19. yüzyılın hemen başlarında buharlı lokomotifin icadı günümüzdeki anlamıyla demir yolu taşımacılığının miladı olmuştur. İlk demir yolu hattı 1830’da İngiltere’de Liverpool – Manchester şehirleri arasında işlemeye başlamıştır. Bunun ardından sunduğu imkân ve kolaylıklar hasebiyle demir yolu ağı başta Avrupa olmak üzere diğer kıtalarda hızlı bir şekilde yaygınlaşmış 20. yüzyılın başlarında ise tüm dünyadaki ağ uzunluğu bir milyon kilometre sınırını aşmıştır.

Demir yolu taşımacılığı, seyahat ve nakliyat alışkanlıklarını temelden değiştirmiş eskiye nazaran toplumlara hız ve konfor kazandırmıştır. İnsanların duygu dünyasında, bazen buruk bir uğurlamanın bazen de heyecanlı bir bekleyişin mekânı olan demir yolları/trenler, edebiyattan sinemaya farklı sanat dallarında işlenen önemli bir tema olmuştur. Bu özelliği demir yolunun gittiği yerlerde insan hayatına ne kadar dokunduğunu bizlere açıklar niteliktedir. Demir yolları işletilmeye başlandığı yerlerde iktisadi, askerî ve toplumsal dönüşümlere öncülük etmiş, devletler siyaseten zorunluluk olarak gördükleri bu teknolojiyi hayata geçirme yarışına girmişlerdir. Osmanlı Devleti teknik anlamdaki modernleşmenin önemli ve zaruri aygıtlarından biri olan demir yolu ulaşımına bigâne kalmamış bu alanda izlediği politikayı hayata geçirmiştir.

Mısır’da, Kahire-İskenderiye hattı 1856’da, Balkanlar’da Köstence-Boğazköy 1860’da, Anadolu’da İzmir-Aydın arası 1866 yılında faaliyete geçmiştir. Böylelikle devletin Afrika, Avrupa ve Asya kıtalarındaki topraklarında demiryolu işlemeye başlamıştır. Bundan sonra Rumeli Demir Yolu 1888’de devreye girerek Avrupa ile bağlantıyı sağlamış, Birinci Dünya Savaşı’nın nihayetinde ise büyük bir çabanın neticesinde Bağdat Demir Yolu İstanbul’u Bağdat’a bağlamıştır.

Hicaz Demir Yolu'nun önemi 

Demir yolu ulaşımında, bu hatların yanında diğer önemli ağ ise Hicaz Demir Yolu olmuştur. Bu hat yapılış gerekçesi, finansmanı ve inşa süreçleri gibi pek çok özelliğiyle ötekilerden ayrışmaktadır. Diğerlerinin kahir ekseriyeti dış finansmanla ve ithal mühendislik ve işgücü imkanlarıyla tamamlanabilmiştir. Hicaz Demir Yolu ise dünya Müslümanlarının yardımı ve devlette münhasıran oluşturulan gelir kalemlerinin ihdası ile yerli mühendislik ve iş gücü kaynaklarının -zarureten- etkin olarak devreye sokulduğu bir sürecin neticesinde muvaffakiyetle bitirilmiştir.

19. yüzyılın son çeyreğinde gündeme gelen bu hattın yapımına ancak 1900 yılında başlanmış olup yapımında dinî, askerî ve siyasi saikler etkili olmuştur. Arap Yarımadası’nın uzak noktalarına askerî sevkiyatın sağlanabilmesi, Süveyş Kanalı’na duyulan ihtiyacın azalması haliyle devletin bölgedeki siyasi nüfuzunun artmasında etkili olacağı düşünülmüştür. Bunun yanı sıra hattın yapımındaki en önemli hususun dinî gerekçe ve hassasiyetler olduğu sıklıkla belirtilmiş, ülke ve dünya kamuoyunda Müslümanların daha hızlı ve konforlu bir şekilde hac yolculuklarını yapabilme imkanına kavuşabilecekleri izah edilmiştir. Bu tasavvurla Hicaz Demir Yolu, devlet ve ümmet menfaatinin kesiştiği uluslararası niteliğe sahip bir proje olma özelliğine sahiptir.

