Şöhret Dünyasının Perde Arkası: Mısırlı Sanatçıların Anıları
Sanat ve otorite arasındaki ilişki, çoğu zaman çetrefilli bir ilişki olmuştur. Otorite, bilhassa otoriter rejimlerde, iktidar çevrelerinden aldıkları alkışlar karşılığında sanatçıları kendi lehine kullanmaya çalışmıştır.
Mısır’daki ünlü sanatçıların anıları, Mısır güvenlik servislerinin, devletin gündemine hizmet etmeye yönelik “gizli” görevleri yerine getirmek üzere sanatçıları nasıl kullandığını ele alıyor. Yıllar boyunca ve birbirini izleyen iktidarlar süresince bu hep böyle olmuş, pek çok politikacı ve entelektüel kaleme aldıkları anılarında buna işaret etmiştir.
Cemal Abdünnâsır döneminden bu yana Mısır'daki iktidar, belli görevleri yerine getirmek üzere tanınmış sanatçıları görevlendirmiş, ancak bu sırların üzerini örtmeyi başaramamıştır. Bazı sanatçıların gizemli sonları araştırılarak ya da iktidardaki güçler hedef aldıkları sanatçılara karşı “çirkin yöntemlerden” bahseden, Arap medyasında yer alan bilgiler aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır.
İstihbaratın kirli elleri
“İstihbarat servisleri, devlet tarafından belirlenen hedeflere ulaşmak için her yolu kullanır ve teşkilatın işlerinin tüm ayrıntıları, sorumlu olduğu Cumhurbaşkanı tarafından bilinir.”
Abdunnasır döneminde Mısır istihbaratının eski başkanı olan Salah Nasr’ın Anıları’nda yer alan bu sözlerden, hedeflerine ulaşmak için bu kirli yöntemlerin ne denli ileri gidebileceğini anlayabilirsiniz.
Nasırcı dönemin istihbarat başkanı Salah Nasr’ın eski Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır ile olan anlaşmazlığının ardından tutuklanması ve 15 yıl boyunca süren davalar arasında medyada istihbarat sapması olarak bilinen davanın da yer alması dikkat çekicidir.
Abdunnasır’ın ismi bir dizi ünlü sanatçıyla ilişkilendirilmiştir; Abdulhalim Hafız, Soad Hosny, Berlenti Abdulhamid, Taheyya Kariokka gibi. Abdunnasır bunları devşirmeye ve kullanmaya çalışmış, hayatta kalanlar ile bu ilişkinin sırrını ifşa etmek karşılığında belki de hayatlarıyla ağır bir bedel ödeyenler arasında akıbetleri birbirinden farklı olmuştur.
Yine Salah Nasr’ın karısı olan Mısırlı sanatçı Etemad Khorshid’in sonradan yayınlanan anılarında geçtiği gibi, Salah Nasr’ın yanı sıra Altmışlı yıllarda önde gelen bir istihbaratçı olan ve kullandığı “kirli” yöntemlerle adı pek çok sanatçının anılarında geçen eski Enformasyon Bakanı Safvet el-Şerif de sanatçıların kullanılması ile ilişkilendirilmişti.
Arap ekranlarının yüzü Sindrella’nın trajedisi
Arap televizyonlarının Külkedisi Soad Hosny’nin trajik sonu, 2001 yılı Haziran ayında Londra’daki Stuart Tower’ın önünde cesedi bulunduktan sonra, istihbarat ile ilişkiler ve böylesine şüpheli bir ölüme neyin yol açmış olabileceğine dair bir kapı aralamıştı.
Ölümünün ardından karışık tepkiler gelmiş, vaka “intihar” denilerek kapatılmış, ancak birçok rivayet aksini kanıtlamıştır.
Merhum Soad Hosny’nin yakın arkadaşı Mısırlı sanatçı Samir Sabri, katıldığı bir programda, İngiltere’deki adli tıp raporuna göre maktulün kafatası darbelerine maruz kaldığı, vücudunda farklı morluklar bulunduğu, bunun da ölümün doğal olmadığı anlamına geldiğini iddia etmiştir.
