Kudüs Radyosu: Nekbe Öncesinden Gelen Filistin’in Sanatsal Sesi 

Kudüs Radyosu, Filistin’in zengin müzikal geçmişini ve kültürel kimliğini yansıtan bir kurumdu. İşgal öncesi dönemde, Kudüs ve Filistin toprakları, Arap müziği ve sanatının gelişimine tanık oldu. Bu dönemde yetişen sanatçılar ve Kudüs’ün sanatçılar için bir buluşma noktası haline gelmesi, bölgenin kültürel zenginliğinin bir göstergesiydi.
Fokus+
Kudüs Radyosu: Nekbe Öncesinden Gelen Filistin’in Sanatsal Sesi 
13 Mayıs 2024

Mart 1936’da yayın hayatına başlayan Kudüs Radyosu, yirminci yüzyılın ilk yirmi yılında başlayan çok zengin bir lirik ve müzikal ortamın ifadesiydi. Genel olarak Filistin topraklarında ve özellikle Kudüs şehrinde, işgal devletinin kurulmasından çok önce, şarkılar Arap musikisi sevenler için verimli bir toprak, rağbet gören bir yuvaydı. Filistin toplumu önemli sanatçılar yetiştirmiş, Kudüs şehri Mısırlı ve Şamlı sanatçıların ve müzisyenlerin uğrak yeri haline gelmişti.   

İşgal devleti, ne Nekbe (1948) öncesi sanatsal faaliyetlerden, ne de 1967 yenilgisi öncesi Kudüs’teki şarkılardan söz edilmesinden hiç hoşlanmaz. Her eski kayıt, her matbu konser bileti, bir gazete veya dergide yayınlanmış herhangi bir sanat haberi küpürü, bu toprakların gerçek sahiplerine işgal yokken, mülteciler yokken, “İsrail” yokken yakın zamana kadar yaşadıkları yerleri ve asıl davalarını hatırlatan bir medeniyet ve beşeriyet belgesi niteliğinde.   

Filistinli müzisyen ve tarihçi Vasıf Cevheriye (1897-1972) “Cevheriye’nin Anılarında Manda Altındaki Kudüs” adlı referans kitabında Kudüs Radyosu’nun açılışına katılan büyük sanatçıların isimlerini sıralar ve radyonun teknik departmanının başında sanatçı Yahya el-Lebabidi’nin (Akka doğumlu Filistinli besteci ve müzisyen, 150’den fazla şarkı ve marş besteledi) bulunduğunu belirtir. Açılış töreninin zamanlamasının Mısırlı şarkıcı Şeyh Emin Hasaneyn’in (2. Dünya Savaşı sırasında ünlenen ve 170’ten fazla plak kaydeden Mısırlı şarkıcı) orada bulunduğu bir zamana denk geldiğini, hem çalıp hem söyleyerek açılışa renk kattığını aktarır.   

İbrahim Tukan: Kudüs Radyosu yönetmeni İngiliz hegemonyasına karşı savaşıyor   

Kudüs Radyosu kurulduğunda üç dilde yayın yapıyordu: Arapça, İngilizce ve İbranice. Şair İbrahim Tukan’ın başkanlığındaki Arap radyocular, müzisyenler ve şarkıcılar radyonun Arapça bölümünü Filistin’in sesi ve Arap kimliğinin güçlendirilmesi için bir platform haline getirmeyi başardılar. Ancak bu durum, Arapça yayın saatlerini azaltmaya çalışan, ardından Tukan’ı fitnecilik ile kışkırtıcılıkla suçlayan ve 1940’ta görevden alan İngiliz Manda Yönetimi tarafından kabul edilmedi.   

1948’deki Nekbe olaylarıyla birlikte İsrail güçleri radyo binasını işgal etti, ancak bazı çalışanlar vericileri Ramallah’a götürmeyi başardı. Böylece radyo Ürdün hükümetinin gözetimi altında yayın yapmaya devam etti ve Haziran 1967’deki yenilginin ardından Batı Şeria’nın işgaline kadar Filistin’in sesi olmaya devam etti.   

Ümmü Gülsüm Kudüs’te: Filistin’de Arap sanat tarihinin unutulmaz anları   

Kudüs şehri her zaman büyük Mısırlı şarkıcılar için bir çekim merkezi oldu. Şeyh Emin Hasaneyn, radyonun açılışına katıldıktan sonra yaklaşık iki yıl boyunca Kudüs’te kaldı. Şehir, Arap musikisinin sembol isimlerinden Muhammed Abdulvahhab ve arabesk müziğin en ünlü isimlerinden Mısırlı sanatçı Salih Abdulhay’ın ziyaretlerine tanıklık etti. Kudüs Radyosu da Ferid el-Atraş ve Esmahan’ın lansmanına sahne oldu. Ayrıca, başta Şeyh Ebu’l-Ayneyn Şuayşa (önde gelen Kur’an kârilerinden ve Mescid-i Aksa’da Kur’an okuyan ilk kâri) olmak üzere Mısır’ın ünlü Kur’an kârilerinin seslerini dinleyicilerine taşıdı.   

Kudüs ve Filistin tarihinin belki de en önemli sanat olaylarından biri, büyük Arap sanatçısı Ümmü Gülsüm’ün düzenlediği etkinlikti. 1931 yılında Şam topraklarına bir turne düzenleyen Ümmü Gülsüm’ün ziyaretleri Lübnanlı araştırmacı Mahmud el-Zebavi tarafından belgelendi ve Kahire Sabahı dergisinde kapsamlı bir şekilde haberleştirildi.    

Doğu’nun Yıldızı: Ümmü Gülsüm en ünlü unvanını Hayfa’dan nasıl aldı?    

Filistinli tarihçiler, Ümmü Gülsüm’ün ünlü “Doğu’nun Yıldızı” lakabını Hayfa’dan aldığını doğruluyor. Hayfa’daki Orient Café’de sanatını icra ederken, Tirat el-Kermel bölgesinden Ümmü Fuad adlı bir kadın Ümmü Gülsüm’ün “sevgisi sürdükçe ona feda olurum” şarkısından duyduğu coşkuyla bağırarak “Ümmü Gülsüm, sen Doğu’nun Yıldızısın” demişti.   

Filistinli kadının bu sözü basına yansıdıktan sonra Ümmü Gülsüm bu unvanı sonsuza dek taşıdı. Yazar ve romancı Süleyman el-Natur (1990’a kadar Al-Ittihad gazetesinin kültür eki ve Al-Jadeed kültür dergisinin editörü), Kudüslü tiyatro sanatçısı İsmail el-Dabbağ (1987’de Romancılar Tiyatro Kumpanyası kurucusu), Filistinli yazar Hanna Ebu Hanna (Arap direniş şairlerinin ilk kuşağına mensup yazar ve şair) gibi Filistin’in sanat tarihi üzerinde çalışan bazı araştırmacılar da bu olayı doğruluyor.   

Bu tarihsel birikim, Filistin halkının medeniyet direnişinin önemli bir parçasını temsil ediyor. Ayrıntılar ve gerçekler, Siyonist varlığın kurucu mitlerinden biri olan “halksız toprak” denilen koca yalanı ifşa ediyor. Keza Siyonist propaganda aracının Arapları sanattan, şarkıdan ve musikiden anlamayan “vahşiler” ya da “bedeviler” şeklinde tasvir eden çarpık imajı yıkıyor. Yahya el-Saudi’nin kayıtları, Kudüs Radyosu’nun belgeleri ve Ümmü Gülsüm’ün turnesine dair ilanlar tüm dünyaya şunu haykırıyor: “İsrail yokken musiki buradaydı”.