Gelecek Kuşaklara Devredilen Muazzam Miras: Savunma Sanayii

uğur ünal
Prof. Dr. Uğur Ünal, Türk savunma sanayisindeki teknolojik ilerlemenin önemini Osmanlı Devleti döneminden örnekler vererek, Fokus+ için kaleme aldı.
Gelecek Kuşaklara Devredilen Muazzam Miras Savunma Sanayii
14 Temmuz 2024

“Hâzır ol cenge, ister isen sulh u salâh.” 

Barışı korumak için savaşa hazır olmak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Tarihî geçmişi, bölgesel ve jeopolitik şartları nedeniyle Türkiye her daim bu ilkenin gereğini yerine getirmek zorundadır. Nitekim Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, son yıllarda yerli ve millî savunma sanayiinde kapsamlı atılımlar yaparak büyük mesafeler kat etmeyi bilmiştir.  

Türk SİHA’ları başta olmak üzere savunma sanayiindeki kayda değer gelişmeler, uluslararası kamuoyu tarafından yakından takip edilerek ayrıntılı olarak değerlendirilmektedir. Financial Times, 8 Ekim 2020’de Türkiye’nin yükselen bir drone gücü olarak SİHA konusunda ABD, İsrail ve Çin’e rakip olduğunu gündeme getirdi. 22 Aralık 2020’de Fransız Liberation, SİHA’ları Türkiye’nin gücünün ve bağımsızlığının sembolü olarak yansıttı. İngiliz The Guardian ise 29 Aralık 2020’de söz konusu silahlı insansız hava araçlarının bölgedeki askerî dengeyi Türkiye lehine hızla değiştirdiğini yazdı. 9 Haziran 2021’de Alman Die Welt, Türkiye’nin SİHA teknolojisinde öncü ülkelerden biri hâline geldiğine ve askerî başarılar kazandığına yer verdi. Yine Rus basınında Kazakistan’ın Çin insansız hava araçlarından (İHA) vazgeçip Türk SİHA’ları satın alacağı haberleri yer aldı. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi insansız hava araçları başta olmak üzere Türkiye’nin savunma sanayiinde kaydettiği ilerleme, dış basının manşetlerinde her geçen gün daha yoğun biçimde ele alınmaktadır.  

Ayrıca Türkiye son yıllarda dünyanın önde gelen zırhlı kara aracı, savaş gemisi, savaş uçağı yapma süreçlerinde ilerleyen, yerli ve millî muharebe tankını, helikopteri ile uçak ve füze motorlarını geliştiren bir ülke olmayı da başarmıştır. Bununla birlikte günümüzdeki başarıların ardında tarihî bir birikim olduğu da asla göz ardı edilmemelidir.  

Sahip olduğu jeopolitik konumdan dolayı tarihî süreç içerisinde pek çok saldırıya uğrayan Osmanlı Devleti de -tıpkı Türkiye gibi- bu saldırılara karşı koyarak milletinin varlık ve bekasını temin etmek için üzerine düşeni yapmakla beraber savunma sanayii alanında büyük tecrübeler kazanmıştır. Bu tecrübenin tarihsel arka planını, süreçlerini ve emek zincirini unutmamak gerekir. Bunun için bize gerekli ve doğru hatırlatmayı yapacak olan bilgi kaynağımız arşivlerimize sıklıkla müracaat etmemiz gerekmektedir ki bunlardan birkaçını ele almak dahi konunun anlaşılmasını sağlayacaktır.   

Arşiv belgelerimizde görüleceği üzere Osmanlı Devleti’nin Türk-İslam devletlerinden devraldığı ve geliştirdiği silah-savunma teknolojisinin en bilinen örnekleri ok, kılıç, zırh, miğfer, kalkan ve benzeri malzemelerdir. Kuruluşundan itibaren Osmanlı ordusunda “tîr-i bârân” ya da “ok yağmuru” olarak adlandırılan okçuluk stratejisi ile meydan muharebeleri ve kale kuşatmalarında büyük başarılar elde edilmiştir. Barutun ateşli silahlarda kullanılması sonucunda silah teknolojisinin farklı bir boyut kazanması ile girilen sonraki süreçte de Osmanlılar yeni teknolojileri ordularına uyarlama konusunda mahir olmuşlardır. Ateşli silahların ok ve yay gibi geleneksel savaş aletlerinin yerini aldığı bu dönemde başta top, tüfek, tabanca (piştov), havan ve humbara olmak üzere çağının en ileri savaş/savunma teknolojilerine sahip olarak bunları geliştirebilen Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıla kadar dünya tarihinin önemli aktörlerinden biri olmuştur. 

