“Benimle evlenir misin?” sorusu çeşitli senaryoların içinde şekillense de bu soru sorulurken sabit olan belki de tek şey sorunun sorulduğu kişiye sunulan elmaslı yüzüktür. Yüzüğün değeri sadece elmaslı olmasından gelmez, aynı zamanda çiftlerin birbirine verdiği önemi de gösterir. Günümüzdeki ekonomik şartlar düşünüldüğünde birçok kişisel aylık bütçeye ciddi yük getirebilecek yüzüğü evlenmek istenilen kişiye sunmak ve yüzüğün hediye edildiği kişinin de bunu beş parmağından birine takmayı kabul etmesi karşılıklı verilen önemin göstergesidir. Elmaslı yüzük içeren evlilik teklifi başta Batı’da olmak üzere pek çok ülkede geleneksel bir şekil aldığı için evrenselleşmiştir denebilir. Ancak tabii ki, elmaslı yüzüksüz de evlilik teklifleri görülmektedir ve yine günümüzdeki ekonomik koşullar düşünüldüğünde bu teklifler de geçerlidir. 

Evlilik teklifi kapsamında sunulan yüzüğün üzerindeki kadar küçük olmayan bir elmas geçen hafta bir Güney Afrika ülkesi Botsvana’da bulundu. Ülkedeki Karowe madeninde çalışan Kanadalı Lucara Diamond (elmas) şirketi görevlileri tarafından bulunan ve 2492 karat olduğu açıklanan elmas Botsvana’daki hükümete göre Güney Afrika’da 1905 yılında bulunan Culinan elmasından sonraki en büyük elmastı. Yaklaşık yarım kiloluk elması eline aldığında “Vav” diyerek ne kadar şaşırdığını herkese gösteren Botsvana Cumhurbaşkanı Mokgweetsi Masisi “Elmaslar bizim iyi gündeki ve kötü gündeki her şeyimiz” dedi. 

 

Elmasın geçen on yılda 1000 karattan daha büyük dört elmasın daha bulunduğu Karowe madeninde 2019 yılında bulunan ve Fransız Louis Vitton markasının satın aldığı 1758 karatlık Sewelo elmasından daha büyük olduğunu söyleyen Masisi yine tüm ısrarlara rağmen Louis Vitton tarafından ödenen parayı açıklamadı. Masisi, bununla birlikte, yeni bulunan elmasın fiyatının 2017 yılında aynı madende bulunan 1111 karatlık Lesedi La Rona elmasının fiyatı olan 53 milyon dolara göre belirleneceğini söyledi. 

Elmas üreticisi şirketler 

Karbon atomlarının derinlerde yüksek basınçla birlikte üst üste sıkışmasıyla oluşan ve en az bir milyar yaşında olduğu düşünülen elmaslar Rusya’dan sonra en çok 2,6 milyon nüfuslu Botsvana’da üretiliyor.  

Son elmas her ne kadar Kanadalı Lucara şirketi tarafından bulunsa da Botsvana elmas üretimi tarihini şekillendiren en büyük uluslararası şirket aslında İngiliz/Güney Afrikalı De Beers. Afrika’da yaygın olarak Botsvana’da, Namibya’da, Güney Afrika’da, Angola’da, Demokratik Kongo’da ve Sierra Leone’da elmas madenleri işleten De Beers 1880 yılında ünlü İngiliz iş insanı Cecil Rhodes tarafından kuruldu.  

Ne var ki, Rhodes sadece bir iş insanı değildi. İngilizlerin Afrika’daki yayılmacı ve hatta sömürgeci çizgisini model alan Rhodes kendini bu yayılmacılığa ve sömürgeciliğe öylesine kaptırdı ki İngilizler’in egemen olmaya başladıkları Güney Afrika bölgesindeki Bechuanaland’i (şimdiki Botsvana’yı) başında olduğu İngiliz/Güney Afrika şirketi yerine kendi adına yönetmeye kalkıştı, hatta kendi ismini bölgedeki başka yönetim yeri olan şimdiki Zimbabve’nin eski adı Rodezya’ya (Rhodes’ia) verdi.  

