Etiyopya ve Somali arasındaki tarihsel ve siyasi gerilimler, Etiyopya’nın Somaliland ile mutabakat zaptı imzalamasıyla daha da artmış durumda. Ancak 7 aylık süreç sonrasında 1 Temmuz 2024'te Ankara’da gerçekleştirilen görüşmeler, tarafların sorunların çözümüne yönelik isteklerini ifade eden ortak bir bildiriyle sonuçlandı. Nitekim bu görüşme, bölgesel barış ve istikrara katkı sağlama açısından Türkiye’nin Afrika Boynuzu'ndaki nüfuzunu, barış ve istikrara katkı sağlayan rolünü ortaya koyması bakımından büyük önem taşıyor. 

Görüşmelerin ardından, Etiyopya ve Somali dışişleri bakanlarının Türkiye’de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile birlikte görüntü vermesi, Türkiye’nin Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz’deki artan etkisinin bir göstergesi niteliğinde. Türkiye, tarafsız kalarak bölgesel sorunlara çözüm arayışında bulunmakta ve bu çabalar, Türkiye’nin Afrika politikasının bir özeti niteliğindedir. Nitekim Türkiye, kıta genelinde olduğu gibi bölgede barışa katkı sağlamak ve ikili ticaret hacimlerinin artmasına katkıda bulunmak amacıyla hareket etmektedir. 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Etiyopya Dışişleri Bakanı Taye Atske Selassie ve Somali Dışişleri Bakanı Ahmed Muallim Fiqi’yi Ankara’da ağırladı

 

Somali ve Etiyopya arasında tartışılan limanların avantajları ve riskleri 

Somali, Etiyopya’nın ticari amaçlarla denize erişimine olumlu bakıyor. Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud önceki günlerde yaptığı açıklamalarında, Etiyopya’nın Somali üzerinden denize erişim isteğine olumlu yaklaştıklarını, Uganda, Ruanda ve Burundi’nin Kenya ve Tanzanya üzerinden denize eriştikleri gibi, Etiyopya’nın da Somali üzerinden denize erişime sahip olmasını desteklediklerini belirtmişti. Bu durum, Somali’nin Etiyopya’nın denize erişimi konusunda iş birliği yapmaya istekli olduğunu gösteriyor. Ancak Somali Federal Hükümeti, kendi rızası dışında ticari amaçlar dışında kullanılacak askeri üslere izin vermeyeceklerini de açıkça belirtiyor.

1 Ocak 2024’te Etiyopya ve Somaliland arasında imzalanan ve içeriği henüz açıklanmayan mutabakat zaptı, Etiyopya’nın Somaliland bölgesinde 20 kilometre uzunluğunda bir kıyı şeridini kiralayacağı iddialarını ortaya çıkarmıştı. Bu kapsamda tarihsel, coğrafi şartlar ve ekonomik maliyet açılarından Etiyopya’nın kullanmak istediği düşünülen ve en uygun bölge olarak görüldüğü tahmin edilen Zeyla’dan Etiyopya sınırına olan mesafe ve olası bir güvenlik koridoru oluşturulması, Somali’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehdit olarak değerlendirilmektedir. Zira Zeyla kıyı şeridinden Etiyopya sınırına kadar olan 125 kilometrelik mesafe ve olası bir güvenlik koridoru oluşturulması durumu, Zeyla’nın içinde bulunduğu Awdal bölgesindeki büyük bir alanın Etiyopya’nın kontrolünde olma riskini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bu senaryo, Somali’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak görülüyor.

Buna ek olarak, Cibuti’nin de bu senaryoya olumsuz yaklaşacağı düşünülmekte. Zira Somali ile iyi ilişkilere sahip olan Cibuti, sınır bağlantısının kopmasını istemeyecektir. Bu nedenle, başta Somali’nin bu duruma izin vermeyeceği ve bölgesel müttefiklerinin Somali’ye bu konuda destek diplomatik destek olmak üzere çeşitli destekler verebileceği öngörülmektedir. Nitekim böylesi bir senaryonun bölgesel istikrara olumsuz etkisi söz konusu olacaktır. 

