Katar: Anayasada Düzenlenen Arabuluculuk Rolü
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz günlerde Doha’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret birçok açıdan önem taşıyor olsa da esas gündemin 7 Ekim tarihinden bu yana devam eden İsrail’in Gazze saldırılarının olduğu anlaşılıyor. Ateşkes çağrıları tekrarlandı. Bu kapsamda, devletlerin temsilcileri tarafından Uluslararası Adalet Divanı’nın almış olduğu ihtiyati tedbir kararlarının ön plana çıkarıldığı ve kararlara uyum çağrılarının yapıldığı görüldü. İlgili kararların önemi vurgulandı. Bunun dışında aynı amaca yönelik olarak Katar ve Türkiye’nin arabuluculuk konusundaki ısrarlarının açık şekilde beyan edildiği görüldü. Bu iki devletin Hamas ile sağlıklı ilişkiler kurduğu söylendi. Türkiye tarafınca Katar’ın ateşkes sağlanması için ısrarla devam ettirdiği arabuluculuk politikasının desteklendiğinin ifade edilmesi de oldukça ilgi çekiciydi. Bu gelişmelere bağlı olarak Katar, bir kez daha uluslararası ihtilafların çözümü konusunda arabulucu olarak ön plana çıkmış oldu.
Katar 7 Ekim tarihinden bu yana tarafların ateşkes müzakerelerinin yürütücüsü olmak konusunda oldukça ısrarlı şekilde hareket ediyor. Kısa süreli de olsa ateşkesin sağlanması ve uzatılması buna bağlı olarak da rehinelerin takası konusunda geçtiğimiz aylarda Katar aktif rol almıştı. Ateşkes yönünde pratiğe yansıyan bu kısıtlı sonuçlara rağmen, taraflar arasındaki görüşmelerin aylardır belirli aralıkla yürütüldüğü biliniyor. Aynı amaca yönelik olarak geçtiğimiz aylarda Mısır gibi bazı ülkeler ön plana çıkma teşebbüslerinde bulundu. Fakat bu çabalar oldukça kısa süreli oldu ve herhangi bir sonuç vermedi. Özetle aylardır Katar dışında başka bir devletin aynı derecede aktif rol üstlenemediği görüldü. Gelinen noktada hala esas müzakere yürütücüsü Katar. Aslında Katar’ın arabulucu olarak ön plana çıkması ilk defa karşılaşılan bir durum değil. Geçmişte de çeşitli müzakerelerin organizasyonun, planlanmasının ve bunların bir sonucu olarak bazı mutabakatların Doha’nın himayesinde gerçekleştiği biliniyor. Israrlı biçimde bir devlet politikası olarak kabul edilen arabuluculuk rolü ise Katar Anayasası’ndaki bir hükme dayanıyor. Dolayısıyla ilgili hüküm Katar’ın arabuluculuk ve diplomasi yürütücülüğü rollerini anayasal bir güvence ya da yükümlülük haline getiriyor.
Katar anayasası arabuluculuk rolünü düzenliyor
7 Ekim’den bu yana müzakerelerin yürütülmesi ve daha önceki senelerde diğer aktörler arasında görüşmelerin koordinasyonu ve neticede bir mutabakatın sağlanması amacına yönelik Katarlı yetkililerin sözlü beyanlarıyla sıklıkla karşılaştık. Kullanılan ifadeler ısrarla takip edilen diplomasi kanallarını açma veya yeni iletişim kanalları kurma arzusunu gösteriyor. Bu yöndeki beyanlar ve pratikteki çalışmalar bir devlet politikası niteliğini kazanmış vaziyette. Bütün bunların yanında bahsedilen politikanın yazılı bir hukuk kuralı olarak da düzenlendiğini burada belirtmek gerekir. Dolayısıyla hukuki açıdan arabuluculuk Katarlı yetkililer için bir görev ve politika beyanı niteliğini taşıyor.