Yavuz Sultan Selim Han dönemi Osmanlı topu, İstanbul Barbaros Parkı (Deniz Müzesi)

 

Osmanlı Devleti, silah ve savunma sanayii alanında uzun yıllar öncü rol oynamıştır. Bu çerçevede Fatih Sultan Mehmed döneminde dünyanın ilk top döküm fabrikası olan Tophâne-i Âmire faaliyete geçirilmiştir. Bilhassa onun İstanbul’un fethi için Topçubaşı Sarıca ve Macar Top Ustası Urban’ın da içinde bulunduğu ustalara çeşitli çaplarda toplar döktürmesi ve Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu üstün tüfek ve top teknolojisini Çaldıran Savaşı’nda müşahede eden Şah İsmail’in bunu Safevî ordusunda da hayata geçirmesi akla gelen örneklerdendir. 

Yavuz Sultan Selim Han dönemi Osmanlı topu, İstanbul Barbaros Parkı (Deniz Müzesi)

 

XVIII. yüzyıla kadar karada ve denizde çağdaşlarıyla kıyaslandığında üstün bir ateş gücüne sahip olan Osmanlı ordusu, seri üretim sağlayan buhar gücünün Avrupa’da imalat sektöründe kullanılmaya başlamasıyla birlikte gelişen silah sanayii karşısında bu üstünlüğünü sürdürememiştir. Bundan dolayı askerî alanda Avrupa’nın ulaştığı teknolojiyi yakalayabilmek amacıyla Avrupalı uzmanlardan faydalanma yoluna gidilmiş; tarihimizde Humbaracı Ahmed Paşa olarak ünlenen Bonneval Kontu Fransız Claude Alexandre ve Macar asıllı Fransız subay ve diplomat Baron de Tott’tan istifade edilmiştir. Bu süreçte en önemli hedef, silah sanayiinin Avrupa ülkelerinden getirilen uzmanların desteği ile geliştirilip modernleştirilerek dışa bağımlılıktan kurtarılması, ihtiyaç duyulan silah ve mühimmatın mümkün olduğunca yerli imkânlarla temin edilmesi olmuştur. 

17. yüzyılda kullanılan barut kuvveti ölçme aleti, Askerî Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı

 

Özellikle Sultan III. Selim ve II. Mahmud’un her konuda ve bilhassa askerî alanda başlattığı öz kaynağa dayalı yenilik hareketleri, Cumhuriyet Dönemi’nde de devam ettirilerek devlet nezdindeki önemini günümüze dek korumuştur. Zira yerli üretim imkânı ile karşılanamayan silah ve mühimmatın dışarıdan satın alınması hem millî servetin tükenmesine neden olmakta hem de bedeli ödense bile bunlara sahip olunamaması riskini taşımaktadır. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye sipariş edip parasını ödediği “Sultan Osman-ı Evvel” ve “Reşadiye” adlı iki savaş gemisine -savaşın başlaması bahane gösterilerek- teslim aşamasında el konulması tarihî bir tecrübedir.  

İstanbul’da yeni bir baruthane inşası için keşif yapılmasına dair, (27 Eylül 1698 - BOA. MAD. d. 7647, s. 84/85.)

 

Bu alandaki yetersizlik ve yaşanılan tecrübelerden hareketle Anadolu’da başlayan Millî Mücadele Dönemi’nde ihtiyaç duyulan silah ve mühimmatın tedariki için 1921 yılında Ankara’da silah tamirhanesi ve marangoz atölyesi kurulmuş; Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte de Ankara, İstanbul, İzmir ve Çanakkale’de kurulan fişek, barut, kapsül, topçu mühimmatı ve silah fabrikaları, silah tamirhaneleri, Konya ve Kayseri’deki güherçile kalhaneleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan silah ve mühimmatın büyük oranda yerli üretim ile karşılanmasına çalışılmıştır. 

Bunların yanı sıra 1926 yılından itibaren havacılık alanında da fabrikalar kurularak uçak, uçak motoru ve paraşüt üretimine başlanmış, eğitim için havacılık okulu açılmıştır. Savunma sanayii alanında 1925 yılından itibaren özel sektör tarafından da birçok fabrika kurularak silah, cephane, top tapası, top, havan ve uçaksavar mermisi, izli mermi üretimi yapılmış ve bunlardan bir kısmı yurt dışına da ihraç edilmiştir. 

