İsrail’in Gazze’ye Saldırısı Konusunda ABD’nin Tutumu Biden Yönetiminin Politika Değişiminin Arka Planları ve Sınırları

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, İsrail'in saldırganlığına tepkiler artarken, iç baskılar ve diplomatik zorlamalar nedeniyle tutumunu değiştirmek zorunda kaldı. Beyaz Saray'a teslim edilen mektupta 500'den fazla politikacı, acil ateşkes ve insani erişim çağrısında bulundu. 
Fokus+
İsrail’in Gazze’ye Saldırısı Konusunda ABD’nin Tutumu: Biden Yönetiminin Politika Değişiminin Arka Planları ve Sınırları
18 Şubat 2024

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının ilk gününden bu yana, Benjamin Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik politikalarına verdiği destekte aşırı bir tutum sergiledi. Öte yandan ateşkes talep eden Rusya ve Brezilya’nın iki karar tasarısını reddetti.   

Amerika Birleşik Devletleri, 27 Ekim 2023’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Arap Grubu tarafından sunulan, “acil ateşkes” ve engelsiz insani erişim çağrısında bulunan, “tüm tarafları” “sivilleri korumaya” çağıran bir karar tasarısına karşı oy kullanan 14 ülke arasında yer aldı.   

İsrail saldırganlığının bir sonucu olarak Gazze Şeridi’ndeki insani kriz nedeniyle, Biden yönetiminin pozisyonunu değiştirmesi gerekti. Ayrıca İsrail tarafına zaman ve mekanla sınırlı bir “insani ateşkesi” kabul etmesi için baskı uygulamak zorunda kaldı.   

Dönüşüm arka planları   

Biden yönetimi, İsraillilerle yaptığı özel görüşmelerde ve yakın zamanda kamuoyunda, Gazze Şeridi’ndeki Filistinli sivilleri ve altyapıyı hedef alan ayrım gözetmeyen saldırılar karşısında memnuniyetsizlik gösteriyor. Ayrıca İsrail hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki savaşında uluslararası insancıl hukuka saygı duymasını talep ediyor. Ancak Hamas’a saflarını güçlendirmesi ve “7 Ekim’de yaptıklarını tekrarlaması” için zaman kazandıracağı bahanesiyle herhangi bir ateşkes çağrısını reddetmeye devam ediyor.   

Washington ile müttefik olan bazı Arap ülkelerinin baskısı ve Biden’ın İsrail’e yönelik mutlak önyargısı konusunda yönetim içinde artan hoşnutsuzluk nedeniyle geçici bir “insani ateşkese” dayalı bir yaklaşım benimsemeye yöneldi.    

Yönetimin bu yeni yaklaşımı, Arap sokaklarındaki gerginliğin tırmanmasıyla aynı zamana denk geldi. Bölgedeki Amerikalı diplomatlar ise İsrail’in saldırganlığına yönelik mutlak Amerikan desteğinin “bütün bir nesil boyunca Arapları kaybettireceği”, bunun da “Arapların potansiyel savaş suçları olarak gördükleri şeyler için maddi ve manevi sorumluluk” anlamına geleceği konusunda uyarıda bulunmak zorunda kaldı.   

Bu hususların yanı sıra gerek yönetimden gerek Demokrat Parti’den, Kongre’den veya ülkesinin İsrail saldırganlığına yönelik önyargısını reddeden Amerikan sokaklarının bir kesiminden olsun, Biden yönetiminin maruz kaldığı iç baskılar, Gazze Şeridi’ndeki saldırganlığın feci insani etkilerini hafifletmeye yönelik tutumunu değiştirmede rol oynadı. Ancak bu, İsrail’e yönelik mutlak tarafgirlik döngüsünden çıkacağı anlamına gelmiyor.   

Yönetim i̇çerisinden artan baskı  

Geçtiğimiz haftalarda, Biden yönetimi ve başkanlık kampanyası içinden gelen protesto mesajları, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığında İsrail’e verdiği açık destek nedeniyle çoğaldı. Bunların sonuncusu, 15 Kasım 2023’te Beyaz Saray’a teslim edilen ve 40 devlet kurumundan 500’den fazla politikacı tarafından imzalanan bir mektuptu.   

Mektupta; “Başkan Biden’ı acilen ateşkes talep etmeye ve İsrailli rehinelerin ve Filistinli mahkumların derhal serbest bırakılmasını, su, yakıt, elektrik ve diğer temel hizmetlerin yeniden tesis edilmesini ve Gazze Şeridi’ne yeterli insani erişimi sağlayarak mevcut çatışmanın yatıştırılması çağrısında bulunuyoruz” denildi.   

Mektubu imzalayanlar, “Amerikalılar, ABD ordusunun Ortadoğu’da başka bir maliyetli ve anlamsız savaşa sürüklenmesini istemiyorlar” diye vurguladı.   

İmzacıların çoğunluğu, Ulusal Güvenlik Konseyi, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve Adalet Bakanlığı gibi kamu sektörlerinde çalışan farklı inançlara sahip politikacılar. Üstelik bazıları 2020 başkanlık kampanyası sırasında Biden’a yardım etmişti.   

Mektupta, Amerikalıların yüzde 66’sının ve Demokratların yüzde 80’inin ABD’nin ateşkes için İsrail’e baskı yapması gerektiğine inandığını gösteren; Ekim ayında yapılan bir ankete atıfta bulunularak, “Amerikalıların ezici çoğunluğu ateşkesi destekliyor” denildi.   

ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’na bağlı 100 görevlinin imzaladığı, bakanlıktan sızdırılan bilgi notunda; Biden bu savaş hakkında “yanlış bilgi yaymakla” suçlandı. Öte yanan İsrail’in Gazze Şeridi’nde yaptıklarının “savaş suçları” olduğuna dikkat çekildi. Bilgi notunda Başkan’a yönelik eleştiride daha da ileri gidilerek, Gazze’deki “soykırımda suç ortaklığı” yapmak suçlamasında bulunuldu.    

