Netanyahu Bir Taşla İki Kuş Vurabilecek Mi?

Yazar Bülent Tokgöz, ABD Kongresi’nde dakikalarca alkışlanan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun konuşmasının ayrıntılarını, Netanyahu aleyhine protestoları ve ABD siyasetinde İsrail’e olan desteği Fokus+ için kaleme aldı.
Bülent Tokgöz
Netanyahu Bir Taşla İki Kuş Vurabilecek Mi
29 Temmuz 2024

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ABD Kongresi liderlerinin davetine icabet ederek Kongre’deki ortak oturumda konuşmasını gerçekleştirdi. Daha başlamadan dakikalarca ayakta alkışlandığından 1 saat süren konuşmanın hemen her cümlesinden sonra alkış tufanının kopması şaşırtmadı. 

Takriben on aydır süren savaştaki tutumu sebebiyle giderek artan yerel ve küresel baskılarla karşı karşıya olan Netanyahu için konuşmanın önemini tahmin etmek güç değil. Doğrusu Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan davada bir dizi tedbir kararı çıkmışken, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı kendisi hakkında yakalama emri başvurusunda bulunmuşken ABD Kongresi’nin bu davette bulunması başlı başına bir skandaldı.    

Davet mektubu Netanyahu’nun konuşmasıyla tıpatıp aynı yörüngedeydi: “Özellikle Hamas'ın Amerikan ve İsrail vatandaşlarını esir tutmaya devam ettiği ve liderlerinin bölgesel istikrarı tehlikeye attığı bir dönemde, teröre karşı mücadelenizde İsrail Devleti'nin yanındayız.” Bir yakasına ABD-İsrail bayrakları, diğer yakasına Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerle dayanışmayı ifade eden sarı bir rozet takılı olan Netanyahu’ya ise sadece bu yaklaşımı sloganik cümlelerle allayıp pullamak kaldı. 

"Bizim adımıza değil"

Onun nutuk attığı dakikalarda İsrail savaş uçaklarının ve topçularının Gazze’yi bombardıman etmesi elbette ki tesadüf olmaktan uzaktı. Dünya Sağlık Örgütü, tam da o gün atık sularda izlerine rastlanmasının ardından Gazze'de çok bulaşıcı çocuk felci virüsünün salgını olasılığı konusunda "son derece endişeli" olduğunu söylemişken nutkun ve kuşatmanın inadına sürmesi de manidardı. 

 

Kongre’de olmak Netanyahu için yeni bir durum değildi. 1980’lerin başında genç bir diplomat olarak bu koridorlarda lobicilerle az fink atmamıştı. İlk konuşmasını yaptığı 1996’dan itibaren zaten Amerikan siyasetinin adeta demirbaşlarındandı. Bu dördüncü konuşmasıyla da Kongre’ye hitap eden yabancı liderler arasında Winston Churchill'in rekorunu egale etmiş oldu. 

Kendisini ayakta alkışlamak için hazır olda bekleyen senatörlere mukabil onu protesto etmek için bekleyen binlerce kişi Washington'a akın ederek o günü “öfke günü” ilan etti. Bir gün öncesinden 200 Amerikalı Yahudi barış aktivisti Kongre binası içinde bir protesto düzenledi. Tamamı "Bizim adımıza değil" ve "Yahudiler İsrail'i silahlandırmayı bırakın" yazan kırmızı tişörtler giyen protestocuları polis derdest ederek binadan çıkarttı. 

Otelin önünde toplanan protestocular da Filistin bayrakları sallayarak binanın camlarına lazerle "Savaş suçlusu Netanyahu'yu tutuklayın" yazısını yansıttılar. İsrail başbakanının otelini değiştirmek zorunda kaldığı söylendi. 

Nutkunu irat ettiği saatlerde de binlerce gösterici, Gazze'de savaşın sonlandırılması ve İsrail'e silah tedarikinin durdurulması için büyük yürüyüşler düzenledi. Ellerinde "Gazze'de hemen ateşkes", "Soykırımcı Bibi", "Soykırımcı Biden", "Özgür Filistin" ve benzeri ibareler içeren pankartlar taşıyan göstericiler, Beyaz Saray ile Kongre arasındaki ana güzergah olan Pennsylvania Caddesi'ni trafiğe kapattı.  

