Çölün Kalbinden Yayılan İlim Işığı: Moritanya Mahdaraları

Moritanya'nın Sahra çölünde yüzyıllardır ayakta kalan Mahdara kurumları, İslami ilimlerin yayılmasında kilit bir rol oynuyor. İbn Haldun'un teorisini istisna kılan bu eğitim merkezleri, çölün ortasında köklü bir miras ve bilgi hazinesi sunuyor.
F_IKON
Çölün Kalbinden Yayılan İlim Işığı: Moritanya Mahdaraları
14 Mart 2024

Moritanya’da Sahra boyunca yayılmış olan Moritanya Mahdarası, İslami ilimlerin yayılmasına sunduğu katkılar ve köklü tarihiyle, İbn Haldun’un ilmin medeniyet ve uygarlıkla, cehaletin ise çöl ve göçebelikle bağlantılı olduğunu söylerken koyduğu kuralın keskin bir istisnası.  

Moritanya’da “Mahdara” (ya da Medrese) bir eğitim kurumu olarak kabul edilir, ancak bedevi topluluğun bağrından doğduğu için çoğu ülkedeki eğitim kurumlarından farklı ve Mısır’daki El-Ezher Camii gibi köklü bir İslami kültür kurumu.  

Moritanya mahdaraları, muhtelif dallarıyla Arap dili ve İslami ilimlerin çöl boyunca yayılmasını sağlayan, şeriat ilimlerini ve Arap kültürünü koruyan nice alimler yetiştirmiş herkese açık eğitim kurumları.  

Mahdaraların doğuşu 

Kimi araştırmacılar, bu mahdaraların ilk ortaya çıkışının 8. yüzyıl (Hicri 2. yüzyıl) ortalarında İslam’ın Şinkît beldelerine (Moritanya ve çevresi) girmesiyle başladığı görüşünde. Ancak daha doğru rivayetlere göre mahdaraların doğuşu, Murâbıtlar Devleti’nin kurulmasıyla birlikte başlamıştı. O zaman Emir Ebu Bekir bin Ömer, Mağrib’de bulunan Yusuf bin Taşfin’den ayrılıp Sahra bölgesine döndükten sonra beraberinde bazı fakihleri götürmüş, ileride Şinkîtî mahdara kurumunun çekirdeğini oluşturacak olan ilk dini medreselerin temellerini onlar atmışlardı.  

Diğer köklü İslami medreseler gibi Moritanya mahdaraları da dönemin en gelişmiş ilmi araçlarını kullanarak büyük başarılar gerçekleştirmiş, tüm ilim dallarında öncü alimler yetiştirmişti. Maşrik’te, hatta bazı Mağrib bölgelerinde talebeler belirli bir ilimde ihtisas yaparken Moritanya mahdaralarının talebelerine, adeta ansiklopedik bilgi hazinesine dönüşmek üzere her ilimden dersler verilirdi.  

Fokus Plus’a konuşan İslami çalışmalar araştırmacısı Dr. İzdibiye el-İmam el-Şinkîtî, Moritanya mahdaralarının, özellikle İslami ilimlerde önde gelen ilim merkezleri olduğunu, ilim tahsili ve teliflerini sürdüren pek çok büyük alim yetiştirdiğini, bunların disiplinli ve bütünleşik bir ortamda ilmi faaliyetler yürüten, farklı eğitim düzeylerine hitap eden, ilka ve telkin (interaktif öğrenme) ile ezber ve yüksek sesle okuma tekniklerini esas alan herkese açık eğitim kurumları olduğunu, bu yönüyle “mahdaranın” Moritanya’nın özgünlüğüne ve koşullarına uygun özel kurumlar olduğunu belirtti.  

El-İmam el-Şinkîtî devamla, mahdaraların kendine özgü birçok avantajı bulunduğunu, bunlar arasında ansiklopedik bilgi yoğunluğu, mükemmellik, ezberleme gücü, etkileşim, özgürlük, bağımsızlık, esneklik ve terbiye gibi özellikler bulunduğunu, bunların çöldeki kum dalgaları arasında liderler yetiştiren anahtarlar olduğunu vurguluyor.  

Günümüzde hala ayakta olan mahdara kurumunun ilmi bir servet olduğunu, ancak öncelikle toplum, sonra resmî kurumların temsil ettiği devlet tarafından benimsendiği ve önemsendiği sürece gelecekte de varlığını sürdürebileceğini ve bu desteğin şu anda var olduğunu söylüyor.  

