ABD’nin Lübnan Özel Temsilcisi Hochstein’in Beyrut Diplomasisi Neyi Amaçlıyor?

ABD Başkanı Joe Biden’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein, geçtiğimiz hafta Lübnan’a yaptığı ziyarette, İsrail tarafından sunulan, Lübnan’daki savaşı sona erdirecek diplomatik bir çözüm için gerekli şartları içeren bir belgeyi de yanında götürdü. Söz konusu şartların başında, İsrail Hava Kuvvetleri’ne Lübnan hava sahasında operasyon yapma ve Hizbullah’ın ülkenin güneyinde askeri yapısını yeniden inşa etmesini engellemek için askeri operasyonlar gerçekleştirme özgürlüğü verilmesi yer alıyor.
Fokus+
ABD’nin Lübnan Özel Temsilcisi Hochstein’in Şartları Neyi Amaçlıyor
31 Ekim 2024

ABD’nin Lübnan Özel Temsilcisi olan Hochstein, kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinden önce, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının uygulanmasını teşvik etmesi için Lübnan hükümetine baskı yapmak üzere Beyrut’u ziyaret etti.

ABD, İsrail ile Hizbullah arasında 2006 yılında yaşanan savaşı sona erdiren BMGK kararının, Hizbullah’ın sınırdan uzak kalmasını sağlayacak değişikliklerle “yeni bir ateşkesin temelini oluşturabileceğine” inanıyor.

Öte yandan, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ile Hizbullah arasındaki savaşın ortasında yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesini kolaylaştırması yönünde yapılan baskılar da artıyor.

İsrail “mutlak zafer” elde edene kadar savaşı durdurmayı reddederken, Hizbullah “ateş altında müzakere etmeyi” kabul etmiyor ve siyasi anlaşmalara girmeden önce İsrail’in saldırılarının durması konusunda ısrar ediyor.

Ateş altında müzakereler  

İsrail, Hizbullah ile çatışmalarının başlamasından bir yıl sonra, Hizbullah’ın yapısını hedef alan ve bazı liderlerini öldüren sistematik saldırıların ardından, İsrail kuvvetlerinin sınırı geçerek Lübnan’ın güneyine girdiğini duyurdu.

Karada yaşanan çatışmalar sınırlı kalsa da İsrail’in Lübnan’ı hedef alan hava saldırıları geniş alanları kapsadı ve yaklaşık bir milyon insanı yerinden etti.

İsrail’in askeri harekatı, Hizbullah’ı silahsızlandırmak için BMGK’nın 1701 sayılı kararını değiştirmeye zorlamayı ya da en azından Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinde bulunan bölgelerdeki gücü veya varlığını yeniden kazanmasını engellemeyi amaçlıyor.

1701 sayılı karara dönüş

BMGK, Ağustos 2006’da İsrail ve Hizbullah arasında yaşanan savaşı sona erdirmek için 1701 sayılı kararı oybirliğiyle kabul etti. Söz konusu karar, ülkede Lübnan hükümet güçlerinin konuşlandırılması, BM Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) İsrail sınırına yakın Litani Nehri’nin güneyindeki bölgeleri de kapsayacak şekilde konuşlanması talep ediyor ve bölgede başka herhangi bir gücün bulunmasını engelleme çağrısında bulunuyor.

Karar aynı zamanda, Lübnan hükümetinin tüm Lübnan topraklarını kontrol etmesi, ülkenin kayıtsız ve şartsız egemenliğini öngören 1559 (2004), 1680 (2006) sayılı kararlar ve Taif Anlaşması’nın ilgili maddeleri doğrultusunda bölgede hükümetten başka bir otoritenin bulunmamasını öngörüyor.

BMGK’nın 1071 sayılı kararı, hükümetin onayı olmadan silah taşınması veya kullanılmasının engellenmesini de içeriyor. Ancak bu, Hizbullah’ın silahlarından vazgeçeceği anlamına geldiği için parti tarafından şiddetle reddediliyor. Bu karar, 11 Ağustos 2006’da kabul edildiğinden bu yana birçok farklı yoruma maruz kaldı ve İsrail tarafından, Lübnan’ın bu “egemenliği koruyamayacağı” bahanesiyle, ülkenin egemenliğine yönelik ihlalini haklı çıkarmak için sıklıkla kullanıldı.

İsrail, ekim ayı başlarında Lübnan’ın güneyine kara saldırısı başlamasıyla birlikte, bölgeden çekilmeleri yönünde baskı yapmak amacıyla UNIFIL güçlerini hedef almaya başladı.

BM ise, İsrail’i Lübnan’ın güneyindeki Mervahin kasabasındaki gözlem kulelerinden birini ve bir çiti “kasıtlı olarak” yıkmakla suçladı.

Aynı zamanda, İsrail işgal ordusunu UNIFIL mevzilerine “defalarca” ve “kasıtlı olarak” ateş açmakla itham etti.

İsrail’in 1701 sayılı karar için önerdiği değişiklikler

ABD medyasına göre İsrail, Lübnan’daki savaşı sona erdirecek diplomatik bir çözüm için koşullarını içeren söz konusu belgeyi, Hochstein’ın Beyrut’a yaptığı son ziyarette yanında götürmesi için ABD’ye sundu. İsrail bu belgede, Lübnan’daki savaşı sona erdirecek ve yerlerinden edilmiş sivillerin evlerine dönmelerini sağlayacak diplomatik bir çözümün koşulu olarak, Hizbullah’ın yeniden silahlanmaması ya da ülkenin güneyinde askeri yapısını yeniden inşa etmemesi için İsrail kuvvetlerinin “aktif” olarak devreye girmesine izin verilmesini talep etti. Tel Aviv ayrıca, İsrail Hava Kuvvetleri’ne Lübnan hava sahasında operasyon yapma özgürlüğü verilmesini istedi.

Her ne kadar bu iki talep, İsrail ile Hizbullah arasındaki ateşkesin uygulanmasından Lübnan Silahlı Kuvvetleri ve UNIFIL’in sorumlu olduğunu öngören 1701 sayılı kararla açıkça çelişiyor olsa da ABD, İsrail’in savaşı sona erdirme şartlarından biri olarak onları Lübnan’a sunmayı kabul etti.

Bu amaçla Hochstein, 22 Ekim’de Beyrut’a giderek, Lübnan Başbakanı Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile görüştü.

Berri görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Lübnan’da BMGK’nın 1701 sayılı kararıyla ilgili bir uzlaşı olduğunu ve bu kararın “herhangi bir şekilde değiştirilmesi yönündeki girişimi” reddettiğini belirtti.

İsrail, Hockstein’in ziyaretine hazırlık olarak, Hizbullah üzerinde baskı kurmasına yardımcı olmak ve diğer Lübnanlı siyasileri önerileri kabul etmeye teşvik etmek amacıyla, söz konusu ziyaretten önceki gece Lübnan genelinde büyük bir hava harekatı başlattı.

Bu saldırılarda, Hizbullah’ın Beyrut’un güney banliyölerindeki merkezi de dahil olmak üzere El Kard El Hasan adlı finansal kuruluşuna ait onlarca hedef vuruldu.

İsrail işgal ordusu harekata gerekçe olarak, bu kurumun Lübnan finans sisteminden bağımsız olarak faaliyet gösterdiğini, hükümet ya da Merkez Bankası denetimine tabi olmadığını, İran’dan her yıl yüz milyonlarca dolar aldığını ve Hizbullah’ın düzenlediği operasyonların finansmanında kilit rol oynadığını ileri sürdü.

Berri üzerindeki baskı

Hochstein’in İsrail’in Lübnan’a uyguladığı büyük baskının “meyvelerini toplayamaması” nedeniyle, Nebih Berri üzerinde iki farklı açıdan baskı oluşmaya başladı. Bunlardan ilki, Hizbullah’ın baş müzakerecisi olarak, BMGK’nın 1701 sayılı kararının değiştirilmesi için İsrail’in şartlarını kabul etmeye zorlanması oldu. İkinci baskı ise, Lübnanlı siyasi güçlerin bir aday üzerinde uzlaşamaması nedeniyle Kasım 2022’de eski Cumhurbaşkanı Michel Avn’ın görev süresinin sona ermesinden bu yana boş olan cumhurbaşkanlığı makamına oturacak kişinin seçilmesi için Berri’nin bir meclis oturumunun yapılmasına izin vermesi yönünde.

ABD tarafından uygulanan ekonomik baskı bağlamında, ABD-Lübnan Dostluk Grubu eş başkanları olan, Lübnan asıllı ABD’li Kongre üyeleri Darin LaHood ve Darrell Issa, ABD Başkanı Joe Biden’a bir mektup gönderdi. Kongre üyeleri söz konusu mektupta, ABD’nin Lübnan’da bir cumhurbaşkanı seçilmesi için baskı yapması yönünde çağrıda bulundu.  

Berri üzerindeki baskının ikinci boyutu ise askeri anlamda gerçekleşti. Bu bağlamda, Meclis Başkanı Berri’nin BMGK’nın 1701 sayılı kararında herhangi bir değişiklik yapılmasını reddettiğini açıklamasından sadece bir gün sonra, İsrail, Lübnan’a yönelik saldırısının başlamasından bu yana ilk kez şiddetli hava saldırılarıyla Sur şehrini hedef almaya başladı.

Sonuç

İsrail, ABD’nin desteğiyle Lübnan’a yönelik saldırılarının hızını artırarak, Hizbullah’ın askeri kabiliyetlerini zayıflatmak, sosyal, sağlık ve eğitim ağını hedef almak ve halk desteğini kaybetmeye zorlamak suretiyle siyasi ve sahadaki sahneyi değiştirmek için kendi koşullarını dayatmak istiyor.

Aynı zamanda diğer siyasi güçlere Hizbullah’ın yanında olmamaları ve Lübnan’da kendi hedeflerine ulaşılmasını sağlayacak şekilde izole etmeleri için baskı yapmaya çalışıyor.

Lübnan Özgür Yurtsever Hareketi Partisi Başkanı Cibran Basil’in, Hizbullah’ı “Lübnan’ı zayıflatan bir savaşa sürüklemekle” suçladığı yönündeki son açıklamalarıyla bu mümkün görünüyor.

Öte yandan Hizbullah’ın, bu denklemde hala zor bir taraf olduğunu, ötekileştirilme ve zayıflatılmayı kabul etmeyeceğini kanıtlamaya çalışması bekleniyor.

İsrail’in bu çabalarını engellemek için Lübnanlıların ertelenmiş bir dizi siyasi ve güvenlik meselesi hakkında hızlıca geniş bir ulusal uzlaşıya varması gerekiyor. Çünkü bu gerçekleşmediği takdirde, İsrail’in Lübnan’ın ulusal dokusunu sistematik bir şekilde tahrip ederek şiddetle teşvik ettiği gibi Lübnan tam bir kaos ortamına sürüklenecektir. 

 

El-Arabi Araştırmalar ve Politika Çalışmaları Merkezi