Türkiye ve Mısır: Yeniden Ama Nereye Kadar?

Veysel Kurt
Doç. Dr. Veysel Kurt, Türkiye ile Mısır arasında devam eden olumlu havayı, Sisi’nin beklenen Türkiye ziyaretini ve bölgesel aktörlerin Türkiye-Mısır ilişkilerindeki rolünü Fokus+ için kaleme aldı.
Türkiye ve Mısır Yeniden Ama Nereye Kadar
02 Eylül 2024

Orta Doğu’nun iki bölgesel gücü olan Türkiye ve Mısır kara sınırına sahip olmamalarına ve birbirlerine yönelik doğrudan tehdit teşkil etmemelerine rağmen, ilişkilerinin tarihsel olarak dalgalı bir seyir izlediğini söylemek mümkün. 1920’lerin başından bugüne kadar ki uzun süreçte iki ülke ilişkilerindeki istikrarın, kriz dönemlerine nazaran ön plana çıktığı aşikar. Ancak iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin en alt seviyeye inmesine neden olan gelişmeler de söz konusu olmuştur.  

Halbuki iki ülke arasında doğrudan sorun teşkil edecek aktif ya da potansiyel bir tehdit unsuru olmadığı için, ilişkilerin de stabil olması beklenirdi. Fakat böyle olmadı. İki ülke 1954’te ve 2013’te büyükelçilerini geri çekecek kadar gerilimli süreçler yaşadı.   

Bölgesel rekabetin gölgesi    

Türkiye – Mısır ilişkilerinde ortaya çıkan gerginlikler çoğu zaman aktörlerin öznel tutumları ile açıklansa da Soğuk Savaş döneminden beri bölgesel meselelerin ikili ilişkilere damga vurduğunu ifade etmek mümkün. Günümüzde de bu durum aynı düzlemde devam ediyor.  

 

Filistin, Libya, Doğu Akdeniz ve son olarak Afrika iki ülkenin yollarının kesiştikleri başlıca bölgesel alanlar olarak ön plana çıkıyor. Bu bölgelerde rol sahibi olan sadece bu iki ülke değil elbette. Dahası ABD, Rusya ve diğer Batılı ülkeler istikrarsızlığın kaynağı iken bölgesel güç olan Türkiye ve Mısır’ın nasıl konumlandıkları oldukça önemli. Bu bölgelerin istikrara kavuşması ya da istikrarsızlığa düçar olması Türkiye ve Mısır’ın çıkarlarını doğrudan etkiliyor. Dikkat çekici olan nokta gerginlik ve istikrarsızlık durumunun her iki ülkenin de aleyhine olması. 

2013 – 2021 arasındaki süreç bu durumu açık seçik bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu sürecin gösterdiği bir diğer önemli nokta ise küresel güçlerin özellikle ABD’nin düzensiz ve hedefsiz bir istikrarsızlığın kaynağı haline gelmesi, yeniden istikrarı sağlamak için inisiyatif üstlenme iradesi göstermekten kaçınması ve her halükarda İsrail’in çıkarlarını önceleyen stratejisini dayatması, iki ülke için sürdürülemez bir duruma dönüştü.  

Her iki ülke için ciddi maliyetler üreten istikrarsızlığın giderilmesi için Türkiye karar alıcılarının inisiyatif üstlenerek kurduğu iletişime, Mısır’ın da olumlu cevap vermesi ile kurulan müzakere masası normalleşmeyi beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Şubat 2024’teki Mısır’ı ziyareti gerginlik parantezinin kapanması ve müzakere masasının artık yapıcı işbirliğine evrilmesi anlamında dönüm noktası oldu. 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 4-5 Ağustos’taki Mısır ziyareti de İsrail’in Gazze’deki barbarlığı nedeniyle olağanüstü koşullarda gerçekleşmiş olsa da bu anlamda tamamlayıcı bir içeriğe sahipti. İsrail-İran dalaşmasının gölgesinde kalsa da ziyaretin kapsamı ve Fidan’ın hem Refah Sınır Kapısı hem de basın toplantısında sarf ettiği sözler oldukça önemliydi.   

Refah Sınır Kapısı’nı bizzat ziyaret etmiş olması İsrail’e verilecek en önemli mesajlardan birisiydi. Gazze’nin içinde bulunduğu durumu tüm açıklığıyla buradan dile getiren Fidan insanlık değerlerinin İsrail barbarlığı dolayısıyla büyük bir tehlike altında olduğunu ve tüm insanlığın bir eşikte olduğuna dikkat çekti.   

Gazze özelinde Filistin, Libya, Doğu Akdeniz ve Afrika’nın Türkiye ile Mısır’ın kritik rol oynayabilecekleri bölgesel alanlar olduğu bu ziyaretle bir kez daha teyit edilmiş oldu. Bakan Fidan’ın ziyaret boyunca ve basın toplantısı sırasında gerek ikili ilişkiler gerekse bu bölgesel meselelerle ilgili Türkiye’nin Mısır’la işbirliği yapma konusundaki isteğini dile getirmesi önemliydi. Dahası bu dosyaların her birisi ile ilgili Türkiye’nin tutumuna ilişkin ipuçları verdi. Mısır’lı mevkidaşının da belirli bir ihtiyatla konuşsa da Mısır’ın benzer bir perspektife sahip olduğunu birkaç kez dile getirmesi önemliydi.   

Sisi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi bekleniyor 

Eylül ayının başında Cumhurbaşkanı Sisi’nin gerçekleştirmesi planlanan Türkiye ziyareti, Türkiye-Mısır ilişkileri açısından bir dönüm noktasına işaret ediyor. Yüksek düzeyli istişare toplantısının da planlandığı bu ziyaretten sonraki gelişmeler, iki ülke ilişkilerinin düzlemini takip etmek ve analiz etmek kolaylaşacaktır.  

