Polonyalı Türkolog Olszowska Türkiye-Polonya Savunma Sanayi İş Birliği Mümkün ve Gerekli
Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Karolina Wanda Olszowska:
Güvenlik tehditleri açısından bakıldığında bu karar, (Polonya'nın Türkiye'den Bayraktar TB2 satın alması) savunma stratejisine yönelik iyi bilgilendirilmiş ve ileri görüşlü bir yaklaşımı yansıtıyor"
Çeşitli tartışmalar, konferanslar ve görüşmeler sırasında Türk silah sektörünün çok hızlı bir şekilde geliştiği ve yapılan testlerle kalitesinin önemli ölçüde arttığı görüşüne rastladım"
Türkiye'den 24 Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracı (SİHA) satın almak için 2021'de anlaşma imzalayan ilk NATO üyesi Polonya'da 8 yıllık milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi iktidarının 2023 sonunda el değiştirmesinin ardından Avrupa Birliği ile ilişkileri onaran Donald Tusk hükümeti döneminde Türkiye ile yakınlaşmanın sürüp sürmeyeceği merak ediliyor.
Polonyalı tarihçi ve Türkolog Dr. Olszowska, Türkiye-Polonya ilişkilerinin yeni dönemi ve Ukrayna'daki savaşın ülkesi ve Avrupa'ya etkileri hakkında muhabirlerin sorularını yanıtladı.
Olszowska, Polonya'nın Türkiye'nin ürettiği Bayraktar TB2 SİHA'ları satın almaya karar veren ilk NATO ülkesi olduğunu belirterek, "Güvenlik tehditleri açısından bakıldığında bu karar, savunma stratejisine yönelik iyi bilgilendirilmiş ve ileri görüşlü bir yaklaşımı yansıtıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Polonya-Türkiye savunma sanayi iş birliği hem mümkün hem de gerekli." diyen Olszowska, ülkesi ile Türkiye arasındaki bilgi alışverişi ve ortak geliştirme konularında da savunma sanayi iş birliğinin artabileceğini söyledi.
Olszowska, "Çeşitli tartışmalar, konferanslar ve görüşmeler sırasında Türk silah sektörünün çok hızlı bir şekilde geliştiği ve yapılan testlerle kalitesinin önemli ölçüde arttığı görüşüne rastladım." dedi.
"Türkiye, Polonya için hayati önem taşıyan güvenlik düzenlemesinin parçasıdır"
Olszowska, farklı tarihsel gerçeklikler nedeniyle Polonya ve Türkiye'de Rusya'ya karşı değişik yaklaşımların olduğuna işaret ederek, ülkesinin uzun yıllar Rus işgalinde kalmış bulunmasından dolayı Rusya'nın yüzyıllar boyunca Polonya için "varoluşsal tehdit" oluşturduğunu vurguladı.
Öte yandan, Türkiye'nin Rusya ile benzer geçmişi bulunmadığı için "Rus tehdidine" karşı korkuya sahip olmadığını dile getiren Olszowska, Polonya'nın tüm bu nedenlerden dolayı Rusya-Ukrayna Savaşı'na yönelik adımlarda AB safında yer almaya devam ettiğini söyledi.
Olszowska, "Polonya ve Avrupa'nın güvenlik hedefi, Kiev'in kazanması ve Ukrayna'nın işgal ettiği tüm toprakları geri almasıdır." dedi.
Yüzlerce insanın, 2021'de Belarus'tan Polonya'ya yasa dışı girmeye çalışmasının ardından yaşanan göç krizini hatırlatan Olszowska, bu krizde Türkiye'nin oynadığı önemli rolü şöyle anlattı:
Mesele mültecileri (Polonya'nın) kabul etmemesi değildi. Sonuçta Ukrayna'da savaş patlak verdikten sonra Polonya, yaklaşık 2,5 milyon Ukraynalıyı kabul etti ancak bunlar sınırı yasa dışı yollardan geçmedi. Polonya-Belarus sınırında durum farklıydı, burada Rusya ve Belarus'un kasıtlı eylemleriyle mülteci grupları toplandı ve sınırı geçmeye zorlandı. Türkiye'nin attığı adımlar sayesinde bu göç yolu engellenerek Polonya'nın güvenliğini tehdit edecek eylemler dengelendi. Türkiye, Polonya için hayati önem taşıyan güvenlik düzenlemesinin parçasıdır."
"AB içinde Ukrayna'yla ilgili fikir ayrılıklarının temeli 'çıkar ve dünya görüşlerinin çatışması'"
AB ülkeleri arasında Ukrayna'ya destek konusunda yaşanan fikir ayrılıklarının nedeninin "farklı çıkar ve dünya görüşlerinin çatışması" olduğunu ifade eden Olszowska, "(Bazı ülkeler) Tarihsel deneyimleri ve ticaret gibi ekonomik ilişkiler boyutuyla Rusya'ya farklı bakıyor. Bu durum, AB içerisinde Rusya'ya yönelik tek bir politika yürütülmesini oldukça zorlaştırıyor." yorumunu yaptı.
