ABD Başkanlık Seçimlerinin Ateşkes Görüşmelerine ve Bölgeye Etkisi
Ateşkes görüşmeleri
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İsrail ile Hamas arasında patlak veren çatışmanın ardından, bölgedeki gerilimi yatıştırmak ve tarafları masaya oturtmak amacıyla yoğun diplomatik bir maraton yürüttü. Blinken, olayların başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana 11 kez Orta Doğu turuna çıkarak İsrail, Ürdün, Mısır, Katar, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerle kritik görüşmeler gerçekleştirdi.
Blinken’ın ziyaretlerinin merkezinde, elbette ilk olarak ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlamaya yönelik stratejik taahhüdü ile bölgedeki statükoyu dengeleme çabası bulunuyordu. ABD bu ziyaretler ile bir yandan İsrail'e verdiği askeri ve siyasi desteği vurgularken, diğer yandan bölge ülkelerine yaşananlar için Hamas’ı sebep göstererek köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Ancak, hem Netanyahu yönetiminin uzlaşmaz tutumu ile birlikte saldırıları Beyrut’a ve Tahran’a kadar genişletmesiyle gerçekleştirdiği kritik suikastlar hem de Hamas’ın rehineler ve tüneller üzerindeki başarılı kontrolü, Blinken’ın bu iki hedefi aynı anda gerçekleştirmesinin zor olduğunu gösterdi.
Günün sonunda ABD’nin kalıcı bir ateşkesi sağlayamaması ve İsrail’e askeri malzeme yardımının devam etmesi seçim sonrası ateşkes görüşmelerinin nasıl seyredeceği sorusunu akıllara getirdi.
Eğer seçimlerde Demokratlar yeniden kazanırsa, ateşkes konusunda İsrail’e baskı artabilir. Harris elbette Gazze’de "Hamas sonrası" bir düzen kurma amacı taşıyacaktır. Ancak Cumhuriyetçilerin kazanması durumunda, özellikle Donald Trump’ın seçilmesiyle, İsrail’e daha sınırsız destek sağlanması ve çatışmaya daha müdahalesiz bir yaklaşım benimsenmesi beklenebilir. Bu durum, Gazze’deki ateşkes olasılığını ve müzakerelerden sonuç çıkma ihtimalini zayıflatabilir.
Hangi tarafın kazanması bölgeyi nasıl etkiler?
Demokratların Zaferi: Demokratlar, İsrail’e stratejik desteği sürdürse de insan hakları çevrelerinin baskılarını daha fazla hissedeceğinden daha hassas bir tutum izleyebilir. Harris yönetimi, iki devletli çözüm çerçevesine dönülmesini ve Filistinlilerle müzakerelerin canlandırılmasını teşvik edebilir. Gazze’ye yönelik kısıtlamaların hafifletilmesi de gündeme gelebilir. Ancak, bu baskıların İsrail tarafından ne ölçüde kabul göreceği ve Netanyahu’nun aşırılık yanlısı koalisyonunu ne ölçüde frenleyebileceği merak konusu.
Cumhuriyetçilerin Zaferi: Cumhuriyetçiler, İsrail’in güvenliğini mutlak bir öncelik olarak görüp, daha sert bir dış politika izleyebilir. İsrail’e yönelik eleştirilerin azalması ve ABD’nin İsrail’e yardım konusunda daha rahat davranmasının önünü açabilir. Bu durum, bölgedeki çatışmaların daha da tırmanmasına yol açabilir. Trump’ın geçmişteki politikaları, İsrail’in genişlemesini teşvik etmiş ve Filistin tarafında ciddi hayal kırıklığı yaratmıştı; benzer bir politika çizgisi devam edebilir.
Yeni ABD başkanının İsrail politikası
ABD seçimlerinin sonucu, Washington-Tel Aviv ilişkilerini de yeniden şekillendirebilir. Demokratlar, İsrail’e koşullu destek politikasını sürdürebilir. Örneğin yerleşimlerin genişletilmesine karşı daha güçlü eleştiriler getirilebilir. Biden yönetimi, İsrail’e büyük ölçüde destek sunsa da diplomatik temaslarda insan hakları ihlallerini gündeme getirmekten çekinmemişti.
Öte yandan Cumhuriyetçilerin iktidara gelmesi, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki politikalarını daha serbest şekilde uygulamasına zemin hazırlayabilir. Trump yönetiminin geçmişte "Yüzyılın Anlaşması" gibi planları ve ABD elçiliğini Kudüs’e taşıması gibi adımları İsrail’e nasıl bir bakış açısı sergileyeceği konusunda bize fikir verebilir. Eğer bu yaklaşım devam ederse, İsrail’in saldırgan politikalarının teşvik edilmesi ve Gazze’deki ablukanın artması ve İsrail’in bölgedeki saldırılarını devam ettirmesi muhtemel gözüküyor.
Sonuç
ABD seçimlerinin sonucu, Gazze’de ateşkes görüşmelerinin başarısını ve bölgedeki dengeleri doğrudan etkileyebilir. Demokratların zaferi, ateşkes ve İsrail’in dizginlenebilmesi açısından umut verici olabilirken, Cumhuriyetçilerin kazanması çatışmaların devam edeceği ihtimaline daha yakın duruyor.
Günün sonunda her iki durumda da ABD'nin İsrail’e stratejik desteği sürecek bu hepimizin malumu; ancak yaklaşımın İsrail’e yaklaşım tonunda önemli farklılıklar olabilir. Bu değişkenler hem İsrail’in hem de bölgenin gelecekteki durumunu şekillendirecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.