Mısır’daki 25 Ocak 2011 devriminin ardından Soad Hosny’nin kız kardeşi, dönemin Şura Meclisi Başkanı ve Ulusal Parti Genel Sekreteri Safwat Al-Sharif’i, kız kardeşini öldürüp intihar etmekle suçladığı iddiasıyla başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur.
Sonraları sızan belgeler ve Soad Hosny’nin yakınlarının tanıklıkları, Hosny ile Mısır Genel İstihbarat Teşkilatı arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Sanatçıların hayatlarını araştıran Mısırlı gazeteci Ashraf Gharib de “Bülbül ve Külkedisi... Gerçekler” başlıklı kitabında Abdunnasır’ın Hosny’yi nasıl devşirmeye çalıştığını yazmıştır.
Gharib şöyle aktarıyor: “Salah Nasr’ın eski eşi, sanatçı ve yapımcı Etemad Khorshid’in bir televizyon röportajında, ‘Soad Hosny istihbarat ile işbirliği yaptı ve büyük görevler üstlendi, ama Safwat al-Sharif, anılarını yayınlayacağını öğrendikten sonra onu öldürdü’ sözlerinin aksine bu devşirme girişimi sonuçsuz kalmıştı.”
Etemad Khorshid’in anıları
Salah Nasr’ın eşi olarak o döneme ilişkin tanıklıklarını içeren kitabında 2021 yılında hayata veda eden Etemad Khorshid’in tanımladığı gibi “Salah Nasr’ın sapkınlıklarını” anlatan başka bir tanıklık daha ortaya çıktı.
Khorshid’in Salah Nasr hakkındaki kitabına göre, Salah Nasr kendisini eski kocası Ahmed Khorshid’den boşanarak kendisiyle evlenmeye, hatta kendisiyle evliliği sırasında onu da şahit olmaya zorlamıştı.
Khorshid kitabında, iktidarın ahlaki sapmalarından da söz ediyor. Kocası Salah Nasr ve o sırada yardımcısı olan Safwat Al-Sharif’in gözetiminde Mısır istihbaratı için “kadın sanatçıları devşirmek” olarak niteliyordu.
Khorshid, “devşirilen ve cinsel şantaja uğrayan” kadın sanatçıların baş harflerini belirtiyor. İstihbaratın sanat camiasının dışından da onlarca kadını kullandığını ifade ediyordu.
Omar Khorshid: Safwat Al-Sharif'in kurbanı
Khorshid kitabında, Mısırlı ünlü sanatçı Omar Khorshid’in kaza süsü verilerek öldürülmesine işaret etmiş, bu olayın ardında istihbaratçı Safwat Al-Sharif olduğunu iddia etmiştir. Ancak Mısır resmi anlatısı bu suçlamaları reddetmiş, bu ölümün sıradan bir trafik kazası olduğunu ifade etmiştir.
Al-Sharif, kendisiyle romantik bir ilişkisi olan Soad Hosny nedeniyle bir dizi baskı ve şantaja maruz bıraktığı Mısırlı ünlü sanatçı Abdulhalim Hafız’ın, Mısır’ın ulusal bahar kutlaması olan Şemmu’n-Nesim festivalindeki konserini sabote etmeye çalışmıştı.
Ancak Hosny’nin Rose El-Youssef Gazetesi’nde yayınlanan anılarına göre Khorshid, o zaman Al-Sharif’e karşı koyarak arkadaşlarını savunmuştu.
Görünüşe göre Al-Sharif’in Hosny’ye yönelik tacizleri hiç durmamıştı. Bu yüzden Al-Sharif’e tepkili olan ve eziyetlerine son vermemesi halinde yaşananları Cumhurbaşkanı Enver Sedat’a bildirmekle tehdit eden Khorshid’e serzenişte bulunmuştu. Tam da bu noktada Al-Sharif, Omar Khorshid’i hedef alıp ona savaş açmaya karar vermiş, onun sanat camiasındaki itibarını zedelemek için aleyhinde bir karalama kampanyası başlatılmasına yardımcı olmuştu.
