İspanya’daki Irkçı Nefret Söylemi Neden Artıyor?

İspanya'da aşırı sağcı grupların sanal ve gerçek dünyada yaydığı ırkçı nefret söylemi, ırkçılıkla mücadele eden aktivistler üzerinde giderek artan bir baskı oluşturuyor. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler ve nefret içerikli kampanyalar ise göçmenleri ve ırkçılığa karşı mücadele edenleri tehdit eden tehlikeli haline geliyor.
Fokus+
İspanya’daki Irkçı Nefret Söylemi Neden Artıyor
26 Ağustos 2024

İspanya’da aşırı sağın körüklediği, sanal ve gerçek dünyada suçlara neden olan uydurma bilgiler yoluyla yabancı insanları, özellikle de ırkçılıkla mücadele alanındaki aktivistleri hedef alan nefret söylemi artıyor. 

Irkçılık karşıtı aktivist olan Gambiya kökenli İspanyol gazeteci Moha Gerehou, ırkçılıkla mücadele eden kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan SOS Racismo Madrid’in başkanlığını devralarak, yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla mücadeleye yönelik faaliyetler düzenledikten sonra, sosyal medya platformu X üzerinden yapılan “acımasız nefret saldırılarının” hedefi oldu. 

Gerehou’ya yönelik saldırılar, sosyal medyada çok sayıda takipçi elde ederek, tanınır hale geldiği 2017 yılında, İspanya’da göçmenlerin öncülüğünde ilk ayrımcılık karşıtı gösteri düzenleneceğini duyurmasının ardından daha da arttı. 

Ancak Gerehou’nun duruşu nedeniyle ödediği en büyük bedel, aktivistlerin 2016’da “İspanya beyaz değil” etiketi kullanarak başlattığı kampanyaya katılması sonucu oldu. 

Gazetecinin internetteki bir müzayedede paylaşılan fotoğrafının altında, “Ayın müzayedesine bin euroyla başlıyoruz, kim daha fazlasını ödeyecek?”, “Eğer solucanları temizlenmişse ve veterinerden sertifikası varsa, fiyatı bin 200 euroya çıkaracağım” ve “Eğer onu bir tarlanın ortasına bırakıp yakalamama izin verirseniz bin 400 euro ödeyeceğim” gibi ifadeler kullanıldı. 

İspanyol aktivist ise bu ifadelerin sadece kendisiyle dalga geçmeyi amaçlayan önemsiz cümleler değil, daha ziyade derin ve tehlikeli bir arka plan ve boyuta işaret ettiğini düşünüyor. Ayrıca, SOS Racismo Madrid’de insan hakları araştırmacısı olan Cristina San Momo da aynı görüşe sahip. 

Araştırmacı Momo, “solucan ve “veteriner” gibi kelimeler kullanarak Gerehou’yu hayvanlarla eşit gördüklerinin altını çizdi. Ayrıca Gerehou’nun solucanlardan kurtulması gerektiğini söylemenin, üstü kapalı olarak pislik, yoksulluk ve kendine bakamama kavramlarına atıfta bulunma anlamına geldiğini de vurguladı. 

Aynı zamanda, bir köle satışını andıran müzayedenin, siyahilerin renk farklılığından dolayı ırkçıların kendilerine üstün oldukları inancıyla ilgili olduğunu da ekledi. 

Yargının cezaları yeterli mi? 

Gerehou olayın ardından polise şikayette bulundu ve İspanyol vatandaşı olan üç failin kimlikleri belirlendi. Ancak hakim yaşananları “ırkçı bir suç” olarak değerlendirmese de, Gerehou vazgeçmedi ve temyize başvurdu. 

Al-Araby Al-Jadeed’in incelediği 2072/2016 sayılı dava dosyasında yer alan bilgilere göre olaydan birkaç ay sonra polis söz konusu üç kişiyi gözaltına aldı. 

