Hagana’dan Hilltop Youth’a Filistin’de Terör
TRT World, devlet destekli Hilltop Youth adlı bir Yahudi örgütün, Batı Şeria’daki yerleşimcilik/işgal faaliyetlerini konu alan “Kutsal İşgal” başlığı ile bir belgesel yayınladı. Belgesel Hilltop Youth adlı paramiliter örgütün, Filistin topraklarındaki işgal, taciz ve katliam faaliyetlerini konu alıyor.
Belgesel birçok anlamda öğretici. İsrail’in, sivilleri nasıl paramiliter gruplara dönüştürerek sivil-sivil olmayan ayrımını ortadan kaldırdığını, bu paramiliter grupların sivil görünümlü birer işgalciye nasıl dönüştüklerini, uzun zamana yayılan ısrarlı programlarını ve tabii ki İsrail güvenlik kurumları, siyasetçileri, hukuk büroları tarafından nasıl desteklendiklerini ifşa etmiş olması açısından belgeselin kayda değer kısmını oluşturuyor.
Örgüt liderlerinin Filistin toprakları ve Filistinliler için kurduğu barbarca cümlelere çok yabancı değiliz. Benzer cümleleri hemen her gün İsrailli siyasetçi ve birçok meslek grubundan duyuyoruz aslında. İsrailli yetkililer, bu tarz yaklaşımlar için herhangi bir eleştiriye cevap vermek zorunda kaldıkları zaman meseleyi “kişisel ifade özgürlüğü” ya da “kişisel savunma” bağlamında geçiştirebiliyorlar. Ancak burada dikkat çekici olan şey, bu yapılanmaların ideolojik bir motivasyonla ve oldukça programlı bir niteliğe sahip olması. Dahası, sahip oldukları siyasi destek de tesadüf değil.
Bu örgütler, aşırı sağ partilerde kolayca siyasi temsiliyet buluyor. Örneğin “Yahudi Gücü” partisinin milletvekili ve mevcut Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir bu örgütün eski liderlerinden. Aynı zamanda avukat olan Ben-Gvir, örgütün her türlü eyleminde boy göstermekle kalmıyor, faaliyetine siyasi ve hukuki olarak destek veriyor. Örgüt üyelerinin işledikleri cinayetler, taciz, kundaklamalar bile cezasız kalıyor. Bu tarz suçlara yönelik adli kovuşturma ve davalara Ben Gvir bizzat katılıyor ve bunların göstermelik sahnelerden ibaret kalmasını sağlıyor.
Bu durumdan ve devletin her türlü desteğinden cesaret alan örgüt, Filistinliler ve Filistin topraklarına dair barbarca görüşlerini açıklamaktan asla çekinmiyorlar. Örneğin, örgüt temsilcilerinden Daniella Weiss, hemen her gün İsrail basınına yansıyan Filistinlilerin sürgün edilmesi ve katledilmesine dair ifadelerini belgeselde de çok rahat bir şekilde dile getiriyor.
Silah taşımaları serbest, askeri eğitim alıyorlar ve doğrudan İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından korunuyorlar. Her türlü eylemi polis ya da ordu mensuplarının koruması eşliğinde gerçekleştiriyorlar.
Gazze’deki barbarlığa destek vermek bir yana, katliamlardan zevk aldıklarını açıkça dile getiriyorlar. Dahası, Gazze’nin mahallelerini şimdiden paylaşmış durumdalar.
Kısacası örgüt, aşırı görüşlere sahip ve bazı siyasetçiler tarafından korunan yaramaz çocuklar topluluğu değil. Aksine siyasi temsiliyeti olan ve güvenlik kurumları ile koordineli bir şekilde hareket eden, siyasi bir ajandaya sahip, terör eylemlerini dini motivasyonla meşrulaştıran bir yapı.
