Afrika’daki Özel Güvenlik Şirketleri İçin Bir Türk Modeli Oluşturmak
Özel paramiliter şirketler veya özel güvenlik şirketleri, özellikle Afrika’da uluslararası arenada gerekli araçlardan biri haline geldi. Afrika’nın hızlı ve değişken çatışmalara ve dalgalanmalara tanık olması, siyasi ve güvenlik sistemlerinin kırılgan ve zayıf olması, devletlerin güvenlik ve emniyeti kurumsallıktan uzak bir şekilde sağlaması, güvenliğin sürdürülmesini ve istikrara kavuşturulmasını zorlaştırıyor. Bu durum, güvenlik ve paramiliter şirketlerin varlığını, büyük çıkarların ve yatırımların güvence altına alınması için acil bir gereklilik haline getiriyor. Ülkelerin güvenli olmayan bölgelerdeki yatırımlarının artması da, yatırımlarını güvence altına alabilmek ve koruyabilmek için özel askeri ve güvenlik şirketlerine güvenmeye yönlendiriyor.
Özel ordu şirketleri ile özel güvenlik şirketlerinin türleri ve yetkinlikleri
Başlangıçta bu iki tür şirket arasında ayrım yapmalıyız. Birinci Tür: özel güvenlik şirketi (PSC) ve ikinci tür: özel ordu şirketi (PMC). İki tür arasındaki fark, görevler ve uzmanlıkların yapısından kaynaklanıyor. Birinci tür, büyükelçilik merkezlerinin, altyapının ve limanların korunması gibi hizmetler sunan, ayrıca madenleri ve yabancı şirketlerin merkezlerini, çalışanlarını korumaya kadar uzanan, keza yabancıların korunması gibi özel hizmetler sunan özel güvenlik şirketleridir. İkinci şirket türü ise özel ordu ya da paramiliter şirketlerdir. Afrika ülkelerindeki yetkililere koruma sağladıkları, askeri danışmanlık yaptıkları, ister ordu ister polis ekipleri olsun yerel güçleri eğittikleri, bazı şirketler istihbarat toplama gibi özel hizmetler sağladıkları ve bazen doğrudan savaş görevlerine katıldıkları için siyasi işlerde kullanımları daha belirgin. Genel olarak, PMC’ler PSC hizmetleri sağlayabilir ancak bunun tersi geçerli değil.
Büyük ülkeler, güvenlik ve istihbarat servisleri ve savunma bakanlıkları ile ilişkileri aracılığıyla doğrudan ya da dolaylı olarak bu şirketleri desteklemekle ilgileniyor. Bu ilgi düşük mali ve siyasi maliyetten kaynaklanıyor: Bir yandan gelişmiş askeri ve güvenlik yetenekleri ile yüksek esnekliğe sahip, diğer yandan devleti resmi olarak temsil etmiyor. Bu da devlete daha fazla hareket alanı yaratan diplomatik ve siyasi esneklik sağlıyor. Öte yandan, Afrikalı liderler kendilerine kişisel güvenlik sağlamak ya da isyancılara karşı koymak için de bu tür şirketlerle sözleşme imzalamaya çalışıyor.
Afrika’daki her coğrafi bölge, toplumların yapısı, siyasi ve ekonomik sistemleri ve topografyaları açısından belirli özelliklerle farklılık arz ediyor. Bu da şirketlerin hizmetlerini sunmak için birden fazla seçeneğe sahip olmasını sağlıyor. Örneğin Kuzey Afrika bölgesi, Libya hariç, bir dereceye kadar siyasi istikrar özelliğine sahip. Batı Afrika’da seyrüsefer ve deniz ticaretinin güvenliğiyle ilgili sorunlar yaşanırken, özel güvenlik şirketlerinin en yaygın olduğu bölgeler Nijer Deltası ve Gine Körfezi’nin yanı sıra korsanlığın yaygın olduğu Doğu Afrika kıyılarında, özellikle de Somali kıyılarında çalışmak isteyen bazı şirketler için bir fırsat teşkil ediyor.
