Lübnan’dan Üçüncü Dünya Savaşı Senaryosuna

Veysel Kurt
Doç. Dr. Veysel Kurt, İsrail – İran – Lübnan arasında tırmanan gerilimin dünya savaşına dönüşme ihtimalini, bölgedeki son durumu ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun siyasi hesaplarını Fokus+ için kaleme aldı.
Lübnan’dan Üçüncü Dünya Savaşı Senaryosuna
30 Temmuz 2024

Son yıllarda dünya siyasetinde artan sıkışmışlık olası üçüncü dünya savaşının daha fazla tartışılmasına yol açtı. Bir ihtimal olarak konuşulsa da böylesi büyük bir savaşın fitilinin nerede ve nasıl ateşleneceği sorusu çoğu zaman cevapsız kaldı. Güney Çin Denizi’nde sular ısındığında dikkatler oraya çevrildi. Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde Avrupa elitleri, savaşın Avrupa’ya hızla sıçrama telaşı yaşadılar. Zaten üçüncü dünya savaşı dediğimiz şey, önceki ikisi gibi Avrupa merkezli olabilirdi. Fakat ABD, Avrupalıları da kendi ekseninde hizalayarak, hızla bu savaşı bir yıpratma savaşına çevirdi. Dolayısıyla Ukrayna krizi de kendi istikrar çizgisini bulmuş oldu.

7 Ekim’de Hamas’ın “Aksa Tufanı” olarak isimlendirdiği operasyonu ve sonrasında İsrail’in barbarca saldırıları ise hem ABD-Çin gerilimini hem de Ukrayna krizini gölgede bıraktı. Bunun iki sebebi vardı; birincisi söz konusu İsrail’di. ABD ve Avrupa siyasetinin kılcal damarlarında gezinen seçkin bir güruhun evi saldırıya uğramıştı. İkinci sebebi ise İsrail’in barbarca saldırıları karşısında dünya siyasetinin sessizliğine karşın, gücü gündem oluşturmaktan öteye gitmeyen, İsrail’in durdurulması noktasında pek de etkili olmayan kamuoyunun tepkisiydi.

 

ABD’nin 7 Ekim’den itibaren Doğu Akdeniz’e yerleşmesi, İsrail’e karşı olası hamleleri caydırıcı nitelikteydi. Başka bir ifade ile Gazze’yi, İsrail’in önüne kurbanlık koyun olarak bıraktı. Ancak 7 Ekim’den hemen sonra birçok yorumcu, İsrail saldırganlığının Gazze ile sınırlı kalmayacağını ve Gazze’den sonra ilk hedefinin Hizbullah’ın etkisi altındaki Güney Lübnan olduğunu konuşmaya başlamıştı. 

Golan tepelerine düşen füzenin Dürzileri katlettiği olaydan sonra İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırı ihtimali arttı ve beraberinde yeniden üçüncü dünya savaşı da konuşulmaya başlandı.

Sıra Lübnan’da mı?

Son gelişmelerle birlikte birbiri ile bağlantılı iki soru yeniden gündeme gelmiş oluyor. İlk soru İsrail’in Lübnan’a saldırıp saldırmayacağı konusunda. Aslında 7 Ekim’den hemen sonra bu ihtimal hep vardı. İsrail Hamas’ı kısa sürede bütünüyle yok edip Lübnan’a yöneleceğinin ipucunu birçok kez verdi. Ancak Gazze’yi yok etme pahasına, açıkladığı hedeflerinin hiçbirine ulaşamadı. Ne rehineleri kurtarabildi ne de Hamas’ı etkisizleştirebildi. Lübnan’a savaş açma opsiyonu bu noktada İsrail için olmasa da siyasi ömrünü devam ettirmeyi birincil öncelik olarak koruyan Netanyahu için stratejik bir hamleye dönüştü. Savaşı büyüttükçe ABD’den istediği desteği elde edecek ve kendisine yönelik öfke dolu İsrail kamuoyunu da daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğuna ikna edecekti.

 

Bu noktadaki açmazı ise Lübnan’a yönelik operasyonun Gazze’den farklı olacağının bilincinde olmasıydı. Hizbullah’ın Hamas’tan daha dirençli olacağı biliniyor. Bu direnci kırmak için Netanyahu’nun uzun sürebilecek bir savaşa hazırlıklı olması ve ABD’den istediği siyasi ve askeri desteği alması gerekiyor. Kongrede ABD’li senatör ve temsilcilerin elleri çatlarcasına alkışları ile gündeme gelen son ABD ziyaretinin esas hedefinin ateşkesi müzakere etmek değil, böylesi bir desteği elde etmekti. İstediği desteği elde ettiği anda Lübnan’a saldırması ise kaçınılmaz.

İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıları, bölgesel yahut yeni bir dünya savaşını tetikleyebilir mi? Bu sorunun gündeme gelmesinin nedeni ise İran'ın savaşa fiilen katılma ihtimali... 

Bununla bağlantılı ikinci soru ise Lübnan’a saldırının bölgesel ya da bir dünya savaşını tetikleyip tetiklemeyeceği meselesi. Bu senaryoyu düşündürten şey, İran’ın önce vekilleri sonra da fiilen bu savaşa katılma ihtimalidir. Ancak İran ve İsrail’in birbirini doğrudan vurmasına rağmen iki ülke arasındaki gerginliğin ne kadar tırmanabileceğini de yakın bir zamanda gördük. Dolayısıyla İsrail’in Lübnan’a yönelik askeri saldırısının kendisi ve çapının belirli şartlara bağlı olduğunu ifade etmek mümkün. Buradan üçüncü bir dünya savaşına gitme olasılığı ise daha zayıf.  Bu söylemin en belirgin etkisi ise İsrail’in Gazze’deki barbarlığı gölgede bırakıyor olması.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Gazze'den Dönen ABD'li Doktor Sağlık Çalışanlarının Can Güvenliği Tehlikede

Gazze'de gönüllü olarak görev yapan ABD'li doktor Talal Ali Khan, İsrail'in hedef gözetmeyen saldırılarında sağlık çalışanlarının can güvenliğinin ciddi risk altında olduğunu belirtti. Khan, bombalanan hastaneler ve hedef alınan okullar…

Ukrayna ve Gazze'nin Gölgesinde G20 Liderler Zirvesi'nden Ne Çıktı

Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Biz Dünyanın Beşten Büyük Olduğunu, Daha Adil Bir Dünyanın Mümkünlüğünü Anlatmaya Devam Edeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…

Türk Gemisine Husiler Tarafından Yapılan Saldırıya Türkiye’den Kınama

Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında Husiler tarafından füze saldırısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınayarak benzer olayların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu…

II. Dünya Savaşı’nda Orta Doğu: Alman – İngiliz Rekabeti

Orta Doğu araştırmacısı Mehmet Akif Koç, Kıta Avrupa’sında başlayan ve hızla küresel bir çatışmaya dönüşen II. Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’ya yansımalarını ve bölgenin savaş sonrası kaderinin şekillenmesindeki etkilerini Fokus+ için inceledi.