Türkiye’nin Enerji Piyasaları ve Arz Güvenliğindeki Rolü Nedir?

Gazeteci Taha Emin, Orta Doğu ile Avrupa’nın kesişme noktasında yer alan Türkiye’nin, jeopolitik konumu sayesinde küresel enerji haritasında hayati bir öneme sahip olduğunu ve bu önemin enerji piyasalarındaki etkisini Fokus+ için inceledi.
Taha Emin
Türkiye’nin Enerji Piyasaları ve Arz Güvenliğindeki Rolü Nedir
18 Temmuz 2024

Doğal kaynaklar açısından zengin Orta Doğu ile en büyük enerji tüketicilerinden olan Avrupa’nın kesişme noktasında yer alan Türkiye, eşsiz coğrafi konumu sayesinde küresel enerji haritasında hayati bir odak noktası haline geldi. 

Bu farklı coğrafi konum, Türkiye’nin petrol ve doğal gazın üretim alanlarından küresel pazarlara taşınmasında önemli bir geçit haline gelmesini sağladı. 

Ayrıca Ankara kaynaklarını çeşitlendirip, altyapısını geliştirerek, küresel enerji pazarındaki kilit oyuncu rolünü güçlendiren uluslararası anlaşmalar imzalayarak enerji güvenliğini sağlamaya çalışıyor. 

Türkiye’nin enerji stratejisi 

Türkiye, son 20 yılda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında enerji talebindeki en hızlı büyümeyi kaydetti. 

Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre bu dönemde Türkiye, dünyada elektrik ve doğal gaza olan talebin artması konusunda Çin’den sonra ikinci sırada yer aldı. 

Dünyadaki ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 60’ına komşu bir bölgede yer alan Türkiye, bölgesindeki en büyük doğal gaz ve elektrik piyasalarından biri haline geldi. 

Diğer yandan, Türkiye enerji talebini karşılamakta yaklaşık yüzde 74 oranında dışa bağımlı.  Ülkenin enerjide dışarıya olan bağımlılığı, bu alanda uluslararası ilişkilerin önemini artırıyor. 

Enerji arz güvenliğinin artırılmasına yönelik yöntem ve kaynakların çeşitlendirilmesi Türkiye’nin enerji stratejisinin temel hedeflerinden biri. Ülke aynı zamanda enerji stratejisinin uluslararası boyutunu oluşturan bir dizi temel unsurla, bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı ve enerji alanında bölgesel bir ticaret merkezi olmayı hedefliyor. 

Artan talep ve ithalat bağımlılığının yanı sıra ülkenin bölgesel ve küresel enerji güvenliğine etkin katkısı ve enerji alanında bölgesel bir ticaret merkezine dönüşmesi de dikkate alınarak, Türkiye’nin enerji stratejisi, petrol ve doğal gaz tedarik yöntem ve kaynaklarının çeşitlendirilmesinin sağlanmasıyla özetlenebilir. 

Türkiye’nin stratejisinde, enerji zincirinin her aşamasında sürdürülebilir kalkınma kapsamında sosyal ve çevresel etkiler de dikkate alındı. 

Elektrik üretiminde hane halkı ve yenilenebilir enerjinin payının artırılmasının yanı sıra nükleer enerjinin enerji karışımına dahil edilmesi için çalışmalar yapıldı. 

Türkiye 2023 yılında 5,1 milyon ton ham petrol üretmeyi başardı ve bu, toplam petrol ihtiyacının yalnızca yüzde 13’ünü karşıladı. 

2022-2035 Ulusal Enerji Planı çerçevesinde yenilenebilir enerjinin, işletmeye girecek yeni elektrik kapasitesinin yüzde 75’ini ve 2035 yılında toplam kapasitenin yüzde 65’ini oluşturması bekleniyor. Bu oran 2023’te yüzde 58,5 olarak kaydedilmişti. 

Türkiye'nin küresel enerji ticaretindeki rolü 

Türkiye, küresel enerji ticaretinde bir merkez olma hedefiyle, bölgede doğal gaz ve petrolün taşınmasına yönelik birçok önemli boru hattı projesini hayata geçirdi. Bu kapsama giren projeler arasında Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı (BTC), Irak-Türkiye arasındaki Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı, Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı (SCP), Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE), Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü (ITG), Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı yer alıyor. 

