Mısır’ın Gazze’ye Yönelik Saldırıya İlişkin Tutumu: İki Söylem Bir Politika
İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne saldırmaya başlamasından bu yana, Mısır’ın bölgesel ağırlığı ve Gazze ile ortak bir sınırı paylaşan, ayrıca orada yaşananlardan doğrudan etkilenen tek Arap ülkesi olması nedeniyle, gözler diğer Arap pozisyonları arasında Mısır’ın pozisyonuna çevrildi.
Saldırganlığın tırmanması, katliam ve yıkım sahnelerinin yayılmasıyla birlikte, Mısır’ın resmi pozisyonu, söylem dilini sertleştirmeye, medyayı ve sokakları hareketlendirmeye doğru evrildi.
Normal durumlardan kademeli̇ geçiş
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının başlangıcında Mısır’ın tutumu, geleneksel söylemin ifadeleriyle sınırlı kaldı. Ancak İsrail’in Filistin halkını cezalandırmak için uyguladığı şiddetin boyutu netleştikçe durum daha da ağır bir şekilde meydana çıkmaya başladı.
Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, 11 Ekim’de Kahire’de düzenlenen Arap Birliği Konseyi’nin Filistin konulu bakanlar düzeyindeki olağanüstü oturumunda yaptığı konuşmada, Mısır’ın “Filistin davasını askeri yollarla veya bölge ülkeleri aleyhine zorunlu göç yoluyla tasfiye etme girişimini” tamamen reddettiğini teyit etti.
İsrail’de Gazzelilerin Sina’ya göç ettirilmesi çağrıları yapılırken Dışişleri Bakanlığı, 13 Ekim’de bir açıklama yayımlayarak İsrail ordusunun Gazze sakinleri ile Birleşmiş Milletler ve uluslararası örgüt temsilcilerinin güneye gitmesi talebine karşı uyarıda bulundu ve bunu “uluslararası insancıl hukuk kurallarının vahim bir ihlali” olarak nitelendirdi. İsrail’in Gazze Şeridi’nde kullandığı şiddetin düzeyindeki artışa paralel olarak Mısır söyleminin tonu giderek sertleşti.
Mısır’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi temsilcisi Osama Abdel Khaleq’in 18 Ekim’de yaptığı konuşma, dikkate değer bir söylem değişikliğinin yansımasıydı. Gazze’de yaşananları “Filistin halkını öldürmek ve yerinden etmek için sistematik bir plan” ve “davalarını tasfiye etmek” olarak değerlendirdi, El-Ehli El-Arabi (Baptist) Hastanesi’nin bombalanmasını “iğrenç bir suç” olarak nitelendirerek şiddetle kınadı ve “buna neden olan, emreden ve katılan” herkesin sorumlu tutulmasını talep etti.
Dışişleri Bakanlığı’nın söylemi
Bu yaklaşım, Mısır Dışişleri Bakanı’nın 24 Ekim’de Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada da devam etti. Bakan, Mısır’ın önceki pozisyonlarını yeniden teyit etti ve çok sert ifadeler kullanarak Gazze’de yaşananları “korkunç olaylar” ve “insani şok” olarak tanımlayarak, masum sivillerin hedef alınması, katliam, aç bırakma, zorunlu göç gibi ifadelerle hedef aldı.
Bunlara karşı sessiz kalmayı “mübarek” diyerek ironi yaptı. “İnsani krizler de dahil olmak üzere uluslararası krizlerde gösterilen ikiyüzlülüğü”, yasadışı işgal dayatmasını, toprakların sahiplerinden gasp edilmesini, yeni bir demografik oldubitti dayatılmasını kınadı. “Güvenlik Konseyi’nin bu savaşı sona erdirecek bir karar alamamasından, hatta ateşkes çağrısı bile yapamamasından” üzüntü duyduğunu ifade etti. Filistin halkına uluslararası bir koruma sağlanamamasını ve Gazze’ye insani yardımların güvenli, hızlı ve sürdürülebilir bir şekilde ulaştırılamamasını eleştirdi.
Ancak 21 Ekim Kahire Barış Zirvesi’nin ardından aralarında Mısır’ın da bulunduğu dokuz Arap ülkesinin dışişleri bakanları tarafından yayımlanan bildiride, İslami Direniş Hareketi Hamas’ın (7 Ekim 2023) askeri operasyonunu kınamayı da içerecek şekilde “sivillerin hedef alınmasını, her türlü şiddet ve terör eylemini, uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku da dâhil olmak üzere uluslararası hukukun herhangi bir tarafça ihlal ve suiistimal edilmesini kınamak ve reddetmek” gibi genel bir üslupla kaleme alınmış ifadelere yer verildi.
