İsrail'in Gazze Katliamı: Hedefleri ve Olası Sonuçları?
İsrail tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlara devam ediyor. İsrail-İran geriliminin yatışması sonrası var olan ateşkes anlaşması ümidi, yerini İsrail’in Refah’a yaptığı saldırılara ve büyük bir hayal kırıklığına bıraktı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden ve farklı toplumsal katmanlardan, siyasetçilerden, öğrencilerden, uluslararası kuruluşlardan gelen tepkiler İsrail’i durdurmaya yeterli olmadı. Dolayısıyla insanların zihninde temel bir soru belirdi: İsrail ne zaman ve nasıl durur? Detaylarıyla anlatacağım üzere, İsrail’i mutlak bir galibiyetin (Gazze’nin tamamen işgal edilmesi ve Filistinsizleştirilmesi) ya da mutlak bir yenilginin (tüm güçlerini Gazze şeridinden çekerek Aksa Tufanı Operasyonu’nu sindirmek) durdurabileceğini ve bu aşamadan sonra İsrail’in kendi iradesiyle girişeceği bir barış sürecinin ve ateşkes anlaşmasının, kısacası çatışmasız bir orta yolun mümkün olmadığını düşünüyorum.
İsrail Gazze’deki operasyonlarını neden sonlandırmıyor?
7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’na karşı cevap olarak Gazze’de başlattığı operasyonlarda İsrail binlerce sivili kasıtlı bir şekilde katletti ve katliamlarına devam ediyor. Aradan yedi ay geçmesine rağmen sahada Hamas’a karşı askeri bir başarı elde edemeyen İsrail, gözünü yine masum sivillere dikerek Gazze’yi Filistinsizleştirme ve işgal etme politikaları çerçevesinde, Refah’a sığınan ve gidecek başka bir yeri kalmayan Filistinlileri öldürmeye devam ediyor. Kamuoyu ise sivil katliamlarının bir an önce durdurulması ve kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşan Filistinlilerin sıkıntılarının dindirilmesi niyetiyle ateşkes görüşmelerine odaklanmış durumda. İnsanlar günden güne, hatta kimi zaman saatler içerisinde değişen gelişmeleri takip ediyor ve sürece odaklanıyor. Gazze’de yaşananları endişe ve üzüntüyle takip edenler için gayet doğal olan bu durum kimi zaman İsrail’in yedi ay önce bu saldırıları neden başlattığını ve Gazze’deki ana hedeflerinin ne olduğunu gözden kaçırmamıza ve dolayısıyla yaptığımız öngörülerin ve tahlillerin altının boşalmasına neden olabiliyor.
Bu sebeple Gazze’de taraflar ateşkes konusunda uzlaşır mı, İsrail saldırılarını durdurur mu sorusunu doğru bir şekilde analiz edebilmemiz ve cevaplayabilmemiz için İsrail’in Gazze’de giriştiği katliamların temel saikleri neydi sorusunu tekrar geri dönmemiz ve olası cevapları görüşlerimizin bir parçası haline getirmemiz gerekiyor. Bu minvalde çözümlememize şu soruyla başlamamız gerekiyor: İsrail Gazze’de giriştiği katliamlarda neyi hedefliyor? Bu soruya odaklandığımızda İsrail’in Gazze’de başlattığı operasyonların ve soykırımın en başından bu yana üç temel amacı olduğunu anlıyoruz. Birinci amaç, Aksa Tufanı Operasyonu ile bütün güvenlik sistemini yerle bir eden ve İsrail’in tarihinde benzeri olmayan bir saldırının altına imza atan Hamas ‘tehlikesini’ ortadan kaldırmak. Durum İsrail açısından değerlendirildiğinde sınırlarından kilometrelerce içeriye giren ve devletinin saatlerce iflas etmesine neden olan bir yapının sınırlarının ötesinde varlığını sürdürmesini istemeyecektir. İsrail’in işgal politikalarına son sürat devam etme niyetinde olduğunu da hesaba katarsak işgalin önündeki en büyük direnişi kendi haline bırakmasını beklemek fazla iyimserlik olacaktır.
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamların ikinci temel hedefi ise Hamas’ın elinde bulunan rehineleri geri getirmek. Ateşkes görüşmelerinin merkezinde de rehineler meselesi bulunuyor. Fakat rehineleri geri getirme amacıyla Hamas’ı tamamen yok etme planı birbirini dışlayan, İsrail adına aynı anda gerçekleşmesi pek mümkün gözükmeyen bir durum. İsrail’in olası bir ateşkes anlaşmasına imza atması durumunda Hamas’a yönelik operasyonlarını durdurmak zorunda. Daha da önemlisi, İsrail kendi rehinelere karşılık hukuksuz bir biçimde tutsak ettiği yüzlerce Filistinliyi de serbest bırakmak zorunda. Filistinli tutsakların serbest kalması da Hamas’ı yok etmek şöyle dursun, aksine Hamas’ı güçlendirecek bir gelişme olacaktır. Dolayısıyla olası bir ateşkes anlaşması, İsrail’in Gazze’de giriştiği katliamlarla ulaşmaya çalıştığı iki temel hedefin en az birinden vazgeçmesini gerektirmekte ve İsrail’i kendi içerisinde bir çıkmaza sokmaktadır.