Konuya ilişkin Fokus+’a açıklama yapan enerji uzmanı Amer Es-Shobaki, Türkiye’nin Asya’daki üretici ülkeler ile Avrupa’daki tüketici ülkeler arasında boru hatları sağlayarak, her zaman enerji aktarımının merkezi olmaya çalıştığını söyledi. 

Shobaki, “Türkiye, bir yandan bu kaynaklar açısından zengin olan Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya gibi ülkelerdeki arz ile diğer yandan petrol ve gaza susamış Avrupa ekonomisi arasında bir bağlantı olduğunun farkına varıyor” diye konuştu. 

Enerji uzmanı, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı olmak üzere mevcut uluslararası gerilimlere dikkat çekerek, şu ifadelerle açıklamasına devam etti:

“Bu durum, Asya enerjisinin, Rusya’nın enerjisini cezalandıran ve başta boru hattıyla taşınan gaz olmak üzere enerjiye daha fazla muhtaç hale gelen Avrupa’ya güvenli bir şekilde taşınması konusunda Türkiye’nin rolü ve önemini güçlendirdi.” 

Shobaki, Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde Karadeniz’de açıklanan önemli keşiflerle petrol ve gaz üretimine yönelik yerel yeteneklerini en üst düzeye çıkarmak için gösterdiği büyük çabanın yanı sıra, ulaştırma boru hattı ağını genişletmeye devam ettiğini vurguladı.  Ankara’nın ayrıca daha fazla ulaşım boru hattı aracılığıyla daha fazla katılımı sabırsızlıkla beklediğinin de altını çizdi. 

Türkiye’nin, Doğu Akdeniz gazını Türk boru hatlarıyla taşımayı planladığını belirten Shobaki, “Ancak İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki savaşının devam etmesi nedeniyle enerji alanında Türkiye-İsrail işbirliğinin askıya alınmasının ardından bu durum durdu” diye ekledi. Enerji uzmanı, Ankara’nın, Katar doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa kıtasına taşınması yönünde de gelecek planları olduğunu vurguladı. 

Türkiye’nin ulaşım hatlarının altyapısına önem verdiğine dikkat çeken Shobaki, “Bu ağı iyi bir şekilde sürdürmek ve yolları güvence altına almak için seçkin teknik kadrolara sahip olması, Türkiye’nin Asya’dan Avrupa’ya enerji taşınmasında güvenli bir koridor olma konusundaki konumunu güçlendirdi” dedi. 

Trans Adriyatik Boru Hattı’nın (TAP) 2020 yılı sonunda tamamlanmasının ardından Avrupa’nın dördüncü doğal gaz arteri olan Güney Gaz Koridoru’nun kurulmasıyla, Türkiye’nin Avrupa’nın enerji arzının güvence altına alınmasına katkısı yeni seviyelere ulaştı. 

Türkiye’den geçen Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP), Güney Gaz Koridoru’nun omurgasını oluşturuyor. Ayrıca, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nın 2026 yılına kadar yıllık 31 milyar metreküp kapasiteye ulaşması hedefleniyor. 

Son dönemde Türkiye’de doğal gaz arz güvenliğinin artırılmasına katkı sağlayan projelerden biri de TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı projesi. Bu proje, Karadeniz’in altından geçen her biri 15,75 milyar metreküp kapasiteli iki boru hattından oluşuyor. Birinci hat Türkiye’ye, ikinci hat ise Avrupa ülkelerine gaz taşıyor. 

Küresel petrol talebinin yaklaşık yüzde 3’ünün Türk Boğazları üzerinden taşınması nedeniyle Türkiye’nin boğazları, küresel enerji güvenliği açısından özel bir öneme sahip. 

Raporlar, Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden günde yaklaşık 600 bin varil Azerbaycan petrolü ve yaklaşık 450 bin Irak petrolü ihraç ettiğini gösteriyor. 

Boru hattına pompalama, geçen yılın mart ayından bu yana durduruldu, ayrıca siyasi ve mali nedenlerden dolayı henüz işletilmedi. 

Gazprom’un Rusya’dan TürkAkım boru hattıyla Türkiye üzerinden bazı Avrupa ülkelerine ihracatı, Nisan ayında 1.160 milyon metreküp iken, mayıs ayında 1.367 milyon metreküpe yükseldi. Bu rakam, sevkiyatın yalnızca 750 milyon metreküp olduğu geçen yılın mayıs ayındaki rakamdan çok daha yüksek. 

