İsmail Heniyye’nin Ardından
Siyonist barbarlık önce torunlarını, sonra çocuklarını şehit etti. Torunlarını ve çocuklarını barbarların katlettiği on binlerce Gazzeli kadından, erkekten ve çocuktan ayırmadı. Sabretti, şükretti. Şükrü, metaneti ve Kudüs davasına bağlılığı ile bizi kendine yine ve yeniden hayran bıraktı.
Bu vakar ancak kendisi ve kendisi gibi olanlara nasip olmuştu ve çok da yakışmıştı. Üzerinde hiç de eğreti durmuyordu. Barbarlık karşısındaki metanet ve dirayet ona ne kadar yakıştıysa, Müslüman kardeşlerine bakarken yüzünde beliren gülümseme de o kadar yakışıyordu. Şehitlik de bir o kadar yakıştı kendisine. Mübarek olsun.
Milyonlarca Gazzeli gibi, milyonlarca mazlum gibi yapayalnızdı.
“Diğer tüm mazlumlar gibi herkes ona bakarken, tüm gözler üzerinde iken şehit edildi.”
Bütün gözlerin üzerine odaklandığı, herkesin dikkat kesildiği, büyük kalabalıklar içinde, önemli insanlar içindeydi. Ama yapayalnızdı. Diğer tüm mazlumlar gibi herkes ona bakarken, tüm gözler üzerinde iken şehit edildi. Anlı şanlı devletlerin koruması altında iken.
Filistin’in aynası: Mülteci kampından direnişe uzanan hayat hikayesi
Topraklarından sürülmüş bir ailenin evladı olarak bir mülteci kampında dünyaya gözlerini açtı. Dünyaya bir “garip” olarak gelmişti. Ama bu hiç sorun değildi. İman, hayatın zevkleri ve albenili şartları karşısında galebe çalmıştı.
Çocukluk yılları, sufimeşrep olan babasının etkisi ile mayalandı. Doğumu ile tanıştığı Siyonist barbarlık yakasını ve peşini hiç bırakmadı. O da bu barbarlık karşısında pes etmedi ve mücadeleyi hiç terk etmedi.
Yeri geldi elinde taşlarla intifadaya katıldı, yeri geldi tüneller içinde yaşadı ve yeri geldiğinde ışıltılı salonlarda davası adına müzakereler yürüttü. İntifadaya katılan Heniyye ne ise 2006’da başbakan olan Heniyye de oydu.
“Garip olarak doğdu, garip olarak yaşadı ve garip olarak öldü. Bir Müslümana yaraşır gibi.”
Berrak bir zihin, sade bir Müslüman ve sahih bir iman ile hayatını sürdürdü.
Ömrü vefa ettikçe zulme, barbarlığa bilfiil şahit oldu. Şehadeti ile bizleri de şahit kıldı. Geride kalan bizlere ağır yük bırakarak gitti.
Garip olarak doğdu, garip olarak yaşadı ve garip olarak öldü. Bir Müslümana yaraşır gibi…
Tıpkı, üstadı ve hocası Şeyh Ahmet Yasin gibi, öncülü Abdulaziz Rantisi gibi, dostu el-Aruri, çocukları, dostları ve can yoldaşları olarak bildiği on binlerce Gazzeli kadın, erkek ve çocuklar gibi.
Rabbimizden niyazımız şudur ki, milyonlarca mazlumdan biri olarak aleyhimize şahitlik etmesin. Bunu hak edecek bir şey yapmadık ama niyazımız bir yakarış olarak kalsın.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Gazze Şeridi'ndeki sivil ölümlerini hiçbir şeyin haklı gösteremeyeceğini ve saldırıların durdurulması gerektiğini savundu.
Özgürlüğün seçenekler arasında tercih yapabilme ve seçilen tercihte derinleşebilme arasında bir denge kurmayı gerektirdiğini belirten Dr. Yasin Ramazan, özgürlük kavramını Fokus+ için kaleme aldı.
Anadolu'nun düşman işgalinden kurtarılmasının ardından TBMM'nin 29 Ekim 1923'te cumhuriyeti ilan etmesiyle Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açıldı, "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" sözü de devlet yönetiminde yerini aldı.