Ülkeler, Giysiler, Kültürler

Ali Ayçil
Yazar Ali Ayçil, Olimpiyat Oyunları’nda Fransa’nın dünyaya verdiği mesajı, geçit törenindeki kıyafetlerin temsil gücünü Fokus+ için kaleme aldı.
Ülkeler, Giysiler, Kültürler
07 Ağustos 2024

2024 Paris Olimpiyatları’nın açılışında Fransızların dünyaya ne tür bir seyirlik sunacakları merak ediliyordu. Küresel spor organizasyonlarında ev sahibi ülkeler, ellerine geçen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek, ulusal ve evrensel karakterlerini herkese göstermek isterler çünkü. Yakın geçmişte Yunanistan’da yapılan olimpiyat töreninde ve Katar’da düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası’nda her iki ülke de kültürlerini göz kamaştırıcı sahne tasarımlarıyla sergilemiş, belleklerde kalıcı izler bırakmayı arzulamışlardı. 

Fransızlar tarihi Paris’i bir sahne olarak kullanıp, olimpiyat açılış törenlerini bu büyük sahneye yaymayı, devrimin ve erken modernliğin mimari donukluğunu da postmodern gösterilerle renklendirmeyi denediler. İsa’nın son yemeğinde obez bir kadını merkeze oturtarak, sakallı kadınları podyumda yürüterek, Dionysos törenlerini renkli bir tasvir haline getirerek, anksiyeteyi betimleyen danslar sergileyerek “yeni dünya”nın Fransızca bir fotoğrafını çıkarmış oldular. 

Bu törenleri üç bağlamda özetlemek mümkün: Neşe/arzu, cinsiyetsizlik ve depresyon. Bunlar modernlik sonrası uygarlığın nişaneleri. Belki de Fransızlar ilk kez dünyaya bir değer sunmuyor, Batı’nın yönelimlerini resmetmekle yetiniyorlardı.

Katar'da düzenlenen Dünya Kupası'nın ödül töreninde Messi'ye geleneksel Arap cübbesi bişt giydirildi

 

Giysiler, ülkeleri temsil edebildi mi? 

Olimpiyatlarda, bu oyunlara katılan ülkelerin sporcularının geçit resmi de gösterinin bir parçası. Ülkeler, takımlarının hangi kostümleri/giysileri giyeceğini belirlemek için çok önceden modacılarla anlaşmalar imzalıyor. Giysiyi tasarlayacak olanla sipariş eden arasında hiç kuşkusuz bir dizi görüşme yapılıyor ve bu görüşmelerde ortak bir kanaat oluşturuluyor. Muhtemelen iki noktaya odaklanıyor ülkeler: Modern gözükmek ve ulusal/yerel motifleri de gösterebilmek. Ulusal/yerel motiflerin modernlik içinde ve modern bir tarzda görünür kılınabilmesi için, o ülkede modanın geçmişten gelen geleneği yenileme tecrübesi önem taşıyor. Bazı ülkeler, böyle bir sürekliliğe sahipler, bazı ülkeler de geleneği düğünden düğüne giyilip çıkarılan bir sahne kostümü olarak kullanıyorlar. Ve biz de ekranlardan, bedenlerin üzerine oturmuş giysilere bakarak hemen kanaat bildiriyoruz: Bu olmuş, bu olmamış. Paris Olimpiyat Oyunları’na katılan ülkelerin sporcu giysileri de dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde tartışıldı. Örneğin Çinliler kendi sporcularının elbiselerini milli zevklerini yansıtmaktan uzak buldular. Onlara göre en iyisi Moğolistanlı sporcular için yapılan tasarımdı.