14 Temmuz 2022’de ise faillerden ikisine bir yıl üç ay hapis ve dokuz ay boyunca her gün altı euro yani toplamda bin 620 euro para cezası verildi. Gerehou’ya da 3 bin euro tazminat vermelerine hükmedildi. 

Faillerden biri de, dört yıl üç ay süreyle öğretmenlik mesleğini yapmaktan mahrum bırakıldı. Ancak hükümlüler karara itiraz etti. 

Verilen cezalardan memnun olan Gerehou, “Irkçılıkla ilgili bir davada nihayet adalet sağlandı. Bu, göçmen topluluğu için bir zaferi, ırkçılara ise sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla suç işlememeleri konusunda bir uyarıyı temsil ediyor” ifadelerine yer verdi. 

Ancak Gerehou’nun davasına aşina olan göçmenlik avukatı Anna Bebang Gonzalez, sanal dünyada işlenen suçun, gerçek dünyada işlemekle karşılaştırıldığında faillere daha ağır cezalar verilmesi gerektiğini söyledi. 

Öte yandan Gonzalez, Gerehou’ya bir kafede veya sosyal medyada “pis siyahi adam” demenin aynı şey olmadığını, çünkü internetteki içeriğin daha fazla sayıda insana ulaştığını ve bu nedenle zarar ve etkinin daha ciddi olduğunu vurguladı. 

İspanya’da nefret söylemi nasıl artıyor? 

Ülkedeki beş sosyal ağdaki nefret söylemini izleyen ve hükümet tarafından desteklenen İspanya Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı Gözlemevi (OBERAXE), geçtiğimiz yıl Ocak-Şubat ayları arasındaki dönemde nefret söylemi içeren 586 paylaşımı gözlemledi. 

OBERAXE verilerine göre, bunların dörtte biri paylaşıldıkları platformlarda silindi. 

Söz konusu nefret söylemlerinin 151’i Facebook, 147’si X, 109’u Instagram, 93’ü YouTube ve 86’sı TikTok’ta paylaşıldı. 

OBERAXE ayrıca Mart ve Nisan aylarında 200’ü Facebook,147’si X, 119’u Tik Tok, 97’si YouTube ve 88’i Instagram’da olmak üzere 651 nefret söylemi kaydetti. Daha sonra bunların yüzde 21’i silindi. 

Polis 2014’ten 2023’e kadar 15 bin 286 nefret suçunu soruşturdu 

Nefret Suçlarıyla Mücadele İkinci Eylem Planı İzleme Komitesi’nin 31 Ocak tarihli toplantısında Bakan Fernando Grande-Marlaska tarafından açıklanan İçişleri Bakanlığı’nın istatistiklerine göre İspanya’da nefret söylemi sürekli artıyor. 

İçişleri Bakanı verilere ilişkin açıklamasında, nefret suçlarına ilişkin şikayetlerin 2023’te yüzde 33,1 oranında arttığını bildirdi. 

Bakana göre güvenlik yetkililerine genel olarak nefret söylemiyle ilgili bin 606 rapor geldi. Bunların 604’ü ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla ilgiliydi. Buna karşılık, polis güçlerine 2022’de bu konuda bin 207 vaka rapor edildi. 

2022 yılı, 755’i ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla ilgili olmak üzere bin 869 olayla en fazla nefret suçunun kaydedildiği yıl oldu. 

Ayrıca, 2021’de 639’u ırkçı ve yabancı düşmanlığı olmak üzere toplam bin 802 vaka yaşanırken, 2020 yılında ise yaşanan bin 401 olaydan 458’i bu yönde oldu. 

İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan İspanya’da Nefret Suçlarının Gelişimi 2022 isimli rapora göre bu suçlar arasında, aşağılayıcı muamele ve aşağılamanın yanı sıra, fiziksel saldırı, tehdit, onurun zedelenmesi veya nefrete teşvik yer alıyor. 

