluşturması amaçlanıyor. Uluslararası bir kurum olarak kabul edebileceğimiz Olimpiyat Komitesi, her ülkedeki temsilciliği ile yüksek standartlar eşliğinde her dört senede bir organizasyonu izleyici ile buluşturmakta ve bu spor şöleni milyarlarca insan tarafından izlenmektedir. 

Olimpiyatlar, diğer birçok organizasyonla karşılaştırıldığında daha eşitlikçi ve profesyonel bir düzlemde yapılıyor olsa da dünya siyasetinden elbette bağımsız değil. Bugüne kadar ırkçılık, ayrımcılık, savaşlar vb. müsabıklar ve oyunlar üzerinde her zaman iz bırakmıştır. Mesela siyahilerin olimpiyatlara katılması 60’larda bir meseleydi ve olimpiyatlar siyahi sporcuların ırkçılık mesajlarına sahne oluyordu. Zamanla bu problemler kayboldu fakat bugün de dâhil olmak üzerine yenileri ekleniyor. 

 

Gazze ve olimpiyatlar 

1916 yılında olimpiyatlar, Birinci Dünya Savaşı sebebiyle yapılamamıştı. Ardından, 1920 yılında gerçekleşen olimpiyatlara Almanya, Avusturya, Macaristan, Osmanlı ve Bulgaristan, Birinci Dünya Savaşını çıkaran devletler olarak davet edilmediler. Bugün de Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiği gerekçesi ile Paris 2024 Yaz Olimpiyatları’na davet edilmedi. Aynı Şekilde Rusya’ya verdiği destek sebebiyle Belarus’un da bayrağı dalgalanmayacak. Her iki ülkeden hiçbir yetkili Paris’e davet edilmedi ve herhangi bir akreditasyon kabul edilmedi. Bu iki ülkeden sporcular, Ukrayna’nın karşı çıkmasına rağmen tarafsız sporcu başlığı ile yarışacaklar. Kazanmaları durumunda ödül törenlerinin nasıl gerçekleşeceği bilinmiyor. Bir ülkenin saldırganlık gerekçesi ile olimpiyatlardan menedilmesi ilk kez karşılaşılan bir durum değil. Fakat elbette bu durumun da istisnaları var. 

Son 10 aydır İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım nedeniyle özellikle Batı’da çok ciddi bir kamuoyu oluştu. Her ne kadar Filistin destekçisi protestoları ilk başlarda Almanya, Fransa gibi kıta Avrupa’sının önemli ülkeleri polis gücü ve cebirle bastırma girişiminde bulunsalar da protestolar dinmedi, ABD’ye yayıldı ve parlamentolarda, üniversitelerde, basında destek buldu. Sonunda güçlü bir kamuoyu direnişi, 7 Ekim’den sonra Batı’da oluşturulan “mağdur İsrail” mizansenini değiştirdi. Bu bağlamda İsrail’in de Gazze gerekçesi ile olimpiyatlara davet edilmemesi noktasında da ciddi bir kamuoyu oluşmuştu. Fakat ne yazık ki toplumların sesi ne yönde çıkarsa çıksın, Batılı devletler İsrail konusunda hiçbir özeleştiri noktasına gelemedi. Tam tersine İsrail ekibi davet edildi ve özel bir koruma protokolü ile ve en yüksek düzeyde güvenlik önlemleri alındı. 

Olimpiyatlar başlamadan bir hafta evvel Netanyahu Amerikan kongresinde konuşmuş ve hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat temsilciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Bu görüntü nihai olarak Batı elitlerinin İsrail karşısındaki değişmeyen tutumunun sembolik bir göstergesi olarak önemli bir mesajdı.

İsrailli sporcuların olimpiyatlara katılmayacağını düşünmek zaten çok gerçekçi değil. Zira Holokost’un yaşanmasının utancı ile İsrail’e ne yaparsa yapsın koşulsuz desteğini esirgemeyen Almanya’da 1972 yılında düzenlenen Münih olimpiyatlarında 11 İsrailli sporcu Kara Eylül örgütü tarafından öldürülmüştü. Bu hatıra o kadar diri tutuluyor ki, yine olimpiyatlardan birkaç hafta evvel Adidas markası, bir kampanyasında, ayakkabının tasarımının 1972 Münih Olimpiyatları’ndaki katliamı çağrıştırması ve kampanya reklamlarında Filistinli model Bella Hadid’i kullandığı gerekçesi ile eleştirilmişti. Bella Hadid’in hızlıca kampanyadan çıkarılması ve Adidas’ın özür dilemesi ile sonuçlanan olay, hala bu gündemin ne kadar canlı olduğunu gösteriyor. 

