Türk-Amerikan İlişkileri ve FETÖ’nün Amerika’daki Geleceği
2016 yılında gerçekleşen kanlı başarısız darbenin arkasındaki terör örgütünün lideri Fethullah Gülen, 20 Ekim 2024 tarihinde 25 senedir yaşadığı ve korunduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde öldü. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Devleti resmi kanallarla yedi kez Gülen’in iadesini talep etti. Bu talepler her defasında yanıtsız kaldı. Dosyalar resmi bir karşılık alamadı ve ABD’nin bu konudaki isteksizliğine karşılık Türkiye’nin ısrarı iki ülke arasındaki ilişkilerde temel meselelerden birisi haline geldi.
Türk Adalet Bakanlığı ekipleri sık sık ABD’ye giderek muhataplarına çeşitli belge ve delillerle Türkiye’de demokratik düzene yapılan saldırının Gülen’in emir ve komutasında gerçekleştiğini, Obama döneminin Adalet Bakanı Loretta Lynch, daha sonra Trump’ın Adalet Bakanlığını yapan Jeff Sessions’a anlattı. Gülen’in ve örgütün ABD’de korunan elebaşlarının iadesi talebini gündeme getiren bu görüşmeler bugüne kadar sonuçsuz kaldı. Konuyu takip eden araştırmacı ve uzmanlar, Gülen’in ölümü ve yeni başkan döneminde ABD’nin Türkiye’nin uyarılarını dikkate alacak yeni bir politika izleyeceği yönünde.
Joe Biden, başkan yardımcısı olduğu dönemde Türkiye’ye yaptığı ziyarette darbe girişimi gerçekleştikten hemen sonra Türkiye’ye gelmemesi ile ilgili özür dilemişti. ABD, darbe girişiminin gerçekleştiği saatlerde Türkiye’deki seçilmiş hükümete desteğini açıklamak yerine 3 saat beklemiş ve olaylar kontrol altına alındıktan sonra desteğini açıklamıştı.
Ayrıca Teksas merkezli ve George Friedman tarafından kurulan Stratfor isimli özel istihbarat örgütü, o gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının lokasyonunu üç kez paylaşmıştı. Stratfor, o günden beri darbe girişiminin olduğu gece neden Erdoğan’ı hedef alan paylaşımlar yaptıklarını cevapsız bıraktı. CIA’in gölge kuruluşu olarak bilinen Stratfor, darbe ile ilgili o gece açıkça yönlendirme yapmıştı. Bu tarihten itibaren ve FETÖ özelinde gerilen ilişkiler Türkiye ve Amerika arasında bu konunun hep negatif bir gündem olarak kalmasına sebep oldu.
Yeni başkanın önünde artık Gülen’in iadesi konusu durmasa da içinde Ekrem Dumanlı, Gülen’in doktoru gibi isimlerin bulunduğu örgütün elebaşlarının iade listesi, örgütün Amerika’daki Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerinden duyulan rahatsızlık ve FETÖ ile istihbarat paylaşımı ve işbirliği talebi masada durmaya devam ediyor.
ABD’deki finans kaynakları örgütü ayakta tutuyor
ABD’de geniş bir lobi faaliyeti yürüten FETÖ’nün, ABD vatandaşlarının vergileri ile fonlanan STK’ları ve sözleşmeli okulları (charter school) bulunuyor. Hâlihazırda büyük bir finans kaynağını yürüten FETÖ örgüt mensuplarının Gülen’in ölümünden sonra nasıl bir yapılanmaya gidecekleri henüz belli değil. Bu konuda örgütün içinde fikir anlaşmazlıklarının olduğu ve bölünmelere dahi gidilebileceği yönünde yorumlar yapılıyor. Bu faaliyetler ise Türkiye ve ABD ilişkilerinde bir sorun teşkil ediyor ve artık kullanım değerini kaybetmiş bir örgütün ABD açısından bir yük haline geleceği tahmin ediliyor.