Gazze Şeridi’ne yönelik insani yardım krizinin tırmanmasına ve Mısır’ın Refah sınır kapısını açması ve İsrail ablukasına karşı çıkması çağrılarına rağmen Kahire, İsrail’in şartlarına uyarak İsrail tarafını sınır kapısının açılmasını engellemek ve Filistin tarafını bombalamakla suçladı.
Bakandan Gazze Şeridi’ne yönelik çağrı
Dışişleri Bakanlığı 28 Ekim’de ise “Gazze Şeridi’ne yönelik geniş çaplı kara harekatının yol açacağı ciddi riskler ve benzeri görülmemiş insani kriz ve güvenlik sonuçları” konusunda uyarıda bulundu ve İsrail tarafına, “Gazze Şeridi’ne insani yardımlara güvenli, tam ve sürdürülebilir erişimi kolaylaştırma çağrısını” yineledi.
İsrail, otobüslerin Mısır’ın Al-Awja sınır kapısının karşısındaki İsrail’in Nitzana kontrol noktasında denetlenmesini ve Refah kapısından Gazze Şeridi’ne girmeden önce 100 kilometrelik bir yolculuk yapmasını zorunlu tutarak uluslararası yardımın Gazze’ye girişini engellemekle suçlandı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın söylemi, bazıları on yıllardır dile getirilmemiş açık ifadeler kullanılarak ilkesel tutumlara uyumlu ve tutarlı olarak tanımlanabilir ve halkın öfkesi dikkate alındığında İsrail’in saldırılarını eleştirmenin ötesine geçen sert bir söyleme dönüştüğü söylenebilir. Ancak yine de bu politika umulan seviyenin altında kaldı.
Sisi’nin İsrail saldırganlığı konusundaki tutumu
Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi birçok durumda Dışişleri Bakanlığı açıklamalarında yer alan ifadeleri tekrarladı, ancak bu açıklamalarda yer almayan bazı ifadeler ekleyerek Gazze’deki duruma ilişkin farklı bir anlayışa sahip olduğunu gösterdi. İki söylem arasındaki bu tutarsızlık, Mısır’daki siyasal sistemin yapısı ve cumhurbaşkanının bu sistemdeki hakimiyeti bakımından büyük önem taşıyor.
Sisi’nin Gazze’deki duruma ilişkin ilk yorumunda, 12 Ekim’de askeri akademilerin yeni gruplarının mezuniyet töreninde yaptığı konuşmasında, geleneksel resmi pozisyonla uyumlu ifadeler yer aldı: “Barış stratejik bir tercihtir”, “kardeş Filistin halkının geleceğini korumak ve meşru haklarına erişimlerini güvence altına almak” gibi. Ayrıca ilgisinin genellikle, “başka tarafların çatışmaya girmesini önlemek” ve zorunlu göç meselesine odaklandığı gözlemlendi.
Konuşmasına göre, İsrailliler “sadece Hamas’a karşı askeri harekât düzenlemeyi değil, aynı zamanda sivil nüfusu Mısır’a sığınmaya ve göç etmeye zorlamayı” amaçlıyor ve “Mısır bunu kabul etmeyecek”.
Sisi’nin birbiriyle çelişen ifadeleri
Öte yandan, Sisi’nin doğaçlama açıklamaları ve birkaç yazılı konuşması, önceki konuşmasında belirtilen hususlar veya Dışişleri Bakanlığı’nın tırmandırıcı pozisyonuyla tutarsız olan birkaç cümle içeriyor.
Sisi, Gazze’de yaşananları “çatışma”, “kriz” ve “İsrail ve Filistin tarafları arasında, her iki taraftan da binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri çatışmalar” olarak tanımladı ve “kontrol edilemeyecek gelişmelerin kontrol altına alınması” çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanlığı’nın aksine, konuşmalarında saldırganlık, suç veya soykırım gibi ifadeler yer almadı.
Filistin davası için arzu edilen barışın “adalet, Oslo ilkeleri, Arap Barış Girişimi ve uluslararası meşruiyet kararlarına” dayandığını belirtti. İsrail tarafının iki devletli çözümü imkansız kılan zemindeki gerçekleri değiştirmek için zaman kazanmak amacıyla kullandığı “Oslo İlkeleri”nden ilk kez bahsediliyor, üstelik bu isimde bir metin ya da belge de bulunmuyor.
