British Museum: İnsanlık Tarihi Burada Saklı 

1753 yılında Londra'da kurulan ve dünyaca meşhur bir müze olan British Museum, geniş koleksiyonuyla dünya tarihine ışık tutuyor. Antik Mısır, Yunan ve Roma dönemlerine ait birçok eseri bünyesinde barındıran müze, aynı zamanda Orta Doğu, Asya, Afrika ve Amerika gibi farklı bölgelerden gelen eserlere de ev sahipliği yapıyor.  
Fokus+
British Museum: İnsanlık Tarihi Burada Saklı 
15 Nisan 2024

Diğer pek çok sıfatının yanında büyük de bir koleksiyoner olan, İngiliz Kraliyet Topluluğu üyesi Hans Sloane, British Museum’un hikayesinin temelinde yer alıyordu. İçerisinde para, madalyon, kitap, bitki ve resim koleksiyonlarının yer aldığı; hayatı boyunca topladığı on binlerce materyalin, ölümünün ardından dağılmasını istemeyen Sloane, bu birikiminin kraliyete bırakılmasını vasiyet etmişti. 1753 yılında ölen Sloane, arkasında gerçekten de dev bir koleksiyon bırakmıştı. Koleksiyonu 40.000 matbu kitap, 7.000 el yazması, Alman ressam Albrecht Dürer'inkilerin yanı sıra kimi çizimler ile Sudan, Mısır, Yunanistan, İtalya, Antik Yakın Doğu, Uzak Doğu ve Amerika’dan antikalar da dahil olmak üzere yaklaşık 71.000 nesneden oluşuyordu. Öte yanda, aynı yılın ilerleyen aylarında British Museum’u kuracak meclis kararına Büyük Britanya kralı II. George onay vermiş ve böylece müzenin temelleri atılmıştı. Müzenin sahip olduğu materyallerin genişletilmesi çalışmalarına ise hemen aynı yıl başlanmıştı.  

1753 tarihli British Museum Yasası Sloane koleksiyonuna iki kütüphane daha ekliyordu: Yine bir antika meraklısı olan Sir Robert Cotton tarafından toplanan ve İngiltere tarihinin altın çağı olarak adlandırılan Elizabeth döneminden kalma Cotton Kütüphanesi ile Oxford Kontlarının koleksiyonu olan Harleian Kütüphanesi... 1757'de ise çeşitli İngiliz kralları tarafından bir araya getirilen, şu anda Kraliyet el yazmaları olarak bilinen “Antik Kraliyet Kütüphanesi” onlara katılmıştı. Yıllar geçtikçe British Museum’un sahip olduğu materyaller de artıyordu. Üstelik o, sahip olduğu yapısıyla diğer misallerinden de ayrılıyordu. Ne kiliseye ne de krala ait olan müze, ulusal kimliğiyle halka açık ve her şeyi toplamayı amaçlayan yeni bir müze türünün ilkiydi.   

 

Montagu Malikanesi ve kütüphane 

Sahip olunan bu materyallerin nerede sergileneceği ise bir diğer meseleyi oluşturuyordu. Fakat kısa zaman sonra buna da bir çözüm bulunmuştu. İngiltere’nin köklü ailelerinden Montagu’dan belli bir meblağ karşılığında satın alınan 17. yüzyıldan kalma bir konak olan Montagu Malikanesi British Museum’un da ilk merkezi olmuştu. Günümüzde Buckingham Sarayı olarak bilinen Buckingham House da her ne kadar ihtimaller arasında olsa da buraya istenen meblağın yüksek olması ve mevkiinin elverişsizliği sebebiyle reddedilmişti. O dönemde müzenin büyük bir kısmını Montagu Malikanesi'nin zemin katındaki odaların çoğunu kaplayan kütüphane oluşturuyordu. Bu durum her geçen gün de artıyordu. 1823 yılında Kral IV. George, III. George'un topladığı kütüphaneyi müzeye bağışlamış, Parlamento da müzeye ülkede basılan her kitabın bir kopyasının müze tarafından edinilmesi hakkını vermişti. Kuruluşundan sonraki birkaç yıl içinde British Museum, içerisinde yazma eserlerin de yer aldığı 20 binden fazla objenin bulunduğu Thomason Collection of Civil War Tracts ve İngiliz oyun yazarı David Garrick'in, 1000 oyununun olduğu kütüphanesi de dahil olmak üzere birçok koleksiyonu daha edinmişti. Gerçekten de müzedeki kitap ve el yazmalarının ağırlığı kütüphanenin müstakil bir hüviyet kazanacağı 1973 yılına kadar devam etmişti. Bu tarihten sonra ise ortaya çıkan British Library, müzeden ayrı bir birim olarak kitapların bulunduğu aldığı bir yer olmuştu.   