Taktiksel değişim mi?    

ABD’nin sürekli baskısı altında kalan İsrail hükümeti, Filistinlilerin iki insani koridor üzerinden güneye gitmesini sağlamak, Gazze Şeridi’ne daha fazla insani yardım girmesine izin vermek ve Hamas’ın elindeki esirlerin serbest bırakılması için zemin hazırlamak üzere kuzey Gazze Şeridi’nde İsrail’in “yerel taktiksel insani aralar” olarak tanımladığı günlük dört saat süreli bir ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı.   

 “Yerel taktiksel insani aralar” ifadesi ile İsrail, bunun Gazze’deki belirli bölgelerle sınırlı olduğunu, yani genel olmadığını ve sürelerinin kısıtlı olduğunu kastediyor. Ancak Biden üç gün veya daha fazla süreli bir ateşkes istemişti ve İsrail’in gecikmeli, ayrıca sınırlı yanıtından duyduğu hayal kırıklığını ima etmişti. Bundan dolayı ABD Dışişleri Bakanı Blinken, saldırıların başlangıç tarihi olan 7 Ekim 2023’ten bu yana ilk kez üstü kapalı bir şekilde İsrail’i suçladı.   

 Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de yaptığı açıklamada, İsrail’in “Filistinli sivillere verilen zararı en aza indirmek” için daha fazlasını yapması gerektiğini söyledi. Ancak İsrail’in “kendini savunma hakkını” desteklediğini ifade ederken, geçici insani ateşkesleri kabul etmesini de övgüyle andı.   

 Öte yandan İsrail hükümeti gerek sivilleri savaşın etkilerinden korumak gerek Hamas’ın elindeki bazı esirlerin, özellikle Amerikan vatandaşlığı taşıyanların serbest bırakılmasını sağlamak için birkaç günlüğüne insani ateşkesi kabul etmek, gerekse insani yardımların girişine izin vermek ya da Gazze Şeridi’ndeki savaşında daha gerçekçi hedefler belirlemek açısından uzlaşmaz bir tutum sergiledi.   

 Bu bağlamda Biden yönetimi, Netanyahu hükümetine yönelik söylemlerini kademeli olarak sertleştirmeye başladı. Yine de İsrail’e yönelik mutlak savunmacılık çerçevesinde, genelde askeri yardımların yanı sıra silah ve mühimmat tedariki için sağlanacak 14,3 milyar dolar bütçe talebini Kongre’ye sunmasında olduğu gibi İsrail’e destek sağlamaya devam ediyor. Ayrıca İsrail’in haklı olarak meşru müdafaa ve ateşkes taleplerini reddetme hakkını kullandığını ifade eden bir tutum takınmakta ısrarcı.   

Biden’ın kırmızı çizgileri   

 Blinken, savaştan sonra “kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa” ulaşmak için kimilerince İsrail için kırmızı çizgiler olarak görülen birtakım hususların altını çizdi. Bu açıklama, Netanyahu’nun savaştan sonra “belirsiz bir süre için” Gazze’deki “güvenlik sorumluluğunu” üstleneceğini duyurmasından Washington’ın duyduğu endişe ve Biden yönetiminin rahatsızlığını dile getirmesi bağlamında gündeme geldi.   

 Söz konusu kırmızı çizgiler ise şunlardı: “Çatışma sona erdikten sonra Gazze’nin yeniden işgal edilmesine hayır”, “Gazze topraklarının küçültülmesine ve Gazze ile Batı Şeria’daki Filistin topraklarının birleşik bir şekilde yönetilmesine hayır”, “Filistinlilerin Gazze’den zorla göç ettirilmesine hayır”, “Gazze ablukasına hayır” ve “Gazze’nin terörizm veya diğer şiddet içeren saldırılar için bir platform olarak kullanılmasına hayır”.  

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, bu kırmızı çizgileri yeniden teyit ederek Batı Şeria ile Gazze’deki kontrolü Filistin liderliği altında yeniden birleştirmenin Biden yönetiminin savaş sonrası Gazze Şeridi’ne yönelik vizyonu kapsamında olduğunu belirtti.   

Biden yönetimi, Hamas yönetiminin zayıflatılması durumunda Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ndeki rolünü yeniden canlandırmanın kolay olmayacağına, bunun gerçekleştirilmesi zaman alacak “etkili bir Filistin Yönetimi” gerektireceğine inanıyor.   

İsrail ise beceriksizlik ve terörizmi kışkırtmakla suçladığı Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’nin kontrolünü almasını reddediyor. Bu nedenle Washington, Mısır ve Ürdün gibi Arap ülkelerinin Gazze’yi kontrol etmesi gibi geçici nitelikli geçiş seçeneklerini öne sürüyor. Mısır ve Ürdün de bu rolü üstlenmeyi reddediyor.    

Konuya ilişkin Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi ise, “Bu savaş bittikten sonra geriye nasıl bir Gazze’nin kalacağını bilmiyorken Gazze’de neler olacağını nasıl düşünebiliriz? Bu bağlamda Washington başka bir seçenek öne sürdü: Gazze’nin uluslararası kurumlar tarafından yönetilmesi ve çok uluslu bir barış gücü oluşturulması. Oysa bu seçenek bir yandan İsrail’in muhalefetiyle karşı karşıya, diğer yandan Hamas yönetimini baltalama ve askeri yeteneklerini ortadan kaldırma amacıyla bağdaşmıyor” ifadelerine yer verdi. 

 

El-Arabi Araştırmalar ve Politika Çalışmaları Merkezi