Khorshid hayatının son gecesinde, bir sanatçının evinde yedikleri akşam yemeğinden eşiyle birlikte ayrılırken plakasız bir araçtaki üç kişinin kendisine ve karısına söverek onu taciz etmeye çalıştıklarını fark etmiş, uzun süren bir kovalamacanın ardından Khorshid’in aracı kontrolden çıkarak bir aydınlatma direğine şiddetli bir şekilde çarpmış, aracının ön camı parçalanmış ve oracıkta can vermişti.
Dikkat çekicidir ki sanatçı Omar Khorshid’in öldürülmesinden 40 yıl sonra Safwet al-Sharif 2021 yılında öldüğü zaman, Khorshid’in ailesi, devletin resmî açıklamasının aksine “Al-Sharif’in Khorshid’in öldürülmesinden sorumlu olduğuna” bir işaret olarak merhum Khorshid için bir taziye mesajı aldıklarını açıklamıştı.
Omar Al-Sharif ve Faten Hamama: İstihbaratın pençesinden kurtulanlar
Uluslararası üne sahip Mısırlı sanatçı Omar Al-Sharif, Mısır ordusundaki subaylar tarafından Kral Faruk’u devirmek üzere gerçekleştirilen Temmuz 1952 devriminden dolayı mutluydu. O zamanlar devrimden önce Wafd Partisi’ni destekleyen gösterilere katılan heyecanlı bir gençti.
Ailesinin Kral Faruk’un ailesi ile olan dostluk ilişkisine rağmen Abdunnasır’ı sevmişti ama bir süre sonra onu Mısır’ı uçuruma sürükleyen bir deli olarak nitelendirmişti.
Al-Sharif’in sanatçı Faten Hamama ile evliliğinden sonra, istihbarat direktörü Salah Nasr onları da en ünlü sanatçıları kullandığı casus ağına dahil etmeye çalışmıştı. Onları evlerinde ziyaret edip Mısır’daki sanatçılar hakkında kendisini haberdar etmelerini istemiş, bunun “vatanın güvenliği ve selameti için” olduğunu söylemişti.
Al-Sharif, istihbarat direktörüne ne cevap vereceğini bilemiyordu, ancak karısı Faten Hamama bu isteğe açıkça ve cesurca cevap vererek herhangi bir arkadaşına karşı böyle bir rol üstlenmeyi reddettiğini söylemişti.
1991 yılında Al-Mosawwar Dergisi’nde yayımlanan bir söyleşisinde Hamama, Cumhurbaşkanı Abdunnasır’ı iktidara getiren Temmuz 1952 devriminin destekçisi olduğunu teyit etmiş, ancak çok geçmeden Cemal Abdunnasır’ın “aldatıcı” bir kişilik olduğunu düşünmeye başladığını söylemişti.
Sanatçı Faten Hamama, bir kısmı BBC tarafından yayımlanan Anılarında anlattığı gibi, maruz kaldığı eziyet, baskı, seyahat etmesini engelleme girişimleri ve ardından bir istihbaratçı ile görüşmek zorunda olduğuna ilişkin bir telefon aldıktan sonra o görüşmeye gitmekten başka çaresi kalmamış, nihayet 1956 yılında Mısır’ı terk etmişti.
Mısırlı yıldızın anılarına göre, Hamama o görüşme sırasında istihbarat servisinin kendileriyle çalışması teklifinde bulunduğunu, görüşmeye gelen istihbaratçının “ülkenin güvenliği ve fedakarlıklar” hakkında uzun nutuklar çektikten sonra kendisine casusluk hakkında bazı kitaplar bıraktığını anlatıyordu.
Faten Hamama anılarında, bu teklifi kesin bir dille reddettiğini ve sanat camiasından istihbarat ile çalışmayı reddeden bazı meslektaşlarının başına gelenlerin kendi başına da geleceğinden korkarak o anda ülkeden ayrılmaya karar verdiğini dile getiriyordu.