İngiltere'nin emperyal genişlemesi sırasında büyümeye devam eden müze, özellikle 19. yüzyılda birçok önemli objeye sahip oldu. Bu objeler arasında, Mısır'dan getirilen ve hiyerogliflerin çözülmesinde hayati bir rol oynayan Rosetta Taşı da bulunmaktaydı. Adeta müzenin zenginleştirilmesi için bir seferberliğe girişilmişti. 1799'dan 1803'e kadar Britanya’nın İstanbul’daki büyükelçisi olan Thomas Bruce, Atina Akropolis'te yer alan Parthenon'daki mermer heykellerden oluşan geniş koleksiyonu söküp İngiltere'ye nakletmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise Âsâr-ı Atîka Nizamnâmesi ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında gündeme gelmiştir. Bu dönemdeki bu nizamnamenin yokluğu, muhtemelen benzer tarzda faaliyetlere bir serbestlik ortamı sağlıyordu. 

 

British Museum'un genişlemesi ve küresel etkisi 

Sahip olduğu objelerin artık mevcut binasına sığmaz olduğu, bundan dolayı da genişletilmesi gündeme gelen müzeye ev sahipliği yapan Montagu Malikanesi bu dönemde daha büyük bir yer yapılmak üzere yıkılmıştı. Bu arada müzenin genişlemesi hâlâ devam ediyordu. Müze yönetimi dünyanın çeşitli noktalarında yapılacak keşif kazıları için sponsorlukta bulunuyordu. O dönem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki Irak topraklarında yer alan, otuz binden fazla kil tabletin bulunduğu, muktedir Asur imparatoru Asurbanipal'in dünyanın bilinen en eski sistematik olarak düzenlenmiş kütüphanesi, British Museum'a taşınan koleksiyonlardan biri olmuştu. Her ne kadar genişletilme çalışmaları yapılmış olsa da 19. yüzyılın son yıllarına gelindiğinde British Museum'un koleksiyonları mevcut yapısına yine de sığmaz bir durum arz ediyordu. 1895 yılında müze yönetimi, müzeyi çevreleyen 69 binayı satın almıştı. Bu binalar yıkılacak ve müze batı, kuzey ve doğu cihetinden yapılacak yeni binalarla genişletilecekti. Bu arada müzenin genişlemesi hâlâ devam ediyordu. Macar Antropolog Emil Torday Orta Afrika'da; Macaristan doğumlu İngiliz arkeolog Aurel Stein Orta Asya'da, İngiliz arkeologlar David George Hogarth, Leonard Woolley ve meşhur Lawrence Türkiye ile Suriye topraklarında yer alan antik kent Karkamış'ta kazılarda bulunuyordu.  

Koleksiyonunun önemli bir kısmı, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda müzeye bağışlanmış eserlerden oluşan British Museum, günümüzde de hâlâ devam eden; Karayipler'den Nil Vadisi'ne kadar dünya çapında yürüttüğü arkeolojik kazılardan pek çok eser elde etmişti. Öte yandan yetkililerin, diplomatların, misyonerlerin ve seyyahların, ziyaret ettikleri veya yaşadıkları İngiliz yönetimi altındaki ülkelerden hem büyük hem de küçük koleksiyonlar edinmeleri, British Museum'un koleksiyonu üzerinde önemli bir etki yaratmıştı. Bu arada kimi objelerinin şüpheli yollarla geldiğini de kabul eden müze, sahip olduğu milyonlarca obje ve her yıl ağırladığı milyonlarca ziyaretçisi ile koleksiyonunun güncel kalmasını sağlamak için 21. yüzyılda hâlâ aktif olarak eser toplamaya devam ediyor.