“Churchillvari” 

Netanyahu için bu koridorlar kadar protestolar da yeni şeyler değil. 2011'deki Kongre konuşması, salondaki Filistin yanlısı bir protestocu tarafından kesilmişti. Yeni olan şey, sıkıcı nutku sırasındaki onca gösterişçi alkışa rağmen dünyadan daha fazla tecrit edildiğinin tescillenmesiydi. Öyle ki konuşma esnasında arkasında kimin durduğuna bakarak da bu anlaşılabilirdi. Normalde Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Senato Başkanı Patty Murray veya Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer o koltukta oturmalıyken onunla aynı karede görünmekten sakınarak işi Maryland Senatörü Ben Cardin'e bırakmaları durumunun o kadar da parlak olmadığının emaresiydi. 

Netanyahu'nun konuşmasını dinleyenler ve destekleyenler arasında iş insanı Elon Musk da vardı

 

Netanyahu, 10 Haziran'da BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen ABD destekli ateşkes önerisini görmezden gelerek Washington'a gelmekle Demokratları zor bir ikileme sokmuş oluyordu. Belli ki Kamala Harris de pek çok Demokrat da onu bir kambur olarak görüyor fakat güçleri anca bu pasif tepkiye yetebiliyordu. Senato Çoğunluk Lideri ise gelmezlik edemiyor ama salona girişinde onunla el sıkışmaktan uzak duruyordu.  

Cumhuriyetçi Kongre üyeleri ise tam kadro ona tribün desteği vermek için hazır kıta bekliyorlardı. Önde gelen Demokrat isimler de zaman zaman ayağa kalkarak alkış tutsalar da Cumhuriyetçiler kadar her cümlede ayağa fırlamak ve tutkuyla tezahürat yapmakta onlarla yarışabilecek değillerdi. Coşkulu alkışçılardan Cumhuriyetçi Teksas Senatörü Ted Cruz, son derece basmakalıp bu konuşma hakkında “Churchillvari” ibaresini kullanarak övgüler dizebiliyordu.  

Trump'ın İsrail'e verdiği şartsız destek göz önüne alındığında Cumhuriyetçilerin bu coşkusu anlaşılmaz değil. Seçim son sürat yaklaşırken Demokratların kendisiyle doğrudan karşı karşıya gelme riskini göze alamayacaklarını, lobinin hışmına uğramaktan sakınacaklarını bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçi Netanyahu neticede. Yine konuşmanın görüntü kayıtlarına göre Demokrat senatörlerin 23'ünün, Demokrat Temsilciler Meclisi üyelerinin ise 73'ünün konuşmaya katılmaması yabana atılmaması gereken bir aritmetik. 

“Şimdiye kadarki en kötü sunum” 

Bunlardan Sara Jacobs, Yahudi asıllı ve en genç vekillerden biri olarak, “Netanyahu'nun Kongre'deki konuşmasına katılmayı vicdanen kabul edemedim” ifadesini kullandı. İyi bir Yahudi olduğunu ve ailesiyle birlikte yazları İsrail'de zaman geçirdiğini söyleyen Jacobs, İsrail'in saldırılarının geldiği boyut nedeniyle vicdanen rahatsızlık duyduğunu belirtti. İsrail'in Hamas'a karşı kendini savunma hakkını kullandığını düşünen birinin gelinen noktanın kabul edilemez olduğunu ikrar etmesi önemliydi.  

Rashida Tlaib "Savaş Suçlusu" yazan dövizle Netanyahu'yu protesto etti

 

Gazze politikasından ötürü ABD ve İsrail’i eleştiren bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Başbakan Binyamin Netanyahu'nun her iki partinin liderleri tarafından ABD Kongresi'nin ortak toplantısına konuşma yapmak üzere davet edilmesi ülkemiz için çok üzücü bir gün” dedi.  