Bölgesel konularda benzer niyetler, farklı yaklaşımlar   

Bölgesel konulara ilişkin iki ülkenin niyetlerinin benzer olduğuna kuşku yok. İsrail’in Filistin’deki yayılmacılığı ve Gazze’deki barbarlığının durdurulması konusunda iki ülke de hem fikir.   

Libya’da çatışma yerine istikrarın sağlanmasının iki ülke çıkarları açısından en iyi senaryo olduğu konusunda da bir mutabakat söz konusu.    

Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon enerji kaynaklarının bir an önce efektif hale getirilmesi ve ülke ekonomilerine girdi sağlamaları da iki ülkenin önceliği durumunda.    

Türkiye, aynı zamanda bir Afrika ülkesi olan ve bu kıtadaki gelişmelerden doğrudan etkilenen, kıtayı da etkileme gücü ve potansiyeline sahip bir ülke olan Mısır’la bu alanda işbirliği yapabilir.  

Mısır da Türkiye’nin kıtadaki istikrarlaştırıcı faaliyetlerinden yararlanabilir. Etiyopya ve Sudan’la yaşadığı sorunların giderilmesinde Türkiye’nin gücünden faydalanabilir. Ancak bu niyet örtüşmesine ve potansiyel işbirliği alanlarına rağmen bu önemli bölgesel meselelere ilişkin bir yaklaşım ve yöntem farklılığı da dikkatlerden kaçmıyor.   

Ziyaretin kapsamı ve içeriği tam olarak açıklanmasa da birçok alanda anlaşma imzalanmasını bekleyebiliriz. Ancak Filistin ya da Doğu Akdeniz gibi önemli meselelerde oyun değiştirici bir hamle sürpriz olacaktır.   

Bunu iki temel nedenle açıklamak mümkün; birincisi, bu alanlarda yegane aktörler Türkiye ve Mısır değil. ABD, Rusya ve hatta Çin’in yanında bölgesel aktörler de bu meselelerin her birine angaje olmuş durumda. Dolayısıyla Türkiye ya da Mısır’ın bu aktörlerle ilişkisi ve angajman seviyesi iki ülkenin niyet ve hamlelere ek olarak üçüncü bir girdi durumunda.  

Somutlaştırmak gerekirse, örneğin Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki ABD varlığına yönelik algısı ya da Yunanistan’la girdiği angajman, Türkiye ile ilişkilerini de etkileyen bir durum.  

 

İsrail ile kurduğu denge politikası ve ABD ile bu düzlemde sahip olduğu ilişkiler, Mısır’ın Gazze krizine yaklaşımını da etkiliyor. Geleneksel Mısır dış politikasının ihtiyat eşiğinin çok yüksek olmasını da hesaba kattığımızda Mısır’ın daha ağır hareket etmesine yol açmaktadır. 

Bununla birlikte iki ülkenin ABD ve Batı dünyasına dair yaklaşımındaki farklılık da önemli bir etken. Türkiye ister ikili ilişkilerde ister bölgesel meselelere dair inisiyatif üstlenme konusunda daha istekli görünürken, Mısır tarafının ihtiyatlı tutumunu gelen açıklamalardan çıkarsamak zor değil. Bu farklılaşmada iki ülkenin ABD ve Batı dünyasına bağımlılık derecesinden kaynaklandığını ifade etmek mümkün. Türkiye’nin öz kaynaklarla gerçekleştirdiği kapasite artırımı ve dış politikadaki kaynak ve ittifak çeşitlendirmesi de ABD’nin rolüne dair Mısır’dan farklılaşmasına neden oluyor. Bu farklılıklara rağmen işbirliği iki ülke için de en iyi ve en rasyonel seçenek. Buna odaklanmak, iki ülke arasındaki yakınlaşma için değil, bölgesel istikrar için de ümitlenmemize yeterli bir sebep.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler Haberler
Gazze'den Dönen ABD'li Doktor Sağlık Çalışanlarının Can Güvenliği Tehlikede

Gazze'de gönüllü olarak görev yapan ABD'li doktor Talal Ali Khan, İsrail'in hedef gözetmeyen saldırılarında sağlık çalışanlarının can güvenliğinin ciddi risk altında olduğunu belirtti. Khan, bombalanan hastaneler ve hedef alınan okullar…

Ukrayna ve Gazze'nin Gölgesinde G20 Liderler Zirvesi'nden Ne Çıktı

Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 18-19 Kasım'da Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Biz Dünyanın Beşten Büyük Olduğunu, Daha Adil Bir Dünyanın Mümkünlüğünü Anlatmaya Devam Edeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığını kınarken, Ukrayna-Rusya savaşında daha fazla silahlanma yerine diplomasi ve barış çabalarının öncelikli olması gerektiğini vurguladı.…

Türk Gemisine Husiler Tarafından Yapılan Saldırıya Türkiye’den Kınama

Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında Husiler tarafından füze saldırısı düzenlendi. Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınayarak benzer olayların önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulduğunu…

II. Dünya Savaşı’nda Orta Doğu: Alman – İngiliz Rekabeti

Orta Doğu araştırmacısı Mehmet Akif Koç, Kıta Avrupa’sında başlayan ve hızla küresel bir çatışmaya dönüşen II. Dünya Savaşı’nın Orta Doğu’ya yansımalarını ve bölgenin savaş sonrası kaderinin şekillenmesindeki etkilerini Fokus+ için inceledi.