Gazze Şeridi’ndeki Savaşın Ekonomik ve Sosyal Yansımalarını Nasıl Okumalıyız?

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı, Filistin ekonomisinde kaçınılmaz bir yıkım dalgasına neden oluyor. Savaş sonrası yeniden yapılanma zorluğu ve uluslararası yardımların azalmasıyla birlikte, Filistin'in ekonomik geleceği belirsizlikle dolu.
Fokus+
Gazze Şeridi’ndeki Savaşın Ekonomik ve Sosyal Yansımalarını Nasıl Okumalıyız
18 Şubat 2024

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden saldırısı ve dünyanın gözü önünde Filistin halkına yaşattığı ağır insani kayıplar karşısında, bu saldırının ekonomik boyutlarından bahsetmek ikincil bir mesele gibi görünüyor. Ancak gerçekte İsrail, Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği sistematik yıkımın da gösterdiği üzere, Filistin ekonomisini yok etmeyi Filistin halkının direniş iradesini kırma çabalarının ayrılmaz bir parçası olarak kendini gösteriyor.  

Saldırganlığın devam ettiği bu aşamada, savaşın maliyetini ya da değerini ölçmek kolay değil. Bunun için bu makalede, savaşın Filistin ekonomisi üzerindeki beklenen en önemli etkilerine, sonuçlarına, devam eden ve yaklaşan ekonomik, finansal ve sosyal şokların niteliğine değinmekle yetineceğiz.   

Bu felaketin ardından, İsrail ve Amerika’nın sözde “savaş sonrası” Gazze Şeridi’nin “yönetimine” ilişkin düzenlemeleri teşvik ettiği bir ortamda, Gazze’nin yeniden inşası ve yaşanabilir hale getirilmesine ilişkin tartışmaların yanı sıra, bunların etkileriyle yüzleşmeye ve bunlara yanıt vermeye hazırlıklı olmak gerekiyor.   

 Birincisi; Gazze Şeridi’nin ekonomisi: Felaketten yıkıma  

 15 yılı aşkın bir süredir bölünmüş ve abluka altında olan Gazze Şeridi çöküşün eşiğinde olarak niteleniyor. Ancak bugüne kadar yaşanan yıkım, katliam ve tehcirin bir sonucu olarak Gazze ekonomisi, 2023’ün son çeyreğinden itibaren süresiz olarak faaliyetlerini durdurmuş sayılabilir. Eğer bugün Gazze’de “ekonomik” bir faaliyet varsa, bu geçimlik bir ekonomi ya da hayatta kalma ekonomisinden öte geçmez.   

 Ekonomik ve konut altyapısının haftalardır sürekli olarak tahrip edilmesiyle birlikte, önceki saldırılarda olduğu gibi ekonomik taraftaki “kayıplardan” bahsetmek gerçeklikten uzak, faydasız ve anlamsız hale geliyor. Zaten tükenmiş olan Filistin tarafının 150 katı bir ekonomi tarafından yönlendirilen bir askeri devin savaş sahnesi karşısında, Gazze Şeridi ekonomisini 2023’ten önceki haline getirme hedefi yeterli olmadığı gibi ekonomik “toparlanma” kavramı da burada geçerli değil.  

Aslında 2007’den bu yana yıkıma uğramış ve ciddi şekilde tahrip edilmiş olan Gazze Şeridi’ndeki yerinden yurdundan edilmiş, yaralanmış ve travma geçirmiş iki milyondan fazla Filistinlinin beslenme, barınma ve bakımına yönelik öngörülemeyen insani ihtiyaçlar karşılanana kadar bu savaştan sonra emtia, hizmet ve finans ekonomisinin çarkını yeniden döndürmek artık mümkün olmayacak.  