Boykot yapanlar arasında en dikkat çekici isim, bu ziyaretin “uygunsuz" olduğunu söyleyen eski Demokrat Temsilciler Meclisi Sözcüsü Nancy Pelosi’ydi. Hatta şöyle diyordu: “Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'ne hitap etme ayrıcalığıyla davet edilen ve onurlandırılan herhangi bir yabancı ileri gelenin şimdiye kadarki en kötü sunumu.” 

ABD Kongresi'nde staj yapan 100'den fazla stajyerin boykotu da kayda değerdi. Bunu seçmenlerin taleplerini gerekçe göstererek yapsalar da kullandıkları ifadeler oldukça yürekli ve açık sözlüydü: “Ülkenin demokratik kurumlarının bel kemiği olarak bizler, seçmenlerin sesini duyurmakla görevliyiz. Ezici talep açıktır: Başbakan Netanyahu insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı sorumlu tutulmalıdır. Bu seslerin susturulmamasını sağlamak bizim ahlakî yükümlülüğümüzdür. Bir protesto olarak birçoğumuz bugün iş bırakma kararı aldık. Netanyahu'nun eylemlerinin kurbanlarıyla tam bir dayanışma içindeyiz.” 

Konuşma esnasında tepkisini en net biçimde ifade etme gururu ise Temsilciler Meclisi’nin Müslüman kadın üyesi Rashida Tlaib'e aitti. Boynunda kefiyesi, yakasında Filistin rozetiyle, elinde tuttuğu bir yanına “Soykırım Suçlusu”, bir yanına “Savaş Suçlusu” yazan dövizle alkışçıların arasında onurlu bir yalnızlığı tercih etti. Aslında tam da yalnız sayılmazdı; onun kadar dikkat çekmese de başka bir katılımcı, İsrailli esirlerin serbest bırakılması için Hamas ile anlaşma yapılması çağrısında bulunan "Anlaşmayı Şimdi Yapın" yazılı sarı bir tişört giymişti.  

“İran’ın kullanışlı aptalları”

Gazze’nin hâli pür melâli ortadayken böylesine arsız ve abartılı bir tezahüratla karşılaşması konuşmanın muhtevasını gölgede bıraktı. Açıkçası bilinen klişelerin ötesine geçen bir tek cümlesi de yoktu zaten konuşmacının. Çoğu kadın ve çocuk 39 bin kişinin katledildiği savaşı “medeniyet ve barbarlık arasında yapılan bir savaş” olarak nitelemesi konuşmanın geri kalanına dair yeterince fikir veriyordu. 

ABD Kongresi'nde alkışlanan sadece Netanyahu değildi; İsrail askerleri de alkışlarla karşılandı

 

“Bu, ölümü yüceltenlerle yaşamı kutsayanlar arasındaki çatışmadır… Dostlarım, bugün size bir şeyin teminatını vermeye geldim. Kazanacağız!” Amerikalı dostlarıyla duygudaşlığı diri tutarak daha fazla Filistinli öldürmek için daha fazla işbirliği temennisi… Kısacası “Bize gerekli teçhizatı verin, işi daha çabuk bitirelim!” 

Aynı mantıkla "Düşmanlarımız sizin düşmanlarınızdır. Mücadelemiz sizin mücadelenizdir. Zaferimiz sizin zaferiniz olacaktır”, “Uluslararası Ceza Mahkemesi bizi prangaya vurmak istiyor. Eğer İsrail'in elleri bağlanırsa, sıradaki (hedef) Amerika olur” diyor, kader birliğini muhafazaya çabalıyordu. Pearl Harbor ve 11 Eylül benzetmeleriyle umduğu şey Churchill’in veya Zelenskiy’nin umduğu himmetin aynısı için sıradan bir ajitasyondu. 

Konuşmanın kırılma noktalarından biri, binlerce aykırı delile rağmen, Gazze’de “neredeyse hiç sivil öldürmediklerini” savunmasıydı. “Duyduğunuz tüm yalanlara rağmen Gazze, şehir savaşları tarihinde savaşmayan sivillerin savaşanların kayıplarına göre en düşük olduğu yerdir” ifadesi kameralar önünde söylenmiş en pişkin yalan olmaya adaydı. Halbuki insanî trajediyi kısmen de olsa kabul etmek en azından bir insaniyet göstergesi olabilirdi; Netanyahu bundan bile yoksun olduğunu itiraf ve ilan etmiş oldu. 