Kale burçlarına konulan ve roket şeklinde tasarlanan tüfek atar tulumba icadı. (Ümmü’l Gazâ, TSMK, Bağdat Kitaplığı, No. 368, v. 47b-48a.)

 

Günümüzde de Türkiye’nin bölgesel haklarını korumak amacıyla sipariş ettiği silahların teslimi ve kullanımı hususunda egemenlik haklarını hiçe sayan, hukuka aykırı, haksız tavır ve davranışlar bütün dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. İşte bütün bu olup bitenlerden edinilen tecrübe Türkiye’yi savunma sanayiinde millî üretime yöneltmiştir. 

Şair ve Hekim Abdülhak Molla’nın, “Hâzır ol cenge, ister isen sulh u salâh” (Eğer huzur ve barış istiyorsan daima savaşa hazır olmalısın) sözünden hareketle Türkiye çağın gerektirdiği modern silah ve teknolojiye sahip olmayı barışın tesisi ve millî hukukunun müdafaası açısından zaruri görmektedir. Bu yüzden son yıllarda savunma sanayiinde hızla gelişerek bölgesindeki çatışmaları azaltıp sonlandıran askerî ve siyasi adımlar atmıştır. Bu gelişmelerin artarak devam etmesi, ecdadın millî bir misak ile emanet ettiği bu vatan coğrafyasında tarihten gelen haklarımızı medeni bir devlete yakışır biçimde korumak bakımından bir zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki tarihin her döneminde devletlerin bölge ve dünya siyasetindeki etkisi savunma sanayiindeki gücüyle orantılı olmuştur.  

Türkkuşu Uçak ve Motor Atölyesi’nin inşa edilmek istenmesi, (9 Mayıs 1939 - BCA. 30-10-0-0 / 61-108-2. )

 

Öte yandan, milletimizin tarihte bu alanda yaptığı faaliyetlerin ve edindiği tecrübelerin neler olduğunun bilinmesi için tarihî belgelerin yol göstericiliğine başvurmak da istikbalin daha bilinçli inşa edilebilmesi adına bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Bu itibarla 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı işbirliğinde arşiv belgeleri kullanılarak hazırlanan “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Belgelerle Savunma Sanayii” adlı eser, savunma sanayii alanındaki hafızamıza önemli bir katkı sağlamıştır. Osmanlı’dan günümüze savunma sanayiinin değişim ve gelişim süreçlerinin eşsiz belgelerle anlatıldığı esere Devlet Arşivleri Başkanlığının web sitesindeki yayınlar sekmesinden de ulaşılabilmektedir:   

“https://www.devletarsivleri.gov.tr/Sayfalar/Yayinlar/Yayinlar.aspx”  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Dijital Göçebeler İş ve Seyahat Arasında Sınırları Kaldıran Yeni Yaşam Tarzı

Dijital göçebelik, uzaktan çalışmanın sağladığı esneklikle profesyonellerin dünyayı gezerken işlerini sürdürmesine olanak tanıyor. Kovid-19 sonrası hızla artan bu yaşam tarzı, hem kişisel özgürlük hem de iş fırsatları sunarak geleneksel iş normlarını…

MÜSİAD EXPO Kapılarını Açıyor! İş Dünyası İstanbul’da Buluşacak

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından düzenlenen MÜSİAD EXPO Ticaret Fuarı, 26-29 Kasım tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Galant Hakkında Tutuklama Emri Çıkardı

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkardı. Kararda, sivil halka yönelik yaşamsal yardımların…

Filistin Yanlısı Paylaşımlara Uygulanan Sansür, Sosyal Medya Platformlarının Tarafsızlığını Gündeme Taşıdı

İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Büyükaslan, sosyal medya platformlarının Filistin yanlısı paylaşımlara uyguladığı sansüre dikkat çekerek, "X, Aksa Tufanı'nın başında görece özgür bir paylaşım ortamı…

Güney Afrika, Gazze Soykırımı Davasında UAD’ye Binlerce Sayfalık Delil Sundu

Güney Afrika, Gazze’deki soykırım iddialarıyla ilgili Uluslararası Adalet Divanına 4 bin sayfayı aşan delil sundu. Büyükelçi Vusi Madonsela, İsrail’in açıkça dile getirilen "Gazze’yi insansızlaştırma" niyetinin davayı güçlendirdiğini vurguladı.