Lityum Piller ABD ve İsrail’i Neden Endişelendiriyor?

Lityum piller, teknoloji ve askeri sistemlerin temel bileşeni haline gelirken, ülkeler arasında stratejik bir rekabet yaşanıyor. İsrail, Çin'in lityum üzerindeki hakimiyetinden endişe ederken, ABD ve diğer ülkeler ise bağımsız tedarik zincirleri kurma çabasında.
Fokus+
Lityum Piller ABD ve İsrail’i Neden Endişelendiriyor
30 Temmuz 2024

Lityum piller başta ABD olmak üzere birçok ülke için büyük endişe kaynağı haline gelirken, İsrail ise bu pilleri “en az petrol kadar tehlikeli” bir silah olarak değerlendiriyor. 

İsrail, Arap ülkelerinin 1973 Ekim ayında yaşanan Arap–İsrail Savaşı’nda Tel Aviv’i destekleyen ülkelere uyguladığı petrol ambargosu gibi etkili bir “lityum ambargosundan” endişe ediyor. 

Lityum iyon piller, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, elektrikli araçlar ve başta askeri ekipman olmak üzere diğer birçok alet ve cihaza petrolden daha ucuz maliyetlerle güç sağladığı için geleceğin ekonomisinin ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. 

Lityum pillerin önemi 

İsrail merkezli Globes sitesinde yer alan habere göre Tel Aviv’in ulaştırma sektörünün yanı sıra askeri sistemde lityum pillere artan bağımlılığı göz önüne alındığında, “lityum ambargosu” senaryosunda yüksek bir stratejik kırılganlıkla karşı karşıya. 

Lityum pillerin “yeni petrol” olarak önemini ilk fark eden Çin, son yıllarda ulaştırma ve savunma sektörlerine yönelik bağımsız bir lityum pil tedarik zinciri oluşturmak için yüz milyarlarca dolarlık yatırım yaptı. 

Pekin’in bu hamleleri, madenlerin satın alınması ve dünya çapındaki madenlerle tedarik sözleşmelerinin imzalanması, hammaddelerin pillere uygun derecede işlenmesi için ileri bir endüstri kurulması ve ülkede pil üretimi için fabrikalar kurulması yoluyla gerçekleştiriliyor. 

Çin’in kontrolü 

Küresel lityum iyon pil endüstrisini kontrol eden Çin’deki şirketler dünyadaki pil hücrelerinin yüzde 80’ini sağlıyor. 

Hatta pil üreten bazı ABD şirketleri bile Çin merkezli şirketlerin ürettiği lityum iyon hücre bileşenlerine güveniyor. 

Beyaz Saray’ın 2021 tarihli raporuna göre, malzemeye yönelik küresel talep artmadan önce, Çin hükümeti küresel lityum rafineri endüstrisine hakim olmak için 2009 ile 2019 yılları arasında yerli şirketler ve tüketicilere 100 milyar dolarlık sübvansiyon ve vergi indirimi sağladı. 

Öte yandan Çin, başkalarının pazara girmesini engellemek için “en büyük rafine edilmemiş lityum tüketicisi ve en büyük rafine lityum üreticisi” olarak konumunu kullandı. 

ABD’nin hamleleri 

Geç de olsa lityumun öneminin farkına varan ABD, şimdi hızlı hareket etmeye ve olası bir lityum ambargosu tehdidini ortadan kaldırmak için Çin’e olan bağımlılıktan kurtulmaya çalışıyor. 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, geçtiğimiz üç yıl içinde ülkedeki otomotiv endüstrisinin Çin’de üretilen pillere genel bağımlılığını azaltmayı amaçlayan bir dizi düzenleme yayınladı ve pil endüstrisini geliştirmek için milyarlarca dolar harcadı. 

ABD Savunma Bakanlığı da, piller için bağımsız bir tedarik zinciri oluşturma çabalarına öncülük ediyor. 

Bakanlığın Aralık 2022’de yayımladığı 2023-2030 lityum pil stratejisine ilişkin bir belgede şu ifadeler kullanıldı; 

“Pil teknolojisi, gelecekte elektriğe ve otomotiv sektörüne geçişin omurgasını oluşturuyor. Ancak bu tür piller aynı zamanda iletişimden, lazerler ve taktik araçlar gibi geleceğin silah sistemlerine kadar binlerce askeri sistem için de gereklidir.” 