Ayrıca, Cibuti Limanı ve Berbera Limanı, Etiyopya’nın halihazırda kullanabileceği limanlar arasında yer almakta ve bu bölgeye Etiyopya’nın yeni bir liman inşası farklı soru işaretlerini gündeme getirmektedir. Ancak bu risklerin olduğu süreçte sorun oluşturmayacağı düşünülen farklı senaryolar da bulunmakta. Etiyopya’nın ticari amaçlarla denize erişimi için en uygun seçeneklerin Güney Batı Eyaleti veya Hirshabelle üzerinden olduğu düşünülmektedir. Bu bölgelerdeki mevcut karayollarının geliştirilmesi, maliyet ve güvenlik açısından daha rasyonel bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Bu strateji, Etiyopya’nın Aden Körfezi’ne olan bağımlılığını azaltacak ve uluslararası ticarette stratejik esneklik sağlayacaktır.

Somaliland Cumhurbaşkanı Musa Bihi Abdi ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali, mutabakat zaptı imzaladı 

 

 

Etiyopya’nın Hint Okyanusu’nda bir ticari limana sahip olması, uluslararası ticaret rotalarında yaşanabilecek kesintilere karşı bir önlem olacaktır. Bu strateji, Etiyopya’nın ekonomik istikrarını korumasını ve yeni ticari rotalara erişim sağlamasını mümkün kılacaktır. Dolayısıyla Güney Batı Eyaleti veya Hirshabelle üzerinden denize erişim, Etiyopya için daha sürdürülebilir ve stratejik bir tercih olarak görülmektedir.

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in, Somali ile barışçıl ilişkileri vurgulayan açıklamaları da iki ülke arasındaki iş birliği potansiyelini artırmaktadır. Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un Doğu Afrika Topluluğu’nda yaptığı konuşmalar, iş birliği fırsatlarının açık olduğunu göstermektedir. 2 Eylül 2024’te Türkiye’de yapılacak görüşmeler, bu işbirliğini pekiştirmek için önemli niteliğe sahip. Kısacası Etiyopya’nın denize erişim konusundaki ticari hedefleri, Somali’nin kabul edebileceği şekilde planlanırsa bu süreç hem bölgesel barışa katkı sağlayacak hem de iki ülkenin ekonomik ve ticari potansiyelini artıracaktır. 

Somali ve Etiyopya arasındaki diyaloglarda sonuç

Etiyopya’nın denize erişim arayışları stratejik ve ticari açıdan önemli. Ancak bu noktada Somali’nin toprak bütünlüğünün göz ardı edilmemesi en öncelikli konu. Bu kapsamda Montevideo Anlaşması, bu soruna tanınırlık ve egemenlik ilkeleri açısından referans olabilecek bir nitelikte. Somali, denize çıkışı olmayan Etiyopya’nın denize ticari erişimini desteklemekte. Etiyopya'nın Somali'deki barış ve kalkınma çabalarına destek vermesi de oldukça kritik. Zira Somali’nin olası yeni bir savaş ya da çatışma için harcayacak finansmanı ve enerjiyi ülkesindeki kalkınma, barış ve istikrar için harcaması sadece kendisi için değil aynı zamanda bölge ülkeleri açısından da daha rasyonel bir tercih olacaktır. Bu bağlamda Etiyopya’nın bu süreçte Somali’deki barış ve kalkınma inşasına yönelik süreci desteklemesi oldukça önemlidir.

Öte yandan, her iki ülke ve diğer Afrika Boynuzu ülkeleri tarafından bölgede kabul gören Türkiye’nin bu süreçte taraflar arasında diplomasi kapısını açık tutarak oynadığı rol, bölgesel güvenliğe ve kalkınmaya katkıda bulunmakla birlikte uluslararası alanda güvenilirliğini de artırıyor. Bunun yanı sıra küresel sistemin içinde bulunduğu kriz döneminde ve uluslararası krizlerde BM mekanizmasının işlevsizliği Türkiye’nin bölgesel krizlerde oynayacağı rolün önemini daha fazla artırmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’nin bölgesel istikrar, güvenli ve kalkınmaya yönelik katkı sağlayan bu tür diplomatik girişimleri, uluslararası arenada güvenilir aktör pozisyonunu sürdürmesine katkıda bulunacaktır.