 

Sonuçta olimpiyatlar Gazze konusunda dünyada bir anlayış ve işbirliği geliştirmek yerine, son günlerde Filistin destekçisi protestoların Fransız hükümeti tarafından güvenlik gerekçe gösterilerek daha sert bir şekilde bastırılması ile sonuçlandı. 

Açılış seremonisi, insanlığın bitişi 

Bir X kullanıcısı, Paris 2024 Yaz Olimpiyatları’nın açılış seremonisi için şöyle bir ifade kullanmış: “Opening ceremony, end of humanity.”

İlk kez olimpiyatları gölgede bırakan bir açılış töreni ve arkasından getirdiği tartışmalar ile karşı karşıya kaldık. Dijital teknolojilerin, dronların, sahne sanatlarının gelişmesi ile uluslararası organizasyonların açılış/kapanış seremonileri her geçen gün birbirinden daha gösterişli bir hale geliyor. Her geçen yıl çıta daha yukarıya konuluyor. Elbette her yiğidin bir yoğurt yiyişi gibi her ülkenin de bir olimpiyat yorumu var. 

Olimpiyatlar esasen düzenleyen ülkeye kendisini göstermesi için de bir imkân sunuyor. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda bütün stadı dolduran ve neredeyse tıpatıp aynı olan ve aynı anda davul çalan binlerce Çinli, Çin’in disiplinini simgelerken, 2012 yılında Londra Olimpiyatları James Bond ve Kraliçe işbirliği üzerine bir şov düzenlemişti. 

 

Paris 2024 Olimpiyatları’nda ise ilk kez olimpiyat stadı dışına çıkılarak farklı mekânlarda, Seine Nehri’nde, meydanlarda ve sokaklarda bir açılış töreni düzenlendi. Kapasite ve güvenlik gibi konular düşünüldüğünde gerçekten çıtayı çok yükseğe koyan ve yüzlerce dron ve kamera eşliğinde seremoniyi aslında oradaki insanlardan ziyade ekran başındaki milyarlarca kişiye aktaran bir akış gerçekleşti. 

Buraya kadar her şey gerçekten mükemmel. Elbette Fransa, tek kendi tarihine değil, dünya tarihine büyük bir kırılma olarak geçen Fransız İhtilali’ne göndermeler yapacak ve o günden beri hesaplaştığı iki büyük kurum olan Katolik Kilisesi ve aristokrasi ile hesaplaşmasını da bir yerinden ekleyecekti. Maria Antionetta’nın açılış törenlerinde yer bulması tam da bu hesaplaşmanın devam ediyor olması ile ilgili. 

Aydınlanmanın önemli temsilcilerinin yetiştiği Fransa, 20’nci yüzyıl başlarında pozitivizmle bütün dünyaya alkışlanacakların ve lanetleneceklerin çerçevesini çizmişti. Modernleşme hikayesinde Fransa’yı örnek alan Türkiye gibi ülkelerde Fransa tipi laiklik üzerinden yukarıdan aşağıya şekillenen pozitivist ve determinist yaklaşımların etkisi çok hissedilir. Hatta bu yazının konusu olmamakla beraber, Türkiye’de sekülerleşmiş elitlerin uzun süre din ve dindarlıkla ilgili verdiği mücadele, bu coğrafyada Kilise tarzı bir kurum olmamasına rağmen, Fransa’nın müesses nizamı olan Kilise ile verdikleri mücadeleye benzer. Bu parantezi kapatarak bu konunun olimpiyatlarla olan ilişkisine geçelim. 

Açılış seremonisindeki bazı performansların LGBT propagandası yapması geniş çaplı bir tartışma yarattı. Performanslardan bir tanesi Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri, “Son Akşam Yemeği”ni andıran bir görsel şovla ekranlara yansıdı. Bu performanstaki LGBT bireyleri, pedofili mesajları, çıplaklık dünya genelinde Hristiyanlardan büyük tepki aldı. Öyle ki, bazı performanslardaki görüntülerin rahatsız ediciliği sebebiyle TRT ulusal yayını kesmek zorunda kaldı. 

"Son Akşam Yemeği" tablosuna benzetilmesiyle tartışma yaratan gösteriden bir kare

 

Dünya genelinde, çocuk sporcuların idolleri olarak gördükleri olimpik müsabıkları izlemek için ekran başında olduklarını ve ailelerin bu görüntüleri çocuklarının görmesinden rahatsız oldukları dile getirildi. 