Sultan Abdülhamid’e izafeten “Hamidiye Hicaz Demir Yolu” olarak da isimlendirilen hattın inşaatına başlanmadan önce titizlikle fizibilite çalışmaları yapılmıştır. Mehmet Şakir Paşa, 25 Şubat 1892 tarihli raporunda Şam’dan Medine-i Münevvere’ye ulaşacak şimendifer (tren) hattının 1200 km. olarak hesaplanarak yaklaşık 3.656.000 Osmanlı lirası (84 milyon frank)  tutarında bir bütçeye ihtiyaç duyulacağını ifade etmiş aynı yerde güzergahın haritasını da sunmuştur. [BOA. Y.MTV. 59/64].

Hicaz Demir Yolu Haritası, 25 Şubat 1892 BOA. Y. MTV. 59/64

 

Bağış yapanlara Hicaz Demir Yolu Madalyası verildi

Demir yolu inşaatı için en önemli sorun projenin finansmanı olmuştur. Bu konuda titiz bir çalışma yapılarak Hamidiye Hicaz Demir Yolu Masarif-i İnşaiyesi İçin Tahsis Buyrulan Varidat başlığında bilhassa evrak ve bunlara bağlı işlemlerden alınacak ücretler, maaşlardan yapılacak kesintiler ile kurban derileri gibi gelir kalemleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. [BOA. Y. PRK. ML. 18/40, 24 Temmuz 1898]. 

Bunun yanında Osmanlı ülkesinden ve dünyadan Müslümanlarının yaptığı yardımlar da inşaat açısından önemli ve istikrarlı bir kaynak olmuştur. Bu yardımların büyüklüğü ve sürekliliği İslam kamuoyunun projeye sahip çıktığını ve buraya atfettiği önemi göstermektedir. Dahiliye Nezaretinden Edirne Vilayetine gönderilen yazıda, hacıların Hicaz’a kolaylıkla ulaşması için güzel ve hayırlı bir vasıta olduğundan II. Abdülhamid’in bir maaşını buranın inşaatına bahşettiği, memurların ve Müslümanların da buraya yardımda bulunmasının faydalı olacağı beyan edilmiştir. [BOA. DH. MKT. 2380/18, 22 Temmuz 1900]. 

Yapılan yardımlara teşvik maksadıyla bağış miktarına göre Hicaz Demir Yolu Madalyası verilmiştir. Altın, gümüş ve nikel olarak beratıyla birlikte verilen madalyalar dünyanın dört bir yanındaki yardımseverlere ulaştırılmıştır. Örneğin, 23 Ocak 1903’te Osmanlı Devleti’nin İngiltere Sefaretine (Büyükelçiliğine) isimleri belirtilen kişilere yaptıkları bağış miktarına göre madalyalarının verilmesi emri yazılmıştır. [BOA. İ. HUS. 101/133]. Ayrıca verilen madalyaların kaydı tutulmuş bu alanda arşivimizde bir defter serisi oluşmuştur. [BOA. BEOVGG.d. 1418-1423]. Burada, Hintli Müslümanların yardımlarının bir hayli fazla olduğunu ifade etmek yerinde olacaktır.

Hicaz Demir Yolu için oluşturulan gelir kalemlerini gösteren cetvel, 24 Temmuz 1898Y. PRK. ML. 18 / 40 

 

