Cezayir’deki Tafilalet Sarayı: Bin Yıllık Mimarlık Mirası

Cezayir'in derin mirası ve sürdürülebilir gelecek arayışıyla aydınlanan Tafilalet, antik kentlerin ruhunu modern dünyaya taşıyor. Şehir, 1982’den bu yana UNESCO tarafından insanlık mirası olarak sınıflandırılıyor.
Fokus+
Cezayir’deki Tafilalet Sarayı
27 Mayıs 2024

Cezayir’deki birçok şehrin uzun bir tarihi ve eşsiz bir kültürü var. Ancak özellikle Gardaya şehrinde yer alan yedi saray, 1982’den bu yana UNESCO tarafından insanlık mirası olarak sınıflandırılıyor. 

1930’ların ortalarında modern şehirciliğin öncüsü olan İsviçre asıllı Fransız mimar Le Corbusier, bu sarayları sürdürülebilir kalkınma fikrinden bin yıl öncesine dayanan, manevi bilgeliğe ve geometrik düzenlemeye dayanan uzun bir miras olarak gördü. 

Le Corbusier, 1950’den 1955’e kadar uzanan beş yılda, Fransa’da yeniden tasarladığı Notre-Dame de Nourochamp Kilisesi'ndeki dış tasarımlar ve titiz detaylarda, M.S. 1012 yılında inşa edilen Atteuf Sarayı’ndaki Sidi İbrahim Camisi’nden ilham aldı. 

Pek çok uluslararası mimar, antik çağlara dönerek geleceğe dair fikir arayışı içinde olarak Gardaya, Malika, Beni Isguen, Bounoura ve Atteuf bölgelerindeki saraylara yöneldi. 

Nübye kırsal mimarisinden türetilen benzersiz mimari tarzıyla ünlü olan Mısırlı mimar Hasan Fathy ve eski Cezayir mimarisi üzerine yaptığı çalışmayla tanınan Fransız mimarlık tarihçisi André Ravéreau buraları ziyaret etti. 

Söz konusu mimarlar, geçmişin geleceğe uygun olduğunu ve öncülerin getirdiği yeniliklerin paylaşılabilir bir insanlık mirası olduğunu teyit eden fikir ve teorilerle buradaki sokaklar, camiler ve binalardan esinlendi. 

 

Miras 

Beni Isguen Sarayı’nın yukarısında (Cezayir’e yaklaşık 650 km uzaklıkta) yer alan Tafilalet isimli eski bir köy, bölge halkını, palmiye ağaçları ve meyve bahçeleri içeren vahanın derinliklerinde, yapılaşmaya zorlayan devasa kentsel genişlemeye rağmen hala küçük, eski camisini koruyor. 

Bölgedeki ekonomik dengeler göz önünde bulundurarak, yavaş yavaş yayılan “kentsel istiladan” koruma fikri ortaya çıktı. 

Bu hayati arzunun, Ekim 1988 olaylarından sonra ortaya çıkan boğucu konut kriziyle birleşmesi, Dr. Ahmed Nouh ve beş arkadaşının zihninde bu fikri doğurdu. 

1997 yılında sivil toplumun himayesinde Emidol Derneği'ni kuran bu ekip, kendilerini bir araya getiren bu projeyi geliştirmeye başladı. 

Projeye eşlik eden merhum Vali Muhtar Othmani başta olmak üzere kamu yetkilileri, genç ve orta sınıf çiftlere uygun fiyatlarla konut sağlayacak uygun bir formül arayışına girdi. 

Dr. Ahmed Nouh, Ultra Algeria haber sitesine yaptığı açıklamada, “Yaptığımız bir çalışma bize, bir Cezayirlinin dört odalı bir daire satın almak için 60 ve 65 yıl boyunca maaşının tamamını harcaması gerektiğini gösterdi” dedi. 