Özel ordu şirketleri ve jeopolitik etkileri
Bazı şirketlerin sömürgeci güçlerin askeri üsleriyle, koordinasyonun ötesine geçerek operasyonların birlikte yürütülmesine katılabilecek güçlü bağları bulunuyor. Örneğin Rus Wagner kuvvetleri Libya, Mozambik ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi hükümetler, isyancılar ve asiler ya da silahlı gruplar arasında savaş ve çatışmaların yaşandığı birçok ülkede konuşlanmış durumda. Emekli Libya ordusu komutanı Halife Hafter’in 2018 yılında Rus ordusu komutanlarıyla görüşmesinin ardından Wagner güçlerinin sahadaki varlığı, Nisan 2019’da Libya’nın başkenti Trablus’un kuşatılması ve petrol tesisleri ile petrol ve doğalgaz sahalarının güvenliğinin sağlanması sırasında dikkat çekici bir şekilde görülmeye ve belgelenmeye başladı. Bu örnek, özel ordu şirketlerinin ülkeler tarafından stratejik politikalarını daha düşük mali ve siyasi maliyetle uygulamak için nasıl kullanılabileceğinin bir örneği. Çünkü Rusya Libya’yı Afrika’nın kalbine kolayca ulaşmak ve Libya’nın Avrupa’ya en büyük ihracatçılardan biri olduğu petrol ve doğalgaz sahalarını kontrol etmek için stratejik bir konum olarak görüyor. Bu da Almanya büyük ölçüde Rus gazına güvendiği için Rusya’nın hem Avrupa pazarı üzerinde baskı kurmasını, hem de pazarı yönlendirmede güçlü baskı kartlarına sahip olmasını sağlayacak. Bu da devletlerin ve özel ordu şirketlerinin jeopolitik çıkarları arasındaki kesişmeleri gösterebilecek örneklerden yalnızca biri.
Güney Afrika bir başka örnek. Güney Afrika’daki özel ordu ve güvenlik şirketleri aynı devlet içinde devletin güvenlik ve askeri teşkilatlarından bağımsız olarak güvenlik sağlayabiliyor, hatta faaliyetlerini başka ülkelere de yayabiliyor. Maliyet ve bürokrasi faktörü, savaş bölgelerinde düzen ve güvenliğin yeniden tesis edilmesinde özel ordu şirketlerinin etkili bir strateji olarak kullanılmasının önemini vurgulayan önemli unsurlar. ABD’nin 1993 yılında Somali’ye yaptığı müdahalenin başarısızlıkla sonuçlanması, bu tür görevlerin kaderini belirleyen bir dönüm noktasıydı. Fransa’nın Sahil’deki askeri varlığının azalması da bir başka örnek.
Özel ordu şirketleri aynı zamanda BM barış güçlerinin çoğundan daha esnek, daha iyi eğitimli ve harekete geçirilmeleri daha kolay olduğundan cazip bir güç haline geliyor. Örneğin, Güney Afrika şirketi Executive Outcomes, Sierra Leone hükümetine 21 ayda 35 milyon dolara mal olurken, sekiz aylık bir BM barış gücü 47 milyon dolara mal olmuştu. Dolayısıyla bu tür şirketler artık Afrikalı liderler için tercih edilen bir seçenek haline gelmeye başlıyor.
Bu nedenle, bazı Afrika ülkelerinin ve hükümetlerinin, Afrika’daki çatışmalar için karmaşık siyasi ve ekonomik hesaplara dayanan uluslararası kuruluşların şemsiyelerinden uzakta özel ordu ve güvenlik şirketleriyle anlaşmayı tercih ettiğini görmek bizi şaşırtmıyor. Bunların hiçbir denetime tabi olmaması ve şiddet kullanma yetkilerinin yüksek olması da diktatörlük, askeri ve darbe rejimleri tarafından tercih edilmelerine yol açıyor.
Güvenliğe yatırım yapmak tek başına yeterli değil
Avrupa ülkeleri yasadışı göçü durdurmak için güvenlik çözümleri arıyor ve G5 Sahil gücü de bu modellerden biri. Avrupa, sınırları izlemek, isyancılar ve silahlı gruplarla mücadele etmek, kaçakçılığı ve yasadışı göçü durdurmak için Afrika ülkelerinin orduları arasındaki koordinasyonu güçlendirerek ülkeler arasındaki sınır güvenliğini kontrol etmeye çalışıyor. Ancak Sahel ülkelerinde güvenlik sektörüne yapılan büyük yatırımlara rağmen açıkladıkları hedeflere henüz ulaşılabilmiş değil. Bu durum, Batılı ve sömürgeci devletlerin Afrika halkları ve ülkelerinden uzakta kendi hedef ve çıkarlarına ulaşmak için çalıştıkları için Afrika ülkelerine uyguladıkları fırsatçılıktan kaynaklanıyor.