Devamında Sisi, arzulanan Filistin devletinin silahsızlandırılması gerektiğini söyledi. Oysa bu, Oslo müzakerelerinde ve başka platformlarda İsrail’in bir talebiydi ve hiçbir zaman uluslararası meşruiyet kararlarında veya Arap Barış Girişimi’nde yer almadı.
Öte yandan Sina’ya olası göç ettirme konusundaki tutumu ilkeli değildi. Kahire zirvesinde yaptığı konuşmada, “Filistin davasının tasfiyesi, adil bir çözüm olmadan gerçekleşmeyecek ve her halükarda Mısır’ın aleyhine olmayacak” dedi. Buradan direnişin tasfiyesini umursamadığı anlaşılıyor fakat Sina’dan uzakta olmasını istiyor ve bu şüphesiz Mısır’ın Filistin davasına bakışında büyük bir değişim.
Sisi direnişi terörizm olarak tanımlayacak kadar ileri giderek Filistinlilerin Sina’ya yerleştirilmesinin burayı İsrail’e karşı terörizm için bir üsse dönüştüreceğini söyledi. Bu ise işgalci İsrail’in ve destekçisi olan birçok Batılı ülkenin vizyonuyla açıkça örtüşüyor.
Ayrıca Sisi, “Gazze Şeridi’ndeki esirleri ve rehineleri serbest bıraktırarak krizi hafifletmede olumlu bir rol” oynamaya hevesliydi, ancak İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlar konusunu görmezden geldi.
Gazze Şeridi’ne insani yardımların girişi meselesinde İsrail’in şartlarına uydu ve bu şartlara karşı çıkıp insani yardımların ulaştırılması ve yaralıların kabulüne ilişkin çağrılara kulaklarını tıkadı.
Politik çelişkler
Cumhurbaşkanı Sisi’nin Gazze’deki duruma yaklaşımında, özellikle iki konuda birçok çelişki ortaya çıktı.
Sisi, Sina’ya göç ettirme düşüncesini ısrarla reddetmeye odaklanmasına rağmen, iktidara geldiğinden bu yana Gazze ile Sina arasındaki sınır bölgesini boşaltma ve orada yaşayan halkı aşama aşama göç ettirme operasyonunu yürütüyor.
Üstelik ABD Başkanı Joe Biden’ın 20 Ekim’de Kongre’ye sunduğu ve hem Ukrayna hem de İsrail için mali tahsisleri onaylayan önerisi ilişkin konuşması, bu ödeneklerin bir kısmının “komşu ülkelere kaçacak olan Gazze halkının potansiyel ihtiyaçlarını karşılamak için” harcanacağına dair bir sinyal içeriyordu.
Mısır, Biden’ın konuşmasında, Gazze’deki krizin “sınır ötesi yerinden edilmeye, bölgede insani ihtiyaçların artmasına” yol açabileceğini ve “fonun İsrail, Batı Şeria, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Mısır dahil olmak üzere Gazze dışında ortaya çıkacak programların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılabileceğini” belirterek yanıt verdi.
Mısır hükümeti, savaşın ilk haftasında Gazze Şeridi’ndeki saldırıyı reddeden halk gösterilerini engellese de, bazı Mısır üniversitelerinde sınırlı gösteriler patlak verdi.
Savaştan sonraki ilk Cuma günü, 13 Ekim 2023’te, Kahire’deki El-Ezher Camii civarında, İskenderiye’deki El-Kaid İbrahim Camii civarında ve diğer bazı şehirlerde spontane ve nispeten büyük gösteriler düzenlendi.
Sisi daha sonra bu kartı bir halk yetkisi elde etmek için kullanmaya karar verdi. Rejime sadık partizan ve parlamenter güçleri, Sisi’ye “tehcir” meselesiyle başa çıkma yetkisi verecek bir “yetkilendirme” çağrısı yapmak için seferber etti ve “yerlerini ilan ederek” halk gösterileri çağrısında bulundu.
20 Ekim Cuma gününden önce birçok şehirde gösterilere izin verildi ve ayarlanan Cuma günü gelir gelmez, 2013’ten bu yana nadir bir fırsatla yüz binlerce Mısırlının gösteri yapmasına izin verildi. Gösteriler, önceden belirlenmiş sınırların dışına çıkıp müzakere düşüncesini eleştiren sloganlar atılmaya başlar başlamaz güvenlik güçlerince durduruldu, çok sayıda gösterici tutuklandı ve gösteriler engellendi.
El-Arabi Araştırmalar ve Politika Çalışmaları Merkezi