Katar, yıllardır uyguladığı arabulucu olma ve taraflar arasındaki ihtilafları çözme politikasını bir anayasal güvence kapsamına almıştır. Karşılaştırmalı anayasa hukuku açısından bakıldığında, oldukça ilginç bir durum söz konusu. Diğer ülke anayasalarında pek de rastlanmayan türden bir düzenlemeyle anayasanın daha ilk maddelerinde Katar’ın bahsedilen dış politikasının düzenlendiği görülmektedir. Yaklaşık 20 sene önce tanzim edilen anayasanın 7. Maddesi oldukça ilgi çekici. İlgili düzenlemeye göre;
Devletin dış politikası, uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini teşvik ederek uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesi ilkesine dayanır, devlet halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını destekler, halkların iç işlerine karışmaz ve barışsever uluslarla iş birliği yapar.
Devlet politikası olarak arabuluculuk
İlgili anayasa hükmüne bağlı olarak Katar, karşılaşılan ihtilafın türüne göre, farklı dinamikleri dikkate alarak arabulucu olarak devreye girebiliyor. Burada çözüm odaklı bir arabuluculuk politikasının varlığından bahsedilebilir. İlk olarak ifade etmek gerekir ki; uluslararası nitelikteki ihtilaflar konusunda Doha, uzun süredir bir müzakere merkezi olma iddiasını sürdürüyor. Yeri geldiğinde devletler arasındaki problemlerin müzakeresi maksadıyla taraflar Doha’da Katar Devleti’nin arabuluculuğunda ağırlanıyor ve görüşmeler gerçekleştirilebiliyor. Bu sebeple uluslararası meselelerin müzakereleri açısından bu şehir oldukça önemli hale geldi. Geçtiğimiz senelerde Amerika ve Taliban arasındaki görüşmelerin Doha’da gerçekleştirilmiş olması burada bir örnek olarak zikredilebilir. Yine geçen senenin eylül ayında Amerika ve İran arasındaki yüksek profilli esir takası sürecinin Doha’da tamamlandığı da hatırlanmalıdır. Karşılıklı olarak esirler Doha’ya getirilmiş ve müzakere süreci nihayete ermişti.
Bu tür ihtilafların yanında, geçmişte Katar’ın bazı devletlerin iç aktörleri arasındaki müzakereleri yönettiği de görüldü. Bir başka tabirle Katar, uluslararası ihtilafların yanında iç karışıklıkların çözümüyle de ilgilenebilmektedir. Aslında yukarıda değinilen anayasanın ilgili hükmünde açıkça ifade edildiği gibi Katar, devletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını destekler ve halkların iç işlerine karışmamayı arzular. Fakat kendisine yönelik bir talep olduğunda arabulucu olarak devreye girebilmektedir. Geçmişte devlet içi aktörlerin müzakere için Doha’ya davet edildiği örneklere sıklıkla rastlandı. Bunun yanında zaman zaman Katar tarafından arabulucu heyetlerin görevlendirilerek ihtilafın olduğu devletlere gönderilmesi de söz konusu oldu. 2008 senesinde Yemen’de sağlanan ateşkes ve bir buçuk senelik krizi sonlandıran 2008 Lübnan Mutabakatı burada zikredilebilecek örneklerden bazıları. Bunun yanında halihazırda Lübnan’da bir seneden fazladır cumhurbaşkanın seçilememesi sebebiyle bir kriz yaşanıyor. Mecliste yapılan 12 oturuma rağmen cumhurbaşkanı seçilemedi. Yaşanan krizin çözümü için Başbakan Necip Mikati’nin Katar’ı çeşitli defalar ziyaret ettiği ve İslam İş Birliği Teşkilatı ya da Arap Birliği zirvelerinde Katarlı heyetlerle görüşmeler yaptığı burada hatırlanmalıdır. Bu ziyaretin hemen akabinde Katarlı bir heyetin Lübnan’a giderek farklı mezhepleri temsil eden siyasi partilerle görüşmelere başladığı ve taraflar arasındaki müzakerelerin halen devam ettiği biliniyor. Görüldüğü üzere Katar, anayasa kapsamında bir devlet politikası olarak benimsediği arabuluculuğu hem uluslararası ihtilafların çözümünde hem de devlet içi aktörler arasındaki müzakerelerin yürütülmesi maksadıyla ısrarlı şekilde takip etmekte.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fokus+'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.