Öte yandan, bazı tarihsel göstergeler bu savaşın ardında bırakacağı iki ana boyuta dair bir projeksiyon sunuyor: GSYİH’nin değer kaybı ve ardından evlerin, ekonomik ve sosyal tesislerin, kamu ve özel sektör varlıklarının fiziksel yıkımı. Gazze’ye yönelik önceki savaşların (özellikle 2008/2009 ve 2014) daha az şiddetli olduğu, Gazze’nin tüm bölgelerini kapsamadığı, tanık olduğumuz ve olageldiğimiz büyüklükte insani krizlere ve nüfusun yerinden edilmesini yol açmadığı ve benzeri bir açlık, susuzluk, hastalık, psikolojik travma ve diğer durumları yaratmadığı açık. Bunlar artık her gün yeni biçimlerini görmeye devam ettiğimiz bu savaşın insani tezahürleri.  

 Gazze’ye yönelik önceki saldırılarda yaşanan savaş travması, Gazze ekonomisi için bir “gerileme” olmuştu. 2014’te sadece yüzde 10’luk bir düşüşle ifade edilen bu gerileme, bir sonraki yıl yeniden yapılanmanın başlamasıyla hızla telafi edilebilmişti. O zamandan bu yana Gazze Şeridi ekonomisi, “Filistin ulusal ekonomisinin” üçte birini teşkil ettiği bölünme ve kuşatma öncesi düzeyine döndürecek bir büyüme kaydetmedi. 3 milyar dolara ulaşmayan yerli üretimiyle Gazze’nin payı savaş arifesinde yaklaşık yüzde 17’ye ulaşmıştı.  

 Dolayısıyla, Filistin Merkezi İstatistik Teşkilatı Gazze’nin GSYİH’sinin bir çeyrek için yaklaşık 700 milyondolar olduğunu tahmin ediyor ki bu da 2023’te ve belki de silahlar sussa bile normal ekonomik faaliyetin yeniden başlamayabileceği 2024’ün ilk çeyreğinde (minimal) GSYİH’nin en az yüzde 25’inin kaybına yol açacak ciddi bir darbeye işaret ediyor. Burada önemli olan sadece ekonomik üretime yönelik potansiyel şokun büyüklüğü değil, aynı zamanda ekonomik çarkı yeniden döndürme ve bu şoktan “kurtulma” yeteneği. Ekonomi 3 ay ya da biraz daha uzun bir süre içinde sıfır noktasına ulaştı. Bu, Gazze Şeridi ekonomisinin savaş öncesi üretim seviyesine dönmesi için bir yıl ya da yıllar alabilecek bir durum ve 2,2 milyon Gazzelinin üretken işlere geri dönebilmesi için 3 ila 6 ay zaman gerekecek.  

 Gazze ekonomisinde daha önce yaşanan şoklarla karşılaştırma yaparsak Dünya Bankası, örneğin 2014 yılında Gazze ekonomisinin 460 milyon dolar kayba uğradığını belirtiyor (GSYİH kaybı). Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 2008/2009 savaşından kaynaklanan doğrudan ekonomik kayıpların 2,5 milyar dolar, 2012 ve 2014 savaşlarında zarar gören varlıkların 2,7 milyar dolar ve Filistin Yönetimi’nin yeniden yapılanma tahminlerinin 3,9 milyar dolar olduğunu belirtiyor. Yani, şu durumda Gazze’deki savaşın hem üretim hem de altyapı maliyetinin olası korkunç büyüklüğünü tahmin edebiliriz.  

İkincisi; Batı Şeria: Parçalanmış ve kuşatılmış bir ekonomiyi yönetmek   

Gazze Şeridi’nde yaşanan dehşet verici ekonomik yıkım karşısında Batı Şeria ekonomisi, İsrail’in sayısız kısıtlayıcı güvenlik önlemine ve çeşitli bölgelerde artan yerleşimci saldırılarına rağmen hala ayakta. Filistin Yönetimi’nin nüfuz alanındaki Filistinliler, sürekli gösteriler yaparak ve Gazze halkı ve direnişiyle geniş çapta dayanışma göstererek memleketin ortak derdini paylaşmalarına ve 2023 yılı Kasım ayının ilk gününe kadar 150’den fazla şehidin hayatına mal olan silahlı ve halk direnişi eylemlerine katılmalarına rağmen, oradaki özel nitelikli ekonomi sayesinde kamu ve belediye hizmetleri sağlanmaya devam ediyor, işçiler işyerlerine ulaşmaya çalışıyor ve ticari sektör mal, hizmet akışını ve iş döngüsünü mümkün olduğunca yönetmeye uğraşıyor.  