 

Sadece Çinliler değil Türkiye de dâhil pek çok ülkede Moğol sporcuların olimpiyat giysileri en başarılı tasarım olarak seçildi. Moğollar neşe, cinsiyetsizlik ve anksiyetenin platformundan, her üçünü de yok sayan bir başka dünyanın esvabıyla geçmekteydiler. Giysiler keçe değildi belki ama Orta Asya bozkırlarının binlerce yıllık keçe geleneği bütün dünyaya gösterilmek istenmişti belli ki. Halı ve kilim kültürüne aşina bizler için, Moğol sporcuların kıyafetlerine işlenmiş desenler, bir akraba giysisi gibiydiler. 

Fransızların postmodern şovunun ortasında beliren bu giysilerin neredeyse bütün moda merkezleri tarafından beğenilmiş olması bizi bazı sorulara mecbur bırakıyor. Acaba bu beğeni, modernliğin bıktırıcı tekrarlarından ötürü, farklı olana duyulan bir beğeni miydi? Ya da neşenin ve anksiyetenin ortasında hâlâ eski dünyayı hatırlatan asil bir şeyler mi bulunmuştu Moğolların desenlerinde? Kendi uluslarının olimpiyat giysilerini beğenmeyenlerin, “bakın Moğollara” türünden serzenişleri oldu elbette. Ama onlara duyulan ilgi, yerel arzuların ötesindeydi.

 

 

Ben Türkiye ve Azerbaycan’ın olimpiyat takımlarının giysilerine özellikle dikkat ettim. Dikkatimin sebebi, ne giydiklerinden öte, giysileriyle neyi, nasıl bir ülkeyi ve uygarlığı ima ettiklerine yönelik meraktı. Her iki ülke de olabildiğince modern gözükme arzusundaydı ve her iki ülkenin giysilerinde de Türklerin dünyadaki yerine dair bir işaret, ima, gönderme yoktu. 

Fransızlar modernliğin bittiğinin farkındaydılar ve hiç değilse postmodern bir panayır kurmuşlardı. Türkiye ve Azerbaycan ise 19. yüzyıldan kalma eski usul modernliğin etkisinden hala kurtulamamışlardı; muhtemelen Şarklı bir görüntü sergilemekten de ödleri kopuyordu. Modern merkezin/Batı’nın periferisindeki ülkelerin her birinde bulundukları coğrafyaya göre küçük görülmekten ödleri kopacak bir dizi kavram ve içerik üretilmiştir; bizdeki adı Şark. Belki de bu suçluluk yüzünden kültürümüz kendini modernleştirme ve geleceğe taşıma imkânlarını yeteri kadar kullanamıyor. Bir başka deyişle, geleceğin dünyasına kendinden bir değer katma ihtimaline bile uzak duruyor.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
BMGK Üyeleri ABD'nin Vetosu, Uluslararası Hukukun Otoritesini Zedeliyor

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde ABD, Gazze'de acil ateşkes talep eden karar tasarısını 4. kez veto etti. Çin, Rusya ve Cezayir gibi üyeler ABD'yi uluslararası hukuku zedelemekle suçlarken, bu kararın insani krizleri…

Milli Motor, Türk SİHA'larına Rekor Uçuş Süresi ve İrtifa Kazandırıyor

Türkiye'nin yerli motoru TEI-PD170, milli SİHA'lara rekor uçuş süresi ve irtifa kazandırarak savunma sanayisinde önemli bir başarıya imza atıyor. ANKA, AKSUNGUR ve Bayraktar TB3 gibi platformlara güç veren motor, güvenilirliği ve yüksek…

Gazze'den Dönen ABD'li Doktor Sağlık Çalışanlarının Can Güvenliği Tehlikede

Gazze'de gönüllü olarak görev yapan ABD'li doktor Talal Ali Khan, İsrail'in hedef gözetmeyen saldırılarında sağlık çalışanlarının can güvenliğinin ciddi risk altında olduğunu belirtti. Khan, bombalanan hastaneler ve hedef alınan okullar…

Ukrayna ve Gazze'nin Gölgesinde G20 Liderler Zirvesi'nden Ne Çıktı

Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Biz Dünyanın Beşten Büyük Olduğunu, Daha Adil Bir Dünyanın Mümkünlüğünü Anlatmaya Devam Edeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…