Pakistan, Mültecilerini Nasıl Def Ediyor? 

Yazar Bülent Tokgöz Pakistan hükümetinin Afgan mültecilere yönelik aldığı sert sınır dışı etme kararlarını ve bu kararların arka planındaki siyasi, ekonomik ve güvenlik gerekçelerini Fokus+ için kaleme aldı.
Bülent Tokgöz
Pakistan, Mültecilerini Nasıl Def Ediyor
12 Temmuz 2024

Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik kapsamlı ve sistematik bir yıldırma kalkışmasının gerçekleştiği dönemde Pakistan’daki Afgan mülteciler de ilginç bir sınavdan geçiyor.   

Pakistan, 10 Temmuz günü ilan ettiği bir kararla, önceki aylarda deport edeceğini açıkladığı yüz binlerce Afgan mülteci için ek bir yıl süre tanıyarak ellerindeki kartların 30 Haziran 2025’e dek uzatılmasına izin verildiğini açıkladı.   

Duyurunun BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Başkanı Filippo Grandi’nin ziyaretinin ardından gerçekleşmesi elbette ki manidardı. Açıklamayı yapan Şehbaz Şerif de “uluslararası toplumdan Pakistan’ın üstlendiği yükü kabul etmesi ve müşterek sorumluluk sergilemesi gerektiğini” söyleyerek yapılan müzakerelerin muhtevasına dair fikir vermiş oldu.   

Uluslararası Af Örgütü veya İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar da kararın geri alınması için çabalamışlar, bilhassa Ağustos 2021’de Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesini müteakip ülkeden kaçmış olan 800 bin civarındaki Afgan’ın hayatlarının riske atılmasını eleştirmişlerdi.   

Yeri gelmişken belirtelim ki ABD'li yetkililer, Pakistan’daki göçmenler arasındaki eski işbirlikçileri, gazeteciler ve kadın hakları aktivistleri de dahil olmak üzere, “özellikle risk altındaki en az 25 bin Afgan için ABD vizesi almaya çalıştıklarını” söylüyorlar. Şimdiye kadar alınmayan vizelerin bundan sonra çıkıp çıkmayacağı ise merak konusu.  

Afganların Pakistan’a ilticası, 1979'da Sovyetlerin işgaline kadar uzanıyor. İşgal neredeyse bir çırpıda 3 milyonu aşkın mültecinin ülkeye akın etmesine sebep olmuştu. 11 Eylül sonrası ABD işgali de ilki kadar olmasa da kapsamlı bir göç hareketini tetiklemişti. İşgalcinin çekilmesiyle Taliban’ın iktidarı devralması üçüncü dalganın müsebbibiydi. Bunlardan bir kısmı peyderpey Afganistan’a dönse de milyonlarcası hala komşuda ikamete devam ediyor.   

Dünyanın en büyük mülteci kitlesel zorla geri dönüşü   

241 milyon nüfuslu bir ülke olan Pakistan, sınır dış etme kararını açıklandığı esnada sınırları dahilinde BM’nin tahminlerine göre 3,8 milyon Afgan vardı. Pakistanlı yetkililer ise bu sayının 4,4 milyon olduğunu savunmaktaydı. Bunların 2,4 milyonu yasal belgeye sahipti. (1,5 milyonu UNHCR İkamet Kanıtı kartına ve diğer 800 bini de Afgan Vatandaşlık Kartına (ACC) sahip bulunuyordu.) Hükümet, geriye kalan 1,7 milyon Afgan’ın ise hiçbir evrakının bulunmadığı iddia ediyor.    

Ekim 2023’te ilan edilen Yasa Dışı Yabancıların Ülkesine Geri Dönüş Planı işte bu belgesiz Afgan mültecilerin ülkeyi terk etmeleri veya sınır dışı edilmeleri için 30 günlük süre tanımıştı. İlan edilen yeni planlarla geçtiğimiz Ramazan Bayramı’ndan hemen sonra kapsamlı bir sınır dışı operasyonu yürütme kararı alınmıştı.  

Hükümet sadece Afganları hedef almadığını, bunun ırkçı bir politika olmadığını söylese, ülkede yaşayan az sayıdaki Somalili ve Yemenli de topun ağzına konmuş olsa da esas hedef Afganlardı. Sürgünler 1 Kasım 2023'ten itibaren başlayacaktı. 3 Ekim 2023'te, Geçici Başbakan Anwarul Hak Kakar, başkanlık ettiği Ulusal Eylem Planı'nın (NAP) yüksek komite toplantısında mülteciler için kara haberi duyurdu: Ülkede yasa dışı olarak ikamet eden tüm yabancı uyruklu kişiler gönüllü olarak ülkeyi terk etmeliydi, aksi takdirde 31 Ekim'e kadar sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı.  