Rhodes’un yönetiminden oldukça sıkılan Botsvanalı üç dikgosi (şef) 1895 yılında Güney Afrika üzerinden İngiltere’ye gittiler ve Kraliçe Victoria ile Dışişleri Bakanı Joseph Chamberlain’den kendilerini Rhodes’un kurduğu İngiliz Güney Afrika şirketinden ayırmalarını ve bir protektora altında İngilizler tarafından yönetilmek istediklerini söylediler. İngilizler’in Botsvana’yı böyle bir protektoraya dönüştürme planına Rhodes büyük tepki gösterdi. 19. yüzyılın sonlarında Botsvana İngiliz vatandaşı Cecil Rhodes’a bağlı İngiliz askerler ile Kraliçe Victoria’ya bağlı İngiliz askerler arasında çatışmalara tanık oldu ve Rhodes etkinliğini kaybetti. Rhodes öyle hırslı bir yayılmacıydı ki o yıllarda kendisini bir ayağı Kahire’de bir ayağı Cape Town’da elleriyle de iki şehri birleştiren bir telgraf teli tutan adam şeklinde Rodos Heykeli’ne benzeten bir karikatür bile yayımlandı. Bu karikatür günümüzde de oldukça popülerdir.   

Elmas kullanımı halka indi 

“Yayılma her şeydir” diyen Rhodes’un kurduğu De Beers’ın kontrolü 1925 yılında İngiltere’den Güney Afrika’ya gelen Alman göçmen Ernest Oppenheimer’a geçti. Rhodes’un şirketi yönetirken N.M.Rotschild Bankası’ndan aldığı finansal desteği Amerikalı finansçı J.P.Morgan’dan ve Amerikalı Anglo- American şirketinden alan Oppenheimer’ın başkanlık döneminde De Beers tam bir elmas karteli kurdu. Tarihinde elmas satışındaki fiyatlarını asla indirmeyen şirketin 1948 yılında benimsediği “Bir elmas sonsuzdur” sloganı toplumları büyük oranda etkiledi, şirketi de iyice güçlendirdi.  

 

Şirketin bir reklamında erkeğin diz çökerek evlenmek istediği kadına elmaslı yüzük sunarak “Benimle evlenir misin?” diye sorması daha sonradan evlilik tekliflerinde kült oldu ve buradan tüm dünyaya yayıldı. Bugün evlilik tekliflerinin elmaslı yüzükle yapılmasını De Beers’a borçluyuz.  

Oppenheimer’in 1957 yılındaki ölümüne kadar tekeli elinde bulunduran şirket daha sonra güçlenmeye devam etse de dünyada başka elmas kaynaklarının bulunmasıyla birlikte kartel durumunu kaybetti. 1999 yılında çatışma yaşayan ülkelerdeki elmasların o ülkelerden satın alınmasını yasaklayan “kanlı elmas” sürecinin parçası olan De Beers 2003 yılında da BM tarafından yürürlüğe giren ve yine çatışma durumundaki ülkelerin (Angola, Fildişi Sahili, Demokratik Kongo, Kongo Cumhuriyeti, Liberya, Sierra Leone ve Zimbabve) elmaslarının dünya elmas piyasasına alınmamasını içeren Kimberley Süreç Belgeleme Planı’na da katıldı. Kanlı elmas terimi ve bu plan 2006 yılında başrolünü Leonardo di Caprio’nun üstlendiği 2006 yapımı Kanlı Elmas adlı filmde çok iyi yansıtılır.   

2004 yılında aralarında Afrikalı Madagaskar’ın ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin de bulunduğu dokuz ülkede 39 yeni elmas madeni bulan şirket 2005 yılında küçük ölçekteki elmas madenlerinin de elmas piyasasına kazandırılması için çalışan sivil toplum örgütü Elmas Kalkınma Girişimi’ne de destek verdi. 2011 yılında Anglo-American, De Beers hisselerinin yüzde 40’ını 5,1 milyar dolara satın alarak hisse oranını yüzde 85’e çıkardı ve şirketin Oppenheimer kontrolüne son verdi. Son olarak ise 2024 yılında Anglo-American, De Beers’ı satmaya karar verdiğini açıkladı. Her şeye rağmen kurulduğu 1888 yılından 2000’li yılların başına kadar dünyadaki elmas dağıtımının yüzde 82’sini elinde bulunduran De Beers 2024 yılı itibarıyla da dünyadaki elmas arzının yüzde 67’sini kontrol etmektedir.  