 Filistin güvenlik güçleri tarafından asgari düzeyde bir iç istikrar sağlandığı ve köylüler Filistin Yönetimi’nin nüfuz alanları dışında yerleşimci saldırılarıyla karşı karşıya kaldığı sürece evet bu durum normal değil, ancak kritik de sayılmaz.   

Fakat Batı Şeria’da büyük çaplı silahlı çatışmalar patlak vermeden bile, Filistin-İsrail savaşının ekonomik etkilerinin Batı Şeria ekonomisine yansıması beklenen kanallar ortaya çıkmaya başladı ve bu da Gazze Şeridi örneğinde olduğu gibi, Filistin ekonomisinin 7 Ekim 2023 öncesine dönmeyeceği konusunda bir uyarı taşıyor.   

Filistin Yönetimi’nin nüfuzu altındaki Batı Şeria ekonomisi üzerinde, bazıları şok edici ve yakın, bazıları ise etkileri daha az nükseden ve ortaya çıkması daha uzun süren bir dizi artan baskı söz konusu. Her halükârda, Batı Şeria’daki ekonomik şokları absorbe etme konusundaki önceki deneyimler, 2001-2004 döneminde İsrail işgalinin bir sonucu olarak maddi kayıplara, bu dört yıl boyunca yaklaşık yüzde 20’lik bir ekonomik düşüşe ve yaklaşık 2,5 milyar dolar tutarında kamu binalarına ve tesislerine yönelik tahribata işaret ediyordu.  

 2020 yılında, Filistin ekonomisi COVID-19 salgını nedeniyle bir yılda en az yüzde 12 oranında geriledi ve bu gerilemenin ancak 2023 yılında yüzde 3’lük bir büyüme sağlanırsa düzelmesi bekleniyordu ki bu beklenti Gazze savaşının tozuyla birlikte buharlaştı. Buna göre, Batı Şeria’nın karşı karşıya olduğu ekonomik krizler, şoklar ortaya çıktıkça ve çözümsüz kaldıkça katlanarak artan ve üst üste binen ardışık dalgalar yoluyla tsunami seviyesine ulaşabilecek.  

 Şimdiye kadar ortaya çıkan bu dalgaların ilki, Batı Şeria ekonomisi ve toplam arz-talep dengesine yönelik en büyük şok olabilir. Savaşın ilk gününden bu yana ve ilk ayında, yaklaşık 160 bin Batı Şeria işçisi (ya da işgücünün yaklaşık yüzde 20’si) ve 20 bin Gazzeli (geçtiğimiz yıl İsrail’e girmelerine izin verilen) İsrail piyasalarında çalışmayı bıraktı. Bunlar (çoğunlukla gündelikçiler) Filistin ekonomisine yılda 3 milyar dolar ya da mevcut ulusal gelirin yaklaşık yüzde 15’ini getirerek Batı Şeria’daki işsizlik seviyesini yüzde 20’nin altında tutarken Gazze’de bu oran yüzde 45 civarındaydı. Bu da kısa vadede istihdam yaratılmadığı takdirde, savaş boyunca işsizliğin Batı Şeria’da yüzde 30’un üzerine (ve Gazze Şeridi’nde belki de yüzde 90’a) çıkacağı anlamına geliyor.   

 Batı Şeria’da hissedilmeye başlanan ikinci şok ise Batı Şeria’da yılda yaklaşık 1,5 milyar dolar harcayan ve son zamanlarda büyük bir kısmı Eriha ve Ramallah bölgelerinde daire ve evlere yatırım yapan 1948 Filistinlilerinden ve Doğu Kudüs’ten gelen ziyaretçilerin ve alışveriş yapanların kuzey Batı Şeria’nın (Eriha, Nablus ve Ramallah) pazarlarından ve turistik yerlerinden beklenen uzun süreli mahrumiyeti olacak. Bu felaket öncesinde büyüme trendinde olan özel sektör ekonomisinin üretim, tüketim ve yatırım çarkının dönmesine yardımcı olan bu önemli ekonomik kaynağın engellenmesi, genel talebin ve özel harcamaların azalmasında bir başka faktör olacak.   