Başka bir görüşe göre ise bu performans, Son Akşam Yemeği’ni değil, Jan van Bijlert’in Tanrıların Ziyafeti isimli antik pagan kültüre referans veren bir tabloyu andırdığını iddia ediyor. Yani LGBT bireylerin Hz. İsa Peygamber ve havarilerini tasvir etmediği yönünde. 

Seremoninin genç yönetmeni Thomas Jolly ise bu görüntülerde rahatsız edici bir yan bulunmadığı görüşünde. Tam tersine provakatif olmasını sanatın bir parçası olarak nitelendiriyor ve masanın etrafındakiler üzerinden bir kapsayıcılık mesajı verdiklerini söylüyor. 

Seremoni organizatörlerinden müteakip günlerde “verilen tepkilerden memnun olduklarını, provakatif olmayı amaçladıklarını ve zaten tepki verilmese sorun olacağı” yönünde açıklamalar geldi. 

Kime karşı tolerans?

Açılış seremonisinin temel teması “tolerans” olarak belirlenirken bir soru sorulmayı unutulmuş. Kime karşı tolerans? Elbette Fransa’yı temsilen yarışacak başörtülü Fransız sporculara karşı değil. Fransa Spor Bakanı Oudea-Castera, 24 Eylül 2023'te Paris Olimpiyat Oyunları'nda Fransız sporcuların başörtüsü takmasının yasaklandığını duyurmuş ve sporda “katı bir laiklik” rejimi uygulanmasından yana olduklarını belirtmişti. Bu sebeple Fransız koşucu Sounkamba Sylla, ülkesini temsilen atletizm yarışmasına şapka ile katılmak zorunda kaldı. 

Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” adlı eseri 

 

İşte bu noktada aydınlanmacı Fransa’nın bugün geldiği noktaya dikkatle bakmak gerekiyor. Bir yanda göçmen sorunları üzerinden ırkçılık ve ayrımcılık, diğer yanda yüzde 32 gibi oranlara ulaşmış aşırı sağ… Aşırı sağın yükselişinin arkasında bir tek göçmen karşıtlığı yok elbette, aileler için endişe uyandıran, bir dayatmaya dönüşen ve bunu ayrımcılık, tolerans başlığına sığdırarak her konuda gündeme getiren küresel LGBT propagandası da var. 

Ve yine sanatın provokatör gündemi üzerinde Fransa bize alkışlanacakları ve lanetlenecekleri gösteriyor. Lakin bunu yaparken aslında o kadar da yenilikçi ve cesur değil, tam tersine gerçek sorunları görmezden gelen bir statükoculuğa saplanmış durumda. 2024 Fransa’sı için yenilikçilik, açık fikirlilik, sanatın özgürlüğü hala Hristiyan değerleri incitmekten, başka toplumsal dertleri ve mağdur toplumları görmemekten ve LGBT lobisi ile aile kurumuna saldırının meşrulaştırılmasından geçiyor. Macron’a bu konuda katılmamak mümkün değil: This is France. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Gazze'den Dönen ABD'li Doktor Sağlık Çalışanlarının Can Güvenliği Tehlikede

Gazze'de gönüllü olarak görev yapan ABD'li doktor Talal Ali Khan, İsrail'in hedef gözetmeyen saldırılarında sağlık çalışanlarının can güvenliğinin ciddi risk altında olduğunu belirtti. Khan, bombalanan hastaneler ve hedef alınan okullar…

Ukrayna ve Gazze'nin Gölgesinde G20 Liderler Zirvesi'nden Ne Çıktı

Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Biz Dünyanın Beşten Büyük Olduğunu, Daha Adil Bir Dünyanın Mümkünlüğünü Anlatmaya Devam Edeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…

Türk Gemisine Husiler Tarafından Yapılan Saldırıya Türkiye’den Kınama

Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında Husiler tarafından füze saldırısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınayarak benzer olayların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu…

II. Dünya Savaşı’nda Orta Doğu: Alman – İngiliz Rekabeti

Orta Doğu araştırmacısı Mehmet Akif Koç, Kıta Avrupa’sında başlayan ve hızla küresel bir çatışmaya dönüşen II. Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’ya yansımalarını ve bölgenin savaş sonrası kaderinin şekillenmesindeki etkilerini Fokus+ için inceledi.