Dünya elmas piyasasındaki gücüyle tanınan De Beers’ın ekonomik kalkınmaya ve dolayısıyla siyasi yaşama da etkileri de oldu. Dünyanın en karlı ve en eski elmaslarına sahip olan, Rusya’dan sonraki ikinci en büyük üretici Botsvana’nın siyasi tarihinde De Beers önemli rol oynar. Elmas üretiminde 1950 yılından itibaren De Beers ve Anglo-American şirketleriyle birlikte çalışan Botsvana devleti 1955 yılında De Beers’ın jeologlarından Gavin Lamont’un ülkede yeni madenler bulmasıyla birlikte tüm önceliği De Beers’e vermeye başladı. Şirketin Rhodes’dan sonraki sahibi Oppenheimer bu madenlerin bulunduğunu o zamanki Cumhurbaşkanı Seretse Khama’ya haber verince Khama De Beers’in daha çok maden aramasına izin verdi. Ülkenin kuzeyinde 1967 yılında bulunan 146 hektarlık alandaki madenler Botsvana ekonominin hızlı şekilde büyümesini sağladı.  

Bu madenlerle birlikte gücünü iyice kanıtlayan De Beers’a Khama bir anlaşma önerdi. Buna göre Botsvana hükümeti De Beers’ın çıkardığı elmasın yüzde 15’ini, elmasların da satışından gelecek paranın yüzde 10’unu alacak, karşılında da De Beers lisans almaya gerek kalmadan elmas arayabilecekti. De Beers’ın kabul ettiği anlaşmayla birlikte 1969 yılında Botsvana hükümeti elmas üzerinden toplam 20 milyon dolar kazandı. 1972 yılında ülkede dünyanın o zamana kadarki en büyük mücevher elmas madenini bulan De Beers’la bu anlaşmayı yenileyen Botsvana hükümeti şirketin artan karını da göz önüne alarak ilk anlaşmadaki yüzde 15’lik çıkarılan elmas oranını yüzde 50’ye artırdı ve De Beers ile birlikte yüzde 50 hissesinin olduğu Debswana Diamond şirketini kurdu.  

Debswana’nın elmas satışıyla birlikte ülke ekonomisi 2000 yılından 2010 yılına yılda ortalama yüzde 12,3 büyüme gösterdi. 2011 yılında ülkenin elmas ihracatı 8,8 milyar dolardı ki bu sayı 19 aylık ithalat oranını karşılamaya yetiyordu. The Economist dergisi o yıl Botsvana’yı Afrika’nın en iyi demokrasisi ilan ederken bağımsızlık dönemindeki ilk bütçe açığını da yine 2011 yılında verdiğini duyurdu. 2014 yılında ise The Economist Botsvana’nın kişi başına düşen gelirde 1998 ve 2012 yılları arasında ortalama yüzde 6,8’lik bir artış gösterdiğini belirterek Afrika’da bu kategoride birinci olduğunu açıkladı.  

Botsvana ekonomisi canlandı 

De Beers’in Botsvana ekonomisine katkısıyla birlikte eli rahatlayan Botsvana hükümeti elmas satışından gelen parayı sağlık, tarım, ulaşım ve öğretime yatırım yaparak değerlendirdi. Debswana sayesinde altyapı ve üstyapı da geliştirildi. Yollar, hastaneler, su boruları ve okullar yapıldı. De Beers Botsvana Üniversitesi ile birlikte çalışarak ülkenin ekolojik dengesini koruyup florasını zenginleştirerek bir turizm gelir kaynağı yaratan Harry Oppenheimer Okavango Araştırma Merkezi’ni kurdu. Debswana aynı zamanda hükümetin AIDS ile mücadelesine de yardım etti. 2018 yılında Botsvana’daki Bakanlar Kurulu’nun yarısından fazlasının AIDS olduğunu belirtmekte yarar olabilir. Bu adımlar ülkeyi 1965 yılından beri yöneten Botsvana Demokratik Partisi’nin iktidarda kalmasına zemin hazırladı.  

