Kredi Notu Düşüyor: İsrail Ekonomisinin Geçmişi ve Geleceği

Fitch, İsrail'in kredi notunu düşüren üçüncü büyük kredi derecelendirme kuruluşu oldu. Netanyahu ise ekonominin güçlü olduğunu belirtti, ancak savaşın uzun vadeli etkileri İsrail'in ekonomisini zorlamaya başladı.
Enes Kılıç
Kredi Notu Düşüyor İsrail Ekonomisinin Geçmişi ve Geleceği
16 Ağustos 2024

Fitch, bu hafta İsrail'in kredi notunu düşürdü ve savaşın 2025'e kadar sürebileceği uyarısında bulundu. Bu gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun tepkisini çekti. Netanyahu, ekonominin güçlü olduğunu ve işlerin yolunda gittiğini belirttiği bir açıklama yaptı. 

Ancak Fitch, savaşın başlamasından bu yana İsrail'in kredi notunu düşüren üçüncü büyük kredi derecelendirme kuruluşu oldu. İsrail'in kısa vadede akut bir kriz riski bulunmuyor, fakat savaşın etkileri, ülkenin ekonomisi için uzun vadeli sorunları ortaya çıkarmaya başladı.

 

İsrail ekonomisi

İsrail ekonomisi, tarihsel olarak iki ana döneme ayrılıyor: Sosyal Demokratik dönem ve Kapitalist dönem. 1948'de bağımsızlığını kazanan İsrail, sosyalist temeller üzerine inşa edilmiş bir ekonomi modeline sahipti. 1948'den 1980'lerin ortalarına kadar süren bu dönemde, İsrail'in ekonomik vizyonu büyük ölçüde sosyalist düzenlemeler ve planlamalarla çizildi. 

Ancak, 1980'lerde Menahem Begin’in başlattığı devrimi aynı on yılın ortalarında, kendisi de soldan gelen Başbakan Şimon Peres'in neoliberal reformlar izledi ve İsrail farklı bir ekonomik çehre kazandı. Devlet harcamaları kısıldı, faiz oranları yükseltildi ve İsrail para birimi şekel devalüe edildi. Bu reformlar, ekonomiyi hızla toparlarken, yıllık %5 büyüme sağladı.

Arka plan

Neoliberal reformlar İsrail ekonomisini kalkındırsa da, bu başarı hikâyesinde gözden kaçan önemli bir nokta var. 1950'ler ve 60'larda da, İsrail ekonomisi büyük bir gelişim gösterdi. 1948'i takip eden süreçte Avrupa'dan ve Arap dünyasından yüz binlerce Yahudi mülteciyi getiren ülke, yüksek işsizlik oranları, düşük büyüme ve sınırlı döviz akışlarıyla mücadele etti. 

Ancak, 1952'den itibaren, İsrail ekonomisi hızlı bir büyüme dönemine girmişti. GSYİH ortalama %10 oranında artarken, kişi başına düşen GSYİH %6 oranında yükseldi. Her ne kadar büyümenin motoru Amerikan yardımları ve Alman tazminatları olsa da, İsrail hükümeti bu fonları yerli sanayileri koruma ve geliştirme amacıyla kullanarak büyümeye katkı sağladı.

1950'de İsrail'in kişi başına düşen GSYİH'si Birleşik Krallık'ın yarısı kadarken, 1972'de bu oran neredeyse eşit hale geldi. Ancak 1970'lerde İsrail ekonomisi olumsuz bir döneme girdi. Bu dönemde ekonomiyi etkileyen iki önemli faktör vardı: savaşlar ve petrol krizi. 1967'deki Altı Gün Savaşı sonrasında, 1973'te Yom Kippur Savaşı, İsrail'in askeri harcamalarını GSYİH'nin %30'una çıkardı. Ayrıca, Suudi Arabistan ve diğer Arap petrol ihracatçılarının uyguladığı petrol ambargosu, fiyatların %300 oranında artmasına neden oldu ve bu durum, İsrail ekonomisini büyük ölçüde zorladı. 70’lerin ekonomik zorlukları bugünkü duruma benzer bir tablo çiziyor. Askeri harcamalardaki artış, kamu hizmetlerine yapılan keskin kesintiler ve GSYİH'deki düşüş, İsrail’in ekonomik dengelerini zorluyor. Fitch'in kredi notunu düşürmesi, bu zorlukların uluslararası finansal piyasalarda da yankı bulduğunu gösteriyor.