Polis, 2014’ten 2023’e kadar 15 bin 286 olay ve nefret suçunu araştırdı. Bu dönemde ırkçı suçların sayısı ise 5 bin 449’a ulaştı. 

Öte yandan Al-Araby Al-Jadeed gazetesi tarafından incelenen 10 farklı İçişleri Bakanlığı raporuna göre bu istatistikler, İspanya’da yasadışı olarak yaşayan ve sınır dışı edilme korkusuyla şikayet etmekten korkan göçmenlerin maruz kaldıkları ırkçı saldırıları içermiyor. 

Uydurma bilgi ırkçıların silahıdır 

Göçmenlerle ilgili yanlış bilgi ve yalan haber yaymak, onların insanların gözündeki imajını çarpıtmayı, onlara karşı düşmanlık yaratmayı ve belirli gruplar tarafından hedef alınmaları ve varlıklarının reddedilmesine yol açmayı amaçlıyor. 

SOS Racismo Madrid’deki soruşturma ve araştırma ekibinin bir üyesi olan Maddie Robinson, şiddeti ve ayrımcılığı meşrulaştıran kolektif bir algının inşasında yalanlar ve yanlış bilgilerin rolüne dair bir örnek verdi. 

Robinson, “SOS Racismo Madrid organizasyonundaki araştırma ekibi, ne zaman belirli bir mahallede küçükler için bir merkez açılmasını önerse, komşular şiddetle karşı çıkıyor. Bu da bu gençlere yönelik olumsuz izlenimleri ve yanlış yönlendirilmiş korkuyu yansıtıyor” dedi. 

Sosyal medyada geniş yankı uyandıran yalan haberler arasında, Moritanya’dan İspanya’ya gelen 64 yaşındaki bir göçmenin, sadece iki yıl çalıştıktan sonra aylık 720 euro emekli maaşı aldığına dair bir haber de yer aldı. 

Bu konu, bilgi teyidi konusunda uzman olan Maldita Vakfı’ndaki ekip tarafından ortaya çıkarıldı.  

Ekip, bireysel emeklilik maaşı alabilmek için bir dizi başka koşulun yanı sıra en az 15 yıl süreyle çalışılması gerektiğini açıkladı. 

Vakıf ekibi ayrıca, göç ve ırkçılıkla ilgili 929 gönderi veya içeriği bir bilgi teyit yöntemi kullanarak sınıflandırdı. 

Öte yandan Al-Araby Al-Jadeed’in Ocak 2022’den 2024 başına kadar olan döneme ait elde ettiği verilere göre ekip, 929 gönderiden 161’inin “aldatıcı” yani yanıltıcı bilgi olduğunu doğruladı. 

Bunlardan 38’i hakkında “Ne biliyoruz?” başlığı altında gerçek durum hakkında açıklamalar yapıldı ve bunlardan 8’i ise “Delil yok" kategorisinde yer aldı. 

Ayrıca, yabancılara karşı nefreti körüklemek ve kışkırtmak amacıyla yanıltıcı haberler yayınlayan hesaplar arasında, Avrupa Parlamentosu’nun yeni seçilen üyesi Alvise Perez’in Instagram hesabı da yer alıyor. 

İspanyol aşırı sağcı seçmen grubu Se Acabo la Fiesta'nın lideri Perez, 900 binden fazla takipçiye sahip Instagram hesabında, tecavüzler, cinsel saldırılar ve şiddet içeren soygunların yüzde 99’unun İspanyol olmayanlar tarafından yapıldığını iddia ettiği videolar paylaşıyor. 

Bu nedenle, hesabı, platformun kurallarını ihlal ettiği için birkaç kez askıya alındı. 

Ayrıca, Al-Araby Al-Jadeed'in incelediği 155/2023 numaralı dava dosyasına göre Perez, yalan söyleme ve yanıltma suçlamalarıyla birçok kez soruşturuldu ve Mart 2023’te yalan bilgi içeren tweetler yayınlamaktan mahkum edildi. 

