04 Haziran 2024
İkiz Kule saldırısından sonra dünyayı kasıp kavuran kavramlardan birisi “radikal İslam”, bir diğeri de “İslami terör” olmuştur. Dünya halklarının zihnini bu iki kavramla tanıştıran sistem, daha sonra yapacaklarına meşruiyet kazandırmak istemiştir. Böylece günün birinde İsrail kendi inanışı doğrultusunda bir kehaneti gerçekleştirmek için soykırım yaptığında yine aynı kavrama sığınacak, HAMAS için “terör örgütü” diyecek ve dünya da böylece İsrail’i destekleyecektir, çünkü İsrail’in savaştığı oluşum radikal İslamcı bir terör örgütüdür.
Oysa İsrail’in kendisi yaptığı her eylemi, her hareketi, her saldırıyı ve her vahşeti dini inançlarının arkasına sığınarak yapmakta ve bunu da açıkça dile getirmektedir. Netanyahu, 7 Ekim’den sonra soykırım için saldırılar gerçekleştirirken uluslararası arenadaki açıklamasında “Yeşaya’nın kehaneti”nin gerçekleşeceğini öne sürmüştü.
Yeşaya’nın kehaneti ise kısaca söylemek gerekirse, Yeşaya kitabının son bölümlerinde geçer ve İsrailoğullarının Tanrı tarafından seçilmiş bir halk olduklarını, dağılmış vaziyetteki tüm Yahudilerin Kudüs’te toplanacağını, Kudüs’te Tanrı’nın Krallığının yeniden kurulacağını, Süleyman Mabedi’nin üçüncü kez yeniden inşa edileceğini, İsrail’in dünyaya ışık saçacağını anlatmaktadır.
İsrail dini inançlarına o kadar bağlı bir ülke ki neredeyse her adımlarını kehanete/kehanetlere göre atıyor ve açıkça da dile getiriyor. Örneğin, Süleyman Mabedi’nin üçüncü kez inşası onlar için Mesih’in ortaya çıkacağı anlamına gelmekte. Yahudilerin o tapınakta ibadet etmeleri için ise günahlarından arınmaları gerekmekte. Tevrat bu arınma için “kırmızı inekleri” işaret etmekte. Tevrat’ın Çölde Sayım kitabında arınma ritüeli için “Üzerinde hiçbir leke bulunmayan, tek bir siyah veya beyaz tüyü olmayan, hiçbir iş için kullanılmamış kırmızı inekler kurban edilecek, yakılacak ve külleri suyla karıştırılarak inanların üzerine serpilecek” şeklinde bir tarif geçmekte.
Okunduğunda kulağa absürt veya sembolik bir anlatım gibi gelebilir. Ancak bu inanışa sahip Yahudiler senelerce o kırmızı inekleri aradılar. Öyle ki 2022 yılında Teksas’ta bulundu ve inekler İsrail’e getirildi. Sonrasında her ne kadar İsrailli bazı gazeteciler ineklerin kurban edilmesinin düşünülmediğini, onlardan bir sürü oluşturulmak istendiğini söylese de 3. tapınağın inşasını hedefleyen İsrailli Tapınak Enstitüsü 15 Eylül 2022’de Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı’nda inekleri bir seremoniyle karşıladıklarını açıkladı.
Bunu neden yazıyorum? İsrail’in teokratik bir devlet olduğunun unutulmaması, her hareketlerinin dini saiklerle atıldığının hatırlanması için.
Yahudilerde ahiret inancı vardır ancak net çizgilerle belirlenmiş bir anlatı söz konusu değildir. Yaygın kanı ahiretin dünyada olacağıdır. O gün kurtuluşa erenler sadece Yahudiler olacaktır. Yahudi olmayanların helak olacakları düşüncesi, dünyada da geçerlidir. Yahudi olmayanlar yani ‘goyimler’, hayvan derecesindedir. Örneğin Haham Ovedya Yosef, kendisine ait internet sitesinde sorulan sorulara fetva verirken, uçaklarda veya başka ülkelerde Yahudi olmayanların ürettiği yiyeceklerin yenmesine dahi cevaz vermemektedir. Faiz Yahudilere haramken, goyimlere faiz uygulamak caizdir.
Yehova için Richard Dawkins “Eski Ahid’in Tanrısı Yehova, gelmiş geçmiş edebiyat karakterlerinin en sevimsizidir” der. Çünkü orada Yahudi olmayanlardan nefret eden, zorba, soykırımcı, kindar, gaddar bir Tanrı vardır. “Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar, herkese saldıracak, doğrayacak” ibaresi korkunçtur ve bunu yapacak olan da Yahudilerin Tanrısıdır. Dolayısıyla Yahudiler de Tanrılarından yetki ve güç alarak tam olarak bunu yapmaktadır.