İsrail’in katliamlarının arkasında yatan üçüncü amaç ise Gazze’yi tamamen işgal etmek ve Gazze’de yaşayan milyonlarca Filistinliyi Mısır’da bulunan Sina Çölü’ne ya da parçalayarak bölgedeki Arap ülkelerine sürmektir. İsrail bu planın ikinci aşamasında soykırım sonucu boşalttığı Gazze’yi işgalci yerleşimci Siyonistlerle doldurmayı hedeflemektedir.
Netanyahu liderliğindeki siyonist işgal rejimi ile barış mümkün mü?
İsrail yukarıda sıraladığımız ve Gazze’de gerçekleştirdiği katliamların arkasında yatan üç temel amaçtan (Hamas’ı yok etmek, rehinelerini geri almak ve Gazze’yi Filistinsizleştirerek işgal etmek) ilk ikisine ulaşamadığı sürece Gazze’de sürdürdüğü soykırımı durdurmayacaktır. Her ne kadar üçüncü temel amaç olan ‘’Gazze’yi Filistinsizleştirme ve tamamen işgal etmek’’ maddesi ilk iki hedefe ulaşılması halinde revize edilebilir bir hedef olsa da diğer iki hedefin hem Netanyahu hükümeti hem de Netanyahu dışındaki siyasi ve askeri elitler tarafından benimsendiği görülmektedir.
İlk iki hedefi Netanyahu ve onun dışında kalan siyasi ve askeri elitler açısından değerlendirelim. Öncelikle Netanyahu açısından bakıldığında siyasi kariyerinin ve daha da önemlisi ‘’özgürlüğünün’’ Hamas’a karşı mutlak bir zafer kazanılamaması ve rehinelerin İsrail’e geri getirilememesi durumunda tehlikede olduğu apaçık ortada. Netanyahu için orta bir yol, çatışmasız bir çözüm ve ‘onurlu’ bir çıkış bu şartlar altında mümkün değil. Diğer taraftan Netanyahu’nun dışında, Netanyahu’nun bir parçasıyla ortağı olduğu, iş birliğine giriştiği ya da normal şartlarda rekabet içerisinde olduğu fakat savaş ortamında ittifak etmek zorunda kaldığı siyasi ve özellikle askeri elitlerin pozisyonunu da incelemek gerekiyor. Netanyahu’dan bağımsız İsrail’in yıllardır süren işgal politikaları göz önünde bulundurulduğunda, Aksa Tufanı Operasyonu sonrası diğer siyasi ve askeri elitlerin de Hamas’ın yok edilmesi haricinde başka bir opsiyonu benimsemeyeceği anlaşılmaktadır. Nitekim Netanyahu’nun 7 Ekim sonrası İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımı tek başına yürütmesi ve bu ölçekte aylardır sürdürebilmesi mümkün gözükmemektedir.
Netanyahu ve diğer Siyonist siyasi ve askeri liderlerin güdümündeki İsrail ile Gazze’de bir barış sürecinin başlamasının ve Hamas’ın tamamen yok edilmeden, Gazze’nin tamamen Filistinsizleştirilmeden, işgal edilmeden iki tarafın masaya oturmasının yegâne koşulu, İsrail’in on yıllardır sürdürdüğü işgal politikalarını sonlandırması, büyük bir politika değişikliğine gitmesidir. Fakat İsrail’in tarihi, güncel siyasi ve toplumsal yapısı, yedi aydır Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdiği soykırım, İsrail’in makul, aklı selim bir çizgiye gelmeyeceğini ve aşırı, irrasyonel, işgalci ve saldırgan politikalarına devam edeceğini işaret etmektedir.
Sonuç olarak İsrail’in barışa ve iki devletli çözüme yanaşmayan tavrı, işgal politikalarını devam ettirme niyeti ve Hamas vb. herhangi bir direnişi kendi varoluşuna tehdit, işgal politikaları önünde ciddi bir engel olarak görmesi düşünüldüğünde, Gazzelilerin önünde sadece iki seçenek olduğu anlaşılmaktadır: tümden bir yok oluş, katledilme ve nihai olarak Gazze’den sürülme ya da Gazze’yi yok etmeyi başaramayan İsrail’in önce başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinin desteğini kaybetmesi ve sonrasında iç karışıklıklar sebebiyle Gazze’de yenilgiye uğrayarak geri çekilmesidir. Bunların haricinde üçüncü, barışçıl bir seçenek maalesef ihtimaller dahilinde gözükmemektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.