Boykot ve Tecrit Talepleri arasında Amerikan Üniversitelerinin Finansal Dönüşümü

Filistin-İsrail çatışması, Amerikan üniversitelerinde uzun zamandır süregelen yatırım stratejileri ve etik sorunları yeniden gündeme taşıdı. Düşük getiriye ve yüksek maliyete sahip tartışmalı yatırımlar, akademik özgürlüğe düşürdüğü gölgenin yanı sıra toplumsal çatlaklara da yol açıyor.
Enes Kılıç
Boykot ve Tecrit Talepleri arasında Amerikan Üniversitelerinin Finansal Dönüşümü
24 Mayıs 2024

Son haftalarda Amerikan üniversitelerindeki Filistin yanlısı kamplar, dünya genelinde manşetlerde yer aldı. Her ne kadar Filistin-İsrail çatışması bu tartışmayı alevlendirse de, sorunun merkezinde 1980'lerden bu yana üniversitelerin eğitimden uzaklaşıp kar amacı güden yatırımlara yönelmesi ile ilgili sorunlar bulunuyor.  

Öte yandan, Amerikan üniversitelerinin dev birer yatırım fonuna dönüşmesi, bu durumun bilim, eğitim ve topluma dair doğurduğu sorunlar ve protestoların bu dönüşümle ne kadar yakından ilgili olduğunu gösteriyor.  

Üniversitelerin finansal dönüşümü 


1980'lerden bu yana, Amerikan üniversiteleri, milyarlarca dolarlık bağış fonlarını riskli ve etik olmayan yatırım stratejilerine yönlendirmeye başladı. Bu süreçte, finans sektörü profesyonelleri üniversite yönetim kurullarında giderek daha fazla yer almaya başladı.   

Payın büyüklüğünü açıklayabilmek adına, örneğin Harvard üniversitesi, 50 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip. Yani, dünyadaki 120 ülkenin gayrı safi milli hasılasından daha fazla. Türkiye’nin ise yıllık dış ticaret açığının, yarısı gibi bir rakam.  

Yale modeli ve bağış fonu yatırımları  


1985'ten 2021'e kadar Yale Üniversitesi'nin baş yatırım sorumlusu olan David Swenson, bağış fonlarını devlet tahvilleri gibi güvenli (veya “sıkıcı”) yatırımlardan çıkarıp, özel sermaye, hedge fonları, gayrimenkul ve gelişmekte olan piyasalara yönlendiren bir model geliştirdi.   

Başlangıçta başarılı olan bu model, 1999-2009 yılları arasında, %11,8 gibi etkileyici bir yıllık getiri sağladı. Başta en iyi üniversitelerden oluşan Ivy League okulları gibi diğer saygın kurumlar da bu modeli takip ederek bilim için ayrılan kaynakları genişletmeyi hedeflediler.   

Ancak, 2008 mali krizi bu yatırımları olumsuz etkiledi ve örneğin sadece Harvard Üniversitesi'nin bağış fonu değeri %30 oranında düşüş yaşayarak, o dönem yaklaşık 11 milyar dolara denk gelen bir kayba uğradı.  

Yatırımların öğrencilere faydası var mı?  


Bu modelin genişlettiği payın bölüşülmesine dair eleştiriler de giderek artıyor. Öncelikle, eğitime hizmet etmesi gereken üniversiteler ve bağış fonlarından elde edilen gelirlerin önemli bir kısmı öğrencilere harcanmıyor.  

2015'te yapılan bir rapora göre, Amerikan üniversitelerinin bağış fonlarından hedge fonu ücretlerine giden para 2,5 milyar doları buldu. Bu miktar, tüm Amerikan üniversitelerinde burslara harcanan paranın üç katı. Ekonomist George Bulman'ın 2022 yılında yaptığı bir çalışmaya göre, bağış fonu karlarının öğrenci yardımına harcanan kısmı istatistiksel olarak diğer kalemlere oranla önemsiz kalıyor.  

Getiri oranları ve yatırım stratejilerinin başarısızlığı  


Yatırımlar, kısaca düşük getiri ve yüksek maliyete dönüşmüş durumda. Bağış fonları, hedge fon yöneticilerine her bir dolar için 60 sent ödüyor. Son 15 yılın 12'sinde, üniversite bağış fonlarının piyasadan daha kötü performans gösterdiği göz önüne alındığında, getiri nispeten daha da az hale geliyor. Üstelik bu düşük karlar, hiçbir etik kuralın tanınmadığı yatırım ortamından alınan çıktı.  

Yatırım talepleri ve etik sorunlar  


Şimdi ise geniş öğrenci toplulukları, üniversitelerinin İsrail'in Gazze'deki savaşından kar eden şirketlerle mali bağlarını kesmeleri için tecrit taleplerinde bulunuyorlar.  

Bu talepler, fosil yakıt üreticileri, silah üreticileri, tütün şirketleri ve hapishane firmaları gibi diğer tartışmalı yatırımları da kapsıyor. Ancak, üniversiteler genellikle bu talepleri mali gerekçelerle reddediyor.  

Yatırımcıların akademik özgürlüğe etkisi  


Üniversitelerin yönetim kurullarında yer alan finans sektörü profesyonelleri, akademik özgürlüğü gölge düşürecek derecede bir güç elde etmiş gözüküyor. Bazı büyük bağışçıların, üniversite yönetimlerini etkilemek için bağışlarını durdurmakla tehdit ettiği medyaya sık yansıyan bir haber.   

Örneğin, milyarder Ken Griffin, Harvard Üniversitesi ve diğer üniversitelerden bağışlarını çekerken ve mezunu olduğu okulları eleştirmeyi de ihmal etmemişti. Hatta bazıları Harvard rektörü Gay’in istifasında onun baskısının etkiye sahip olduğunu söylüyor.  

Değişim mümkün mü?  


Son günlerde bazı Amerikan üniversiteleri, tecrit taleplerini ve bağış fonlarının şeffaflığını gözden geçirme sözü verdiler. Brown, Northwestern ve Minnesota Üniversiteleri gibi bazı üniversiteler, öğrencilerin bağış fonlarıyla ilgili tartışmalara katılmaları için fırsatlar sunmaya başladı.   

Ancak, bu adımların üniversitelerin yatırım stratejilerini değiştirmeye yetip yetmeyeceği henüz belli değil. Başka çözümler ise yok değil. Örneğin Endeks fonları, çok daha az maliyetli iken, aynı zamanda çok daha şeffaf. 

Sonuç  


Protestolar, sadece Gazze’de yaşananların yanı sıra Amerikan üniversiteleri gerçekleriyle de yakından alakalı. Kurumlar, eğitimden ziyade yatırım odaklı kurumlara dönüşümüne devam ettiği sürece, kazanılan paranın eğitime geri-yatırımı ve akademinin depolitizasyonu gün geçtikçe daha imkansız hale geliyor.  

Şu bir gerçek ki, yatırımların getirileri düşük ve öğrencilere harcanan miktarlar yetersiz. Bu durum, öğrencilerin yanı sıra akademik çevrelerde de büyük eleştirilere yol açıyor.  

Üniversitelerin yatırım stratejilerini değiştirip değiştirmeyeceği ve taleplere nasıl yanıt verecekleri ise sadece eğitim açısından değil, birçok açıdan Amerikan toplumunun şekillenmesinde rol oynayacak.