 

 

Tüm bunların yanında De Beers, 1965 yılından beri süregelen 12 cumhurbaşkanlığı seçimini de kazanarak ülkeyi yöneten Botsvana Demokratik Partisi’ne finansal ve hukuksal destek de sağladı. Örneğin, 1984 seçimlerine aday olan Ketumile Masire’nin yolsuzluk iddiaları nedeniyle yargılanması isteniyordu ancak bu iddialar Debswana Yönetim Kurulu Başkanı Peter Layden, eski Yönetim kurulu başkanı Louis Nchndo ve şirketin Güney Afrikalı avukatlarından Len Fisher tarafından çürütüldü ve Mesire cumhurbaşkanı seçildi. Mesire cumhurbaşkanı olunca da De Beers tekrar devreye girdi ve Masire’ye kamu borçlarını ödemesi için İngiliz Barclay’s Bankası’ndan düşük faizli kredi çıkarılmasına yardımcı oldu.  

Yine örneğin, De Beers 1999 seçimlerine oldukça sıkıntılı giren Botsvana Demokratik Partisi’ne genel başkanın değişmesi gerektiği ile ilgili biri rapor hazırladı. Schlemmer Raporu olarak bilinen bu belgeye göre Genel Başkan Masire artık halkı etkileyemiyordu. Raporda önerilen isim Festus Mogae ilk kongrede genel başkan ve daha sonra da 1999 seçimlerinde cumhurbaşkanı seçildi. Genel başkanlıktan ayrılmak istemeyen Masire’ye ise De Beers avantajlı bir paket sunarak onu ikna etti ve ülkeyi olası bir siyasi eski cumhurbaşkanı ve yeni cumhurbaşkanı arasında gerçekleşen ve bir Afrika klasiği sayılan çatışmalı kutuplaşma krizinden kurtardı.  

Bu arada belirtmekte yarar olabilir, Botsvana Demokratik Partisi’nin De Beers’la kurduğu siyasi ortaklık başarısında ülkede asla millileştirme yapılmaması dikkat çeker. Botsvana bu özelliğiyle diğer pek çok ülkeden ayrılır. Bağımsız olur olmaz hemen yabancı şirketleri millileştirme yoluna giden pek çok Afrika ve Latin Amerikalı hükümetin aksine Botsvana’da asla böyle bir girişim olmamıştır. Tam tersine, yabancı özel sektör şirketleri ülkede her zaman desteklenmiştir. De Beers de bu desteğin sayesinde ülkede çok rahat çalışmış ve ülkenin siyasi ve ekonomik yapısını olumlu anlamda etkilemiştir.  

Yabancı uluslararası şirketler ve Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler özellikle Marksist literatür tarafından ağır şekilde eleştirilmektedir. Pek çok yabancı uluslararası şirketin Afrika ülkelerindeki etkinliklerinde devleti sömürdüğü iddia edilmektedir. Bu iddiaların tabii ki doğruluk payı vardır ve sözü edilen sömürü aslında her geçen gün artmaktadır. Ancak Botsvana ve De Beers özelindeki ilişkiye bakılırsa en azından diğer ülkelerdeki gibi bir sömürünün olmadığı görülebilir. Ancak her ne kadar De Beers Botsvana devletiyle iyi anlaşsa da asıl sömürülen emeğiyle, zamanıyla, enerjisiyle ve birikimiyle De Beers’ın madenlerde çalıştırdığı Botsvanalı işçiler olmaktadır.  

Hem bu madenlerde çalışan Botsvanalı işçileri saygıyla analım, hem de Türkiye’de sanatçıları bile kullanıp yoğun reklam yaparak elmas yerine işlenmiş cam satan bazı sözde elmas şirketlerine dikkat edelim. “Benimle evlenir misin?” sorusunun altına mutlaka bir elmaslı yüzük ekleyeceksek o elmasın gerçek olmasına, gerçekse bile elmasın o yüzüğe işlenmesi noktasında emeği geçen tüm Botsvanalı maden işçilerini düşünmeye de özen gösterelim.