Goyimler, Yahudilerin idealindeki gelecek tasavvurunda Yahudilerin kölesidir, onlar değersizdir, onlar değersiz olunca canları, malları da değersiz olmaktadır. İdeal dünyada değersiz olanlar, mevcut dünyada değerli olabilir mi? Bilakis. Onlar ideale ulaşmada engeldir. Böyle olunca da İsrail, kutsal amaca ilerlerken goyimlerin başına ne geldiğiyle ilgilenmemektedir. Yeşaya’nın kehanetinin gerçekleşmesi için bebeklerin öldürülmesi gerekiyorsa öldürülecektir ve İsrail hiçbir gizleme ihtiyacı hissetmeden gerçekleştirmektedir soykırımı.
Naziler, soykırımı dış dünyadan gizlemişlerdi. Amerika, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken “demokrasi” kılıfına sarılmıştı. İsrail ise aleni bir şekilde öldürmekte ve aleni bir şekilde amaçlarını, ulaşmak istedikleri kehanetleri dile getirmektedir. Çünkü sistem onların sistemi, modern medeniyet onların medeniyetidir.
Israel Shakak, “Yeni dünya düzeni dediğiniz şey klasik Yahudiliğe geri dönüştür” demişti. Gerçekten de modern dünyanın söz sahiplerine baktığımızda neredeyse hepsinin Yahudi olduğunu görürüz. Yahudi değilse de kritik bir eşikte Yahudi taraftarlığı yapmıştır. Nobel ödüllerinin sahipleri, meşhur sanatçılar, büyük prodüksiyonların sahibi, entelektüeller…
Dünya düzenin sahibi gündemi ne belirlediyse bu isimler onun savunucusu olmuştur. Günümüzde canhıraş bir şekilde her ödül alanın LGBT propagandası yapması gibi.
Havaalanında Filistin yanlısı bir aktivist ile tartışan Yahudi ısrarla “Ben İsrail askeriyim” derken bu gerçeğin altını çizmek istiyordu. “Yeni dünya düzeni benim patronlarımın eseri, bana dokunamazsınız ben İsrailliyim çünkü.” Azra Kohen aleni bir şekilde Filistinli anneler öldürülsün derken de aynı rahatlığa sahipti. Nitekim Hasan Ali Toptaş konusunda isim vererek net açıklama yapan Everest Yayınları, Kohen konu olunca isim vermeden saatler sonra muğlak bir açıklamayla günü kurtardı!
Evet, Yahudi ile Siyonist farklıdır (Burada da bir Yahudi, Siyonist olmadığını dile getirmek zorundadır çünkü mevzu soykırımdır.) Ancak Siyonistler her yaptığını Yahudi oldukları için yapmaktadır.
Çağdaş medeniyet, Yahudi medeniyetidir. Bütün süslü tabelalar, kurumlar ikinci bir holokost olmasın diye kurulmuştur. Çağdaş medeniyetin insan hakları derken kastettiği Yahudi haklarıdır. Siyonistler için kendileri ve goyimler vardır. Dolayısıyla soykırımın amacı sadece Kudüs değildir, dünyaya huzuru getirmektir. Bu da Yahudilerin vaad edilen topraklarda egemen olup diğer halklara baş eğdirmesiyle gerçekleşecektir. O nedenle dünya üzerinde yaşayan her insan tehdit altındadır. Çünkü Yahudi olmayan goyimdir ve goyimler baş eğmedikçe Tanrı, Yahudilerden razı olmayacaktır. Özellikle İkiz Kule saldırılarından sonra “İslami terör” ve “radikal İslamcı” gibi kavramların türetilmesinin de asıl nedeni buydu: Bir gün İsrail, Filistin’de soykırım yaptığında Hamas’ı göstererek “Biz teröristlerle savaşıyoruz” dediğinde herkesin hemen onaylaması! Kuklaları ABD’nin Afganistan’da, Irak’ta yaptığı gibi.
Çağdaş medeniyette bir insanın Müslüman olması, terörist olması demektir çünkü o varlığıyla çağdaş medeniyet için bir tehdit oluşturmaktadır. Kafası koparılmış bebekler görüp Yeşaya’nın kehanetini işitmemize rağmen hiç Radikal Yahudilik diye bir kavram duymuyoruz. Çünkü modern dünya, kavramların birileri tarafından üretilip veya dönüştürülüp insanlara dikte ettirildiği bir dönem. Kırmızı inekleri seremoniyle karşılayan insanların imkânı nispetince neler yapabileceklerini düşünmek çok da zor olmasa gerek. Ayrıca aleni gerçekleşen soykırıma rağmen hiçbir devletin İsrail’e somut müdahale etmemesi, çağdaş medeniyetin mimarının kimler olduğunu anlamak da gayet kolay sanki. Radikal Yahudilik diye bir kavram yoktur, kırmızı inekler gerçektir ve bizler goyim olduğumuz sürece Siyonistlere radikal denmesine gerek yoktur çünkü onlar doğası ve inancı gereği zaten radikaldir.
devamını oku daha az oku
Üzerine Cüretkâr Bir Sorgulama (Lejand Yayınları, 2022), Çatlaklar ve Kusurlar Sayesinde (Fabrik Kitap, 2023), Vahiyden önce Hira’nın Ahvali (Fabrik Kitap, 2023)