Sözüm ona “aşamalı, düzenli” bu süre zarfında 100.000-165.000 Afgan, “gönüllü” olarak Pakistan'ı terk etti. Pakistan sınır yetkililerine göre 17 Eylül 2023'ten 1 Nisan 2024'e kadar tahmini 746.800 Afgan Afganistan'a zorla gönderildi ve bunların 20 bini sınır dışı edildi.   

Şu var ki benzer bir kampanya 2016’da da yürütülmüş ve kısa sürede 600 bin Afgan göçmen sınır dışı edilmişti. O zaman da İnsan Hakları İzleme Örgütü, toplu göçü "son zamanlarda dünyanın en büyük mülteci kitlesel zorla geri dönüşü" olarak nitelendirmişti. Pakistan, yeni göçlerin önüne geçmek için Durand Hattı denen sınır boyunca bir çit inşa etmeye başlamıştı.   

Afganistan’a bir yoksul olarak dönmek   

Pakistan son sınır dışı kampanyasını nasıl ve hangi araçlar kullanarak yaptı? Öncelikle 1 Kasım'da İçişleri Bakanlığı, 1946 tarihli Yabancılar Kanunu uyarınca tüm eyaletlere yasa dışı yabancıların sınır dışı edilmesi yönünde talimat yolladı. Harekete geçen kolluk kuvvetlerinin toplayacağı belgesiz göçmenleri gözaltında tutmak için ülke genelinde 49 toplama merkezi oluşturdu. Bunların 36’sı Pencap’ta, 3’ü Peştun nüfus ağırlıklı Hayber Pakhtunkhwa'daydı.  

İçişleri Bakanı Sarfaraz Bugti, sadece mültecileri değil, belgesiz bir göçmene yardım eden, onları barındıran veya ev kiralayan herkesi kovuşturmayla tehdit etti. Pakistan vatandaşlarını yasa dışı göçmenler ve ikametgâhları hakkında hükümete muhbirlik yapmaya çağırdı.    

Kampanya sırasında polis ve askerler, binlerce Afgan göçmeni sınır dışı etmek için toplu gözaltılar gerçekleştirdi. Bunlar arasında belgesiz olanların yanı sıra aralarında mülteci statüsüne sahip olanlar da vardı fakat kolluk güçleri kimlik belgelerini imha ederek mültecilerin tek kozlarını da ellerinden almış oldu. Bu yönde çok sayıda rapor edilmiş vakıa bulunmaktaydı. Süreçler şeffaflıktan, yasallıktan ve hesap verilebilirlikten uzak işlediği için yaşanan gözaltı ve deportlarda yaşanan ihlaller tam olarak bilinmiyor.   

İçişleri Bakanı Bugti, yetkililere ve kuruluşlara belgesiz göçmenlere gözaltında tutuldukları süre boyunca saygılı davranmaları talimatını vermişken bunlar yaşandı. İşin gerçeği ise bu kötü muamele, insan hakları aktivistleri ve gazetecilerin gözlemlerine göre, “Afganları ülkeyi terk etmeye zorlama kampanyasının bir parçası”ydı. Gözaltı öncesi baskınlardaki tehdit ve dayaklar o kadar caydırıcıydı ki Pakistan’ı terk eden Afganların yüzde 92'si Pakistan yetkilileri tarafından gözaltına alınmaktan korktuklarını söylüyordu.  

Belki de asıl sebep bu gözaltılarda zaman zaman Afgan kadınların ve genç kızların polisin taciz ve tecavüzüne maruz kalmasıydı. Rüşvet talebi, kıymetli eşyaların gasp edilmesi ve her türlü mülke el koyma, evlerin buldozerlerle yerle bir edilmesi de cabası. Bu şekilde Afganlara ait yaklaşık 4 milyar dolar tutarında mülke el konduğu rapor ediliyor. Öte yandan Pakistan yetkilileri, Afganların kişi başına 50.000 Pakistan rupisi (175 ABD doları) tutarından fazlasını ülke dışına taşımasını yasakladığı için gidenler adeta eli boş gitmek durumunda kalıyor. Pakistan’da yıllar veya on yıllar içinde ne kazanmış olursa olsun Afganistan’a bir yoksul olarak dönmek kaderi oluyor.  

Ailelerin fiilen parçalanması ayrı bahis. Bu da Pakistan’ın imzalamış olduğu sözgelimi Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin doğrudan ihlali anlamına geliyor fakat buna pek aldırmadığı ortada. Sınır dışı edilenler veya ülkeyi terk etmeye zorlananlar arasında Pakistan'da doğmuş ve hiç Afganistan'da yaşamamış Afganların ciddi bir yekûn tutması ayrı bir vakıa. Kimilerinin Pakistanlılarla evli olması da kovulmalarının önüne geçmeye yetmiyor.  