Irkçı ve nefret söylemleri neden yayılıyor? 

Polisin ırkçı söylemi yayan veya nefret mesajları gönderen kişileri tespit edememesi, daha fazla suçun işlenmesini teşvik ediyor. 

Aynı ırkçı eylemler, Fas kökenli bir İspanyol olan, Rights International Spain isimli bir sivil toplum kuruluşunda ayrımcılıkla mücadele bölümünün başkanı olarak çalışan ırkçılık karşıtı aktivist Youssef Ouled’in başına geldi. 

Ouled, 15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’da bir camiye yapılan saldırıyı meşrulaştıranları kınayan ve polisin “terörü teşvik etme” suçlamasıyla soruşturma açıp açmayacağını sorduğu bir tweet paylaştığı için X platformunda sahte bir hesaptan ırkçı mesajlar aldı. 

Söz konusu mesajlardan birinde silah fotoğrafı gönderilerek, “Bu tweeti sil, yoksa bizzat evine gelip seni ve aileni öldürürüm” ifadesi kullanıldı. 

Anti-Faşizm kitabının yazarı ve nefret söylemleri konusunda araştırmacı olan Miguel Ramos’un belgelediğine göre, göçmenlere yönelik kışkırtmalar ve nefret söylemi, bu konudaki en önemli dönemlerinden biri olarak kabul edilen seçimlerle birlikte artıyor. 

Ayrıca Ramos, seçim kampanyalarında kullanılan söylemin, özellikle Avrupa’da saldırılar meydana geldiğinde göçmenleri terörle bağlantılı gösterdiğini, onları güvenlik, kültür ve kamu kaynaklarını tehdit eden ve entegre olmak istemeyen insanlar olmakla suçladığını da belirtti. 

Barselona Belediyesi’nin Aralık 2017’de yayımladığı “Sosyal Ağlarda Nefret Söylemi: Devlet Bu Konuda Nerede?” başlıklı raporda, IŞİD’in sorumluluğunu üstlendiği, 13 Kasım’da Paris’te düzenlenen saldırılar gibi olayların ardından kitlesel biçimde yayılan sosyal medyadaki radikal ve İslamofobik mesajların tehlikesi konusunda uyarıda bulunuldu. 

Söz konusu saldırıların ardından yaşanan süreçte, İspanyolca “Tüm Müslümanları öldürün” etiketi ile çok sayıda radikal ve İslamofobik tweetler atıldı. 

Ramos’a göre pek çok aktivist, gazeteci ve analist, göçmenleri hedef alan ve provokasyon amaçlı içeriğin yayılmasına katkıda bulunuyor.  

Bu durum, provokasyon yapmak aşırı sağın nefreti kışkırtmadaki etkili stratejilerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Buna “tartışmalı” bir afiş üzerinden örnek veren Ramos, aşırı sağcı Vox partisinin 2021’de Madrid’deki bir metro istasyonuna astığı, yaşlı bir İspanyol kadın ve reşit olmayan bir göçmenin fotoğrafının yer aldığı bir afişte “Reşit olmayan bir göçmen ayda 4 bin 700 euro, büyükanneniz ise 470 euro emekli maaşı alıyor” yazdığını söyledi. 

Ayrıca araştırmacı, sosyal medyada büyük ses getirerek bir kampanyaya dönüşen bu olayın, aşırı sağcı partinin Nisan 2021’deki bölgesel seçim kampanyasının bir parçası olduğuna dikkat çekti. 

Aşırı sağın güvenliğe, kültüre, kamu kaynaklarına tehdit olarak nitelendirdiği grupların her zaman var olduğuna vurgu yapan Ramos, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü; 

“Dolayısıyla bu grupları ekonomik, kültürel, çeşitli yönlerden tehdit olarak göstermek için ellerindeki her türlü formülü kullanıyorlar. Bunu onların nasıl entegre olacaklarını bilmediklerini, suçlu, terörist ve pis olduklarını ve onlara güvenilemeyeceğini söyleyerek yapıyorlar.” 