Dr. Nouh, bunun imkansızlığı karşısında taş, alçı ve kireçten şehirler kuran atalarının yaptığı gibi, düşük maliyetle yerel malzemeye dayalı konut yapmaya karar verdiklerini söyledi. 

Beni Isguen yakınlarında kurulan köyün anısına, toplumun sosyal ruhunu koruyan atalardan kalma inşaat tekniklerini koruyarak yapılan projeye “Yeni Tafilalet” adını verdiklerini bildiren Dr. Nouh açıklamasını şöyle sürdürdü: 

“Atalarımız, geniş toplulukların dışında kalan küçük şehirleri, yani sarayları, yalnızca onları organize etme ve yönetme yeteneği sağlamak amacıyla inşa ettiler. Aynı zamanda kolektif vicdanı korumayı da hedeflediler. Birbirini tanıyan sakinler, komşulara saygı ve bir arada yaşama şartlarına bağlılık gibi sosyal normların korunmasına katkıda bulunuyor.” 

Zeroual ve Buteflika 

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamine Zeroual, Nisan 1997’de Wadi Mzab'a (Gardaya’daki bir bölge) yaptığı resmi bir ziyaret sırasında, bürokrasinin pençesinde bocalayan konut projelerinin akıbeti ve finansman kıtlığı hakkındaki bilgisi göz önüne alındığında gerçek düzenlemesinden emin olmasa da, 22 hektarlık alana yayılan kayalık bir dağın üzerine söz konusu yeni şehrin temel taşını attı. 

Dr. Ahmed Nouh, Ultra Algeria’ya yaptığı açıklamada bu durumu gülümseyerek, şu ifadelerle yorumladı: 

“Zeroual bana şaka yollu bir şekilde ‘Bu projeyi gerçekten bu çıplak dağda mı bitireceksin?’ diye sordu. İmkansız görünüyordu, ben de ‘İnşallah’ diye cevap verdim. O da bana gülerek ‘Eh, İnşallah’ diye cevap verdi.” 

Şubat 2004’te ise eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın projenin açılışını yaptığını söyleyen Dr. Nouh, “Yararlanma planlarını 50 vatandaştan oluşan bir gruba dağıttı. O dönemde 723 konut tamamlanarak küçük, orta ve büyük evler arasında yüzölçümüne göre bin 50 eve ulaşmak hedefleniyordu” diye konuştu. 

Dr. Nouh, bir süre önce yaptıkları saha ziyaretinde rehberleri olan Muhtar Dada’nın, 3. yüzyılın başına kadar uzanan Beni Mzab antik kentlerinin ruhunu ve formunu yeniden canlandıran çevre kentinin sırlarını kendilerine anlattığını bildirdi. 

Buradaki evlerin, şekil ve renk olarak eski saraylara göre inşa edildiğini, ailelerin mahremiyetini korumak amacıyla, birbirine bakan kapı olmadan, geleneklere bağlı olarak 7,5 metre uzunluklarda inşa edildiğini de ekledi. 

 

Güneş enerjisi 

Şehirde, hiç çaba harcamadan, antik kentlerin kurulduğu gün “henüz bulunmayan” araçların kullanılması sonucu sokakların genişlediğini fark edip, aynı zamanda toplumsal örgütlenme fikrinin pratik bir uygulamasını da görebilirsiniz. 

Bölgedeki bir içme suyu deposunda su tasarrufunu öğreten şöyle güzel bir söz yazılı: 

“En ucuz su mevcut olan, en pahalısı ise kayıp olan.” 

Şehirdeki ortak bir noktada organik, plastik ve normal atıklar dahil olmak üzere modern ayırma yöntemlerine göre düzenlenmiş çöp atma konteynırları bulunuyor. 

Dr. Nouh şehrin özelliklerini anlatmaya devam ederek, “Şehirde, Tafilalet’te tamamlanan parkın sulanması için yeniden kullanılan iki atık su arıtma tesisi bulunuyor” ifadelerini kullandı. 