Taliban’ın burnunu sürtmek   

Şunu soralım: Pakistan niye bu kadar sertleşti, celallendi? Evvela Taliban ve bağlaşıklarının son yıllarda artan eylemliliği bu “tepki”nin görünür sebebi. Artan asayiş problemleri ve intihar eylemleri somut gerekçeler. Hükümet, camilere düzenlenen iki canlı bomba saldırısı dahil artan şiddet olaylarından Afgan vatandaşlarını sorumlu tuttu. 2023 Ocak ayından beri gerçekleşen 24 intihar saldırısından 14’ünün Afgan vatandaşlarınca gerçekleştiğini iddia etti. Sözgelimi Belucistan eyaletindeki iki Pakistan askeri tesisine saldıran 11 militanın sekizi Afgan'dı. Öte yandan, yine Pakistan kaynaklarına göre, yer yer Pakistan’la olan savaşını tırmandıran Pakistani Taliban Afganistan’da Taliban rejiminden destek ve korunma temin etmekte zorlanmıyordu.    

Ne var ki gerek bu iddialar gerekse de toplu sınır dışı etme kararı Taliban idaresindeki Afganistan’la ilişkileri ciddi biçimde geriyor. Afgan hükümetinin sözcüsü Bilal Kerimi, “Bu adaletsizliktir, hiçbir şekilde göz ardı edilemeyecek bir adaletsizliktir. İnsanların zorla sınır dışı edilmesi, iyi komşuluğun tüm normlarına aykırıdır” diyerek itirazlarını dile getiriyordu. Afganların “gönüllü” olarak Pakistan’dan ayrıldığı iddialarını da yalanlayarak sınır dışı etmelerin "tek taraflı ve aşağılayıcı" olduğunu ifade ediyordu. “Kışın yaklaştığı ve havaların soğuduğu bir dönemde Afgan mültecilerin bu kadar büyük bir hacimde ve bu kadar aşağılayıcı bir şekilde sınır dışı edilmesi zalimce ve adaletsiz bir karardır” diyordu.  

İşin gerçeği ise canlı bombaların kimliklerine yansıyacak şekilde Taliban’la Pakistan arasında kökleri epeyce geçmişe uzanan derin bir mücadele yaşanıyor. Pakistan’da ipleri elinde tutan ordu ve istihbarat teşkilatı, Taliban’ın burnunu sürtmek ve bileğini bükmek adına göçmenler üzerinden baskı yapmayı planlıyor. Yeterince ekonomik krizle boğuşan Taliban’ın bu ilave külfetler sonrasında Pakistan’a karşı daha tavizkâr olmasını umuyor.   

Açıkça toplu cezalandırma şeklindeki bu uygulamanın zahirî sebeplerinden biri ise ekonomik kriz. Sınır dışı etmelerin Şubat 2024’te yapılması planlanan genel seçimler öncesine denk gelmesi elbette ki bir rastlantı değildi. Taliban’ın ekonomik darboğazından söz etseler de aslında Pakistan 1947'deki bağımsızlığından bu yana ülkenin en kötü ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya. Gıda ve yakıt fiyatları hızla yükselir, Pakistan rupisi hızla değer kaybeder, merkez bankasının döviz rezervi arzı azalır, elektrik kesintileri hayatı ve ekonomiyi felç ederken göçmenleri günah keçisi ilan etmek kolay ve kolaycı bir yoldu.   

Kamuoyu desteği   

Gelgelelim bu Pakistan’ın darboğazını aşmasına yardım edecek mi, orası şüpheli. Güvenlik endişelerini ise azaltmak şurada dursun artıracağa benzemektedir. Çünkü bağımsız gözlemciler, sınır dışı etme politikasının daha fazla radikalleşmeye yol açabileceği konusunda uyarıyorlar. Geri dönen yüz binlerce kişiyi bekleyen mali sıkıntılar, Batı'nın Taliban'a yönelik devam eden yaptırımları da göz önüne alındığında şikâyetleri körükleyecek ve Taliban’ın gerek Pakistan’la gerekse de uluslararası kurumlarla işbirliği isteğini iyice azaltarak geri tepecektir.   

Şunu da belirtelim ki Pakistanlı politikacılar göçmen karşıtlığında yalnız değil; arkalarında sağlam bir kamuoyu desteği bulunuyor. Öyle ki Peştun kökenli İmran Han bile sınır dışı etme politikalarını eleştirse de Afganlara vatandaşlık yolunu açma planlarından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Gallup Pakistan’ın geçtiğimiz Kasım ayında yaptığı anketler de ankete katılanların %84'ünün hükümetin göçmenleri, özellikle de Afganları sınır dışı etme hamlesini “güçlü bir şekilde onayladığını” ortaya koymaktaydı.   

Netice-i kelam, Karaçi’den İslamabad’a, Kuetta’dan Peşaver’e milyonlarca Afgan, Pakistan’da kendi yuvalarını kurmak için onlarca yıldır çabalayıp durdular. Görünüşe bakılırsa bu sadece bir hayal olarak kalacak.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.