“Bildiğimiz kadarıyla, şu anda bu binanın çevresinde devam eden İsrail karşıtı protestoları İran finanse ediyor” diye başlayan kısım ise alışılageldik İran korkusunu yeniden pompalamayı amaçlıyor ve “Resmî olarak İran için kullanışlı aptallara dönüşmüş durumdasınız” şeklinde alenen Amerikan halkına hakaret eden bir üsluba bürünüyordu. Esasında Amerikan iç siyasetine dair bir konuda ve Amerikan vatandaşları hakkındaki bu küstah söylem alkışçı vekillerin bile gururuna dokunmalıydı.  

Konuşmanın en uzak olduğu şey çözümdü, metin sadece İsrail’e yönelik eleştirilere cevap yetiştirmek için kaleme alınmıştı. Şayet buna çözüm denebilirse önerdiği yegâne seçenek İran füzelerini düşüren özel koalisyonun devamından ibaret olan yeni İbrahim İttifakı’ndan fazlası değildi. Satırlarda veya satır aralarında Gazze'deki savaşı sona erdirme planına dair hiçbir ipucu yoktu, ateşkesin ise esamesi bile okunmuyordu. Bu sadece Gazze halkı için değil rehinelerin salimen dönmesini bekleyen İsrail kamuoyu için de gerçek bir hayal kırıklığı olmanın dışında muhtemel diplomatik çabaları kökünden baltalayan bir yaklaşımdı. 

Trump’ın seçileceği güne dek

Teşekkür faslında ince bir ayarla Biden’a öylesine selam ederken Trump’a uzun uzadıya ve hamasetle şükranlarını sunması elbette ki operasyonel bir tercihti. Nitekim yaklaşan seçimi kazanacağı beklenen Trump ekibine çakılmış bir selamdı bu ve seçim yarışını cüretkârca manipüle etmeyi amaçlıyordu. Salondan aldığı reaksiyon da bunun işe yarayacağını gösteriyordu. Gelgelelim onunla görüşeceğini duyuran Trump’ın aynı gün Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a dostça bir mektup yayınlaması da şans eseri değildi. Biden’dan daha ateşli bir Siyonist olsa da 2020'deki seçim zaferinden ötürü Biden'ı oldubittiyle tebrik ettiği için Trump’ın hâlâ öfkeli olduğu Netanyahu’nun burnunu sürteceği aşikâr. 

Kongre'nin dışında ise protesto vardı

 

Konuşmanın nirengi noktası da mantığı da aslında burada: Netanyahu, Trump’ın seçileceği güne dek vakit kazanma derdinde. Trump gelene dek iktidarını sürdürmeyi deniyor. O gelirse İsrail üstündeki ateşkes baskısı azalacak ve onunla daha rahat katliam yapabilecek. Daha doğrusu Gazze’yi tastamam haritadan silebilecek. 

1996’daki konuşmasında 5 dakika ayakta alkışlanmış ve “Keşke Knesset'i (İsrail parlamentosunu) böyle oy kullanmaya ikna edebilseydim” demişti. Neylesin ki neredeyse otuz yıl sonra şimdi sadece 2 dakika alkışlanabildi ve Knesset’teki durum eskisinden çok daha vahim. İsraillilerin yüzde 70'inden fazlası onun istifa etmesi gerektiğini düşünüyor. Netanyahu’nun Kongre'deki dördüncü konuşması, ABD desteğini garantiye aldığı izlenimiyle İsrail kamuoyundaki havayı kısmen yumuşatsa da onun siyasî ömrünü uzatmaya yetecek mi, şüpheli. 

Ne acıdır ki bu belirsizlikler içinde sadece Gazzeliler ve rehineler değil, hepimiz Netanyahu’nun ve müstakbel suç ortağı Trump’ın esiri olmaya yazgılı görünüyoruz.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.