Organik ve fermente atıkların güneş enerjisi üretmek için kullanıldığını ve gelecekte tam yeterliliğe ulaşmak için bunu geliştirmeyi hedeflediklerini de belirtti. 

Ortak yönetim 

Mzab halkının her evin altında keçi yetiştirmesi eski bir gelenek. Evlerin terasları ise yumurta elde ettikleri tavuklar ile peynir ve süt sağladıkları keçiler için yem olarak yiyecek artıkları atmak üzere tasarlandı. 

Bu geri dönüşüm fikrinin hayata geçirilmesinin arkasında, yaşam döngüsüne saygı gösteren ve hiçbir şeyin israf edilmemesi, sürekli yeniden üretilmesi kuralı olan bu alışkanlık gibi görünüyor. 

Kentin işleyişini garanti eden 11 dernekten biri belediyenin şehirden topladığı çöplerden sorumlu. Derneklerin geri kalanı ise stadyum, çoklu spor salonu, kütüphane, müze ve kültür gibi çeşitli alanlarda görev yapıyor. 

Böylece kadim bir ismi yeniden canlandıran, antik kent tekniklerini benimseyen, ortak yönetim, dayanışma ve toplumsal örgütlenme ruhunu koruyan Tafilalet’in, Beni Mzab medeniyetinin bin yılı aşkın bir süredir tarihte devam etmesinin arkasında yatan, sürdürülebilir bir kültürel ve kentsel modeli yeniden canlandırdığı ve bu yapının devamının arkasında olduğu açık. 

İnsanlığa, çevreye, tarihe ve coğrafyaya dost olan bu şehir, sanki “Bu dünyada yaşamaya değer şeyler var” dercesine gerek ulusal ve Arap ülkelerinden gerek de uluslararası açıdan ödüller kazanmaya devam ediyor. 

 

13 doktora tezi ve uluslararası ödül 

Kuruluşundan bu yana araştırmacılar ve uzmanların ilgisini çekmeye devam eden Tafilalet, 8’i yabancı araştırmalara ait 13 doktora tezine ilham kaynağı oldu. 

Avitam adlı bir Avrupa araştırma kuruluşu, şehrin çeşitli benzersiz özelliklerini ele alan ve 30 bölümden oluşan “İdeal Eko-Kent" başlıklı bir araştırma makalesi hazırladı. 

Kanada Montreal Üniversitesi, doktora bitirme tezleri hazırlamaları için bölgeye araştırmacılar gönderdi. 

Fransa ve Avrupa’nın en büyük yayınevlerinden biri olan Flammarion House ise umutsuzluğu uzaklaştıran ve umut aşılayan bir isim seçen uzmanların hazırladığı, bölge hakkındaki 250 sayfalık Mumunu Yak isimli bir kitap yayımladı. 

 Bu şehrin mumu bir gün sönecek gibi görünmüyor... 

Şehir, 2014 yılında Marakeş’te Arap Birliği Çevre Ödülü, ardından Marakeş Uluslararası Konferansı’nda sürdürülebilir şehir için verilen ilk uluslararası ödül gibi yerel ve uluslararası ödüller kazandı.   

2016’da Küresel Isınma Konulu “COP 22”, ardından 2020 Yılı Uluslararası Enerji Ödülü kazandı. 

Son olarak, Norveç’in Kopenhag kentinde ocak ayında düzenlenen ve 180 ülkeden 2 binden fazla katılımcının yer aldığı ilk uluslararası enerji ödülü olan “Global Energy 2024”yi kazandı. 

Tafilalet’in yeni dehası uluslararası düzeyde tanınmasına rağmen, Dr. Ahmed Nouh, en büyük onurun kesinlikle eski ataların dehasını ölümsüzleştirmek ve onların mirasını şimdiki ve gelecek nesillere aktarmak olduğuna inanıyor.