Demir yoluna yönelik yapılacak işlemlerde kararlar Hamidiye Hicaz Demir Yolu Komisyonu tarafından alınmıştır. Komisyon toplantılarındaki gündem ve kararlardan inşaatın safahatını takip etmek mümkündür. Mesela Komisyon, 31 Mart 1903 Salı günkü toplantısında Hayfa Hattı, Mühendislerin maaşı, talep edilen çadırlar gibi on üç konuyu görüşerek raporlamıştır. [BOA. Y. MTV. 242/6]. Projede inşaatın bittiği bölümlerde hat kademe kademe işletilmeye başlanmıştır. 1903’te Amman, 1904’te Maan hizmete girmiştir. 1905’te ise Hayfa hattı Hicaz Demir Yolu’na entegre hale getirilmiştir. Hattın yapım ve işletim aşamalarında çıkarları zedelenen bazı grupların menfi hareketleri olsa da halk nezdinde memnuniyetle kabul görmüş ve sahiplenilmiştir. Bu hususta hattın Maan’a ulaşmasının akabinde bölge halkı adına padişaha sunulan mektupta:  

“Hicaz’a gitmeyi bize kolaylaştıran Allah'a şükürler olsun. Bu tren vasıtasıyla Beyt-i Atik (Kâbe)’e ulaşmak için bize yeni bir yol sağladı. Bu tren sahraları dolaşarak birçok memleketlerden geçiyor. Allah'ın nimeti ve Halife'nin yardımları sayesinde zorluklar kolay hale geldi. Tren sayesinde uzun yollar kısaldı. Osmanlı’nın sağlamış olduğu bu imkândan dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır” şeklinde samimi sevinç ifadeleri yer almaktadır [BOA. TŞH. 1480, 1 Eylül 1904]. 

Yine, Hayfa halkı, padişah tarafından yaptırılan hayırlı eserlerin en büyüklerinden olan Hicaz Demir Yolu’na, mahallerinin bağlanacak olmasından duydukları mutluluğu II. Abdülhamid’e bir telgrafla arz etmiştir. [BOA. Y. MTV. 239/107].

Hicaz Demir Yolu Hayfa Şubesinde köprü inşaatı, (1903-1905) İ. Ü. NEKYA 90606/29 

 

İnşaatın planlandığı şekilde biran evvel bitirilmesi için yoğun çaba sarf edilmiş nihai olarak hattın Medine’ye ulaşmasından sonra II. Abdülhamid’in tahta çıkışının yıl dönümü olan 19 Ağustos 1324/ 1 Eylül 1908 tarihinde açılış gerçekleşmiştir. İslam dünyasında da açılış kutlamaları yapılarak padişaha tebrikler sunulmuştur. [BOA. Y. A. HUS. 525/107, 7 Eylül 1908].

Hattın açılışına münhasır tarih düşürülerek yazılan beyit, İslam efkârıumumiyesine tercüman olur niteliktedir:  

"Hamîdiye Hicâz Demir Yolu tâm müjde hüccâca  (Hacılar)

Muvaffak oldı Hân 'Abdü'l-hamîd bu 'ulvî minhâca (Yol)" [Y. PRK. ASK. 248/47].

Demir yolu faaliyete başlamasıyla inşa misyonu doğrultusunda hacılar tarafından kullanılmıştır. Hac farizalarını ifa edecek olan Müslümanlar rahat, hızlı ve çok daha ucuz şekilde kutsal topraklara ulaşabilmişlerdir. Hicaz Demir Yolu gittiği mahallere iktisadi ve sosyal olarak canlılık katmış Osmanlı Devleti’nin en sancılı dönemlerinde bölgedeki varlığını ve nüfuzunu sürdürebilmesinde ehemmiyetli bir vasıta olmuştur.  

Hicaz Demir Yolu’nda Hacılar, 1906  İ. Ü. NEKYA 90605/14 

 

Dünyadaki Müslüman kamuoyunun desteğinin alınması, insan kaynağı ve finans yönetimi, hattın yapımında ve işletilmesindeki operasyonel kabiliyet projenin hayalden gerçeğe dönüşmesindeki başlıca faktörlerdendir. Devletin siyasi, iktisadi ve içtimai krizlerle boğuştuğu bir süreçte projeyi tamamlayıp hayata geçirebilmesi her yönüyle takdire şayan bir durumdur. Hicaz Demir Yolu’nun yapımında ve işletilmesinde elde edilen tecrübe ve birikim birçok yönüyle gelecek kuşaklara miras olarak kalmıştır.