Avrupa Kuzey Afrika’daki Türk Varlığından Neden Endişe Ediyor? 

Gazeteci Taha Emin, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki artan etkisini, Avrupa Birliği’nin bu duruma yönelik endişelerini ve bölgedeki stratejik çıkarların çakışmasını Fokus+ için inceledi.
Taha Emin
Avrupa Kuzey Afrika’daki Türk Varlığından Neden Endişe Ediyor
16 October 2024

Türkiye’nin Kuzey Afrika’da git gide artan varlığı, “yaşlı kıta” olarak bilinen Avrupa’nın güvenliği ve istikrarına açılan bir kapı olarak kabul edilen bu bölgedeki bölgesel ve uluslararası çıkarların çakışması nedeniyle, Avrupa Birliği (AB) için büyük bir endişe kaynağı olarak görülüyor.  

Türkiye diplomatik, ekonomik ve askeri hamlelerle varlığını güçlendirerek, Kuzey Afrika’da önemi giderek artan bir rol oynuyor.  

Ayrıca, Türkiye’nin bölgesel güç olma hedefini yansıtan bu açılımı sadece stratejik çıkarlarla sınırlı değil.   

Bu açılım aynı zamanda, Osmanlı döneminden bu yana Türkiye’yi bölge ülkelerine bağlayan kültürel ve tarihi bağların güçlendirilmesine de dayanıyor.  

Ankara, Kuzey Afrika ülkeleriyle ekonomik, enerji ve güvenlik düzeylerinde ortak çıkarların elde edilmesine katkıda bulunan güçlü ve sürdürülebilir ortaklıklar kurmak için yıllardır çalışıyor.  

Türkiye, bölgesel ve uluslararası zorlukların ışığında, bu ortaklıkları bölgenin istikrarı ve kalkınmasını artıracak bir fırsat olarak görüyor.  

Avrupa’nın endişeleri  

Avrupa, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki varlığının güçlenmesinden giderek daha fazla endişe duyuyor.  

Bu bağlamda, Türkiye’nin hamlelerini, “güvenlik ve ekonomik ortamının bir parçası olarak gördüğü” bu bölgedeki stratejik çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görüyor.  

Avrupa kıtasının, enerji ve ticaret gibi ekonomik çıkarların yanı sıra terörizm ve yasadışı göçle mücadele gibi güvenlik meseleleri konusunda Afrika’yla yakın bağlantıları var.  

Türkiye’nin bölgedeki nüfuzu, özellikle Libya’daki meşru hükümete verdiği destek ve Afrika hükümetleriyle işbirliği yoluyla git gide güçleniyor.  

Avrupa, Türkiye’nin bu varlığı karşısında bölgedeki güç dengesinin Avrupa’nın çıkarları aleyhine değişeceğinden endişe ediyor. Bu da iki taraf arasındaki gerilimi artırıyor.  

Bu endişeler, (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in konuya ilişkin ağustos ayında yaptığı açıklamalarında da görüldü.  

Borrell, 25 Ağustos’ta Santander’de düzenlenen “Quo Vadis Europa” (Avrupa Nereye) konferansında yaptığı konuşmada, Kuzey Afrika’da artan Rus ve Türk etkisinin, AB’nin bölgedeki “Akdeniz düzenini” sekteye uğrattığını söyledi.  

Afrika’da olup bitenler konusunda endişelenmeleri gerektiğini dile getiren Borrell şu ifadelerle konuşmasını sürdürdü;   

“Brüksel’e ilk geldiğimde Fransızlar ve İtalyanlar Libya’daydı. Her zaman uyum içinde değillerdi ama oradaydılar. Bugün ise Libya’da hiç Avrupalı kalmadı, sadece Türkler ve Ruslar var. Libya kıyılarındaki üsler artık Avrupalılara ait değil, bunlar Türkiye ve Rusya’ya ait. Bu bizim öngördüğümüz Akdeniz düzeni değil.”  

Tam bu süreçte AB, Mısır, Tunus ve Moritanya ile “göçmen kontrolü karşılığında nakit” anlaşmaları imzalayarak, Kuzey Afrika’da azalan nüfuzunun bir kısmını yeniden kazanmaya çalışıyor.  

AB’nin söz konusu ülkelerle yaptığı anlaşmalar, düzensiz göçmenlerin Akdeniz’i geçerek AB’ye gitmesini engellemek için daha güçlü sınır kontrolleri yapılması karşılığında mali destek verilmesi ve yatırımlar yapılmasını içeriyor.  

AB Komisyonu Başkanı Ursula Gertrud von der Leyen ise, AB’nin Kuzey Afrika’daki komşularıyla ilişkilere öncelik vermek amacıyla Akdeniz işlerinden sorumlu bir komisyon üyesi atama sözü verdi.  

Komisyon bünyesinde Akdeniz bölgesinden sorumlu olacak bu birim, yatırım, ortaklıklar, ekonomik istikrar, istihdam yaratma, enerji, güvenlik, göç ve diğer ortak çıkar alanlarına odaklanma görevini üstlenecek.  