Gambiya kökenli İspanyol gazeteci Moha Gerehou ise, nefret söylemini yalnızca aşırı sağla sınırlandırmayarak, bunu bir bütün olarak İspanyol toplumunun yapısal bir sorunu olarak gördüğünü belirtti. 

Ayrıca Gerehou, göçmenler, siyahlar ve Müslümanlar hakkında olumsuz varsayımları teşvik eden ve toplumun onlarla ilişkilerini etkileyen bir “stereotipin” var olduğuna işaret etti. 

Bu yapısal sorun konusunda Gerehou ile aynı fikirde olan Ramos da, İspanya’nın kültürel kimliğinin İslamofobi ve antisemitizm üzerine inşa edildiğini, aşırı sağın bu önyargılardan büyük ölçüde faydalandığını ve İslamofobinin kendi söylemlerinin odak noktası haline geldiğini söyledi. 

Nefret söylemini teşvik etmenin hızlı yolları 

Ramos’a göre WhatsApp ile Telegram gibi uygulamalar ve bu medyaların algoritmaları, tartışmalı ve korkutucu içerikleri teşvik etme, kullanıcıların dikkatini çekme ve önemli etkileşim sağlama eğiliminde. 

Şiddetle mücadele ve barışı teşvik etmeyi amaçlayan kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Novact Enstitüsü tarafından yayımlanan “Twitter’da Nefret: Cinsiyet ve Irkçılık Arasındaki Kesişme” raporu da Ramos’un söylediklerini doğruluyor. 

Raporda, bu tür konuşmaların viral yayılma ve finansal kazanç koşullarını daha iyi sağladığına dikkat çekildi. 

Ayrıca, rapora göre algoritmalar ve ırkçı ayrımcı mesajlar arasındaki bu uyumun sosyal medya üzerindeki etkisini artırdığına vurgu yapılarak, nefret mesajları “bireyleri çevrimiçi ortama çekmek ve içerik tüketimini artırmak için cazip bir yem” olarak tanımlandı.  

Örneğin, tartışmalı veya kullanıcıları kızdıran içeriklerin onaylanması veya reddedilmesinin sosyal medya üzerinde daha büyük bir etkisi bulunuyor. 

Raporu hazırlayan ekip, 62 binden fazla takipçisi olan Caso Aislado ve kendisini yasadışı göçle ilgili güncel olayları ve eğilimleri analiz eden bir platform olarak tanımlayan, 90 bin takipçili Mediterraneo Digital gibi, göçmenler ve Müslümanlara karşı yanıltıcı haberlerin yayılmasıyla bağlantılı hesapları izledi. 

Bu hesaplarda yayınlanan haberlerin çoğu, göçmenlerin gerçekleştirdiği iddia edilen şiddet içerikli ve yasa dışı eylemlerle ilişkili. 

Caso Aislado hesabının 2019 yılında yayınladığı bir paylaşımda, İspanya’nın Murcia bölgesinde, Kuzey Afrika ülkelerinden yasa dışı yollardan gelen refakatsiz yabancı çocukları desteklemek için 18 ila 38 milyon euro arasında harcama yapıldığı iddia edilmişti. 

Ancak bu söylenti, yapılan araştırma sonrasında Maldita Vakfı tarafından yalanlandı. 

Söz konusu hesaplarda yayımlanan, “13 Faslı 4 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etti” gibi haberler, ertesi gün “19 Faslı 8 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etti” şeklinde tecavüzcülerin sayıları değiştirilip yeniden paylaşıldı. 

Aynı şekilde, başka ülkelerde çekilen bazı suç içerikli videolar “İspanya’da yaşandığı” iddiasıyla paylaşılarak büyük bir etkileşim yaratıldı. 

