İskoç Bağımsızlığı Hayal Mi Oldu?


İskoç Ulusal Partisi (S&P), skandallar ve iç çekişmelerle boğuşurken, seçimlerde tarihi bir yenilgi aldı. İşçi Partisi'nin büyük zaferi, İskoçya'da bağımsızlık mücadelesinin geleceğini sorgulatıyor.
Enes Kılıç
İskoç Bağımsızlığı Hayal Mi Oldu
12 Temmuz 2024

Geçtiğimiz haftalarda, İskoç Ulusal Partisi (S&P) için seçimlerin, partinin çeşitli skandallar ve kronik iç çekişmelere rağmen, yeniden yükselme fırsatı olacağı umuluyordu. Anketlerde ise destek oranı %30'un altına düşmemişti. Ayrıca seçimlerden birkaç gün önce bile S&P'nin İşçi Partisi'ne karşı zafer kazanabileceği ve 20'den fazla sandalye koruyabileceği öngörülüyordu. Ancak, seçim sonuçları beklendiği gibi olmadı ve S&P, on yıldan fazla bir süredir en düşük oy oranını alarak sadece dokuz sandalye kazandı.

Seçim sonuçları

Birleşik Krallık’ın son seçimlerde herkes en büyük kaybedenin muhafazakarlar yönünde konuşuyor. Ancak, ayrılıkçılığın kalesi İskoç Ulusal Partisi çok büyük bir hezimete uğrayarak belki de bir neslin bağımsızlık hayallerine güle güle dedi.

2019 seçimlerinde S&P, 59 İskoç sandalyesinin 48'ini kazanmıştı. Muhafazakar Parti, Boris Johnson liderliğinde altı sandalye ile ikinci sıradaydı. Liberal Demokratların kalan beş sandalyeden dördünü almasıyla İşçi Partisinin adı dahi kalmamıştı. 2024 seçimlerinde ise İşçi Partisi, 57 sandalyenin 37'sini kazanarak İskoçya'da yeniden hakimiyetini kurdu. S&P sadece dokuz sandalye kazanabildi. Bir başka deyişle, bağımsızlığı savunan İskoçlar 37 sandalye kaybetti. İskoçya'da S&P'nin uzun süredir devam eden hakimiyetine son veren İşçi Partisi, büyük bir zafer kazandı.

İskoç Ulusal Partisi'nin Düşüşü

S&P'nin düşüşünde iki ana etken bulunuyor: kamu hizmetlerindeki performans ve iç çekişmeler. İskoçya, kişi başına düşen kamu hizmetleri harcamalarında lider olmasına rağmen, NHS (Ulusal Sağlık Hizmeti) bekleme listeleri rekor seviyede. İskoç eğitim sistemi, pandemi sonrası dönemde özellikle kırsalda büyüyen öğretmen eksiği ve altyapı sorunlarıyla kötü bir performans gösteriyor.

Bu büyük sorunların yanı sıra, İskoç bağımsızlık mücadelesinin baş aktörlerinden Nicola Sturgeon'un istifası ve ardından tutuklanması, partide büyük bir güç vakumu yarattı ve iç çekişme bıraktı. Sturgeon zamanında neredeyse tüm İskoç sandalyelerini kazanan partinin, şimdiler sosyal olarak daha muhafazakar ve daha liberal kanatları arasında sürekli bir çatışma yaşanıyor. Kate Forbes ve Humza Yousaf arasındaki liderlik mücadelesi, partinin birlik ve bütünlüğünü zedelemiş durumda. Yousaf'ın istifası ve John Swinney'nin liderliği devralması, partideki gerginliği tam olarak azaltamadı.

“Cesur yürek artık yok”

“Şan, zenginlik ya da övgü için değil, yalnızca özgürlük için savaşıyoruz” diyen İskoç Arbroath Bildirgesi'nin üzerinden geçen yedi yüzyılın ardından İskoç milliyetçiliği artık oldukça farklı bir tonda. İskoç Ulusal Partisi (SNP) lideri John Swinney, partisinin genel seçim manifestosunu açıklarken, bağımsızlığın "daha güçlü bir ekonomi ve daha mutlu, daha sağlıklı yaşamlar" sunabileceğini söylüyor. Cesur Yürek’in tam aksine, İskoç bağımsızlığının arandığı ton bugünün İskoç liderliğinde farklı bir söylem düzeyinde ilerliyor. 

Günümüzde bağımsızlık, bir özgürlük çığlığı olarak değil, finansal zorluklara ve eşitsizliğe pratik bir çözüm olarak paketleniyor. Hal böyle olunca inançla oy vermeye giden, üstünden 10 yıl ve Brexit gibi önemli badireler geçmesine rağmen halen ikinci bir bağımsızlık referandumu sunamayan S&P’ye kızgın. 

Pratik bir çözüm arayanlar ise, bunun kendi iç karışıklıklarında kaybolmuş ve karizmatik bir lider ortaya koyamayan S&P’nin yapamayacağı görüşünde. Yüzde 85 seviyelerini gören ve bu yönüyle Avrupa’da en yüksek katılım yüzdeli demokrasilerden biri olan İskoçya’nın bu seçimlerde her üç seçmenden birini sandığa çekememesinin bu sorunlara yanıt niteliğinde olduğu görüşü hakim.

Gelecek

S&P'nin toparlanıp toparlanamayacağı, iki ana faktöre bağlı: İşçi Partisi'nin kamu hizmetlerini iyileştirip iyileştiremeyeceği ve bağımsızlık konusunun seçmenlerin gündeminde ne kadar önemli hale geleceği. İşçi Partisi'nin merkeziyetçiliği azaltmaya yönelik politikaları, İskoçya'nın özerklik taleplerini karşılarken Westminster'in (İngiltere Parlamentosu) gereksiz görünmesini önlemek için tasarlanmış durumda.

İşçi Partisi'nin bu dengeyi nasıl sağlayacağı ve İskoçya'nın bağımsızlık taleplerini nasıl yöneteceğini zaman gösterecek. Yani İskoçya'nın bağımsızlığı artık gerçekten İşçi Partisi'nin İngiliz Parlamentosunun performansına bağlı. Eğer durumu gözle görülür şekilde iyileştirmeyi başaramazlarsa, Westminster'a duyulan memnuniyetsizliğin (yani Muhafazakar Parti'nin son 14 yılı) yol açtığı bağımsızlığa verilen yumuşak destek devam edecek ve hatta belki de daha da keskinleşecek. 

Şimdi kimileri İskoç bağımsızlığının kültürel alanda büyümesi gereken, kiminin ise kendi iç karışıklarını çözdüğü takdirde yükselişe geçeceğini umduğu bir mücadele olduğu yorumunda bulunsa da, İşçi Partisi’nin önümüzdeki yıllardaki performansı, asıl belirleyici unsur olacak gibi görünüyor. Ne olursa olsun son aylarda yapılan tüm anketler, %45 ile kaybedilen referandumdan on sene sonra, bağımsızlığa evet diyenlerin oranını en az %40 olarak belirliyor. Dolayısıyla belki de gelecekte İşçi Partisi’ne verilen yetki, İskoçların Londra’ya verdiği son şans olarak anılacak. Ancak kısa vadede bu hayali kimsenin gerçekleştiremeyeceği açık.