Sözleşmeli okullar, FETÖ’nün finans gelirlerinin en büyük parçasını oluştururken bu okulların sayısını artırma çabasının da istenilen düzeyde olmadığı biliniyor. Okullar, FETÖ’nün barışçıl ve pozitif bir girişim gibi görünmesini sağlarken, iş insanları üzerinde kurduğu baskı ve STK ağları ile ciddi bir gelir kaynağını da hala elinde bulunduruyor. FETÖ bu okulların çoğunu “Türk çocuklarına Türkçe öğretmek için” açıyoruz propagandasını yapmış olsa da daha ziyade 15 Temmuz’dan sonra ABD’ye kaçan örgüt üyelerinin çocuklarına tahsis etmiş durumda. Örgüt, okul öncesinden başlayarak çeşitli sistemler aracılığı ile zeki çocukların tespit edilerek beyin yıkanması işlemine ABD’de devam ediyor. Türkiye’den ve dünyanın çeşitli yerlerinde, özellikle Afrika’da, Türkiye’nin girişimleri ile kapatılan okullardan getirdiği eğitim kadrosu ile faaliyetlerine devam eden FETÖ’nün bu yapısına ABD hükümetinin nasıl göz yumduğu ise merak konusu.
Yaklaşık olarak 80 bin öğrencinin devam ettiği okullarda 7 bine yakın özel vize ile getirilmiş FETÖ mensubu öğretmen görev yaparken, federal hükümetten toplamda 750 milyon dolar kadar destek alınıyor. FETÖ bu okullarda da hem velilerden para toplayarak hem de giderlerde usulsüzlük yaparak örgüte ciddi bir gelir kaynağı oluşturmuş oluyor. Okullar, örgütün gelir kaynakları içinde çok büyük bir hacim kaplıyor.
Zamanla FETÖ okulları, gelir kaynakları noktasında CIA’den farklı düşünen FBI’ın denetim ve soruşturmasına dâhil olmuş ve bu okullarda Amerikan vergi mükelleflerinin paraları üzerinden elde edilen usulsüz gelir Chicago, Ohiao gibi eyaletlerde FBI baskınına uğramıştı. Ayrıca Türkiye’den ve dünyanın başka yerinden getirtilecek kaçaklar için adeta bir vize alma kurumuna dönen FETÖ’nün Teksas’taki North American Üniversitesi ve Virginia’daki Virginia International Üniversitesi de birçok bürokratik sorunla uğraşıyor.
Sivil toplum görüntüsü
Sözleşmeli okulların yanında FETÖ, ABD’de resmi olarak STK statüsü kazanmış ve destek alabilen yüzlerce vakıf dernek tarzı yapılanmaları da yönetiyor. Bu yapılanmaların bir kısmı Türkiye ve dünyada örgüt lehine propagandanın yürütülmesi ile sorumlu iken özellikle Türkiye’de sosyal medyada hemen hemen her konuda dezenformasyon, yalan bilgi yayan, toplum sağlığını rahatsız edici içerikler oluşturan veya linç kültürünü, nefret söylemini yayan hesapların Pensilvanya menşeli olduğu biliniyor. Bu vakıflar operasyonel olarak, siyaset, ticaret, eğitim, akademi gibi alanlarda ihtiyaç duyulduğunda devreye sokularak bir şekilde FETÖ’nün faaliyetlerini devam ettiriyor.
Türkiye’de başarısız darbe girişiminin gerçekleştiği yıllarda kongre üyelerine tek tek ulaşan ve 88 kongre üyesine Türkiye’yi şikayet etmek için mektup yazdırabilen FETÖ, bugün bu derece bir güce sahip değil. Fakat yine de ABD’deki lobicilik faaliyetlerini, özellikle bazı yerel siyasetçilerle ilişkilerini sayısı yüzü aşan dernek, kurum, vakıf üzerinden yürütüyor. Gülen ölmeden biraz evvel Biden’a bir mektup yazarak bu kurumların faaliyetleri ile destek istemişti. ABD’deki varlığını hala güçlü göstermeye çalışan FETÖ’nün lobicilik faaliyetleri de yeni Amerika başkanının önüne Türkiye ile kuracağı ilişkilerde temel konulardan birisi olarak konacak.
Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni dönem olur mu?
2020 yılında Amerikan başkanı seçilen Joe Biden’ın YPG’ye verdiği destekle beraber daha göreve gelmeden muhalefete destek vereceğini açıklaması iyi bir başlangıç olarak görülmedi. Joe Biden’ın Yunan lobisine yakınlığı, onun döneminde Amerika’nın Yunanistan’da açıkça üsler kurması ve askeri varlığını artırması da iki NATO ülkesi arasında gerginliklere yol açtı.