Filistin ekonomisinin alacağı bir sonraki büyük darbe, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in Filistin Yönetimi hazinesine aylık ticari vergi ödemelerini durdurma tehdidi olacak. Bu vergi, kamu bütçesinin can damarı olarak kabul ediliyor ve yaklaşık 150 bin çalışanın maaşları ve Filistin Yönetimi’nin aylık yaklaşık 300 milyon dolar tutarındaki işletme giderleri finansmanının temelini oluşturuyor. Bu fonlar aynı zamanda borçlu hane halklarının yerel bankalara olan borçlarını (yaklaşık 7 milyar dolar) ve hükümetin bankacılık sektörüne olan borcunu (iki milyar dolar) geri ödeme imkanını da destekliyor.  

 İsrail, Filistin Yönetimi’ne karşı mali yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etse bile (belki de ABD’nin baskısı altında), İsrail’den ve yurtdışından yapılan ithalatta beklenen düşüş ve Filistin ekonomisinin kademeli olarak daralması, her halükârda aylık gelir düzeyini azaltacak. 

   Batı Şeria ekonomisi, İsrail’in sayısız kısıtlayıcı güvenlik önlemine ve çeşitli bölgelerde artan yerleşimci saldırılarına rağmen hala ayakta daha sonraki bir “toparlanma” ihtimalini açık tutacak şekilde işlemeye devam etme kabiliyetini zayıflatacak bir dizi yaklaşan şokta beklenen son önemli dalga, İsrail’in izolasyon önlemleri nedeniyle iç pazarların bozulması ve yerleşimcilerin istedikleri gibi tahribat yapmakta serbest kalması olacak.   

Belirttiğimiz hususların hiçbiri İsrail’in karşı karşıya olduğu ekonomik krizlerden kaynaklanan diğer riskleri ele almadı. Bunlar arasında İsrail’in para birimi şekelin önemli ölçüde değer kaybetmesi, yerli tarım ve sanayi üretimindeki düşüş ve uluslararası piyasalarda sadece İsrail’in “savaş ekonomisini” desteklemek için tahsis edilecek temel malların acil alım politikaları yer alıyor. Buna göre, Batı Şeria İsrail ile askeri savaşa girmese bile, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığının doğurduğu ve körüklediği birden fazla cephede ekonomik bir savaşa doğru gidiyoruz. Batı Şeria da yıkıcı bir “hedef tahtasında” ve ekonomik faaliyet düzeyi aylar veya haftalar içinde normal gelir seviyesinin yaklaşık yüzde40-50’sine doğru geriliyor.   

Sonuç   

 Daha önceki dış şoklarla başa çıkma deneyimlerinde, uluslararası insani yardımlar ve bunların yeniden yapılanma ve ekonomik toparlanmaya katkısı, İsrail’in yıkımının ve işgalin ekonomik faaliyetler üzerindeki kısıtlamalarının finansal sonuçlarının üstesinden gelinmesinde öncü bir rol oynamıştı. Bugünkü siyasi ve küresel durum temelden farklı.  

 Uluslararası yardımlar son beş yılda yaklaşık yarım milyar dolar düzeyine düştü ve Filistin Yönetimi artık sadece kalkınma bütçesinin bir kısmını ve zaten düşük olan sosyal transferleri finanse etmek için bu yardımlara güvenemez durumda.  

 Ayrıca Amerika ve Avrupa’nın bu savaşta İsrail’in yanında yer alması, niyetleri ve olası koşulları açısından sorgulanabilir olmaya devam ediyor. Yıkılanları “telafietme” ve harap olmuş bir nüfusu “yeniden canlandırma” konusundaki bu büyük zorluğun boyutu bilinmemekle birlikte, önümüzdeki beş yıl içinde 10 ila 20 milyar dolara ulaşabileceği öngörülebilir.

 

El-Arabi Araştırmalar ve Politika Çalışmaları Merkezi