Bilginin Yahudileştirilmesi Kitabı: İsrail Batı Aklını Nasıl Kontrol Altına Aldı? 

Suriyeli yazar Mamdouh Adwan'ın "Bilginin Yahudileştirilmesi" adlı kitabı, Siyonist hareketin küresel anlatıyı kontrol altına alarak tarihsel gerçekleri nasıl çarpıttığını ve bilgiyi nasıl manipüle ettiğini derinlemesine inceliyor.
Fokus+
Bilginin Yahudileştirilmesi Kitabı İsrail Batı Aklını Nasıl Kontrol Altına Aldı 
24 Haziran 2024

Suriyeli yazar, şair ve oyun yazarı Mamdouh Adwan (1941-2004) "Bilginin Yahudileştirilmesi" adlı kitabında, Siyonist hareketin küresel anlatıyı tekeline almak ve insanların bakış açılarını etkilemek için kullandığı mekanizmaları inceliyor. Ayrıca, kolektif bilinci şekillendirmek ve “İsrail’i” Batılı değerler için bir model olarak sunmak için hesaplanmış çabaları ortaya koyuyor. Adwan'ın araştırması, siyasi hareketlerin geleneksel analizinin ötesine geçerek psikoloji, ideoloji ve küresel anlatı gibi unsurları kitabında derinlemesine inceliyor.    

Öte yandan, “Bilginin Yahudileştirilmesi” zihinlerin nasıl sömürgeleştirilmesini ortaya koyan bir kitaptır. Kitap, Siyonizm'i sadece "Yahudi anavatanını” savunan ve Filistinlilerin toprakları üzerindeki haklarını reddeden siyasi bir hareket olarak değil, aynı zamanda küresel bilinci şekillendiren ve bunu yaparken karmaşık stratejileri ortaya koyan bir hareket olarak tasvir etmektedir. Kitap aynı zamanda kökleri Yahudiliğe dayanan Siyonizm'in uzun bir düşmanlık tarihinin ardından Hıristiyan Batı ile nasıl uzlaştığının gizemini de çözüyor.    

Adwan, Batı Avrupa zihnini kontrol etmenin küresel zihniyeti kontrol etmek anlamına geldiğini söylüyor. Çünkü ona göre küresel zihin, Batı'nın dünyanın kaynaklarına ve en önemlisi fikirlerine yön veren hakim paradigma olduğu düşünüldüğünde, kabul edelim ya da etmeyelim Batılı bir zihin haline gelmiştir.    

Mesih'i yeniden tanımlayan stratejik bir manevra olarak antisemitizm   

Yahudi toplumunun Batı zihnini kontrol etmeye çalışırken karşılaştığı ilk zorluk, kendilerinin "İsa'nın katilleri" olduklarına dair yerleşik Hıristiyan inancıydı. Dolayısıyla öncelikli hedefleri, bu suç nedeniyle atalarına yöneltilen nefreti ortadan kaldırmaktı. Yahudiler bu krizi başarıyla çözmeleri ve kendilerini İsa'nın kanından aklayan bir papalık kararnamesi elde etmeleri oldukça dikkat çekicidir. Artık bu konudan bahseden herkes "Yahudi karşıtı" olarak yaftalanmaktadır.  

Bu stratejik manevra, İsa'nın kendisini Yahudi olarak yeniden tanımlayan ve onunla ilgili tarihsel algıları yeniden şekillendiren bir karşı kampanyayla sonuçlandı. Yahudiler yalnızca kendilerini katil suçlamasından temize çekmekle kalmadılar; aynı zamanda Hıristiyanlığın müstakil bir semavi din değil, Yahudilikten türemiş farklı bir kol olduğunu vurgulamak için daha iddialı bir manipülasyon geliştirdiler. Bu referans kendilerine yönelik sempati çağrılarının ötesine geçerek, Yahudiliğin Hıristiyanlığın gerçek kökeni olduğunun kabul edilmesini yönelik bir davete dönüşmüştür.    

Yahudiler, akademik konumları aracılığıyla stratejik olarak büyük akademik ansiklopedilere sızmış ve Yahudi tarihini her türlü lekeden arındırma hedeflerine hizmet etmek için kendileriyle ilgili bilgileri gözden geçirmeye ve değiştirmeye başlamışlardır. Oynadıkları rollerin övgüye değer bulunmadığı her olayı ya tamamen inkar ederek ya da haklı göstererek yeniden şekillendirmişlerdir.    