Türk özel güvenlik şirketleri için bir model oluşturmaya doğru
İngiltere, Fransa ve çoğu uluslararası gücün bu türden onlarca şirketi bulunuyor. Bu şirketler birçok farklı ülkede elçiliklerin, şirketlerin ve yabancı yatırımların güvenliğini sağlamak gibi çeşitli görevlerle faaliyet gösteriyor. Öte yandan, Batı basınında her zaman olumsuz bir şekilde vurgulanan çok sınırlı sayıda Türk şirketi var, çünkü bunlar Batı nüfuzu ve güvenlik şirketleri için potansiyel bir tehdit olarak görülüyor, bu da bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda bir vizyon gerektiriyor.
Paramiliter veya özel güvenlik şirketleri büyük ülkelerin dış politikalarında önemli bir gereklilik haline gelmiş durumda. Bu şirketlere genellikle olumsuz gözle bakıldığı malum. Güvenlik konusunu, fırsatçı Batı modeli gibi maddi çıkar karşılığı istisnai bir hizmet değil de, güvenliği sağlamanın ana unsuru kabul eden medeni bir vizyon temelinde açık, şeffaf ve uygulanabilir bir model sunmak gerekiyor. Türkiye’yi, Arap ülkelerini ve sivil toplum kuruluşlarını farklı kılan, medeniyet ve kültür köklerinin materyalist Batı modelinden tamamen farklı olması. Bu nedenle özel ordu şirketleri, kalkınma projeleri sunan daha geniş ve kapsamlı bir konseptin içine yerleştirilmeli.
Sömürgeci güçler tarafından Afrika kıtası için tasarlanan denklem bir güvenlik boşluğu yarattı ve herkesi silah ya da güvenlik hizmeti satın almak için bu denkleme başvurmaya zorladı. Bu ise ancak alternatif bir modelle karşı karşıya getirilerek kırılabilecek bir model. Güvenlikle birlikte kalkınma denkleminin sahada uygulanması zorlaştığı için bunu uygulamak için büyük ve kümülatif bir çaba gerekiyor. Güvenlik ve istikrar olmadan kalkınmanın sağlanması, ister uluslararası ister yerel taraflarca ödeme yapılsın, paralı askerlerin elinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Afrika’daki kalkınma endüstrisi pek çok Afrikalı topluluğun katılımını sağlayan kurumsal çalışmalara gerçekçi, akılcı ve kamusal bir yaklaşım gerektiriyor.
Ortak kalkınma projelerine ve sivil toplum kuruluşlarına giriş, özel ordu ve güvenlik şirketlerinin çalışmalarının başlatıldığı temel olmalı. Güvenlik şirketlerini medeni bir bakış açısına göre kalkınma görevleriyle ilişkilendirmek, Afrika toplumları ve ülkeleriyle sürdürülebilirlik ve ortaklık sağlar. Öten yandan, güvenlik misyonunu ‘maddi hizmet’ değil ‘ortak vazife’ haline getirir. Afrika halklarının kolektif farkındalığının artması, kamuoyuna hitap eden net bir vizyonun geliştirilmesini gerektiriyor. Böylece Afrika ülkelerinin halkları bu şirketlerin yerel kalkınmada oynadığı rolün farkına varabilir ve Batılı şirketlerden farklı olduğunu ayırt edebilir. Türkiye'nin Somali'deki benzer girişimlerde bulunarak uygulamaya çalıştığı askeri akademiler modeli, yeterince ilgi görmemiş veya gereken yerde değerlendirilmemiş önemli bir adımdır. Bu model, geniş kapsamlı bir kalkınma modelinin içine yerleştirilerek ve geniş bir yayılma ağı oluşturularak daha da önem kazanabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.