Eskişehir Saldırısı: Yeni Sanal Kimlikler ve Radikalleşme
Eskişehir’de 18 yaşındaki bir gencin, cami bahçesinde oturanlara düzenlediği bıçaklı saldırı, Türkiye’nin bugüne kadar aşina olmadığı bir eylem türü olarak gündeme girdi. Üzerinde Nazi sembolleri olan hücum yeleği giyen saldırgan, "böcek" olarak nitelendirdiği sıradan insanları öldürme motivasyonuyla eylemi gerçekleştirdi ve arkasında, Batılı ülkelerde benzer saldırılar düzenleyen isimleri "aziz" olarak nitelendirdiği bir "manifesto" bıraktı.
Çevresindekiler tarafından "sessiz, sakin, kendi halinde" biri olarak tanımlanan bir gencin nasıl olup da böylesine vahşi bir saldırıyı gerçekleştirdiği sorusu kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Bu sorunun tek bir cevabı olmadığı gibi, bireylerin ideolojik, kültürel ve kimlik temelli radikalleşme süreçlerine ilişkin yaklaşımlar da oldukça çeşitlidir. Özellikle günümüzde dijital araçlarla birlikte, şiddetle radikalleşme süreçleri de daha karmaşık hale geldi.
Yeni internet alt kültürleri
İnternet üzerinden kurulan etkileşimler günümüzde gençlerin kimlik ve benlik inşalarında giderek artan önemde rol oynuyor. Dijital araçların gündelik hayatın sıradan bir parçası haline gelmesiyle, gerçek toplumsal etkileşim alanlarında çeşitli nedenlerle benliklerini güçlü bir şekilde inşa edemeyen gençler, sanal dünyada yeni ve güçlü benlik inşa edebilecekleri alanlara yönelebiliyor. Bu yeni dijital sosyal alanlar, bireylerin gerçek dünyada edinemeyecekleri bir sanal kimlik oluşturabilmelerine, yeni etkileşim biçimleri geliştirebilmelerine ve bunun sonucunda bazı yeni davranış kalıplarını içselleştirebilmelerine yol açıyor. Örneğin çeşitli nedenlerle intihara meyilli olan bir genç, çevresindekilerden yeterli ilgi ve desteği göremediği takdirde, bu duygularını sohbet odalarında paylaşarak yeni bir sosyal ortamın parçası haline gelebiliyor ve dışlanmışlık hissinden kurtulabiliyor. Bu sanal tecrübeler, bireylerin bu topluluklara daha fazla aidiyet duymasına yol açıyor. Bu ve benzeri gruplar, yeni internet alt kültürlerinin oluşmasına sebebiyet veriyor.
Seri katil cinayetleri ve kitlesel katliamları izlemeyi seven ve hayranlık duyan "dark fandom" toplulukları, kadın karşıtı görüşleriyle bilinen "istemsiz bekar" toplulukları, suçu ve suçluyu öven gençlik çeteleri, göçmenlere, azınlıklara ve Yahudilere karşı nefret besleyen şiddet yanlısı aşırı-sağcı topluluklar, günümüzde şiddet potansiyeli barındıran dijital alt kültür örnekleri arasında öne çıkıyor.
Bu topluluklar, popüler ve göz önünde bulunan platformlardan ziyade kapalı gruplarda, sohbet odalarında ve oyun platformlarında etkileşimler geliştiriyor. Birbirleriyle bilgi paylaşan ve tecrübe aktarımı yapan bu gruplar, dünya genelindeki benzer topluluklar ile etkileşimler kurarak, oradaki tecrübeyi de içeriye taşıyor, birbirlerinin hikayelerinden esinleniyor ve besleniyorlar.
Sansasyonel hikayeler şiddet için ilham ve cesaret verebilir
Eskişehir’deki saldırganın eylemini gerçekleştirirken, bunun kamuoyunda dikkat çekeceği, hakkında videolar hazırlanacağı ve kendi topluluğu içerisinde değer göreceği -belki de "aziz" olarak nitelendirileceği- beklentisi içerisinde olduğu görülüyor. Saldırıya hazırlık süreci, saldırı yöntemi, eylem sırasında kullandığı araçlar, araçlar üzerindeki semboller, manifestosunda kullandığı dil ve ideoloji, yarattığı düşman algısı gibi unsurlar aslında bugüne kadar içerisinde bulunduğu şiddet içerikli alt kültürün kodlarını da ortaya koyuyor.