Deha Hırsızlığı   

Yahudiler tarafından benimsenen ve Adwan tarafından "Deha Hırsızlığı" başlığı altında formüle edilen ikinci strateji ise her alandaki bilim insanlarını ve ünlüleri Yahudi dinine atfetmeye dayanıyordu. Bu sadece genel algıyı etkilemekle kalmadı, aynı zamanda Siyonist davaya destek toplanmasına da yol açtı. Nitekim bu anlatıların amacı, ortak bir entelektüel miras yaratmak ve Yahudilerin tarihi etki, kültür ve deha rollerini tahrif etmekti. Kitap bu konuda şöyle diyor:    

"Bir görüş öne sürdüklerinde bunu kanıtlamak zorunda değiller. Bilakis onlara göre başkaları bunun aksini ispatlamak zorundadır. İnsanlara iftira atma ve onları karalama ilkesiyle hareket ediyorlar. Nitekim birisinin kötü işler yaptığı söylemenin, bu suçlamanın insanlar arasında yayılmasına yeterli olduğu bilinen bir gerçektir. Ardından, zavallı birey tüm hayatını bu suçlamayı çürütmeye çalışarak geçirir."   

Ve bu yöntem basittir. Bir Yahudi bilimsel veya akademik bir platformda kendiliğinden bir fikir beyan eder, ancak bu kasıtlıdır ve bir amacı vardır. Başka bir kişi bunu alır ve sanki bir bilim adamından aktarılan bilimsel bir görüşmüş gibi tekrarlar. Ardından medya makinesi bu ifadeyi popülerleştirmek ve öğrenciler ile uzman olmayanlar arasında yaymak için çalışır. Artık kanıksanmış hale gelir. 

Bu iddialar arasında Mısır piramitlerini inşa edenlerin kendileri olduğu ve Kristof Kolomb'un seyahatlerinin çoğunu Yahudi yatırımcılar aracılığıyla finanse ettiği iddiaları da yer almaktadır.  Hatta öyle ki Kolomb’un ebeveynlerinden birinin Yahudi kökenli olduğunu dahi iddia etmişlerdir.    

Buna ek olarak "İsrail", "İsrail" devletinin ilk onursal Yahudi vatandaşı olması için davet edilen Charlie Chaplin gibi dönemin etkili isimlerini ağırlamak için önemli çabalar sarf etmiştir. Ancak Filistin'e Yahudi göçünü reddeden Chaplin bu daveti de reddetmiştir.  

Holokost, insanlara şantaj yapmak için en önemli araç olmaya devam ediyor   

Adwan tarafından açıklanan üçüncü strateji “Trajedinin Tekelleştirilmesi”dir. Siyonistler Yahudi halkını ebedi kurbanlar olarak tasvir etmektedir. Onlar tarihsel kendi acılarını vurgularken Kuzey Amerika'nın yerli halkları gibi diğer toplulukların trajedilerini ya en aza indirmekte veya toptan inkar etmektedirler. Bunun amacı, Yahudi trajedisini tek insan trajedisi olarak göstermektir. Holokost, geçmişte olduğu gibi bugün de küresel sahnede sempati ve destek toplamak için güçlü bir araç olmaya devam etmektedir.    

Bununla da yetinmeyip bu trajedi anlatısını Almanya ve Avrupa'dan fon ve yardım çekmek ve Fransız filozof Roger Garaudy gibi kurban sayılarını sorgulayanlara karşı durmak için de kullandılar. Adwan, Siyonistlerin Tanrı'nın seçilmiş halkı olarak “en” cümleleriyle yaşamayı tercih ettiklerini, yani "(en) büyük deha ve zenginliğe ve (en) güçlü devlete sahipken aynı zamanda (en) büyük çölde kayboluşun, (en ağır) cezanın, (en büyük) katliamın ve (en korkunç) trajedinin sahibi" olarak kalmayı tercih ettiklerini söylüyor.   

Mamdouh Adwan'ın tarihsel anlatıların çarpıtılması ve bilginin manipülasyonu üzerine düşünceleri, insanı popüler tarihsel anlatıları incelemeye ve egemen anlatılara meydan okuyan ve kullandıkları bilginin geçerliliğini sorgulayan eleştirel bir yolculuğa çıkmaya teşvik ediyor. Adwan'ın ileri sürdüğü gibi, bu kültürel ve entelektüel sömürgeleştirmenin daha geniş etkileri, toprak kaybının ötesine geçerek tarihin ve bilgi kaynaklarının yok edilmesini de içeriyor. Bu tarihi rivayetler, eğitim ve küresel perspektiflerin şekillendirilmesi üzerinde hakimiyet tesis etmek için verilen savaştan başka bir şey değildir.