Olszowska, "Weimar Üçgeni" ülkeleri Almanya, Fransa ve Polonya'nın Ukrayna'ya daha fazla silah tedariki amacıyla gerçekleştirdikleri zirvenin liderler arasındaki birlikteliğin güçlü bir göstergesi olduğunu söyledi ve bu üçlünün Ukrayna'ya en fazla yardımı sağlayan ülkeler olduğuna işaret etti.
"Bu ülkelerin önemli katkılarına rağmen mevcut yardımın yetersiz olduğunu belirtmek önemli." diyen Olszowska, AB ülkeleri arasındaki fikir ayrılıklarının karşısında Ukrayna'ya desteğin artırılması ve sürekli hale gelmesi için yeni destek mekanizmalarının geliştirilmesi ve mevcut araçların etkinliğini artırmak üzere daha fazla tartışma başlatılmasının elzem olduğunu vurguladı.
Olszowska, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ukrayna'ya askeri destek sağlanması yönünde, Polonya'nın da desteklediği önerisinin, uluslararası toplumun durumun ciddiyetini ve ortak hareket ihtiyacını kabul ettiğinin açık göstergesi olduğunu dile getirdi.
"Çiftçi protestolarının temelindeki sorunların çözümü: Tahıl Koridoru'na dönüş"
Polonya'da 15 Ekim'de yapılan seçimlerin, 2015'ten bu yana ülkedeki iktidar partisinde önemli bir değişime işaret ettiğini belirten Olszowska, yeni seçilen Başbakan Donald Tusk liderliğindeki koalisyonun, Polonya-AB ilişkilerinin düzelmesi ve dondurulmuş fonların serbest bırakılması gibi acilen ilgilenilmesi gereken birçok acil sorun ve zorluğu devraldığını söyledi.
"Yönetme sanatı siyaset, aynı zamanda bir ülkenin kalkınması için hayati önem taşıyan çatışan çıkarları uzlaştırma sanatıdır." görüşünü paylaşan Olszowska, bu doğrultuda yeni yönetimin AB'nin tarım politikasının ülke içinde yol açtığı etkilerle baş etmek zorunda kaldığını belirtti.
Olszowska, Polonya'daki çiftçi protestolarının temelinde Ukrayna'dan AB'ye tahıl ihracatındaki artışın bulunduğuna dikkati çekerek, Ukrayna'da savaşın başlamasıyla yaşanan süreci şöyle anlattı:
Karadeniz limanlarının ablukaya alınması, nakliye rotasının karaya kaymasına yol açarak Polonya ve AB pazarlarına Ukrayna tahılının akın etmesine neden oldu. Bu akın, Polonyalı çiftçilerin zaten istikrarsız olan durumlarını daha da kötüleştirdi, şikayetlerini ve çözüm bulma aciliyetini artırdı."
Bu sorunun çözümü için Türkiye'nin diplomatik çabalarıyla 2022 Temmuz'da Ukrayna, Rusya ve Birleşmiş Milletler (BM) ile koordineli oluşturulan "Tahıl Koridoru" girişimine işaret eden Olszowska, bu anlaşmanın hükümlerine geri dönüldüğü takdirde rotayla ilgili sorunların en aza ineceğini söyledi.
"Avrupa, 24 Şubat 2022'de tankların Ukrayna'ya girdiğini gördüğünde durma noktasına geldi"
Olszowska, Avrupa medyasında sıklıkla yer alan, Rusya'nın Avrupa'ya saldıracağına yönelik tehdidinin asla hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak, "Avrupa, 24 Şubat 2022'de savaş tanklarının Ukrayna'ya girdiğini gördüğünde durma noktasına geldi. Bu görüntüyü hatırlamak, tehdidi ciddiye almamayı zorlaştırıyor." dedi.
Polonya'nın da Rusya'nın hedeflerinden biri olabileceğine dikkati çeken Olszowska, eski Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski'nin 2008'deki "Çok iyi biliyoruz ki bugün Gürcistan, yarın Ukrayna, öbür gün Baltık devletleri ve daha sonra belki de benim ülkem Polonya'nın zamanı gelecek." sözlerini hatırlattı.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın 2022'den çok önce, 2014'te Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla başladığını anlatan Olszowska, "Burada Kırım Tatarlarının kaderine isyan eden ve Kırım'ın Ukrayna'ya ilhak edilmesi çağrısında bulunan Türkiye'nin sesi çok önemlidir." dedi.
Olszowska, "Rusya, öngörülemez şekilde davrandığını, eylemlerinin çoğu zaman resmî açıklamalardan saptığını, anlaşmaları ve uluslararası hukuku ihlal etse bile güç kullanmaktan çekinmediğini defalarca kanıtladı." diyerek, Rusya'nın Avrupa ve dünya barışı için göz ardı edilemeyecek kadar ciddi tehdit oluşturduğu yorumunda bulundu.