Ezbere dayalı öğretim 

Fokus Plus’a konuşan Şeyh Ahmed el-Husni el-Şinkîtî, mahdaraların çölde kurulduğunu, diğer ilmi kurumlar gibi sabit bir konumda olmayıp mobil kurumlar olduğunu, bu özelliği sayesinde mahdaralarda ezbere dayalı öğretimin esas alındığını, çünkü mahdaraların bulunduğu ortamların kitaplara dayalı eğitim için zorlu olduğunu, bu yüzden günümüze kadar ezbere dayalı sistemi sürdürdüğünü ve mezunların hepsinin hafız olduğunu belirtiyor.  

Şeyh el-Şinkîtî, mahdaranın dünyadaki diğer İslami eğitim kurumlarından ayrı olmadığını, ancak çevresindeki bir dizi ilim merkezinden, özellikle de köklü ve kadim bir ilmi kurum olan Mısır’daki El-Ezher’den etkilendiğini, mahdaranın büyük şeyhlerinden biri olan dedesinin de zamanında Mısır’a giderek dönemin büyük alimlerinden Ezher Şeyhi Hâfız Ali el-Echuri’den ders ve nakil senetleri aldığını, sonra Moritanya’ya dönüp bu senetlerle ders verdiğini anlatıyor.  

“Karaviyyun fakihlerinin çoğu Moritanya’ya gelirdi” 

Şeyh el-Şinkîtî, Ezher’in yanı sıra Moritanya mahdaralarının, başta Zeytuniye Üniversitesi olmak üzere Tunus eğitim kurumları ile de bağlantılı olduğuna, mahdaraların doğuşunun Tunus’ta kurulup Moritanya’ya kadar yayılan Murâbıtlar Devleti’ne dayandığına işaret ediyor.  

Şeyh el-Şinkîtî sözlerini şöyle sürdürdü: “Moritanya mahdarası ile Fas, Cezayir veya kendi deyimleriyle Karaviyyun ile de bağlantısı vardı. Karaviyyun fakihlerinin çoğu Moritanya’ya gelirdi. Günümüze kadar da Kur’an senetlerinin çoğu mahdara şeyhlerinin sahip olduğu senetlerin yanı sıra geçmişte mahdara şeyhlerinin Hac yolculukları sırasında Hicaz beldelerinden aldığı senetlere dayanıyordu.”  

Şeyh el-Şinkîtî, mahdaranın ilim tedrisatındaki müfredatına da değinerek aşamalı eğitim modeli ve ilimleri birbirinden ayırt etmenin esas alındığını, talebenin sadece tek bir ilimle başlayıp sonuna kadar tamamladığını, ardından başka bir ilme geçtiğini, ezbere dayalı bir eğitim verildiğini, ayrıca birçok bilim eğitimi verildiğini, böylece mahdarada eğitim gören bir talebenin edebiyat, dil ve din alanlarında birçok bilim dalında yeterlilik edindiğini belirtiyor.  

Mahdaranın bir başka özelliği de “ademi merkeziyetçi” olması, yani hükümet kanunlarına bağımlı olmaması, mahdaranın herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda kurulabiliyor olması, bu sayede resmi kurumların çoğunun aksine mahdara talebesinin özgürce ilim öğrenebilmesi diye ekliyor.  

El-Şinkîtî, mahdaranın en önemli özelliklerinden birinin de Ezher’de Arap dili tedrisatını tesis eden ve Mısır’da Arap dili ilimlerinin yayılmasında büyük etkisi olan merhum Allâme Muhammed Mahmud bin Telâmîd (Ö. 1904) gibi büyük alimler yetiştirmesi olduğunu ifade ediyor.  

Bu alimler arasında Kahire’de yaşamış, ilmin yayılmasında önemli katkıda bulunmuş büyük hadis alimi Allâme Muhammed bin Habibullah bin Mayaba (Ö. 1878), Ürdün’de hakimlik ve müftülük görevini üstlenmiş kardeşi Şeyh Muhammed el-Hıdır ve Irak’ta ilmin yayılmasında büyük payı bulunan Şeyh Muhammed el-Emin el-Şinkîtî yer alıyordu.   

Son olarak mahdaranın Arap dilinin korunmasına, Arap dili ve edebiyatı ilimlerinin yayılmasına büyük katkısı olduğunu, ayrıca mahdara alimlerinin “Kur’an-ı Kerim hattı” ilminin korumasında büyük maharet gösterdiğini dile getiriyor.