Irgun’dan Hilltop Youth’a; Begin’den, Ben Gvir’e
‘Kutsal İşgal’ belgeselinin ilk dakikalarından itibaren zihnimde canlanan ilk temalardan birisi, 1920’de Yahudiler tarafından kurulan Hagana (Savunma) ve 1930’ların başında bu örgütün bir parçası olarak ortaya çıkan Irgun (İsrail Topraklarındaki Ulusal Askerî Örgüt) isimli terör örgütleri oldu. Ayrıca bu iki örgütten irili ufaklı birçok yapılanmanın da türediğini not edelim.
Henüz İsrail’in kurulmadığı ve Filistin topraklarının bir İngiliz mandası olduğu bu dönemlerde kurulan örgütlerin kuruluş felsefesi 1897’deki Siyonist Kongre’ye dayanıyor. Yahudi devletinin Filistin’de kurulma kararı, Kongre’nin en önemli çıktılarından birisiydi. Bundan sonra ise meşhur Siyonist öğretideki ifadelerle söyleyecek olursak, “topraksız halkı”, “halksız topraklara” taşımak için planlama ve uygulama aşamasına geçildi. Bu planın ilk ve olmazsa olmaz uygulaması ise Filistin topraklarının Müslümanlardan temizlenmesiydi.
Irgun’un kuruluşu İngiliz mandasına karşı gerçekleşen 1929 İsyanı’ndan bağımsız değildir. Zaten manda yönetiminin Hagana ve sonrasında Irgun’la zaman zaman ihtilafa düşse de –askeri eğitim dahil- birçok işbirliği yaptığı biliniyor.
Manda yönetiminin himayesindeki örgütler, özellikle Irgun’un ortaya çıkmasının ardından özellikle 1946-1948 arasında büyük katliamlara imza attılar. Bu katliamların en bilineni ise 9 Nisan 1948'de gerçekleştiği yerin ismini alan, Kudüs'ün batısındaki Deyr Yasin katliamıydı. Katliamdan sadece bir ay sonra David Ben-Gurion, İsrail devletinin kuruluşunu ilan etti.
Irgun liderlerinden ve katliamın faillerinden olan Menahem Begin, 1977-1983 yıllarında İsrail başbakanı oldu. Begin’in “Eğer ‘Deyr Yasin zaferi’ olmasaydı, İsrail devleti de olmazdı” şeklindeki ifadeleri, terör örgütlerinin İsrail’in kuruluşu açısından birer köşe taşı olduğunun en açık kanıtı.
Trajedi maalesef katliamla sona ermedi. İsrail yönetimi, 1948'de yerle bir ettiği köyü 1980'de ‘Givat Shaul’ adıyla yeniden inşa etti ve sokaklarına katliamı gerçekleştiren teröristlerin adını verdi.
Şimdi bu tarihsel bilgileri hafızamızda tutarak ‘Kutsal İşgal’ belgeseline baktığımızda terörizmle İsrail devleti arasındaki döngü oldukça dikkat çekici hale geliyor. Terör örgütlerinin katliamları üzerinde yükselen İsrail devleti, şimdi benzer eylemlere imza atan paramiliter örgütleri destekliyor. Bu paramiliter örgütler de İsrail’in yerleşimci hırsızlık yöntemi ile yayılmasının temel araçlarından birisine dönüşmüş durumda.
1920 ve 30’ların Hagana ve Irgun’u ile bugünün Hilltop Youth’un ideolojileri de motivasyonları da amaçları da çok benzer. Sadece dönemin şartlarına göre farklı araç ve yöntemleri kullanıyorlar, o kadar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…
Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında Husiler tarafından füze saldırısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınayarak benzer olayların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu…
Orta Doğu araştırmacısı Mehmet Akif Koç, Kıta Avrupa’sında başlayan ve hızla küresel bir çatışmaya dönüşen II. Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’ya yansımalarını ve bölgenin savaş sonrası kaderinin şekillenmesindeki etkilerini Fokus+ için inceledi.