Yeni Futbol ya da Kahramanın Ölümü
Bugün bütün dünyada klişe haline gelmiş bulunan pasa dayalı ve bir bilgisayar oyununu andıran futbol sistemini başlatan kişi, yaygın kanaate göre Pep Guardiola oldu. Futbolun bir legoya dönüşmesinde José Mourinho’nun da azımsanmayacak etkisi var. Oyuncuların bireysel inisiyatiflerini ve becerilerini arka plana iten “yeni futbol”, mimarisi bilgisayarda kurgulanmış, herkesin kendine verilen rolü yerine getirdiği bir ezber oyununa dönüştü. Öyle ki, birbiriyle maça çıkan iki takım da aynı taktikleri oynuyor, benzer pas trafiğine giriyor, birbirinin benzeri ataklara çıkıyor.
Yeni futbol aynı zamanda istatistiki bir oyuna da evrildi. Bütün hareketlerin yüzdesi çıkarılıyor; topun hangi takımda ne kadar kaldığı, şutların hızı, isabetli ve isabetsiz şutlar, köşe atışları ve yapılan faullerin sayıları ekranlardan düzenli olarak paylaşılıyor. Bizim yerimize analizi yapay zekâ yapıyor. Futbolu bu denli sisteme ve istatistiğe yaslama çabası tam da dijital çağın başlangıcına denk geldi. Belki de bu çağın sosyolojiyi nasıl dönüştüreceğinin erken örneği yaşanıyor sahalarda. Sahada ve hayatta başına buyruk bir kahraman istenmiyor; kahraman yazılımcı ve teknik direktör, yani sistemi kurgulayan kişi.
Toplumsal ve yazınsal mekanizmalar daima birbiriyle iç içe şekillenir. Bu bağlamda “kahramanın ölümü” meselesi uzun zamandır zaten edebiyatın da tartışma konularından biriydi. Kahramana dayalı anlatıların yerini, minör, görevini yerine getiren bir dizi alt kahraman almaya başladı romanlarda. Yazar ve teknik direktörün neredeyse eş zamanlı olarak aynı taktiğe başvurması ve oyunu benzer bir mimariyle sergilemesi tesadüf olmasa gerek.
Kahramanların ölümü
Kahramana dayalı edebiyatın ve yeteneğe dayalı futbolun hafızamıza kazıdığı isimler; Raskolnikov ve Beckenbauerlar, Madam Bovary ve Platiniler, Oblomov ve Johan Cruyfflar, Fahim Bey ve Lefterler başka bir dünyanın, başka bir sistemin hatıralarına dönüşüyor. Bütün o futbolcular ve kahramanlar insanın merkezi bir beyinden yönetilemediği, kişisel kararlarıyla hayata bir şey katan ya da ondan bir şeyler eksilten bir dünyaya aittiler; henüz istatistik tarafından her bir dilimi hesaba yatırılmamış sürprizli bir dünyaya. Yeni futbol sadece o sürprizli dünyanın sonunu değil, özgürmüş gibi görünen yeni sosyal yapıların aslında büyük oranda kurgulandığı vahşi bir çağa da işaret ediyor.
Yeni futbolun eskisinden farklı olarak futbolcuyu değil teknik direktörü ön plana çıkarması ve onu kahramanlaştırması basit bir kayma olarak değerlendirilemez. Yapay zekânın, siyasal/sosyal planlamacının futboldaki karşılığı o. Artık futbolcuların saha içinde ne yaptığından, hangi marjinal hareketlerle maçı çevirdiklerinden ya da şahsi tercihlerinden çok teknik direktörün oyun kurgusundan, sahaya sürdüğü oyunculardan, taktiğinden ve maç içinde yaptığı değişikliklerin mantığından bahsediyoruz.
Foucault’nun Hapishanenin Doğuşu’nda üzerini koyulaştırdığı “panaptikon”u bilenler, yeni futbolun başgardiyanı teknik direktörün rolüne dair bir dizi çıkarımda bulunabilirler. Herkes oyunun kuralı içerisinde özgürmüş gibi görünüyor ve aslında hiç kimse özgür değil. Teknik direktörün simgesel pozisyonunun karşılığını bütün sosyolojik yapılarda bulmak mümkün. Aşırı renklendirildiği ve serbestlik gölgesi serpiştirildiği için yeni futbolun yeni bir faşizm biçimi olduğunu göremiyoruz. Yeni dünyanın yeni bir faşizm biçimine evrildiğini göremediğimiz gibi.
Bilgisayarın ve yapay zekânın ortaya çıkardığı olanaklar, yüzyıllardır arzulanan ama gerekli enstrümanlar henüz ortada olmadığı için bir türlü uygulamaya konulamayan “orkestra toplum”u mümkün hale getirdi. Beste önceden hazır, şef çubuğunu kaldırıyor ve herkes notaya bağlı olarak çalgısını çalıyor. Müzik harika! Önce Tanrılar sonra da kahramanlar çağına son veren insanoğlu milenyumla birlikte yeni bir düzene geçmekte olduğunun işaretlerini veriyor. Yeni futbol, bütün öznelerin dijital kimlik sahibi olacağı, bütün davranışların takip ve analiz edileceği, bütün yeryüzünün anbean kontrol edilebildiği bir dünyanın acemi bir örneği henüz.
Yapay zekâyla beraber bu kez yeni bir tanrılık türü “yeryüzü tanrılığı” çağı başlıyor. Bilekliğimizdeki ekrandan yayılan o gaipten sesi duyar gibi oluyoruz: “Gece kalp çarpıntınız arttı, hemen bir doktora başvurunuz.” Organlarımızın, psikolojimizin, yol rotalarımızın, yeme, giyinme vb. tercihlerimizin analiz edildiği, her bir davranışımızın sonuçlarının belirlendiği ve bilindiği bir dünyada, belki de ilk kez “özgürlük” hem felsefi hem politik hem de pratik açıdan fazlasıyla değerli hale geldi. Ama sorun şu; herkes kendini eskiye göre çok daha özgür hissediyor!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Gazze'de gönüllü olarak görev yapan ABD'li doktor Talal Ali Khan, İsrail'in hedef gözetmeyen saldırılarında sağlık çalışanlarının can güvenliğinin ciddi risk altında olduğunu belirtti. Khan, bombalanan hastaneler ve hedef alınan okullar…
Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…
Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında Husiler tarafından füze saldırısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınayarak benzer olayların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu…