Harris, Seçilseydi ABD'nin İlk Kadın Başkanı Olacaktı

Kamala Harris, ABD başkanlık yarışında tarihi bir fırsatı kaçırarak Donald Trump’a karşı kaybetti. Seçilseydi, ABD'nin ilk kadın ve ilk siyahi kadın başkanı olacaktı. Başkan Yardımcılığı döneminde özellikle Biden’ın dış politikalarına katkı sağlayan Harris, Trump’a karşı yürüttüğü kampanyasında çeşitli sosyal ve ekonomik konularda dikkat çekici söylemler geliştirdi.
Anadolu Ajansı
Harris, Seçilseydi ABD'nin İlk Kadın Başkanı Olacaktı
7 Kasım 2024

Demokrat Parti adına girdiği yarışta Cumhuriyetçi rakibi Trump'a mağlup olan Harris, 4 yıl boyunca yardımcılığını yaptığı Başkan Joe Biden'dan devraldığı yarışta Demokrat Partiyi üst üste ikinci kez iktidara taşıyamadı.

Trump, başkanlık için gerekli olan 270 delege sayısını aşarak başkan olmaya hak kazandı.

Göçmen bir ailenin çocuğu olan Harris, seçilmesi halinde hem ilk kadın hem de ilk siyahi ve Hint kökenli kadın başkan olacaktı.

20 Ekim 1964'te California eyaletinin Oakland kentinde Hindistanlı göçmen bir anne (Shyamala Gopalan Harris) ile Jamaika asıllı Amerikalı bir babanın (Donald J. Harris) çocuğu olarak dünyaya gelen Kamala Harris, eyaletin seçkin üniversitelerinde eğitim gördü.

Hukuk eğitiminden sonra kariyerinde hızla yükseldi

Harris, kurulduğu yıllarda sadece siyahi öğrencilerin gittiği Howard Üniversitesinden siyaset bilimi ve ekonomi dallarında eğitim alarak 1986’da mezun oldu.

Daha sonra öğrenim hayatına eski adıyla Hastings College olan California Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde devam eden Harris, eğitimini tamamlamasının ardından kariyerine aynı eyalette bölge savcı yardımcısı olarak başladı.

Harris, uyuşturucu kaçakçılığı, çete zorbalığı ve cinsel taciz gibi davaları kovuştururken, "sert, yetenekli ve adil" bir savcı olarak adını duyurdu.

2004 yılında bölge savcısı olan Harris, 2010'da rakibinden sadece bir oy fazla alarak California Başsavcısı seçildi.

2016'da Senatonun ilk Hint-Amerikalı üyesi oldu

Kamala Harris, California'yı, önce Temsilciler Meclisi üyesi, daha sonra senatör olarak yaklaşık 36 yıl temsil eden Barbara Sue Boxer’ın tekrar aday olmaması üzerine 2016 seçimlerinde Demokrat Partiden aday gösterildi ve Cumhuriyetçi Trump'ın kazandığı seçimde Demokrat senatör olarak siyasi kariyerine başladı.

ABD Senatosunun ilk Hint-Amerikalı üyesi olan Harris, aynı zamanda Senato tarihindeki ikinci siyahi Amerikalı kadın unvanını da elde etti.

Senatoda sorduğu sorular ve performansıyla zaman zaman ABD medyasında adından söz ettiren Harris, 2020 seçimlerinde Demokrat aday Joe Biden tarafından başkan yardımcısı adayı olarak gösterildi.

Ülkenin iki büyük partisinden biri tarafından başkan yardımcılığına aday gösterilmesi ve Biden'ın kazanmasıyla başkan yardımcısı olması da Harris’in ilkler listesine eklediği unvanları arasında yer aldı.

Başkan yardımcılığında kötü bir mirasla anılacak Biden'ın dış politikasına ortaklık etti

Demokrat Başkan Biden'ın dört yıl yardımcısı olarak görev yapan Harris, oldukça kötü bir mirasla anılacak Biden'ın dış politikasına ortaklık etti.

İkilinin görev sürelerinin son bir yılı, ABD'nin, Gazze soykırımına ortaklığı ve İsrail'in katliamlarına verdiği destekle damga vurdu.

Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı saldırıyla dünya gündemi bir anda değişirken, Harris'in ikinci güç olduğu yönetim, "Vladimir Putin'i zayıflatma" ve "Rusya'yı geriletme" stratejisi çerçevesinde Ukrayna'ya güçlü ve aralıksız destek verdi.

Buna karşın, 2016-2020'deki başkanlık döneminde Çin'den gelen ürünlere koyduğu ilave vergilerle ticaret savaşlarını başlatan Trump'ın ekonomi politikalarını hafifleten Biden-Harris yönetimi, Hint-Pasifik bölgesinde Çin hakimiyetine meydan okuma konusunda da somut adımlar attı.

Biden döneminde ABD'nin dış politika mimarisi büyük ölçüde başkanın yanı sıra Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından şekillendirilirken, Harris başkan yardımcılığı boyunca iç politikadaki yaklaşımlarıyla daha fazla gündeme geldi.

Harris, altyapı mevzuatı, göç, silahların kontrolü ve kürtaj hakkını koruma çabalarını büyük ölçüde destekledi.

Biden döneminde kabul edilen, ülkedeki 50 eyaletin tamamında yol, köprü ve tünel projeleri inşa etmenin yanı sıra büyük ölçüde istihdam alanı sağlamayı amaçlayan Altyapı Yasası, eyaletlerin finansman eksikliği nedeniyle ele alınmayan altyapı ihtiyaçlarını gidermeyi hedefliyordu.

62 milyar dolar değerindeki yasa kapsamında ülke genelinde 60 binden fazla proje finanse ediliyor.

Göçmen krizinde "sorunu kaynağında çözmeye" çalışan Biden-Harris ikilisi, ABD'ye en fazla göç veren El Salvador, Guatemala ve Honduras gibi Orta Amerika ülkelerindeki ekonomik sorunlar ve çete şiddeti gibi konulara odaklanılması gerektiğini savundu.

Düzensiz göç meselesiyle görevlendirilen Harris, bu ülkelerdeki ekonomik sorunların aşılmasının yolunun, ABD yatırımlarının arttırılmasından geçtiğini savundu.

Trump, son seçim kampanyasında da rakibine karşı göçmen karşıtı söyleme sarılırken, Harris kampanyası boyunca göçmenlik meselesinde çok net öneriler ortaya koymadı.

Başkanlığı döneminde Biden'ın, göçmenliği ve ilticayı zorlaştıran adımlar atarken, her ne kadar haziran itibarıyla sert önlemler alsa da sınırdan yüksek sayıda göçmen geçişi konusunda Trump kadar sert davranmadığı düşünülüyor.

Harris, Trump'ın seçilmesi halinde düzensiz göçmenleri sınır dışı edeceği yönündeki çıkışlarına temkinli yaklaşarak, suçla mücadele gibi konuları öne çıkarmaya çalıştı.

Kamala Harris, Amerika siyasetindeki en tartışmalı konulardan biri olan bireysel silahlanmanın denetlenmesi konusunda da silah edinmeyi desteklediğini ancak silah ruhsatı alınması ve denetlenmesi konusunda sert yasaların gerekliliğini savunuyor.

Konuya ilişkin tutumunu değiştirdiği düşünülse de Harris, suikast silahlarının yasaklanmasını desteklemeye karşı olacağını belirtiyor.

Silahının olduğunu belirten Harris, evine davetsiz bir misafir girmesi halinde silahını kullanmaya hazır olduğunu söylemesi de çok tartışılmıştı.

Yüksek Mahkeme'nin kürtaj haklarını iptal etme kararının ardından konu Demokratlar açısından merkezi bir yere oturdu.

Biden'ın 2024 adaylığını açıklamasının ardından Harris, mezun olduğu Howard Üniversitesi'nde düzenlenen bir toplantıda yasağı çıkaranları "sözde aşırılıkçı liderler" olarak tanımladı.

Harris, mart ayında Minnesota'daki bir kürtaj kliniğini ziyaret etti. Bu, bir ABD başkan yardımcısının böyle bir kliniğe ilk ziyareti oldu.

Biden'ın çekilme kararıyla başkanlığa giden yolun önü açıldı

Eski Başkan Biden temmuzda, yaşı ve hafızasının zayıflığı nedeniyle aldığı eleştiriler üzerine bir sonraki dönemde aday olmayacağını ve başkanlık için yardımcısı Harris’i destekleyeceğini açıkladı.

Biden’ın söz konusu kararıyla önü açılan Harris, Demokrat Parti delegelerinin çoğunluğunun desteğiyle Demokratların başkan adayı oldu.

Trump ile canlı yayın tartışması ve İsrail’e destek vurgusu

Harris, seçim sürecinde eski Başkan Trump ile ilk ve son kez 11 Eylül'de canlı yayında kozlarını paylaştı.

Tartışma boyunca sükunetini koruyan ve Trump’ın suçlamalarına soğukkanlılıkla cevap veren Harris, kamuoyundan puan toplamayı başardı.

Bununla birlikte, Harris’in tartışma esnasında kulağına taktığı inci küpelerin aslında kulaklık görevi gören bir inovasyon ürünü olduğu ve bu yolla sufle aldığı iddiaları da gündeme geldi.

Harris’in canlı yayında, Gazze’deki Filistinlilere yönelik saldırılarında kadın ve çocuklar dahil on binlerce sivilin ölümüne neden olan İsrail’e verdiği güçlü destek dikkati çekti.

Başkan olması durumunda ABD’nin İsrail'e verdiği desteğin devam edeceğini ima eden Harris, her şeyin 7 Ekim'deki Hamas saldırılarıyla başladığını savundu.

Bölgede iki devletli çözümden de bahseden Harris, Tel Aviv yönetimine desteğini, "Bir konuda sizi temin ederim, İsrail'e her zaman kendini savunma imkanını vereceğim" sözleriyle ifade etti.

Söz konusu tartışmada Trump, Kamala’nın babasının Marksist bir profesör olduğunu hatırlatarak, fikirlerini kızına çok iyi öğrettiğini iddia etti.

Trump daha önce Harris’i, etnik kökeninin Hint olarak bilinmesine rağmen seçim kampanyası çerçevesinde siyahi kökleriyle tanınmaya çalışması nedeniyle eleştirmiş, bunun kafa karışıklığına yol açtığını iddia etmişti.

Harris, Aşkenaz Yahudisi Dough Emhoff ile evli

Harris, California'da avukatlık yapan Aşkenaz Yahudisi Dough Emhoff ile evli. Eşinin ilk evliliğinden biri 29, diğeri 25 yaşında iki çocuğu var.

Bir Hristiyanlık mezhebi olan Baptist Kilisesine mensup olduğunu canlı yayında söyleyen Harris'in 2019 yılında yayınlanan "The Truths We Hold: An American Journey" adında bir de anı kitabı var.

Harris’in üvey kızı Ella Emhoff, Filistinli Çocuklara Yardım Fonuna (PCRF) verdiği destekle gündem olurken, Filistinli çocuklar için organize edilen kampanyaya açıktan destek vermiş ve kampanya linkini sosyal medya hesabından paylaşmıştı.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Jeff Van Drew kasım ayında, Harris'in üvey kızı Ella'yı Gazze'deki çocuklara destek amaçlı kampanyanın linkini paylaştığı için eleştirmiş, "Bu çok büyük bir endişe kaynağı ve bunu iğrenç buluyorum" açıklamasında bulunmuştu.

Ella, babası Dough Emhoff'un aksine, sosyal medya yöneticisi Joseph David Viola aracılığıyla Yahudiliği kabul etmediğini, "bu konuda konuşmak istemediğini" açıklamıştı.

Türk-Amerikan ilişkilerinde inişli çıkışlı süreç

ABD'de son 4 yılın dış politikasını şekillendiren Biden-Harris yönetimi, en çok da İsrail'in Gazze'deki soykırımındaki ortaklığıyla kayıtlara geçerken, Rusya karşısında Ukrayna'ya verdiği güçlü destek ve Çin'le küresel rekabette pozisyonunu koruma stratejisiyle hatırlanacak.

İkili ilişkileri olumsuz etkileyen birçok başlığın gündeme geldiği Trump'ın son döneminin ardından 20 Ocak 2021'de başkanlık koltuğuna oturan Biden, ilk icraatlarından biri olarak nisan ayında 1915 Ermeni olaylarına ilişkin geleneksel çizginin dışına çıktı.

Seçim sürecinde ABD'deki bazı lobilere verdiği sözü yerine getiren Biden, 14 Nisan'daki açıklamasında sözde "Ermeni soykırımını" tanıdığını ilan ederek ikili ilişkilere yeni bir gölge düşürdü.

2022 yılında başlayan Ukrayna savaşındaki jeostratejik ve jeopolitik rolü nedeniyle Türkiye, hem ABD hem de uluslararası kamuoyu nezdinde "çatışma çözümü aktörü" olarak sahneye çıktı.

Bu süreçte hem Rusya hem de Ukrayna ile doğrudan görüşen nadir ülkelerden biri olan Türkiye'nin bu güçlü pozisyonu, son dönemde Türkiye'ye oldukça mesafeli duran ABD Kongresinde dahi büyük takdirle karşılandı.

Türkiye'nin ocakta İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinin ardından ABD yönetimi de Türkiye'ye F-16 satışı konusunda harekete geçti. Söz konusu satışa Kongre'den itiraz gelmemesiyle birlikte ikili ilişkilerde uzun zaman sonra ilk kez somut ve güçlü bir adım atılmış oldu.

7 Ekim süreciyle birlikte ABD'nin İsrail'e vermiş olduğu koşulsuz desteği sorgulayan Ankara, bu konuda Biden yönetiminin İsrail'in saldırganlığını durdurma noktasında somut adımlar atması yönünde açık çağrılarda bulundu.