Afrika meseleleri konusunda uzman olan Sudanlı gazeteci Muhammad Mustafa Gamea konuya ilişkin Fokus Plus’a yaptığı açıklamada şunları söyledi;  

“Avrupa, bu bölgenin kendisinin geleneksel nüfuzu altında olduğunu sanarak yanılıyor. Çünkü Türkiye, Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerinden biri. Stratejik önemleri nedeniyle bu ülkelerle ortaklıklar geliştirmekle ilgilenmesi doğaldır.”  

Kuzey Afrika’da artan Türk etkisinin, Türkiye’nin son yıllarda genel olarak Afrika kıtasına olan ilgisini yansıttığını vurgulayan Gamea, “Özellikle Afrika halklarının zenginliğini sömüren ABD ve Avrupa’nın nüfuzunun azalmasından sonra, Türkiye artık büyük güçlerin yanında kıtada güçlü bir varlığa sahip” dedi.  

Türkiye’nin “yumuşak gücünü” Afrika kıtasına yaymayı başardığını söyleyen Gamea, “Bu nedenle AB, oyunun kurallarının değiştiğini ve bölgenin artık eskisi gibi olmadığını anlamalıdır” diye ekledi.  

Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkeleriyle ortaklıktan elde edebileceği kazanımlara da değinen Gamea açıklamasına şu ifadelerle devam etti;  

“Bu kazanımlardan en öne çıkanı, Ankara’nın dış ilişkilerinde izlediği Kazan-Kazan Yaklaşımı’nın (win-win) karşılıklı fayda sağlamayı amaçlayan kuralına göre ekonomik çıkar sağlamasıdır.”  

Sudanlı gazeteci Gamea, siyasi nüfuz, terörle mücadelede istihbarat ve güvenlik bilgilerinin paylaşılması ve Fetö yapılanması ile Türkiye’nin terör örgütü olarak sınıflandırdığı diğer gruplar üzerindeki baskının sıkılaştırılması gibi diğer kazanımlara da dikkat çekti.  

Ekonomi ve enerji  

Kuzey Afrika’daki enerji sorunu ve ekonomik çıkarlar, Türkiye ile Avrupa arasındaki gerilimde en öne çıkan noktalar olarak görülüyor.  

Başta doğal gaz ve petrol olmak üzere enerji kaynakları açısından zengin olan bölge, AB ülkelerinin önemli bir tedarik kaynağı konumunda.  

Avrupa, Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki bazı ülkelerle yaptığı anlaşmalar ve yatırımların, Ankara’nın hayati enerji kaynakları üzerindeki nüfuzunun güçlenmesine katkıda bulunacağından endişe ediyor.  

Çünkü Türk nüfuzunun buralarda güçlenmesi, Avrupa’nın enerji güvenliğini etkileyebilir ve küresel enerji pazarında iki taraf arasındaki rekabeti artırabilir.  

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 11 Eylül’de yaptığı bir açıklamada enerji arama konusuna değinerek, “Libya’nın bize offshore’unda sismiklerimizle çalışmamız noktasında bir önerisi var. Doğrusu biz de buna sıcak bakıyoruz” dedi.  

Mısır ile bu konudaki iş birliği imkanlarını değerlendirdiklerini belirten bakan ayrıca, Türkiye’nin Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni gaz sahalarını keşfetmek üzere Somali’ye göndereceğini de bildirdi.  

Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkelerine yönelik kimya, çelik, tahıl, baklagiller ve yağlı tohumları kapsayan ihracatı, 2022’de 2021’e göre yüzde 5,1 artarak, 13 milyar 148 milyon dolara yükseldi.  

Ekonomist ve akademisyen Prof. Dr. Abdulmuttalip Arpa, Kuzey Afrika ülkelerinin genel olarak ekonomik ilişkiler ve yatırımlar çekmek de dahil olmak üzere Türkiye ile ilişkileri güçlendirmekle ilgilendiğini vurguladı.  

Bunun, Mısır, Libya, Cezayir ve Tunus ile yapılan karşılıklı ziyaretler ve önemli ekonomik ve ticari anlaşmaların imzalanmasıyla kanıtlandığını da ifade etti.  

Konuya ilişkin Fokus Plus’a açıklama yapan Prof. Dr. Arpa, söz konusu ülkelerde, on yıllardır güçlü bir ekonomik ve siyasi varlığa sahip olan Fransız derin devletinin sahip olduğu nüfuzun ortadan kaldırılması yönünde ciddi bir irade ve kararlı bir yaklaşım olduğunu belirtti.  

Prof. Dr. Arpa, Kuzey Afrika ülkelerinin, Fransa, İtalya ve İspanya gibi Batılı ülkeleri uzak tutmak amacıyla daha güçlü bir Türk siyasi ve ekonomik varlığını istediğini de sözlerine ekledi.  

Kuzey Afrika’da özellikle Mısır, Libya, Cezayir ve Tunus’ta ekonomi ve siyaset bağlamında Türk varlığının artması, Türkiye’nin bölgedeki yumuşak gücünü güçlendirdi ve bu durum AB’yi rahatsız etti.