Dezenformasyon analizinde uzman olan Pandemia Digital’in yönetecisi Julian Mathias’a göre, yanıltıcı bilgiler yaymak için medya kuruluşu gibi paylaşım yapan ve söz konusu provokatif bilgileri retweetleyen mavi tık sahibi binlerce bot hesap var. 

Eğitim yoluyla nefret söylemi üretmek 

Ramos, akademik çevrelerin bazen ırkçılık için kullanışlı bir alan olduğunu vurgulayarak, “Çünkü okul müfredatlarında pek çok ırkçı bilgi mevcut” dedi. 

Anayasa hukuku alanında doktora sahibi ve göçmenlik ve nefret söylemi konusunda uzman olan, Miguel Hernandez Üniversitesi’nde görevli Cristina Ortega, “Nefretle mücadelede temel araç olarak eğitimin önemine rağmen, bu söylemle mücadelede son çare olarak yasal tedbirler alınmalıdır” dedi. 

Ancak SOS Racismo Madrid’in 2022’de yayınladığı “Irkçılığı Öğrenmek, Ders Kitaplarındaki Irkçı Yapılar” isimli raporda görüldüğü üzere gerçekler oldukça farklı. 

Ders kitaplarını inceleyip, çocuklarda önyargıları güçlendiren anlatılar tespit edilerek hazırlanan rapora göre, örneğin yalnızca İslam kadınlara yönelik muamelesi nedeniyle eleştirildi.  Ancak, ataerkil ayrımcılığın bir Hristiyan geleneği olduğu göz ardı edildi.  

Aynı zamanda, eğitim müfredatı, Endülüs döneminde vatandaşların yaşam kalitesine yönelik önemli eleştiriler içeriyor.  

Rapora göre Endülüs’le ilgili bu atıflar çoğu zaman 21. yüzyılı ele alma ve terörle mücadele bağlamına yerleştiriliyor. 

İncelenen metinlerde birden fazla gizli önyargının varlığını da ortaya koyan raporda, müfredatta Avrupa dünyasından bahsederken aynı üslubun kullanılmadığına dikkat çekildi. 

SOS Racismo Madrid’in raporuna göre müfredatta örneğin İslam toplumu ve Müslüman fetihlerini anlatmak için “yağmalanarak yok edilen” veya “boyunduruk altına alınan kadınlar” gibi terimler kullanılıyor. 

Girdikleri yerleri yok eden ve yağmalayan Vikingler hakkındaki ifadelerde ise, onların saldırdıkları bölgelere “yerleştiği” belirtilerek, işgal kelimesinden kaçınılıyor. 

Söz konusu raporda eğitim müfredatlarına ilişkin, “Bu imalar, Müslüman topluma atfedilen eşitsizliğin yanı sıra vahşetin de gerisinde kalıyor” denildi. 

Raporda ayrıca, Afrika nüfusuna yönelik ders kitaplarının, öğrencilerin zihninde “Afrika’nın her zaman yoksulluk, zayıflık ve vahşetle ilişkili” imajını güçlendirdiği sonucuna varıldı. 

Şu ana kadar bahsi geçen radikal ve yapısal ırkçılık, Müslümanları yerel geleneklere saygı göstermeyen “teröristler” olarak tanımlayan stereotiplerin oluşmasına, böylelikle onların toplumdan dışlanması ve barınma veya iş bulmada zorluklar yaşamasına yol açıyor. 

Bazı durumlarda göçmen ve Müslümanlar, bu nefret söylemi nedeniyle zulüm ve saldırılarla karşı karşıya kalıyor. 

Gerehou bu konuda örnek olarak, 2021’de Murcia’da ırkçı hakaretlere maruz kalan garsonu savunurken, eski bir Sivil Muhafız gücü tarafından vurularak öldürülen Faslı aktivist Yunus Suleymani olayına atıfta bulundu. 

Gazeteci, vurulan Faslı aktivistin “Müslüman ve terörist” olarak görüldüğü bu suçun, miras kalan nefret söyleminin bir sonucu olduğunu da sözlerine ekledi.