Mısır’ın 1967 savaşındaki yenilgisinin ve istihbarat direktörü Salah Nasr’ın yargılandığı ünlü istihbarat sapması davasını içeren müteakip davaların ardından Cemal Abdunnasır, üst düzey yardımcılarından birini, “milli servet” olarak tanımladığı Faten Hamama’yı anavatanına dönmek üzere ikna etmek için görevlendirmiş, ama o bu teklifi şiddetle reddetmişti.
Sanatçı Mohamed Fawzi: Trajik bir hikaye
1918 yılında Garbiye vilayetinde doğan büyük sanatçı ve müzisyen Mohamed Fawzi, müzik plakları üreten “Misr Phone” şirketini 1958 yılında kurarak hayatının hayalini gerçekleştirmişti. Tüm Ortadoğu çapında türünün ilk örneği olan fabrikayı bizzat kendi sermayesiyle kurmuştu.
O zamanlar bu adım, yalnızca teknik ve teknolojik bakımdan değil aynı zamanda ekonomik bakımdan da büyük bir olay olarak kabul edilmişti. Çünkü proje, Avrupa’da üretilen plaklara ödenen muazzam miktarda döviz ihtiyacında tasarruf ve yerel işgücünün istihdamına katkı sağlamış, dikkate değer bir başarı elde etmişti.
Devletten takdir ve teşvik görmek yerine, 1961 yılında sosyalist kamulaştırma kampanyası kapsamında şirketi yetkililer tarafından kamulaştırıldı. 1961 yılı Temmuz ayının o meşum günün sabahında şirketine gelen Fawzi, ofisinin bir memur tarafından işgal edildiğini gördü. Kendisine şirketine el konulmasına karar verildiği, artık şirketinin sahibi olmadığı ve kendisinin de aylık 100 Cüneyh maaşlı bir çalışan olduğu bildirildi.
Bu olay onu ağır bir depresif döneme sürükledi. Muhammed Abdülvahab ve Abdulhalim Hafız’ın ortaklaşa sahip olduğu “Voice of Art” CD Şirketi’nin ise kamulaştırma sürecine dahil edilmediğini öğrendiğinde psikolojik acısı daha da kötüleşti. Çünkü onların Cumhurbaşkanı Abdunnasır ile güçlü ilişkileri vardı.
Merhum Mısırlı sanatçı Mohamed Fawzi’nin yeteneği tek başına onu zalim bir rejimden korumaya yetmemişti. Mısır’daki Nasır rejiminin ona savaş açmasının nedeni, Abdunnasır tarafından devrilen, ardından iktidardan uzaklaştırılan merhum Cumhurbaşkanı Muhammed Necib ile ilişkisi ve dostluğundan başka bir şey değildi.
Gazeteci ve eleştirmen Ashraf Gharib kitabında, “Fawzi siyasette amatör bile olmamasına rağmen Abdunnasır onu yaktı ve bunu fark ettiğinde artık çok geçti” diyor.
BBC’ye verdiği röportajda Gharib, Fevzi’nin maruz kaldığı zulmün nedeninin Cumhurbaşkanı Muhammed Necib’e olan dostluğu ve sevgisi olduğuna işaret ederek, o zamanki güç dengesinin yapısını ve gücün Abdunnasır’a doğru kaydığını fark edip ona yakınlaşmaya çalışsaydı, bütün bu olanların başına gelmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Gharib, Ümmü Gülsüm ve Muhammed Abdülvahab’ın, daha sonra Abdulhalim Hafız’ın, monarşinin çöküşünden ve cumhuriyetin ilanından sonra çıkarlarını korumak için siyasi sahneyi daha iyi okuduklarına, nüfuzlarını ve siyasi bağlantılarını iyi kullandıklarına inanıyor.
Gharib, Mısır’da bir grup ünlü sanatçının geçmiş yıllarda yaşadığı trajedinin sırrını, “iktidarla ilişkiler” diyerek özetliyor. Çünkü sanat, özgürlük ve yaratıcılığın öteki yüzü olması gerekirken, yozlaşmış politikacıların tek derdi kendi “dar çıkarlarıydı”.