En önemli enerji hatları 

  • Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) 

TANAP, Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı (SCP), TANAP ve Trans Adriyatik Boru Hattı’nın (TAP) olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı, Hazar Denizi’ni Azerbaycan, Gürcistan ve ardından Türkiye’ye bağlayarak TANAP hattıyla doğal gaz taşımayı hedefliyor. Hattın Türkiye içindeki uzunluğu 696 km olup, yıllık kapasitesi 16 milyar metreküpe kadar çıkıyor. 

Proje 2003 yılında onaylandı, 442 km’si 2005 yılında tamamlandı, 2006 yılında açıldı ve aynı yılın Ekim ayında Türkiye’ye gaz pompalanmaya başlandı. 

Türkiye’den geçen bin 850 km uzunluğundaki TANAP hattının maliyeti 7 milyar dolar. Hattın inşaatına 2011 yılında başlandı ve 2018 yılında tamamlandı.  Başlangıçta kapasitesi 16 milyar metreküptür. Ancak daha sonraki yıllarda bu rakamın 31 milyar metreküpe çıkarılma ihtimali de var. 

TANAP, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’yi birbirine bağlayan Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin önemli bir parçası. TAP hattı ise 870 km uzunluğunda olup, Türkiye ile Yunanistan’ı birbirine bağlıyor. 

  • Mavi Akım Projesi 

1997 yılında imzalanan Mavi Akım Boru Hattı Anlaşması, Rus gazının 25 yıl süreyle Türkiye’ye tedarikini öngörüyor.  Hat, 380 km’si Karadeniz'in altında olmak üzere bin 213 km uzunluğa ve yıllık 16 milyar metreküp kapasiteye sahip. 

Projeye göre, hat Rusya’dan başlayıp Ukrayna, Moldova, Karadeniz, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye kadar uzanıyor. Ancak nihai anlaşma yalnızca Rusya ve Türkiye’yi içeriyor. Türkiye ise, jeopolitik açıdan “tehlikeli bir oran” olan yüzde 44 ile Rus gazına bağımlı. 

  • TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı 

TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı fikri, Mavi Akım Boru Hattı’nın başarısının ardından ortaya çıktı ve 2014 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından duyuruldu.  Anlaşma, 2015 yılında Rus uçağının Türkiye üzerinde düşürülmesi nedeniyle ertelendi, ancak ilişkilerin düzelmesi üzerine 2016 yılında imzalandı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılında TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Hedefimiz, ülkemizi küresel enerji merkezlerinden biri haline getirmektir” ifadelerini kullandı. 

Doğal gaz, yıllık kapasitesi 32 milyar metreküp olan doğal gaz boru hattı ile Rusya’dan başlayıp Türkiye üzerinden Doğu Avrupa’ya taşınıyor. 

TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı, ilki 930 kilometre uzunluğunda olan ve Karadeniz’in dibinden geçen iki boru hattından oluşuyor ve Türkiye’ye gaz taşımayı amaçlıyor. 180 kilometre uzunluğundaki ikincisi ise Türkiye topraklarını batı sınırlarına kadar geçerek, Avrupalı komşulara gaz taşımak için tasarlandı. Toplam kapasitesi yıllık 31,5 milyar metreküp olan TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı, Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinin gaz ihtiyacının tamamını karşılayacak.

  • Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı   

Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için Rus enerjisine alternatif sunmayı amaçlıyor. Proje sözleşmesi 2009 yılında imzalanan, uzunluğu yaklaşık 3 bin 300 km olan boru hattı, Orta Asya (özellikle Azerbaycan ve Gürcistan) ve Avrupa’yı Türkiye üzerinden birbirine bağlıyor.  Hattın 4,6 milyar euro maliyetle 10 ila 30 milyar metreküp arasında gaz taşıması bekleniyor.  Öte yandan TANAP, Nabucco projesinin bir parçası, ama henüz tamamlanmadı. 

  • Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE) 

Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, Azerbaycan ve Kazak petrollerinin Türkiye üzerinden yurt dışına taşınmasını hedefliyor. 