ABD lityum krizinde 

ABD, elektrikli otomobiller, yarı iletkenler ve özel pillerin üretiminde önemli bir bileşen olan lityum talebini karşılama konusunda büyüyen bir krizle karşı karşıya. 

Atlantic Council of United States isimli düşünce kuruluşunun web sitesine göre ABD bu konuda ağırlıklı olarak dış kaynaklara bağımlı ve bu da onu arz sıkıntısı durumunda zorluklara karşı savunmasız hale getiriyor.  

Ayrıca Çin, arzusu doğrultusunda bazı ülke ve şirketlerin lityum iyon pillere erişimini kısıtlayabiliyor. Bu durum ise ABD ve müttefiklerinin ulusal güvenliğini riske atıyor.  

Buna bir örnek vermek gerekirse, bir savaş patlak vermesi veya ani bir şekilde müttefik veya stratejik ortaklara askeri yardım ihtiyacının ortaya çıkması halinde, ABD silahlı insansız hava araçları (SİHA), F-35 jetleri ve hatta telsizler gibi temel savunma ürünlerinde ciddi eksikliklerle karşı karşıya kalabilir. 

Ülkelerin pil edinme çabaları 

İsrail merkezli Globes haber sitesinin haberine göre, örneğin Suudi Arabistan şu anda ülkedeki mevcut lityum yataklarının üretimi ve bunların işlenmesini geliştirmek için önemli çabalar gösteriyor. 

Aynı durum, SİHA ve güdümlü füzelerde pilleri yoğun şekilde kullanan, otonom veya uzaktan kumandalı silahların geliştirilmesinde oldukça aktif olan İran için de geçerli. 

Bu ay, İran’ın başkenti Tahran’da batarya geliştirme ve üretimine ilişkin ilk uluslararası konferans düzenlenecek. 

Geçtiğimiz iki yıl içinde İran’da, dünyadaki bilinen rezervlerin yaklaşık yüzde 10’u kadar olduğu tahmin edilen büyük lityum rezervleri keşfedildi. 

Küresel ihtiyaçlar ve gelecekte yaşanması beklenen rekabet 

Dünya Bankası’na (WB) göre hayati önem taşıyan temiz enerji teknolojilerine yönelik artan talebi karşılamak için lityum da dahil olmak üzere, önemli minerallere yönelik üretimin 2050 yılına kadar yaklaşık yüzde 500 artması gerekiyor. 

Finans sektörü ve uluslararası ticaret hakkında kapsamlı analizler sunan World Finance, lityum iyon pillere olan toplam talebin 2010’da olan 0,5 gigawatt saatten, 10 yıl içinde yaklaşık 526 gigawatt saate yükseldiğini bildirdi. Uzmanlar, bu talebin 2030 yılına kadar 17 kat artacağını tahmin ediyor.  

Öte yandan, yalnızca ABD’nin 2030 yılına kadar tamamen elektriğe geçmesi için üretim kapasitesinin yüzde 200-300 oranında artması gerekiyor. 

Lityum OPEC 

Küresel lityum üretiminin yaklaşık dörtte üçünden sadece beş şirket sorumlu. Bunlar ise kaynak geliştirme, rafinaj ve işlemeden pil üretimi ve geri dönüşümüne kadar üretim hattının her aşamasında faaliyet gösteriyor. 

Bu bağlamda, 2030 yılına kadar inşaatı devam eden 200 büyük pil fabrikasından 148’inin Çin’de olması bekleniyor. 

World Finance verilerine göre, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), dünya lityum rezervlerinin yalnızca yüzde 25’ine sahip olmasına rağmen, Çin’in küresel kimyasal lityum üretimindeki payının yaklaşık yüzde 60 olduğunu tahmin ediyor. Güney Amerika ise dünya çapında bilinen rezervlerin yaklaşık yüzde 75’ine sahip.  

Ayrıca “Lityum Üçgeni Ülkeleri” olarak da bilinen Arjantin, Şili ve Bolivya, lityum ihracatının kontrol edilmesi için bir araya gelerek “Lityum OPEC” isimli bir grup oluşturma olasılığını tartıştı. 

Lityum üretimini artırmak göründüğünden çok daha zor olsa da, hammadde yarışı kızıştıkça, bu ülkelerin bu tartışmaya ciddi bir şekilde devam etmesi bekleniyor.