Bütün görev süresince Başkan Biden’ın Türkiye ile ilgili yol haritası netleşmedi ve belirsiz bir siyasi gündemle devam etti. Trump döneminde de krizler olmasına ve FETÖ yönünde bir adım atılmamasına rağmen en azından iki ülke başkanı düzeyinde sıcak ilişkiler kurulabilmişti. Biden yönetimi devraldığından bu yana Türkiye aleyhine yürütülen çalışmalarda FETÖ etkin bir rol üstlenmeye ve Türkiye ile ilgili hala etkin bir aktör olduğunu ispatlamaya çalıştı. İnsan hakları, kadın hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi kavramları kullanarak Washington merkezli yapıları ile lobicilik faaliyetinin Demokrat çevrelerde daha etkili olduğu bilinmektedir. Anadolu Ajansı muhabirinin kamuya açık kaynaklardan edindiği belgelerde, örgütün Washington Diplomacy Group isimli lobi şirketinde yönetici ortak olarak adı geçen Bilal Ekşili'nin, 2019'da Fidelis isimli lobi firması üzerinden 20 bin, 2020'de ise 140 bin doları ABD milletvekilleri ve senatörlerinin Türkiye düşmanlığını artırmak için harcadığı tespit edilmişti.
Türk-Amerikan ilişkilerinde hali hazırda kriz olarak atfedilen, S-400, Ermeni Soykırımı’nın ilk defa tanınması, F-35, YPG’ye verilen siyasi ve askeri destek, ABD’nin koşulsuz İsrail desteği gibi konular da Biden döneminde çözümsüz olarak devam etti. FETÖ, Amerika tarafından açıkça desteklenen bir istihbarat örgütü olmasına rağmen, Amerika kamuoyunda FETÖ meselesi, Türkiye’nin iç sorunu olarak yansıtılıyor. Her ne kadar yeni bir dönemde FETÖ ele başsısının ölümü ile bir anlayış değişikliği gerçekleşmesi beklense de konuyu “Türkiye’nin iç meselesi” olarak ele alıp ikili ilişkilerde öncelik olarak belirlememesi ihtimali de bulunuyor.
Biden, Obama’nın başkan yardımcılığı döneminde dört kez Türkiye’yi ziyaret etmişti. Başkanlığı döneminde ne Biden ne de Trump’ın gündeminde Türkiye ziyareti olmadı. Trump’ın tekrar başkan olması durumunda böyle bir ziyaretin gerçekleşme ihtimalinin Kamala Harris’in başkanlığına göre daha gerçekçi olduğu konuşulmakta. Yeni ABD başkanının Türkiye’ye ziyaretinde yapılacak temaslarda FETÖ öncelikli konu olarak ele alınır ve detaylı bir görüşme gerçekleşirse en azından örgütün faaliyetleri, istihbarat paylaşımı ve işbirliği kararına varılabilir. Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefetin kırmızı çizgisi haline gelen FETÖ ile Türkiye’yi itibarsızlaştırıcı ve negatif gündem yaratan dış politikaya devam edilemeyeceği ve özellikle Gülen’in ölümünden sonra bu örgütün Türk Amerikan ilişkilerine müdahalesinin zayıflayacağı yönünde kanaatler, olumsuz senaryolara göre daha güçlü bir şekilde dile getiriliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Orta Doğu araştırmacısı Mehmet Akif Koç, Kıta Avrupa’sında başlayan ve hızla küresel bir çatışmaya dönüşen II. Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’ya yansımalarını ve bölgenin savaş sonrası kaderinin şekillenmesindeki etkilerini Fokus+ için inceledi.
Mısır Temsilciler Meclisi, bölgesel çatışmalar ve artan mülteci akını karşısında, mültecilerin statüsünü düzenleyen yeni bir yasa tasarısını görüşmeye başladı.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ülkenin başkentini Tahran'dan ülkenin güney sınırlarına, Basra Körfezi kıyılarına taşıma planları için çalışma başlattıklarını duyurdu.
İsrail'in, Afrika ve Rusya'dan elde ettiği elması ABD, Avrupa ve Çin gibi dev pazarlara satarak milyarlarca dolarlık gelir elde ettiği ve bu gelirin bir kısmıyla da orduyu finanse ettiği iddia ediliyor.