Hat, Azerbaycan’ın Bakü kentinden, Gürcistan’daki Tiflis üzerinden Akdeniz’deki Ceyhan limanına kadar bin 774 km’ye kadar uzanıyor. Proje fikri 1989 yılında ortaya atıldı ve ilgili hükümetler anlaşmayı 1992 yılında imzaladı. Ancak Azerbaycan’da yaşanan askeri darbe nedeniyle proje ertelendi ve 2003 yılında ABD’nin çabalarıyla tamamlandı.  Yıllık kapasitesi 50 milyon ton ve maliyeti 4 milyar dolar olan hat, 2006 yılında hizmete girdi. 

 

Türkiye ile Avrupa arasında imzalanan enerji anlaşmaları 

Ankara’nın 2006 yılında Enerji Topluluğu’na gözlemci olarak katılması nedeniyle enerji, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerde en önemli konulardan birini temsil ediyor. Bu, Türkiye’nin Avrupa’da enerji güvenliğinin sağlanmasındaki vazgeçilmez konumu ve bu alanda bölgesel işbirliğindeki rolü nedeniyle ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. 

Türkiye, AB’ye katılım müzakereleri çerçevesinde enerji faslını 2007 yılında tamamladı. Ankara, enerji faslının bir an önce müzakerelere açılmasını istiyor. 

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ile Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşletmecileri Ağı (ENTSO-E), 15 Nisan’da kalıcı elektrik bağlantısına yönelik teknik ve hukuki yükümlülükleri tanımlayan “Uzun Dönem Anlaşma” imzaladı. Anlaşma; elektrik sistemi, Türkiye elektrik piyasası ve Avrupa iç elektrik piyasası arasında ileri düzeyde entegrasyonun sağlanmasına katkıda bulundu. Bu, Avrupa kıtasındaki elektrik sistemi ile Türkiye elektrik sistemine kalıcı bir bağlantı sağlıyor. 

Türkiye, küresel düzeyde enerji konularıyla ilgili birçok kuruluş ve anlaşmaya katıldı. Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) kurucu üyelerinden biri olan Türkiye, aynı zamanda 1957 yılında merkezli Viyana’da olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) üye olan ilk ülkeler arasında yer aldı.  Yenilenebilir enerji alanında Türkiye, Abu Dabi’de Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) kuruluşuna da katıldı. 

26 Ocak 2009 tarihinde Bonn’da düzenlenen konferansın sonunda imzalanan anlaşmaya göre IRENA, sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerjinin yaygın ve artan kullanımını teşvik etmeyi amaçlayan uluslararası bir kuruluş olarak 2011 yılında faaliyetlerine başladı.

Türkiye ayrıca enerji güvenliğinin sağlanmasını amaçlayan, şeffaf ve rekabetçi piyasaların oluşturulması ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ilkelerine dayanan bir anlaşma olan Enerji Şartı Anlaşması’nı Brüksel’de imzaladı. Anlaşmada enerji yatırımları, enerji ticareti, enerji verimliliği ve uyuşmazlıkların çözümü gibi konularda düzenlemeler yer alıyor. 

Nakil hatlarının Türkiye için önemi 

Enerji güvenliğini artırmak, enerji iletim istasyonu olarak coğrafi konumundan yararlanmak isteyen her ülke için temel bir hedeftir. Bu projeler Türkiye açısından siyasi, ekonomik ve sosyal olmak üzere çeşitli düzeylerde büyük önem taşıyor. Bununla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat 2024’te Zonguldak mitinginde yaptığı konuşmada, “Enerjide tam bağımsızlığı yakalamak en önemli hedefimizdir. Türkiye’nin enerji güvenliğini garanti edecek hamleleri azim ve cesaretle hayata geçiriyoruz” dedi. 

Siyasi açıdan bu projeler, Türkiye’yi hayati bir enerji ulaşım merkezine dönüştürerek diplomatik nüfuzunu artırabilir. Bu da Türkiye’ye, Rusya ve AB ülkeleri gibi bu hatları kullanan ülkelere karşı etkili bir siyasi güç sağlıyor. Bu gelişme, Türkiye’nin bölgesel ve küresel konulardaki rolünü artırıyor ve Batılı ülkelerin de onun iç işlerine olan müdahalesini azaltıyor. 