Saldırganın yarattığı bu sansasyonel hikaye, benzer sembolik kodları paylaşan diğer bireyler için ilham verici olabilir ve yeni şiddet eylemleri için cesaret verebilir. Özellikle saldırganın yayınladığı manifesto, aynı zamanda şiddet eylemine meşruiyet kazandırmaya çalışan bir propaganda metni işlevi taşıyor. Bu hikayenin yaygınlaştırılması, yeni gençlerin bu tür davranış kodları ile tanışmasına, aşinalık kazanmasına ya da eyleme geçmek için yöntem öğrenmesine neden olabilir. Bu nedenle saldırıyı haberleştiren medyanın sorumlu yayıncılık anlayışı gereği, olayı doğru kavramlarla ve ölçülü biçimde ele alması önem taşıyor. Ancak yine de internet ortamındaki kapalı ya da açık sosyal mecralarda bu saldırının olumlandığı söylemlere, meşruiyet kazandıracak argümanlara rastlanabiliyor ve bu söylemlere karşı internet ortamında da mücadele gerekiyor.
Şiddet yanlısı aşırı-sağ şüphesi
Eskişehir’deki saldırganın bilgisayar oyunlarından etkilenerek saldırıyı gerçekleştirdiği tezini destekleyen net bir argüman bulunmuyor. Bu alandaki zengin bilimsel literatür de bilgisayar oyunlarının gençler üzerinde şiddet eylemine sevk edecek doğrudan bir etkisi olduğunu ortaya koymuyor. Ancak, artık bilgisayar oyunlarının dönüşen doğası gereği, oyunlardaki sohbet odaları ve oyun etrafından oluşan diğer sosyal etkileşimler, bireylerin şiddetle radikalleşmesi için yeni alanlar yaratıyor.
Eskişehir’deki saldırganın saldırı öncesinde ve saldırı sırasında yaptığı paylaşımlara bakıldığında daha önce farklı ülkelerde "yalnız aktör" olarak adlandırılan şiddet eylemlerine başvuran aşırı-sağcı saldırganlar ile benzer bir örüntü içerisinde yer aldığı görülüyor. 2019’da Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde camiye düzenlediği saldırıda 51 kişiyi öldüren, İslam karşıtı bir manifesto yayınlayan Brenton Tarrant ve Norveç’te 77 kişiyi öldüren İslam ve sol karşıtı manifesto yayınlayan Anders Behring Breivik, Eskişehir’deki saldırganın örnek aldığı isimler arasında.
Milli İstihbarat Akademisi tarafından Ocak 2024’te yayınlanan raporda aşırı sağcı gruplar açısından en etkili görülen ortak yöntemler arasında sansasyonel "yalnız aktör" saldırılarının yer aldığı, bu tarz saldırıların genellikle bireysel olarak gerçekleştirilmekle birlikte, gruplar tarafından teşvik edildiği vurgulanıyor. Ayrıca bu saldırganların "manifesto" yayınlayarak söylem ve ideolojilerini yeni gençlere aktarmaya çabaladıkları ve topluluklarına yeni üyeler katmayı hedefledikleri vurgulanıyor. Rapordaki ortak bulgulara bakıldığında, Eskişehir’deki saldırının bu yönüyle de değerlendirilmesinin faydalı olacağı söylenebilir.
Eskişehir’deki saldırganın temel motivasyonu, hedefi ve radikalleşme sürecinin detayları yürütülen soruşturma sonucunda daha net anlaşılacaktır. Ancak şu ana kadar bilinenler, ülkemizde şiddetle radikalleşme süreçlerinde internet alt kültürlerinin rolü hakkında daha fazla çalışma yapılması gerektiğini ve bu sürecin yakından takip edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.