80'lerde uygulanan reform süreci, siyasi değişikliklere rağmen kurumsal iradenin planı uygulamaktaki ısrarcılığı sayesinde bir başarı hikayesi olarak yazıldı. Ancak bugün, Netanyahu'nun tartışmalı yargı reformlarından ülkenin artan iç siyasi gerilimlerine, kurumların yıpratılmasından ordunun ideolojik hareket etmeye terk edilmesine kadar her türlü zayıflık bu tür reformların uygulanabilirliğini zorlaştırıyor. 

Ayrıca Arap liderle ilişkileri normalleştirerek ekonomiyi güçlendirme ve askeri harcamaları azaltarak kamu hizmetlerine daha fazla yatırım yapma fırsatı 7 Ekim sabahı itibariyle uzun bir mola aldı. Kamu hizmetlerinde yapılan keskin kesintilere rağmen, askeri harcamalardaki yaklaşık %100'lük artış ve daralan üretim, İsrail'in yıllık bütçe açığını GSYİH'nin %4'ünün üzerine çıkardı. Savaşa devam politikasının bir yıl daha devam etmesinin bu açığı %10'un üzerine taşıyabileceği tahmin ediliyor. Bu, İsrail'in akut bir borç krizine girmesine yol açmasa da, savaşın devam etmesi veya tırmanması durumunda askeri harcamaların daha da artması ve iç ekonomide tüketici güveninin azalması bekleniyor.

Siyasi ve sosyal zorluklar

İsrail ekonomisini tehdit eden bir diğer uzun vadeli risk ise siyasi istikrarsızlık ve Netanyahu'nun tartışmalı yargı reformlarıyla ilgili devam eden anlaşmazlıklar. Ekim ayından önce bile, yatıştırılamayan muhalefet yatırım ortamını zayıflatıyor ve şekel üzerinde baskı oluşturuyordu. Ancak 7 Ekim'den sonra İsrail siyaseti ve sahnedeki siyasetçiler daha da işlevsiz hale geldi. Bugün, bir zamanlar meclisteki 7 koltukla Başbakan olan ve halk tarafından el çektirilmiş Naftali Bennet dahi tekrar umut bulmak için destek görenler listesine yeniden giriyor.

İsrail’in bir diğer açmazı, zor reformlardan biri ise ultra-Ortodoks Yahudi topluluğu Harediler ile ilgili. Harediler, ekonominin üretim kısmında aktif olmayan bir grup ve nüfus içindeki oranları hızla artıyor. Haredi nüfusu, halihazırda İsrail nüfusunun %14'ünü oluşturuyor ve 2040 yılına kadar bu oran %25'e çıkabilir. Şu anda bile, bu grup hazineye milyonlarca şekel maliyet getiriyor ve mevcut hükümetin, Haredileri iş gücüne katılmaya ikna edememesi, gelecekteki reformların başarılı olma olasılığını düşürüyor.

Gelecekte İsrail ekonomisi

İsrail ekonomisinin, teknoloji sektörü sayesinde dünya çapında tanınan bir inovasyon merkezi haline geldiği ortada. Teknoloji sektörü ülkenin gelecekteki ekonomisi için kritik bir rol oynuyor. Ancak bu potansiyel, siyasi istikrar ve güvenli bir yatırım ortamı ile desteklenmezse, beklentilerin gerisinde kalabilir.

Fitch'in İsrail'in kredi notunu düşürmesi, ekonomik sıkıntıların kapıda olduğunun bir işareti olarak görülebilir. Savaşın etkileri, birden piyasadan çekilen on binlerce iş gücü ekonomik büyümeyi yavaşlatırken, ülkenin bütçe açığını ve askeri harcamalarını artırıyor. İsrail'in, bu zorlu süreçten nasıl çıkacağı belirsizliğini koruyor. Ancak kesin olan bir şey var: İsrail ekonomisi, tarihindeki en büyük sınavlardan birini veriyor.