Enerji alanındaki en önemli uzmanlardan olan Roudi Baroudi, 5 Temmuz 2024’te Atina’da düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, Doğu Akdeniz ülkelerinin enerji üretimi ve ihracatını artırmak ve bölgesel gerilimleri azaltmak için birbirleriyle işbirliği yapması gerektiğine dikkat çekti. Baroudi, “Doğu Akdeniz gazını Bulgaristan, Romanya ve İtalya’daki tüketicilere taşıyacak boru hattında Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs’ın fiili veya hukuki ortak olmaları halinde ortaya çıkabilecek olumlu olasılıkları dikkate almalıyız” diye konuştu. 

Enerji uzmanı konferanstaki konuşmasında ayrıca şu ifadeleri kullandı: 

“Çok sayıda kıyı ülkesine yedek enerji sağlayacak bölgesel enterkonneksiyonun yanı sıra, bir yanda Yunanistan ve Türkiye, diğer yanda Suriye ve Türkiye arasındaki ikili işbirliği senaryolarının önemini ve pozitifliğini hayal edelim.” 

Boru hattı ağı aynı zamanda enerji kaynaklarını çeşitlendirip, tek ülkeye bağımlılığı azaltarak Türkiye’nin iç enerji güvenliğini de artırıyor. Bu durum, tedarikçi ülkelerle yaşanan siyasi krizlerden kaynaklanan istikrarsızlıkları önleyerek, Türk ekonomisine daha fazla istikrar kazandırıyor. Ekonomik açıdan ise bu projeler Türkiye’ye doğrudan gelir sağlıyor ve doğalgaza bağımlı ekonomik sektörleri destekliyor. 

Türkiye, enerji nakil hatlarının işletilmesinden 835 milyon dolar elde etti. Boru hattı sayısının çoğalması bu geliri artırıyor ve çeşitli ekonomik sektörleri destekleyen, üretkenliği ve ekonomik büyümeyi artıran rekabet gücü nedeniyle enerji maliyetini düşürüyor. Sosyal düzeyde de enerji fiyatlarındaki rekabet vatandaşların tüketim fiyatlarının düşmesine yol açarak yaşam standartlarını iyileştiriyor. Boru hattı projeleri aynı zamanda vatandaşlara doğrudan ve dolaylı olarak birçok iş olanağı sağlıyor ve yabancı yatırımları çekerek yerel ekonomiyi güçlendiriyor. 

Türkiye enerji nakil projelerinden elde edilen ekonomik getiriler sayesinde, vatandaşların refah düzeyini yükselten ve ülkede kapsamlı kalkınmayı teşvik eden eğitim, sağlık ve altyapı alanlarında vatandaşlara sunulan hizmetleri iyileştirebiliyor. 

Enerji uzmanı Amer Es-Shobaki, Türk stratejisinin, deniz veya karada aramaları artırarak yerli üretimi en üst düzeye çıkarmayı hedeflediğini söyleyerek, “Ancak komşusu Yunanistan, Kıbrıs, hatta Mısır dahil diğer ülkelerle sınırlarını çizmede bazı zorluklarla karşı karşıya kaldı” dedi. 

Enerji uzmanı, önemli araştırmaların, başta gaz olmak üzere yerli üretim enerjide kendi kendine yeterliliğin sağlanmasına katkı sağlayacağına vurgu yaptı. Böylece Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda kurduğu ağdan yararlanarak, Asya ve Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya enerji taşıyıcısı olarak konumunu güçlendirdiğine dikkat çekti.  Bu aramalar ve üretilen gaz kuyularının sayısının arttırılmasının önemini vurgulayan Shobaki, “Türkiye gaz ithalatını azalttığında bütçe açığını da azaltıyor, rezervlerini artırıyor, daha fazla iş gücü ve istihdam sağlıyor” diye konuştu. 

Söz konusu keşiflerin, orta vadede kendi kendine yeterliliğe ulaşmanın mümkün olduğunu göstermediğini söyleyen Shobaki açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Ancak Türkiye kendi kendine yeterliliği sağlamayı başarırsa bu, ısınma ve sanayi maliyetlerini azaltarak Türk mallarının rekabet gücünü destekleyecek ve vatandaşların satın alma gücünün artmasına yol açacaktır.” Bu keşiflerin, Türkiye’nin küresel enerji pazarındaki konumunu güçlendirdiğini söyleyen Shobaki, “Çünkü daha önce yerel ihtiyaçları için sağladığı miktarları ihraç ederek küresel pazara daha fazla miktarda gaz taşıyacak ve bu da küresel enerji koridoru konumunu maksimuma çıkaracaktır” diye ekledi.